Sergüzeşt, tutsaklığa karşı başkaldırının romanıdır. Roman, başından sonuna değin ezilen, satılan, oradan oraya sürüklenen Dilber ile onu ezen, korurken bile küçük gören varlıklı sınıf arasındaki karşıtlığa dayanır. Okuyucu, Dilber'e yardım edememenin acısını yüreğinde de duyar. Romanın, zamanı aşan ve bugüne seslenen insanı ve sosyal yönü de buradan gelir. Bir yandan doğunun gizemli ve içe dönük yapısı, öte yandan batının gerçekçi yaklaşımı edebiyatımızda ilk kez Sergüzeşt'te işlenmiştir. Sergüzeşt, gerek ele alınan tema, gerek yarattığı Dilber tipi, gerek romantizmden gerçekçiliğe kayış tarzı ve biçemi ile edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir.
*****
Edebiyatımızın ilk gerçekçi romanı olan ve Türk Romancılığının gelişmesinde önemi bir rol oynayan Sergüzeşt suçsuz ve talihsiz bir aşkın acıklı öyküsüdür. İnsan ticaretinin ve esirliğin olanca kötülükleri romanda acıklı tablolar halinde sergilenir. Cevdet Kudret Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman adlı yapıtında Sergüzeşt için şu yargıları veriyor: Sergüzeşt'te, Türk Romancılığının Romantizmden Realizme geçmesi açıkça görülmektedir. Fakat eserde henüz her iki akımın özellikleri de vardır. Sezai, bir yandan Batı edebiyatında tanıdığı realizm akımının yöntemini benimsemiş, bir yandan da Namık Kemal'in üslubunun etkisinden daha kurtulamamıştır.
****
"Hemen hızla evden çıkarak vapur iskelesine yöneldi. Aşkın şiddetli duygularıyla coşmuş bir hâlde bulunan bu tecrübesiz genç zihinlerde, hiçbir şüphe ve tereddüt oluşmamıştı. Vapur iskeleden hareket etti. Celal Bey'e o gün herşey ışık içinde, hayat içinde görünüyordu. Sevgilisinin yüzüne saatlerce hayran hayran bakan gözlerine, Marmara nın sonundaki ufuklar açılarak uzaktan uzağa sonsuzluk vaadediyordu. Köprüden başka bir vapura bindiği zaman, sanki ilk defa görüyormuş gibi, Boğaziçi kendisine şahane bir manzara sunuyor ve hiçbir zaman dikkat etmediği heyecan verici yerlerini buluyor ve iki sevgiliyi sessizliği ve güzelliği ile mutlu edecek saraylar keşfediyordu. Gök, sevdiğini kendisine her yönde gösterecek kadar şeffaf; hava, sevgilisinin yaşama sevincini arttıran saçının yüzüne dokunuşu kadar güzeldi. Heyhat!"
"Rus şirketinin Batum'dan gelen ticari vapuru Tophane önlerinde demirledi. Vapurun gelmesini sandallarda sabırsızlıkla bekleyen birkaç kişi hemen güverteye atladı. Bunlardan biri uzun boylu, geniş omuzlu, siyah seyrek bıyıklıydı; etekleri ayaklarına kadar uzun, beli gayet dar bir Çerkez paltosu giymişti. Başında kendi milletine özgü bir kalpak, elinde gümüş saplı bir kırbaç bulunan Çerkeze 'Hoşgeldiniz', dedi, 'cariyeler nerede?'
Evinden ve yurdundan acımasızca koparılan küçük Çerkes kızı Dilber, bir esir gemisine bindirilerek İstanbul'a getirilir ve bir konağa satılır. Bu konak küçük Dilber'in yeni zindanıdır bundan böyle. Samipaşazade," 1888'de yayınlanan Sergüzeşt romanında, o yıllarda rağbet gören esaret konusunu işlemiş ve esaretin insanlık dışı olduğunu gözler önüne sermiştir.
*****
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.
