Arthur Conan Doyle Vakfı 125 yıllık tarihinde ilk kez yeni bir Sherlock Holmes romanının yayımına onay verdi.
Önceki romanlarıyla New York Times bestseller listelerinde zirveye yükselen Anthony Horowitz’i İpek Evi’nin yazarı olarak seçti.
Bir kez daha “Av Başladı.”
Londra, 1890. 221B Baker Caddesi. Yassı kasketli tuhaf bir adam tarafından tehdit edilen Edmund Carstairs, Sherlock Holmes ve Dr. John Watson’ı ziyaret edip yardımlarını ister.
Holmes ve Watson istemeden de olsa kendilerini derin bir uluslararası komplonun içinde bulurlar. Yeraltı dünyası, Londra’nın loş sokakları, keşhaneler... Olayları aydınlattıkça karşılarına gizemli İpek Evi çıkmaya başlar. Nedir bu İpek Evi? Duvarlarının ardında neler olup bitmektedir? İpek Evi’nin korkunç gizemi, “son” Sherlock Holmes macerasında…
Arthur Conan Doyle Vakfı 125 yıllık tarihinde ilk kez yeni bir Sherlock Holmes romanının yayımına onay verdi.
Önceki romanlarıyla New York Times bestseller listelerinde zirveye yükselen Anthony Horowitz’i İpek Evi’nin yazarı olarak seçti.
Bir k... tümünü göster
Arthur Conan Doyle Vakfı 125 yıllık tarihinde ilk kez yeni bir Sherlock Holmes romanının yayımına onay verdi.
Önceki romanlarıyla New York Times bestseller listelerinde zirveye yükselen Anthony Horowitz’i İpek Evi’nin yazarı olarak seçti.
Bir kez daha “Av Başladı.”
Londra, 1890. 221B Baker Caddesi. Yassı kasketli tuhaf bir adam tarafından tehdit edilen Edmund Carstairs, Sherlock Holmes ve Dr. John Watson’ı ziyaret edip yardımlarını ister.
Holmes ve Watson istemeden de olsa kendilerini derin bir uluslararası komplonun içinde bulurlar. Yeraltı dünyası, Londra’nın loş sokakları, keşhaneler... Olayları aydınlattıkça karşılarına gizemli İpek Evi çıkmaya başlar. Nedir bu İpek Evi? Duvarlarının ardında neler olup bitmektedir? İpek Evi’nin korkunç gizemi, “son” Sherlock Holmes macerasında…
Arthur Conan Doyle Vakfı 125 yıllık tarihinde ilk kez yeni bir Sherlock Holmes romanının yayımına onay verdi.
Önceki romanlarıyla New York Times bestseller listelerinde zirveye yükselen Anthony Horowitz’i İpek Evi’nin yazarı olarak seçti.
Bir k... tümünü göster
Teknoloji, insanların davranışını, ahlakını, sosyoekonomik ilişkilerini, asla geri dönülmeyecek bir biçimde değiştiriyor. Söz konusu değişim, insanlığın amacından sapmasına ve doğadışı, adsız bir türün yeşermesine neden oluyor.İnsanlığın bin çabayla iki bin yılda yarattığı asgari ahlak, elli yılda televizyon tarafından çiğneniyor.Ve on yıldır da internet tarafından yutuluyor. Bireyin yalnızlığı, toplum dışına çıkmasıyla sonuçlanıyor.Toplum dışına itilen (ya da bunu kendi tercih eden) birey, kendi doğrularını yaratıp onlarla yaşamaya başlıyor.Zamanla toplum ile birey arasında genişleyen ahlak farkı, ikisinin de hastalanmasının temel nedeni oluveriyor.Hakan Günday Azilde içinde yaşadığımız toplumsal yapıya yönelen eleştirisini, modern insanın hiçleşme sorunsalını, gerçek, hayal, kâbus arasındaki geçişler ile zaman ve mekân geçişlerini, yer yer sertleşen ifadelerle öyle ustalıkla aktarıyor ki, okuyucuyu adeta tokatlıyor.Yazdıklarıyla uçları zorlayan genç yazar Hakan Günday her ne kadar yeraltı edebiyatı yapmadığını söylese de, insanı rahatsız ve tedirgin edici, hem sisteme karşı olan hem de sistemle iç içe geçen karakterlerine ustalıkla can veriyor.Günday, ana karakteri Asilin psişik özelliğine ve dünya algısına uygun bir dili de büyük bir beceriyle kullanıyor.Roman boyunca çok sayıda felsefi tanımlama ve tespit, ana karakterin üslubuyla sıralanıyor.
Teknoloji, insanların davranışını, ahlakını, sosyoekonomik ilişkilerini, asla geri dönülmeyecek bir biçimde değiştiriyor. Söz konusu değişim, insanlığın amacından sapmasına ve doğadışı, adsız bir türün yeşermesine neden oluyor.İnsanlığın bin çabayla ... tümünü göster
Teknoloji, insanların davranışını, ahlakını, sosyoekonomik ilişkilerini, asla geri dönülmeyecek bir biçimde değiştiriyor. Söz konusu değişim, insanlığın amacından sapmasına ve doğadışı, adsız bir türün yeşermesine neden oluyor.İnsanlığın bin çabayla iki bin yılda yarattığı asgari ahlak, elli yılda televizyon tarafından çiğneniyor.Ve on yıldır da internet tarafından yutuluyor. Bireyin yalnızlığı, toplum dışına çıkmasıyla sonuçlanıyor.Toplum dışına itilen (ya da bunu kendi tercih eden) birey, kendi doğrularını yaratıp onlarla yaşamaya başlıyor.Zamanla toplum ile birey arasında genişleyen ahlak farkı, ikisinin de hastalanmasının temel nedeni oluveriyor.Hakan Günday Azilde içinde yaşadığımız toplumsal yapıya yönelen eleştirisini, modern insanın hiçleşme sorunsalını, gerçek, hayal, kâbus arasındaki geçişler ile zaman ve mekân geçişlerini, yer yer sertleşen ifadelerle öyle ustalıkla aktarıyor ki, okuyucuyu adeta tokatlıyor.Yazdıklarıyla uçları zorlayan genç yazar Hakan Günday her ne kadar yeraltı edebiyatı yapmadığını söylese de, insanı rahatsız ve tedirgin edici, hem sisteme karşı olan hem de sistemle iç içe geçen karakterlerine ustalıkla can veriyor.Günday, ana karakteri Asilin psişik özelliğine ve dünya algısına uygun bir dili de büyük bir beceriyle kullanıyor.Roman boyunca çok sayıda felsefi tanımlama ve tespit, ana karakterin üslubuyla sıralanıyor.
Teknoloji, insanların davranışını, ahlakını, sosyoekonomik ilişkilerini, asla geri dönülmeyecek bir biçimde değiştiriyor. Söz konusu değişim, insanlığın amacından sapmasına ve doğadışı, adsız bir türün yeşermesine neden oluyor.İnsanlığın bin çabayla ... tümünü göster
Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.
Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anlad... tümünü göster