Yelena'nın ruhları yakalayıp serbest bırakabilen bir ruh-bulan olduğu haberi hızla yayılınca insanlar huzursuz olmuştu.
Zaten bir süredir sıra dışı yetenekleri ve geçmişiyle göze batıyordu...
Bir gün Yelena'ya, ürkütücü bir mesaj gelir: Yelena'nın daha önce yendiği, gözünü kan bürümüş bir büyücünün önderliğinde anavatanına karşı bir komplo düzenlenecektir.
Onuru, Yelena'yı ustalıklarını sınamaya zorlarken, sevdiği adamla bir araya gelme ümidi onu ayakta tutar. Çıktığı yolculukta şüpheli dostlar, gizli düşmanlar, âşıklar ve suikastçılarla karşılaşır.
Yelena'nın kendisini ispatlamak ve ülkesini kurtarmak için tek bir şansı vardır.
Zehir Ustası ve Büyü Ustası'nın ödüllü yazarından, büyülü imparatorlukların zekice kurgulanmış destanında, yeni bir sayfa.
Yelena'nın ruhları yakalayıp serbest bırakabilen bir ruh-bulan olduğu haberi hızla yayılınca insanlar huzursuz olmuştu.
Zaten bir süredir sıra dışı yetenekleri ve geçmişiyle göze batıyordu...
Bir gün Yelena'ya, ürkütücü bir mesaj gelir:... tümünü göster
Yorumun aslı: http://kordugumhayaller.blogspot.com/2013/05/beyaz-helsinki-helsinki-white-by-james.html
Yok arkadaş yok, bana böyle sert polisiyeler yaramıyor. Okurken tipten tipe giriyor, okuduktan sonra ise "nasıl yane?" diyerek şöyle bir kalıyorum! Bu kitapta da aynen böyle oldu. Gerçi bunun nedeni serinin 3. kitabını okumuş olmam olabilir ama okurken de diğerlerinin eksikliğini pek hissetmemiştim O.o
Kitaba ilk başladığımda gayet iyi gidiyorduk. Kari ve eşini, yaşadıklarını, kızlarını ve önceki kitaplarda neler olduğunu okurken diğer kitapları okumasam da bir sorun olmadı bu bağlamda. Çünkü yazar daha öncekileri çok detay vermese de bilmemiz gereken bilgileri bize gayet güzel bir şekilde açıklamış. Özellikle bunu kitabın akışını bozmadan yapmasını sevdim. Yani okurken kopmuyorsunuz olaydan, sadece geçmişi düşünüp şimdiye geliyor ve olaya bağlıyorsunuz bu bilgileri.
Ama gelgelelim kitap ilerledikçe
sevdiklerim bile sıkmaya başladı beni. Ve tabi yazar da anlatımını sertleştirdi biraz. Başlarda daha çok olaydan bahsettiği için alışkın olduğum bir anlatımlaydı. Ve tabi polislik olayları da hafif bir düzeydeydi. Ama ilerledikçe kitabımızın konusunu oluşturan olaya geldik. Bundan sonra ise kitap biraz kafamı karıştırmaya ve kahramanımız Kari'nin hem işinin hem de aile hayatının birbirine girmesiyle de beni zorlayıp sıkmaya başladı. Zorladı çünkü, daha teknik terimler kullanıldı hem de bolca. Tamam, polislik yapıyorlar ama bu kadar silah, tekne vb. konularda teknik bilgileri bize bu kadar yüklemeleri gerekmezdi. Açıkçası benim çok da ilgi alanım olmadığı için hem de bu kısımlar yazılırken uzun tutulduğu için okurken sıkıldım ve yoruldum.