*****
Sami Paşazade Sezai (1862-1893) Yazar, çalışmalarında en çok; Namık Kemal ve Victor Hugo'nun etkisinde kalır. Abdülhak Hamid'e hayrandır. Özellikle Hugo'nun romantik hümanistliğinden etkilenerek çevresinin insanlarına ve konularına bakar. İkinci Tanzimat kuşağının Servet-i Fünûn'a bağ olan yakınlıklarında özetlenebilecek olan Samipaşazade Sezai, Çamlıca ve Adalar tasvirlerine ağırlık veren hikâye ve roman dekoru içinde acınası kederlere şefkatle eğilir ve gözlemden yola çıktığı konularda gerçekçi yönteme yaklaşır. Hikâye ve roman kahramanlarına duygusal yakınlıklar besleyerek, onlara acıdığını belli eden sözler söyleyerek, ele aldığı konuyu kendi düşüncesine göre sonuçlandıran ana fikri açıkça belirleyerek, anlatımda süse ve gösterişe önem vererek, betimlemelerde aşırıya kaçarak, ara sıra yerli yersiz açıklamalar yapıp bilgi vererek dengesiz bir roman yapısını sürdürür. Bu özellikleriyle romantizmle realizmin bocalama noktasında görünür. Sergüzeşt'te özgürlük ve tutsaklık konuları işlendiğinden, siyasal iktidarın baskısına uğrayan ilk romanlardan biridir.
Sergüzeşt, tutsaklığa karşı başkaldırının romanıdır. Roman, başından sonuna değin ezilen, satılan, oradan oraya sürüklenen Dilber ile onu ezen, korurken bile küçük gören varlıklı sınıf arasındaki karşıtlığa dayanır. Okuyucu, Dilber'e yardım edem... tümünü göster
Sergüzeşt, tutsaklığa karşı başkaldırının romanıdır. Roman, başından sonuna değin ezilen, satılan, oradan oraya sürüklenen Dilber ile onu ezen, korurken bile küçük gören varlıklı sınıf arasındaki karşıtlığa dayanır. Okuyucu, Dilber'e yardım edememenin acısını yüreğinde de duyar. Romanın, zamanı aşan ve bugüne seslenen insanı ve sosyal yönü de buradan gelir. Bir yandan doğunun gizemli ve içe dönük yapısı, öte yandan batının gerçekçi yaklaşımı edebiyatımızda ilk kez Sergüzeşt'te işlenmiştir. Sergüzeşt, gerek ele alınan tema, gerek yarattığı Dilber tipi, gerek romantizmden gerçekçiliğe kayış tarzı ve biçemi ile edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir.
*****
Edebiyatımızın ilk gerçekçi romanı olan ve Türk Romancılığının gelişmesinde önemi bir rol oynayan Sergüzeşt suçsuz ve talihsiz bir aşkın acıklı öyküsüdür. İnsan ticaretinin ve esirliğin olanca kötülükleri romanda acıklı tablolar halinde sergilenir. Cevdet Kudret Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman adlı yapıtında Sergüzeşt için şu yargıları veriyor: Sergüzeşt'te, Türk Romancılığının Romantizmden Realizme geçmesi açıkça görülmektedir. Fakat eserde henüz her iki akımın özellikleri de vardır. Sezai, bir yandan Batı edebiyatında tanıdığı realizm akımının yöntemini benimsemiş, bir yandan da Namık Kemal'in üslubunun etkisinden daha kurtulamamıştır.
****
"Hemen hızla evden çıkarak vapur iskelesine yöneldi. Aşkın şiddetli duygularıyla coşmuş bir hâlde bulunan bu tecrübesiz genç zihinlerde, hiçbir şüphe ve tereddüt oluşmamıştı. Vapur iskeleden hareket etti. Celal Bey'e o gün herşey ışık içinde, hayat içinde görünüyordu. Sevgilisinin yüzüne saatlerce hayran hayran bakan gözlerine, Marmara nın sonundaki ufuklar açılarak uzaktan uzağa sonsuzluk vaadediyordu. Köprüden başka bir vapura bindiği zaman, sanki ilk defa görüyormuş gibi, Boğaziçi kendisine şahane bir manzara sunuyor ve hiçbir zaman dikkat etmediği heyecan verici yerlerini buluyor ve iki sevgiliyi sessizliği ve güzelliği ile mutlu edecek saraylar keşfediyordu. Gök, sevdiğini kendisine her yönde gösterecek kadar şeffaf; hava, sevgilisinin yaşama sevincini arttıran saçının yüzüne dokunuşu kadar güzeldi. Heyhat!"
