Yazların onlarca yıl, kışların ise bir ömür sürebildiği bir diyar, içten içe nifakla kaynamaktadır. Köklerini saldıkları topraklar kadar soğuk ve sert olan Starkların kalesi Kışbarının kuzeyinde, Yedi Krallıkı koruyan Surun ardında tekinsiz güçler toplanmaktadır. Kuşkulu bir ölümün ardından kralı ve dostu tarafından saltanat makamı olan güneye çağırılan Eddard Stark kendisini Demir Tahtı arzulayanların baş döndürücü entrikalarının arasında bulur. Dostuyla düşmanını, gerçekle yalanı ayırt edemez olan Eddardın ne kıyısında yürüdüğü uçurumdan, ne de Ejderkralların soyundan gelen sürgün Targaryen kardeşlerin taştan ejder yumurtalarında ve soylu atların sırtında serpilen iktidar düşlerinden haberi vardır. Kış, Starklar ve yandaşları için olduğu kadar Yedi Krallık için de uğursuz alametlerle gelmektedir. George R. R. Martinin lordlar ve leydiler, askerler ve büyücüler, ihtişamlı yengiler ve akıl almaz zalimlikler üzerine ördüğü, görkemli bir roman. Yürekli kalemiyle tümfantazya kalıplarını kıran yazardan, büyüklere göre bir öykü.
Yazların onlarca yıl, kışların ise bir ömür sürebildiği bir diyar, içten içe nifakla kaynamaktadır. Köklerini saldıkları topraklar kadar soğuk ve sert olan Starkların kalesi Kışbarının kuzeyinde, Yedi Krallıkı koruyan Surun ardında tekinsiz güçler to... tümünü göster
Yazların onlarca yıl, kışların ise bir ömür sürebildiği bir diyar, içten içe nifakla kaynamaktadır. Köklerini saldıkları topraklar kadar soğuk ve sert olan Starkların kalesi Kışbarının kuzeyinde, Yedi Krallıkı koruyan Surun ardında tekinsiz güçler toplanmaktadır. Kuşkulu bir ölümün ardından kralı ve dostu tarafından saltanat makamı olan güneye çağırılan Eddard Stark kendisini Demir Tahtı arzulayanların baş döndürücü entrikalarının arasında bulur. Dostuyla düşmanını, gerçekle yalanı ayırt edemez olan Eddardın ne kıyısında yürüdüğü uçurumdan, ne de Ejderkralların soyundan gelen sürgün Targaryen kardeşlerin taştan ejder yumurtalarında ve soylu atların sırtında serpilen iktidar düşlerinden haberi vardır. Kış, Starklar ve yandaşları için olduğu kadar Yedi Krallık için de uğursuz alametlerle gelmektedir. George R. R. Martinin lordlar ve leydiler, askerler ve büyücüler, ihtişamlı yengiler ve akıl almaz zalimlikler üzerine ördüğü, görkemli bir roman. Yürekli kalemiyle tümfantazya kalıplarını kıran yazardan, büyüklere göre bir öykü.
Yazların onlarca yıl, kışların ise bir ömür sürebildiği bir diyar, içten içe nifakla kaynamaktadır. Köklerini saldıkları topraklar kadar soğuk ve sert olan Starkların kalesi Kışbarının kuzeyinde, Yedi Krallıkı koruyan Surun ardında tekinsiz güçler to... tümünü göster
Bu romanda herkesin gözleri lacivert. Hiç lacivert göz görmedim ama lacivert gözleri severim. Lacivert gözlerin derinliklerinde, bilinmeyen diyarlardan maceraperest seyyahların getirdiği anlamlar yatar. Bence tabii... Dışarıda cıvıltılı bir ilkyaz güneşi, tazelenen ve yeniden doğan dünyanın yeşillikleri üstüne, işveli bir salıntıyla sıcacık altın tozları serpiştiriyor. Ben, senin için ey kari, bir roman yazıyorum. Kapı çalınıyor. Kim geldi acaba? Kimi istersem, kimin ismini yazarsam o gelir. Yazmanın bu yararı var işte, küçük bir işaretle, canımın istediğini getiririm. İstersem fikrimi değiştiririm. Kim ne yapabilir? Hadi bakalım, kapının zili çalmadı, gelen giden yok. Tamam mı?
Yoo, tamam değil, çünkü fikrimi yeniden değiştiriyorum, zil çalıyor ve Ali, yani kardeşim geliyor.
Karşımdaki koltuğa oturuyor, bir yandan da önümdeki kağıtlarla daktilo makinesine şöyle göz atıyor.
-Ne yapıyorsun?
-Roman yazıyorum.
Haksız yere azarlanmış bir çocuk gibi, bir an irkilerek anlamadan bakıyor yüzüme.
-Niye?
Bu romanda herkesin gözleri lacivert. Hiç lacivert göz görmedim ama lacivert gözleri severim. Lacivert gözlerin derinliklerinde, bilinmeyen diyarlardan maceraperest seyyahların getirdiği anlamlar yatar. Bence tabii... Dışarıda cıvıltılı bir ilkyaz ... tümünü göster
Bu romanda herkesin gözleri lacivert. Hiç lacivert göz görmedim ama lacivert gözleri severim. Lacivert gözlerin derinliklerinde, bilinmeyen diyarlardan maceraperest seyyahların getirdiği anlamlar yatar. Bence tabii... Dışarıda cıvıltılı bir ilkyaz güneşi, tazelenen ve yeniden doğan dünyanın yeşillikleri üstüne, işveli bir salıntıyla sıcacık altın tozları serpiştiriyor. Ben, senin için ey kari, bir roman yazıyorum. Kapı çalınıyor. Kim geldi acaba? Kimi istersem, kimin ismini yazarsam o gelir. Yazmanın bu yararı var işte, küçük bir işaretle, canımın istediğini getiririm. İstersem fikrimi değiştiririm. Kim ne yapabilir? Hadi bakalım, kapının zili çalmadı, gelen giden yok. Tamam mı?
Yoo, tamam değil, çünkü fikrimi yeniden değiştiriyorum, zil çalıyor ve Ali, yani kardeşim geliyor.
Karşımdaki koltuğa oturuyor, bir yandan da önümdeki kağıtlarla daktilo makinesine şöyle göz atıyor.
-Ne yapıyorsun?
-Roman yazıyorum.
Haksız yere azarlanmış bir çocuk gibi, bir an irkilerek anlamadan bakıyor yüzüme.
-Niye?
Bu romanda herkesin gözleri lacivert. Hiç lacivert göz görmedim ama lacivert gözleri severim. Lacivert gözlerin derinliklerinde, bilinmeyen diyarlardan maceraperest seyyahların getirdiği anlamlar yatar. Bence tabii... Dışarıda cıvıltılı bir ilkyaz ... tümünü göster
"Her şey bir şeyin etrafında hiç durmadan döner, insanın payına düşen sarhoşluktur."
"Her şey bir şeyin etrafında hiç durmadan döner, insanın payına düşen sarhoşluktur."
Lavinya şu anda kitap okumuyor.