Kafamı karıştıran kısımlar ise, olayların çok hızlı ve birden gerçekleşmesi oldu. Gerçi aile hayatında olacakların gidişatını yazar bize iyi bir şekilde ve tahmin etmemiz, kendimizi hazırlamamız için yavaş bir şekilde veriyor. Ama bunu diğer konularda pek yapamıyor ne yazık ki. Çünkü okurken -çok zorlu olan bir görev de bile- olayların hemen halledilmesi olsun, aile-iş arasındaki ya da sahnelerin arasındaki geçişler olsun çok hızlı bir şekilde olması beni hem afallattı hem yordu. Belki de bunun sebebi okuduğum kitaplarda genelde böyle bir olay olduğunda o konu üzerinde fazlaca durması, enine boyuna düşünmesi ve bize de tahmin etmek için seçenekler bırakmasıydı. Ama bu kitapta yazarımız bunu yapmak yerine gayet hızlı bir hayat tarzını benimsemiş. Kim bilir, belki de seriyi ilk kitaptan okusaydım bu kadar yadırgamazdım :D
Kitabımız, Kari Vaara'nın Finlandiya'nın meşhur bir meydanında amiri Jyri ile buluşması ve bu buluşmadan sonra görev değişikliği ile hayatının değişmesi sonucu başlıyor. Ama asıl değişim, Kari'nin tam da mutlu olacağı zamanlar -kızı yeni doğmuştur- beyninde bir tümör olduğunu öğrenmesi ve daha sonra ameliyat olması ile değişir. Çünkü ameliyat olduktan sonra, ameliyat sonucu oluşan bir takım sorunlar nedeniyle eskisi gibi değildir. Eskisi gibi olmaması yeni görevinde işe yarasa da aile hayatını gün geçtikçe mahvetmektedir. Üstüne bir de ülkeyi karıştıran bir cinayetin patlak vermesiyle işler iyice karışır. Ahh, bir de Moreau denen gizemli birinin ortaya çıkması her şeyi daha da karıştırır. Üstelik dost mu düşmen mı olduğu da belli değildir ama onda bir iş olduğu açıktır. Peki sizce kahramanımız Kari tüm bu dertlerin üstesinden gelebilecek mi? Her şeyi düzeltmek mümkün mü yoksa bir yerden düzeltirken bir yerden de batmak kanunun bir parçası mı?? Tüm cevaplar ve serinin devamı için kitabımızı okumanız gerekmektedir ;)
Son olarak şunu diyebilirim ki, kitabımız tüm bu sayfalar boyunca ciddi, kafa karıştırıcı ya da sıkıcı değildi. Okurken yer yer güldüm de oldu -özellikle başlardaki bir raporu okurken krize girdiğimi itiraf ediyorum. Uzun süre etkisinden çıkamadım :D Ve okurken yer yer de ağladığım ve üzüntü yaşadığım sahnelerde vardı. Aslında bunun olacağını düşünmezdim. Çünkü üzüldüğüm karakteri çok tanımıyordum ama yazar bana onu kısa sürede sevdirdi. Ölünce de gerçekten üzüntü duydum :( Bir başka üzüldüğüm nokta ise, gerçekleşmesinin iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar veremediğim bir noktaydı. Ama bir sonraki kitapta o konuda neler olacağını merak etmiyorum da değilim :)
Sonuç olarak, çok farklı ve garip bir anlatımı olan, orta şeker denebilecek tarzda şaşırtıcı bir kitaptı. Ama ne yazık ki kendileriyle uyuşamadık.
Yorumun aslı: http://kordugumhayaller.blogspot.com/2013/05/beyaz-helsinki-helsinki-white-by-james.html
Yok arkadaş yok, bana böyle sert polisiyeler yaramıyor. Okurken tipten tipe giriyor, okuduktan sonra ise "nasıl yane?" diyerek şöyle bir kalıyor... tümünü göster
Kari Vaara, kızları doğduktan iki gün sonra Amerikalı eşi Kate’e, bomba etkisi yaratan haberler verir; Bir beyin tümörü vardır ve suçla savaşmak için suç işleyen, gizli bir operasyon örgütünün başına getirilmiştir.
Örgüt doğrudan Finlandiya Ulusal Polis Şefi'ne bağlıdır. Gizlilik, özerklik ve tüm teknolojik cihazları alabilecek nakit sağlanmıştır. Çok geçmeden haydutların evlerine girmeye, paralarını, uyuşturucularını ve yasadışı silahlarını çalmaya başlarlar.
Bu sırada, Finlandiya, yabancı düşmanlığından başka bir gündemi olmayan aşırı sağ partinin popülerlik kazanmasıyla çalkalanmaktadır. Ülkenin önde gelen göçmen hakları avukatı öldürülür ve başı postayla Finlandiyalı Somalililer Şebekesi'ne gönderilir. Başkan tarafından cinayet davasına atanan Kari, kendini bir milyarderin kaçırılan çocuğunun çözülmemiş davasının ortasında bulurken, eski Fransız lejyoneri ve Kate ile Faustvari bir pazarlığa girmek zorunda kalır.
“Çarpıcı anlatımıyla elden bırakılması imkânsız bir kitap.” – Houston Chronicle
“Kari Vaara serisinin bu üçüncü kitabı daha karanlık, jilet gibi keskin ve düşündürücü.” – The Florida Times
“Stieg Larsson ve Henning Mankell hayranları için kaçırılmaması gereken bir kitap.” – Booklist
“Thompson bu son derece güncel romanında ahlaki açıdan belirsiz alanları ustalıkla keşfediyor.” – Publishers Weekly
Kari Vaara, kızları doğduktan iki gün sonra Amerikalı eşi Kate’e, bomba etkisi yaratan haberler verir; Bir beyin tümörü vardır ve suçla savaşmak için suç işleyen, gizli bir operasyon örgütünün başına getirilmiştir.