"Rus şirketinin Batum'dan gelen ticari vapuru Tophane önlerinde demirledi. Vapurun gelmesini sandallarda sabırsızlıkla bekleyen birkaç kişi hemen güverteye atladı. Bunlardan biri uzun boylu, geniş omuzlu, siyah seyrek bıyıklıydı; etekleri ayaklarına kadar uzun, beli gayet dar bir Çerkez paltosu giymişti. Başında kendi milletine özgü bir kalpak, elinde gümüş saplı bir kırbaç bulunan Çerkeze 'Hoşgeldiniz', dedi, 'cariyeler nerede?'
Evinden ve yurdundan acımasızca koparılan küçük Çerkes kızı Dilber, bir esir gemisine bindirilerek İstanbul'a getirilir ve bir konağa satılır. Bu konak küçük Dilber'in yeni zindanıdır bundan böyle. Samipaşazade," 1888'de yayınlanan Sergüzeşt romanında, o yıllarda rağbet gören esaret konusunu işlemiş ve esaretin insanlık dışı olduğunu gözler önüne sermiştir.
*****
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.
*****
Sami Paşazade Sezai (1862-1893) Yazar, çalışmalarında en çok; Namık Kemal ve Victor Hugo'nun etkisinde kalır. Abdülhak Hamid'e hayrandır. Özellikle Hugo'nun romantik hümanistliğinden etkilenerek çevresinin insanlarına ve konularına bakar. İkinci Tanzimat kuşağının Servet-i Fünûn'a bağ olan yakınlıklarında özetlenebilecek olan Samipaşazade Sezai, Çamlıca ve Adalar tasvirlerine ağırlık veren hikâye ve roman dekoru içinde acınası kederlere şefkatle eğilir ve gözlemden yola çıktığı konularda gerçekçi yönteme yaklaşır. Hikâye ve roman kahramanlarına duygusal yakınlıklar besleyerek, onlara acıdığını belli eden sözler söyleyerek, ele aldığı konuyu kendi düşüncesine göre sonuçlandıran ana fikri açıkça belirleyerek, anlatımda süse ve gösterişe önem vererek, betimlemelerde aşırıya kaçarak, ara sıra yerli yersiz açıklamalar yapıp bilgi vererek dengesiz bir roman yapısını sürdürür. Bu özellikleriyle romantizmle realizmin bocalama noktasında görünür. Sergüzeşt'te özgürlük ve tutsaklık konuları işlendiğinden, siyasal iktidarın baskısına uğrayan ilk romanlardan biridir.
Sergüzeşt, tutsaklığa karşı başkaldırının romanıdır. Roman, başından sonuna değin ezilen, satılan, oradan oraya sürüklenen Dilber ile onu ezen, korurken bile küçük gören varlıklı sınıf arasındaki karşıtlığa dayanır. Okuyucu, Dilber'e yardım edem... tümünü göster
Pinokyoyu hangimiz tanımaz? Yalan söyleyince burnu uzayan sevimli tahta çocuk Pinokyonun yaratıcısı Carlo Collodi. Bilgi Yayınevi kitabın Türkçesini orijinal resimleriyle hazırladı.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, okuyan toplum olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eser in bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde bir odun parçası varmış. Evet bir odun parçası! Hani kışın sobalarımızda ısınmak için kullandığımız odun parçaları var ya işte onun gibi...Nasıl olmuşsa günlerden birgün bu odun parçası Antonio Usta denilen birinin dükkkanına düştü. Antonio Ustanın lakabı da Kiraz Usta imiş. Nedeni ise bu yaşlı marangozun burnunun sürekli bir kiraz gibi kıpkırmızı olmasıydı.Antonio Usta dükkanın bir ucundaki odunu görünce dikkatini çekmiş, içini bir sevinç kaplamıştı. Büyük bir keyifle oduna doğru giderken:Bunu neden daha önce fark etmedim? Yapacağım masaya iyi bir ayak olur, dedi. (...)
Bir marangoz ustasının odundan yaptığı pinokyo; tıpkı bir insan gibi konuşmakta ve oynamaktadır.
Hiç çocuğu olmayan marangoz Geppetto tahtadan yaptığı kuklasının adını Pinokyo koymaya karar vermiş. Geppetto çok fakirmiş, pinokyoyu okula göndermek ve ona kitap satın alabilmek için çok güçlük çekiyormuş.
