Akıl hastanesinde kalan o sarışın, zayıf kız akordeonunu çalarken hep aşkını düşünüyormuş meğer.Çaldığı bütün parçaları onun hayaline adıyormuş. Gözlerinden anlamıştım zaten. Başka türlüsü mümkün değil.İnsanın ancak aşkı için şarkı söylerken gözleri bu kadar parlar.Hele bu kadar solgun bir yüzle şarkı söylerken birden değişiveriyorsa...Bir enstrüman çalmayı sırf bunun için isterdim. Biliyor musun sonbahar gelince İstanbul susuyor bazen.Bu şehir sustuğunda en çok martılar hüzünlenir.Ben bir şarkıyı arıyorum.Ben bir şarkıyı arıyorum.Ben bir şarkıyı arıyorum.Ben seni arıyorum.
Akıl hastanesinde kalan o sarışın, zayıf kız akordeonunu çalarken hep aşkını düşünüyormuş meğer.Çaldığı bütün parçaları onun hayaline adıyormuş. Gözlerinden anlamıştım zaten. Başka türlüsü mümkün değil.İnsanın ancak aşkı için şarkı söylerken gözleri ... tümünü göster
Önceden söyleyebilecek bir sözüm yok... Söylenmesi gereken ne varsa söylemeye çalıştım. Bu benim gibi biri için çok kolay değil. Bir çırpıda anlatmaya çalıştım her şeyi. Durup düşünürsem anlatmaktan vazgeçebilirdim. Bazı şeyleri, anlatmaktan ötürü de pişman olacağımın farkındayım. İnsan, duygularının apaçık bir biçimde başkalarınca bilinmesini istemez sonuçta. Bir öykü kahramanı olmanın rahatlığına bırakıyorum kendimi...Samimi bir dille yazılan ve ruhlarınızı okşayacak Ve Sen Kuş Olur Gidersin kusursuz bir eser.
Önceden söyleyebilecek bir sözüm yok... Söylenmesi gereken ne varsa söylemeye çalıştım. Bu benim gibi biri için çok kolay değil. Bir çırpıda anlatmaya çalıştım her şeyi. Durup düşünürsem anlatmaktan vazgeçebilirdim. Bazı şeyleri, anlatmaktan ötürü de... tümünü göster
Gözlerini alabildiğine uzakları görebilmeli baktığında. Şehrin herbir köşesini ve her köşesinde başka bir hayata dönüşen gölgeleri farkedebilmeli. Sahici olan ne varsa ve içinde yaşamak adına bir giz taşıyan ne varsa farkedebilmelisin. Böylece zaman senin kollarında uzamalı. Bazen akrebi sımsıkı avuçlarında tutmalısın. Kimi zaman da bir yelkovanın sırtında savaşmalısın ara sokakların içinde.Gözlerin alabildiğine uzakları görebilmeli her baktığında. Gizli akıtılan gözyaşlarının, yarım kalmış hesabı hırslandırmalı yüreğini. Soğuk bir odada, eskimiş bir yatağa uzanmış ve kısık yanan bir lambaya saatler boyunca bakan bir adamın incinmişliğine dikkat kesilmelisin. Onurlu bir adamın incinmişliğiyle puslanmış sokaklarda yürüyüp ihanetin ayak izlerinde okumalısın hayatın kaypak yüzünü.
Gözlerini alabildiğine uzakları görebilmeli baktığında. Şehrin herbir köşesini ve her köşesinde başka bir hayata dönüşen gölgeleri farkedebilmeli. Sahici olan ne varsa ve içinde yaşamak adına bir giz taşıyan ne varsa farkedebilmelisin. Böylece zaman ... tümünü göster
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerleri.
Şehrin ötekileri yani.
Biraz Raif Efendi, biraz Maria Puder, Sartre, Bachelard, Anna ve biraz Kudüs.
Karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir şehirde hayatta kalabilmek için her şey.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulabilmek için yani.
Tarık Tufan, “Bir Adam Girdi Şehre Koşarak” kitabında her şey hızla akarken, yavaş gidenleri, yorulanları, rekabete güç yetiremeyenleri ve onların mekanlarını anlatıyor.
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerler... tümünü göster
Cahit Zarifoğluna ait hangi metin olursa olsun, onun dünyasına bir iklime geçer gibi girersiniz. Yeni bir iklime girmenin ne gibi etkileri oluyorsa, nasıl değiştiriyorsa insanı öylece değişirsiniz. - Alim Karaman Türkçede hem hem âhenge ulaşmak, hem de duygu iletişimini sağlamanın belki de en çetin bir şairlik görevi olduğu günümüzde, bir de buna avucunda kor tutmayı eklemişti. Halini iyiye doğru sürekli yüceltirken, şiirini de yeni haline uydurma savaşında idi. - Prof. Dr. Hüseyin Hatemi Cahit Zarifoğlu o hale gelmişti ki, kendi dünyası içinde bir şiir dili kurmuştu ve bunu çok iyi kullanırdı. Yani şiire, o anlatılmaz olana ait bir durum çıktığı zaman, bir algılama olduğu zaman onu hemen anında şiire döküverirdi. - Erdem Beyazıt -...
Cahit Zarifoğluna ait hangi metin olursa olsun, onun dünyasına bir iklime geçer gibi girersiniz. Yeni bir iklime girmenin ne gibi etkileri oluyorsa, nasıl değiştiriyorsa insanı öylece değişirsiniz. - Alim Karaman Türkçede hem hem âhenge ulaşmak, hem ... tümünü göster