Tarık Buğra bu romanında Türkiyenin tek parti egemenliğindeki cumhuriyetten çok partili rejime, demokrasiye geçiş aşamasını, Cumhuriyet döneminin kavşaklarını ele alan öteki romanlarında olduğu gibi, yine Anadolu taşrasından, oraya özgü insanların dünyasından ele alıyor. Ancak bu kez, daha önce mağduriyet hallerinde, hırpalanan, bastırılan yanları ile tipleştirilen bu insanların, DPnin harekete geçirdiği bireysel kâr, kazanç, girişim, hırs ve saikleri ile sarmalanmış portreleri ön plandadır. Tarık Buğra, bu eserinde hem bu ortamın demokrasinin yüce siyasal değerleri ve amaçları ile muhataralı ilişkisini sorguluyor, hem de bu ortam ve insan ilişkileri bağlamında bir aşk hikâyesini aşk kavramının labirentlerinde dolaştırarak anlatıyor.
Tarık Buğra bu romanında Türkiyenin tek parti egemenliğindeki cumhuriyetten çok partili rejime, demokrasiye geçiş aşamasını, Cumhuriyet döneminin kavşaklarını ele alan öteki romanlarında olduğu gibi, yine Anadolu taşrasından, oraya özgü insanların dü... tümünü göster
Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece halife-i ruyi zeminin, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikâyesidir. Tarık Buğranın kendi deyişiyle Küçük Ağa, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. İttihatçıların ve Kuvvacıların değil, inanç ve gelenek kalıtıyla başbaşa, ilk kez kendisi ve kendi adına geleceği için karar vermeye çalışan bir ahalinin kahramanı olduğu bir roman. Şimdilerde Küçük Ağayı okumak, güncelliğini bir kez daha kazanmış bir öyküyü, sorunsalı yeniden okumak demektir.
Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme ... tümünü göster
Osmancık, tarihin en uzun ömürlü, en büyük devletini kuran irade, şuur ve karakterin Tarık Buğra'nın yorumuyla romanlaştırılmasıdır. Ben, yola bir görüşü veya yorumu savunmak veya aşılamak için çıkmadım. Bunu hiçbir romanımda yapmadım. Sadece konuyu anlamaya ve anlatmaya çalıştım, diyen Tarık Buğra, Osmancık'ı da aynı anlayışla ve Osmanlı'nın sırrı nedir? sorusundan yola çıkarak yazdığını söylüyor. Bu nedenle, romanda Osmanlı Tarihi ile birtakım paralellikler veya zıdlıklar bulunsada -ki, bunlar önlenemez- karşılaşacağınız, Ey Osmancık; beğsin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; güceniklik bize, gönül alma sana; suçlama bizde, katlanma sende; bundan böyle, yanılgı bize, hoşgörmek sana; aciz bize, yardım sana; geçimsizlikler, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize, adalet sana; kötü göz bize, şom ağız bize, haksız yorum bize, bağışlama sana. Ey Osmancık bundan böyle, bölmek bize, bütünlemek sana; üşengenlik bize, gayret sana; uyuşukluk bize, rahat bize, uyarmak şevklendirmek, gayretlendirmek sana gibi sözler, aslında, hiç bir tarih kitabında bulamayacağınız, yalnızca romancı Tarık Buğra'nın Kayı Boyu'ndan Osmanlı İmparatorluğu'na götüren karakteri ve anlayışı ortaya çıkarmak için Edebalı'ya söylettiği nasihatlerdır.
Osmancık, tarihin en uzun ömürlü, en büyük devletini kuran irade, şuur ve karakterin Tarık Buğra'nın yorumuyla romanlaştırılmasıdır. Ben, yola bir görüşü veya yorumu savunmak veya aşılamak için çıkmadım. Bunu hiçbir romanımda yapmadım. Sadece ko... tümünü göster
Tarık Buğra nın ilk romanı. Rahmetli Mümtaz Turan bu eser için Tarık Buğra nın burada iddiasız görünüşüne rağmen büyük bir tezi, Yirminci asrın hüznü dediğimiz hastalığı ele aldığını sanıyorum. Günümüzün trajedisi romandaki maceralara bir fon müziği gibi baştan sona refakat ediyor. diyor.
Tarık Buğra nın ilk romanı. Rahmetli Mümtaz Turan bu eser için Tarık Buğra nın burada iddiasız görünüşüne rağmen büyük bir tezi, Yirminci asrın hüznü dediğimiz hastalığı ele aldığını sanıyorum. Günümüzün trajedisi romandaki maceralara bir fon müziği ... tümünü göster
Tarık Buğra’nın 1950’lilerde kaleme aldığı fakat 1981’de okurla buluşturma imkânı sunduğu bu eser, isminden de anlaşılacağı gibi birbirlerine çok yakın oldukları halde duygusal bağlamda iç karışıklık yaşayarak yalnızlaşan bireylerin hayatlarını gözler önüne serer.
Tarık Buğra’nın 1950’lilerde kaleme aldığı fakat 1981’de okurla buluşturma imkânı sunduğu bu eser, isminden de anlaşılacağı gibi birbirlerine çok yakın oldukları halde duygusal bağlamda iç karışıklık yaşayarak yalnızlaşan bireylerin hayatlarını gözle... tümünü göster
Aklı hin, yüreği hüzünbaz bir yazardan imgelizce öyküler.
Aklı hin, yüreği hüzünbaz bir yazardan imgelizce öyküler.