Marangoz Kiraz Usta gülen ve ağlayan bir odun parçası bulur. Bir kukla yapması için arkadaşı Geppettoya verir. Geppetto kuklaya pinokyo adını verir bir insan gibi konuşan, yürüyen pinokyo gerçek bir insan olmak ister. Yaramaz ve haşarı Pinokyonun söz dinlemezliği yüzünden başına gelmeyen kalmaz. ...
Dünya Masalları Timaşta çocuklarla buluşmaya devam ediyor...Doğu ve Batının en çok okunan en güzel masallarını bu seride bulacaksınız. Bu masalları 2-3. sınıf öğrencileri okuyabilir, 5-7 yaş grubu çocuklar ise keyifle dinleyebilirler......O ece herkes udayken, Pinokyo ve Jimini sessizce lunaparkın çıkış kapısına yürümüş. Fakat kapı kilitliymiş. Ne yaptılarsa bir türlü açılmamış. O sırada karanlık gökyüzü masmavi bir ışıkla aydınlanmış. Işığın ortasında Mavi Peri belirivermiş. Orada ne yapıyorsun Pinokyo? diye sormuş.Şeyy... demiş Pinokyo. Buraya babam için biraz odun parçası toplamaya gelmiştim de... Fakat böyle der demez Pinokyonun burnu hızla uzamaya başlamış. Pinokyo, burnunun yalan söylediği için uzadığını anlayınca, utanç içinde, Bağışla beni güzel peri demiş. Sana yalan söyledim....Carlo Collodinin dünyaca ünlü eseri Pinokyoyu Nehir Aydın Gökduman tatlı mı tatlı bir dille yeniden üsluplandırdı Murat Bingölse sevimli resimlerle süsledi. Çocuklar, yaramaz kukla Pinokyonun maceralarını okurken hem eğlenecek hem de kendi paylarına pek çok ders çıkaracaklar
Pinokyo, ağaçtan yapılmış, konuşup yürüyen, ince uzun bir kukladır. Durmadan çeşitli afacanlıklar gösterir. Başından sayısız ilginç serüvenler geçer. Yalan söylediği zaman burnu uzar. Başkalarının duygularını anlayarak iyi bir çocuk olmayı öğrendikçe gerçek bir insana dönüşecek, mutluluğu bulacaktır.Tanınmış İtalyan yazar Carlo Collodinin bu sürükleyici romanı, bütün çocukların severek okuduğu, ölümsüz bir yapıttır.Okurlarımıza kıvançla sunuyoruz.
Pinokyo gelmiş! Pinokyo gelmiş! diye bütün kuklalar hep bir ağızdan bağrıştılar ve her taraftan atlayarak sahneye doluştular, Pinokyo gelmiş! Kardeşimiz Pinokyo gelmiş! Yaşasın Pinokyo! Kukla tiyatrosundaki heyecanlı aktör ve aktris kalabalığının Pinokyoya nasıl sarıldığını, onu nasıl kucakladığını, dostça çimdik-lediğini ve kardeşçe bir sevgi sergilediğini anlatmaya kelimeler yetmez. Her şeyi bir an önce öğrenmek isteyen yardımsever Pinokyo, yalan söylediğinde burnu uzayan bir kukladır. Ama öyle meraklı ve yaramazdır ki başına gelmedik bela kalmaz. Babası Yaşlı Geppet-tonun tüm uyarılarına rağmen bir kukla tiyatrosuna katılmak için evden kaçar, namussuz bir tilki ve düzenbaz bir kediyle arkadaşlık eder; ama hiçbir zaman akıllanmaz. Gelmiş geçmiş en sevilen çocuk kitaplarından birisi ... Yürüyen ve konuşan kukla Pinokyonun heyecanlı maceraları, yazılışının üstünden yüzyıldan daha uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen bugün bile merakla okunmaktadır. Çocuk klasikleri dizisinden Pinokyoyu yepyeni ve eksiksiz bir çeviriyle gelecek kuşaklara keyifle sunuyoruz...
Tahta bir kukla olan Pinokyonun tek istediği Gepetto babasının isteği gibi dileği gibi gerçek bir çocuk olmaktır. Fakat bu kukla akıllı uslu olma niyetine rağmen daha önceki yaramazlık, tembellik, umursamazlık ve muziplik alışkanlıklarını bırakamaz. Bu alışkanlıklar başına olmadık işler açar.