Örgüt doğrudan Finlandiya Ulusal... tümünü göster
Yorumun aslı: http://kordugumhayaller.blogspot.com/2013/04/tatli-bela-beautiful-disaster-by-jamie.html
Okuma hızımı uzun bir aradan sonra tavan yaptıran ve okurken bana saatlerin nasıl geçtiğini farkettirmeyen çok güzel bir kitaptı. Ayrıca bana iki konuda bir ilki yaşattı. Birincisi, bu türde yani New Adult türünde okuduğum ilk kitaptı. İkincisi ise, şey ona daha sonra döneriz ;) Ve kızlar, abartmıyorum, okuduktan sonra kesinlikle siz de bir Travis isteyeceksiniz. Çünkü o tanıdığınız en aşık olunası nadir gerçek Bad Boys'lardan :D
Kitabı ilk okurken olayların hızı ve her şeyin çok çabuk bir şekilde olması beni çok afallaştı başta. Hatta alışana kadar sevmek ve sevmemek arasında yalapalım uzun süre. Ama temposuna alıştıktan sonra -ki alışmasanız bile- kitap sizi içine çekiyor. Hele 200-250 sayfası neydi öyle! O.O
Resmen soluksuz okuyorsunuz. Çünkü olaylar hem keyif verici hem hızlı hem de oldukça meraklandırıcı bir şekilde geçiyor :) Ki ben de bir elime aldım gece, hani biraz bakayım devamını yarın okurum dedim. Sonra bir ara saate baktım, sabah 5 olmuş :D Zaman nasıl aktı, ne zaman o kadar oldu, ben ne zaman bu kadar okudum?? diye bir afalladım. Daha sonra da yarın da geç kalkmayayım diye hemen olduğum yerde bıraktım. Bıraktım ama uyuyana kadar aklım kitapta kaldı kesinlikle!
Kitabımız bizi şaşırtıcı bir şekilde karşılıyor. Ve yine aynı şaşırtıcılıkla uzun süre devam ediyor. Şaşırtıcı çünkü, olaya pat! diye dalmaları anlarım ama bu tip, sanki seriymiş de bizi 2.-3. kitabın başından karşılıyormuş havaları biraz farklı bir hava veriyor. Ama dediğim gibi alışınca seviyorsunuz. Ve de okudukça artık YA dünyasındaki gibi çocuksu ve yavaşlıkların olmadığını hem de yetişkin serilerde olan o ağırbaşlılığın olmadığını görüyorsunuz. Yani karşınızda cidden şu Amerikan Gençliği olarak bahsedilen ve dizilerde sıkça izlediğimiz gençliği ve bence asıl gerçekliği görüyoruz. Ki ben bu gençliği oldukça sevdiğimi söylebilirim ;)
Kızımız bazı nedenlerden dolayı evi Las Vegas'tan -ahh, yeri hep ayrıdır buranın bende <3 - ayrılıp uzaklara Eastern Üniversitesi'ne gelmiştir. Neyse ki yalnız değildir. En iyi arkadaşı America da onunla beraberdir. Ve birbirirlerine verdikleri söz sayesinde genelde birlikte takılırlar. Yine böyle bir takılma sonucu, America'nın erkek arkadaşı Shepley ile birlikte bir bodrumda yasal olmayan bir dövüşü izlemeye gelirler. Kızımız gibi biri için orada bulunması gariptir. Çünkü kendisi sıradan, derslerine çalışan ve kimseye bulaşmayan ortalama bir tip olarak gözükmektedir. Ki bu gerçek hali midir acaba?? Okuyun görün ;) Daha sonra ise yaşananlarla birden kızımız ilk defa bu dövüşte gördüğü, Shepley'nin kuzeni, Travis -"Kuduz İt"- Maddox'la tanışır. Ve bundan sonra hiçbir şey aynı olmaz :D
Tanışmalarının hızlı olması kadar ondan sonra yaşananlar da bizim için hem çok hızlı hem de çok olaylı bir şekilde geçer. Kızımız bazı nedenlerden America'yla Travis ve Shepley'in yanına taşınır. Daha sonra yine okuduğunuz da öğreneceğiniz bazı nedenlerden 1 ay boyunca Travis'lerde yaşamak zorunda kalır. Ahhh, hem de nasıl yaşar. O kişi ben olmalıydım ya.... *.* Neyse, devam edersek, salyalarımı silip ve kalp erimemi düzelttikten sonra tabi ki ;) Bundan sonrasında, yani 1 ay geçip de kızımız yurda geri döndükten ve daha sonra sabırsızlandığımız şeyler gerçekleştikten sonra kitabımızın temposu düşmüyor ama verdiği hissiyattan mi desem olayların farklı bir akışta olmasından mı desem bir süre okuma hızınızı düşürüyor. Böyle ortalarda bir yer ve beni geren ama olsa mı olmasa mı bir türlü karar veremediğim bir yer. Ama ondan sonra kitabımız kendini toparlıyor ve alışkın olduğumuz temposuna geri dönüyor. En sonunda da sizi kalbiniz de bir sonraki kitabı bir an önce okumak için bir sızı ile bırakıyor. Yani benim gibi "nerde bunun devamı yazar?? Burada kesme, yooo, yapma bunu bana. Ben bir bu kadar daha okurum, hatta iki katı da okurum. Yeter ki beni böyle bırakmasın Travisss" tarzında söylemlerle kalıyorsunuz :D Bir de kitabın sonunda bir olay beni neredeyse kalpten götürecekti! Tüm olaylar içinde hiçbir şeyde bu kadar üzülmemiş ve korkmamıştım :(