İtalyan yazarı Carlo Collodinin, 1881 yılında yazdığı Pinokyo, yüzyılı aşkın bir süredir, dünyanın bütün dillerinde kimbilir kaçıncı baskısı yapılan çok ünlü bir kitap. Dünya çocuk edebiyatının ölmez yapıtlarından biri. Bu yıl, Pinokyonun yazılışının bütün dünyada 110uncu yıldönümü kutlanıyor. Bu ince, uzun, kuru, sıska kuklanın başından geçenler tam 110 yıldır çocukların yaşamlarına renk katıyor, düşlerini süslüyor. Pinokyoyu bu önemli yıldönümünde, İtalyanca aslından ve eksiksiz olarak sunuyoruz. İçindeki resimler de, Pinokyonun kitap olarak ilk basıldığı yılların özgün resimlerinden. Yediden yetmişe herkesin severek okuyacağı bir kitap sunmanın kıvancı içindeyiz.
Antonio usta, yoksul bir marangozdu. Can yakın, güler yüzlü bir insandı. Burnu kıpkırmızı olduğu için herkes ona Kiraz Dede derlerdi. Al kirazlar gibi pırıl pırıl parlayan bir burnu vardı....
Yaşlı ağaç oymacısı Geppetto, akrobat gibi sıçrayıp taklalar atan bir tahta kukla yapmaya karar verir. Ortaya gerçek çocuklar gibi hareket edip davranan haşarı bir kukla çıkar. Ele avuca sığmayan, yaramazlıkta yaşıtlarına taş çıkartan Pinokyo başını durmadan belalara sokar. Tahta çocuk maceradan maceraya sürüklenir, okulu kırıp bir kukla gösterisine katılır, kurnaz tilki ile kedinin tuzağına düşer, sirke satılır, sonuçta iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, yalan ile doğruyu ayırt etmeyi öğrenip babasıile birlikte normal hayatın içine döner.Pinokyo: Her çocuk bir gün büyür.
Pinokyo bir sevgi kitabıdır. Carlo Collodinin yazdığı ve çocukların severek okuduğu dünya seçmelerindendir. MEB Talim ve Terbiye Kurulunun 2243 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.
Zamanın birinde bir tahta parçası vardı.Bui iyi cins bir tahta değildi.Soğuk günlerde sobada veya şöminde yakıp ısınmak için kullanılan türdendi.Bu tahta parçası kendisini bir gün, yaşlı bir marangoz olan Bay Kirazın dükkanında buldu.Bu marangozun asıl adı Antonioydu fakat burnunun uçu daima oldun bir kiraz gibi kırmızı ve parlak olduğu için herkes onu Bay Kiraz diye çağırırdı.Bay Kiraz, bu tahta parçasını görünce çok sevindi.Ellerini ovuşturarak kendi kendine Küçük masama bacak yapmak için işte tam böylebir tahtaya ihtiyacım vardı. dediSonra bir an bile beklemeden keskin baltasını eline aldı.Tahtayı yontmak için hazırlandı.Fakat ilk darbeyi indirmek için baltayı kaldırdığı sırada kolu havada kaldı.Çünkü o sırada, Lütfen bana çok sert vurmayın diye yalvaran ince bir ses duydu.PİNOKYA:Bir tahta parçasından yontulan yaramaz bir kuklanın daha sonra sevginin gücüyle gerçek bir çocuğa dönüşmesinn öyküsüdür.
Zamanın birinde bir oduncuk vardı. Pek iri değildi bu oduncuk. Ancak sobaya atılıcak kadar bir şey işte.Bu oduncuk, ne zamandan beridir bilinmez, bir marangoz dükkanının bir köşesinde durup duruyordu. Dükkanın sahibi, yoksul ama neşeli, sevimli bir ihtiyarcık olan Altan Usta idi. Altan Ustanın bir burnu vardı ki, görseniz, tıpkı bir kiraz gibi kıpkırmızıydı. Bu yüzden civardaki çocuklar ona Kiraz dede diyorlardı. Kiraz Dedenin dükkanında bulunan eski bir masanın bir bacağı kırıktı. Üşendiği için, çoktandır onu onarmamış, öylece duruyordu.
Pinokyoyu hangimiz tanımaz? Yalan söyleyince burnu uzayan sevimli tahta çocuk Pinokyonun yaratıcısı Carlo Collodi. Bilgi Yayınevi kitabın Türkçesini orijinal resimleriyle hazırladı.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Es... tümünü göster
Pinokyoyu hangimiz tanımaz? Yalan söyleyince burnu uzayan sevimli tahta çocuk Pinokyonun yaratıcısı Carlo Collodi. Bilgi Yayınevi kitabın Türkçesini orijinal resimleriyle hazırladı.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, okuyan toplum olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eser in bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde bir odun parçası varmış. Evet bir odun parçası! Hani kışın sobalarımızda ısınmak için kullandığımız odun parçaları var ya işte onun gibi...Nasıl olmuşsa günlerden birgün bu odun parçası Antonio Usta denilen birinin dükkkanına düştü. Antonio Ustanın lakabı da Kiraz Usta imiş. Nedeni ise bu yaşlı marangozun burnunun sürekli bir kiraz gibi kıpkırmızı olmasıydı.Antonio Usta dükkanın bir ucundaki odunu görünce dikkatini çekmiş, içini bir sevinç kaplamıştı. Büyük bir keyifle oduna doğru giderken:Bunu neden daha önce fark etmedim? Yapacağım masaya iyi bir ayak olur, dedi. (...)
Bir marangoz ustasının odundan yaptığı pinokyo; tıpkı bir insan gibi konuşmakta ve oynamaktadır.
Hiç çocuğu olmayan marangoz Geppetto tahtadan yaptığı kuklasının adını Pinokyo koymaya karar vermiş. Geppetto çok fakirmiş, pinokyoyu okula göndermek ve ona kitap satın alabilmek için çok güçlük çekiyormuş.
Marangoz Kiraz Usta gülen ve ağlayan bir odun parçası bulur. Bir kukla yapması için arkadaşı Geppettoya verir. Geppetto kuklaya pinokyo adını verir bir insan gibi konuşan, yürüyen pinokyo gerçek bir insan olmak ister. Yaramaz ve haşarı Pinokyonun söz dinlemezliği yüzünden başına gelmeyen kalmaz. ...
Dünya Masalları Timaşta çocuklarla buluşmaya devam ediyor...Doğu ve Batının en çok okunan en güzel masallarını bu seride bulacaksınız. Bu masalları 2-3. sınıf öğrencileri okuyabilir, 5-7 yaş grubu çocuklar ise keyifle dinleyebilirler......O ece herkes udayken, Pinokyo ve Jimini sessizce lunaparkın çıkış kapısına yürümüş. Fakat kapı kilitliymiş. Ne yaptılarsa bir türlü açılmamış. O sırada karanlık gökyüzü masmavi bir ışıkla aydınlanmış. Işığın ortasında Mavi Peri belirivermiş. Orada ne yapıyorsun Pinokyo? diye sormuş.Şeyy... demiş Pinokyo. Buraya babam için biraz odun parçası toplamaya gelmiştim de... Fakat böyle der demez Pinokyonun burnu hızla uzamaya başlamış. Pinokyo, burnunun yalan söylediği için uzadığını anlayınca, utanç içinde, Bağışla beni güzel peri demiş. Sana yalan söyledim....Carlo Collodinin dünyaca ünlü eseri Pinokyoyu Nehir Aydın Gökduman tatlı mı tatlı bir dille yeniden üsluplandırdı Murat Bingölse sevimli resimlerle süsledi. Çocuklar, yaramaz kukla Pinokyonun maceralarını okurken hem eğlenecek hem de kendi paylarına pek çok ders çıkaracaklar
Pinokyo, ağaçtan yapılmış, konuşup yürüyen, ince uzun bir kukladır. Durmadan çeşitli afacanlıklar gösterir. Başından sayısız ilginç serüvenler geçer. Yalan söylediği zaman burnu uzar. Başkalarının duygularını anlayarak iyi bir çocuk olmayı öğrendikçe gerçek bir insana dönüşecek, mutluluğu bulacaktır.Tanınmış İtalyan yazar Carlo Collodinin bu sürükleyici romanı, bütün çocukların severek okuduğu, ölümsüz bir yapıttır.Okurlarımıza kıvançla sunuyoruz.