Kitapta beni rahatsız eden, yazarın bazı yerlere tekrar geri dönüp açıklamaması ya da aslında affedilmeyecek bazı olayları en azından hafifletici bir neden bile vermeden, lafını etmeden kapaması oldu. Tamam, ikinci kitapta bunların birçoğunun nedenini Travis'in gözünden okurken görüyormuşuz da bazı şeyler Abby ile alakalıydı. Yani bu kitapta halledilecek şeylerdi. Yine de sanmayın ki bu sizi etkiliyor. Hayır, zira kitabı okurken aklınıza bile gelmiyor bu kısımlar. Ancak kitap bittikten sonra, her şeyin üzerine düşünürken aklınıza gelen bir kısım oluyor ve aslında oralar da hallolsa daha iyi olurmuş kitap diyorsunuz :) Bir de takıldığım diğer şey -neden takıldım bilinmez- keşke, kitabın kaçıncı bölüm olduğunu belirten yazı stili ile bölüm adının yazı stili birbirleriyle değişseydi. O şekilde daha göze hitap eder ve daha hoş dururdu sanki :D
Kitabı her sayfasında bir atak bekleyerek, korkuyla ve çoğunlukla Travis'e lanet ederek okudum. Tabi, kikirik kızlar gibi sırıtmaktan da geri kalmadım ;) Yani okurken binbir ruh haline büründüm. İçindeki en kötü karakteri bile bir şekilde sevdim. Çünkü yazarımız karakterleri bence oldukça güzel ve baş rolleri de dolu dolu bir şekilde yazmış :) Üstelik kitabı benim gözümde ayıran bir nokta ve bana bir ilki yaşatan nokta: Travis'in -sonlara yaklaşırken- affetmeyeceğim bir hata yapması, ki ben bu hatadan sonra o karakteri silerim. Ne yaparsa yapsın daha benim için bitmiştir normalde o karakter. Ama kitap o kadar iyiydi ki bir süre sonra yaptığı şeyi unuttum hem de bitirdiğimde Travis... diye diye aşkımdan öldüm. Üstelik yaptığı hatayı düzeltmeyi bırak bir özür bile dilemeden yaptı bunu! O.O Waaauuuvv *.*
Biliyorum siz şimdi merak ettiniz tüm bu anlattıklarımı :) Ama emin olun bu kadar uzun bir yazı bile yetersiz kitap için. Çünkü o kadar dolu ki, ne anlatsam boş. Siz en iyisi en yakın kitabevine gidin, bu kitabı edinin. Yalnız baştan anlaşalım, kitap bittikten sonra Traviissss... diye gezmek yok! Zira çok talibi var, dahasına kıskançlıktan çatlatmayın beni ya XD
Yorumun aslı: http://kordugumhayaller.blogspot.com/2013/04/tatli-bela-beautiful-disaster-by-jamie.html
Okuma hızımı uzun bir aradan sonra tavan yaptıran ve okurken bana saatlerin nasıl geçtiğini farkettirmeyen çok güzel bir kitaptı. Ayrıca bana ik... tümünü göster
Abby Abernathy karanlık geçmişiyle arasına mesafe koymuş olan, alkol kullanmayan, küfür bile etmeyen kendi halinde bir kız, fakat hayatını dövüşerek kazanan ve vücudu dövmelerle kaplı yakışıklı Travis Maddox onun hayatını değiştireceğe benziyor.
İyi kız ve kötü çocuk… Bu birliktelik bir aşkın mı habercisi yoksa bir felaketin mi?
Tatlı Bela sadece bir “bestseller” değil, uluslararası bir fenomen. Yayımlandığı günden beri tüm dünyada büyük yankı uyandıran bu kitabı okumayan kalmayacak.
Abby Abernathy karanlık geçmişiyle arasına mesafe koymuş olan, alkol kullanmayan, küfür bile etmeyen kendi halinde bir kız, fakat hayatını dövüşerek kazanan ve vücudu dövmelerle kaplı yakışıklı Travis Maddox onun hayatını değiştireceğe benziyor.
... tümünü göster
Melis Arya şu anda kitap okumuyor.