Pinokyo gelmiş! Pinokyo gelmiş! diye bütün kuklalar hep bir ağızdan bağrıştılar ve her taraftan atlayarak sahneye doluştular, Pinokyo gelmiş! Kardeşimiz Pinokyo gelmiş! Yaşasın Pinokyo! Kukla tiyatrosundaki heyecanlı aktör ve aktris kalabalığının Pinokyoya nasıl sarıldığını, onu nasıl kucakladığını, dostça çimdik-lediğini ve kardeşçe bir sevgi sergilediğini anlatmaya kelimeler yetmez. Her şeyi bir an önce öğrenmek isteyen yardımsever Pinokyo, yalan söylediğinde burnu uzayan bir kukladır. Ama öyle meraklı ve yaramazdır ki başına gelmedik bela kalmaz. Babası Yaşlı Geppet-tonun tüm uyarılarına rağmen bir kukla tiyatrosuna katılmak için evden kaçar, namussuz bir tilki ve düzenbaz bir kediyle arkadaşlık eder; ama hiçbir zaman akıllanmaz. Gelmiş geçmiş en sevilen çocuk kitaplarından birisi ... Yürüyen ve konuşan kukla Pinokyonun heyecanlı maceraları, yazılışının üstünden yüzyıldan daha uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen bugün bile merakla okunmaktadır. Çocuk klasikleri dizisinden Pinokyoyu yepyeni ve eksiksiz bir çeviriyle gelecek kuşaklara keyifle sunuyoruz...
Tahta bir kukla olan Pinokyonun tek istediği Gepetto babasının isteği gibi dileği gibi gerçek bir çocuk olmaktır. Fakat bu kukla akıllı uslu olma niyetine rağmen daha önceki yaramazlık, tembellik, umursamazlık ve muziplik alışkanlıklarını bırakamaz. Bu alışkanlıklar başına olmadık işler açar.
İtalyan yazarı Carlo Collodinin, 1881 yılında yazdığı Pinokyo, yüzyılı aşkın bir süredir, dünyanın bütün dillerinde kimbilir kaçıncı baskısı yapılan çok ünlü bir kitap. Dünya çocuk edebiyatının ölmez yapıtlarından biri. Bu yıl, Pinokyonun yazılışının bütün dünyada 110uncu yıldönümü kutlanıyor. Bu ince, uzun, kuru, sıska kuklanın başından geçenler tam 110 yıldır çocukların yaşamlarına renk katıyor, düşlerini süslüyor. Pinokyoyu bu önemli yıldönümünde, İtalyanca aslından ve eksiksiz olarak sunuyoruz. İçindeki resimler de, Pinokyonun kitap olarak ilk basıldığı yılların özgün resimlerinden. Yediden yetmişe herkesin severek okuyacağı bir kitap sunmanın kıvancı içindeyiz.
Antonio usta, yoksul bir marangozdu. Can yakın, güler yüzlü bir insandı. Burnu kıpkırmızı olduğu için herkes ona Kiraz Dede derlerdi. Al kirazlar gibi pırıl pırıl parlayan bir burnu vardı....
Yaşlı ağaç oymacısı Geppetto, akrobat gibi sıçrayıp taklalar atan bir tahta kukla yapmaya karar verir. Ortaya gerçek çocuklar gibi hareket edip davranan haşarı bir kukla çıkar. Ele avuca sığmayan, yaramazlıkta yaşıtlarına taş çıkartan Pinokyo başını durmadan belalara sokar. Tahta çocuk maceradan maceraya sürüklenir, okulu kırıp bir kukla gösterisine katılır, kurnaz tilki ile kedinin tuzağına düşer, sirke satılır, sonuçta iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, yalan ile doğruyu ayırt etmeyi öğrenip babasıile birlikte normal hayatın içine döner.Pinokyo: Her çocuk bir gün büyür.
Pinokyo bir sevgi kitabıdır. Carlo Collodinin yazdığı ve çocukların severek okuduğu dünya seçmelerindendir. MEB Talim ve Terbiye Kurulunun 2243 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.
Zamanın birinde bir tahta parçası vardı.Bui iyi cins bir tahta değildi.Soğuk günlerde sobada veya şöminde yakıp ısınmak için kullanılan türdendi.Bu tahta parçası kendisini bir gün, yaşlı bir marangoz olan Bay Kirazın dükkanında buldu.Bu marangozun asıl adı Antonioydu fakat burnunun uçu daima oldun bir kiraz gibi kırmızı ve parlak olduğu için herkes onu Bay Kiraz diye çağırırdı.Bay Kiraz, bu tahta parçasını görünce çok sevindi.Ellerini ovuşturarak kendi kendine Küçük masama bacak yapmak için işte tam böylebir tahtaya ihtiyacım vardı. dediSonra bir an bile beklemeden keskin baltasını eline aldı.Tahtayı yontmak için hazırlandı.Fakat ilk darbeyi indirmek için baltayı kaldırdığı sırada kolu havada kaldı.Çünkü o sırada, Lütfen bana çok sert vurmayın diye yalvaran ince bir ses duydu.PİNOKYA:Bir tahta parçasından yontulan yaramaz bir kuklanın daha sonra sevginin gücüyle gerçek bir çocuğa dönüşmesinn öyküsüdür.
Zamanın birinde bir oduncuk vardı. Pek iri değildi bu oduncuk. Ancak sobaya atılıcak kadar bir şey işte.Bu oduncuk, ne zamandan beridir bilinmez, bir marangoz dükkanının bir köşesinde durup duruyordu. Dükkanın sahibi, yoksul ama neşeli, sevimli bir ihtiyarcık olan Altan Usta idi. Altan Ustanın bir burnu vardı ki, görseniz, tıpkı bir kiraz gibi kıpkırmızıydı. Bu yüzden civardaki çocuklar ona Kiraz dede diyorlardı. Kiraz Dedenin dükkanında bulunan eski bir masanın bir bacağı kırıktı. Üşendiği için, çoktandır onu onarmamış, öylece duruyordu.
Pinokyoyu hangimiz tanımaz? Yalan söyleyince burnu uzayan sevimli tahta çocuk Pinokyonun yaratıcısı Carlo Collodi. Bilgi Yayınevi kitabın Türkçesini orijinal resimleriyle hazırladı.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Es... tümünü göster
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.
******
Sermet Bey, kalabalık ailesiyle geniş bir evde oturmayı istiyordu.. Bunun için kiralık, uygun bir ev aramaya başladı. Nihayet karşısına tam istediği gibi bir köşk çıkmıştı... Ancak köşk hakkında bazı garip dedikodular duydu. Çevredekilere göre bu köşk periliydi. Sermet Bey bu söylentilere kulak asmaz. Kitapta ayrıca DAMA TAŞLARI, MAKUL BİR DÖNÜŞ, ACABA NA İDİ, YÜZ AKI, ÇANAKKALEDEN SONRA adlı öyküler de yer almaktadır.
************
Yaşama bakışındaki gerçekçiliği, yalın ve akıcı anlatımıyla canlılığını hâlâ kaybetmeyen Ömer Seyfettinin, Tahir Alangu tarafından 1970de hazırlanan iki ciltlik Ömer Seyfettin / En Güzel Hikayelerden derlediğimiz öykülerini sizlerle buluşturuyoruz. Seçme Öykülerin kapısını Ömer Seyfettinle araladık. Ardından gelecek birikimin, öykücülüğümüzün geçmişten geleceğe uzanan bir külliyatını oluşturacağını da şimdiden söylemek isteriz.
************
Sermed Bey döndü, arkasındaki bekçiye:-İşte bir boş köşk daha, dedi.Küçük bir çam ormanının önünde beyaz, şık bir bina. Mermerdenmiş gibi göz kamaştıracak derecede parlıyordu. Çiçekliklerini yabani otlar bürümüş olan bahçenin demir kapısında büyük bir Kiralıktır levhası asılıydı. ...
******
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi... tümünü göster
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.
******
Sermet Bey, kalabalık ailesiyle geniş bir evde oturmayı istiyordu.. Bunun için kiralık, uygun bir ev aramaya başladı. Nihayet karşısına tam istediği gibi bir köşk çıkmıştı... Ancak köşk hakkında bazı garip dedikodular duydu. Çevredekilere göre bu köşk periliydi. Sermet Bey bu söylentilere kulak asmaz. Kitapta ayrıca DAMA TAŞLARI, MAKUL BİR DÖNÜŞ, ACABA NA İDİ, YÜZ AKI, ÇANAKKALEDEN SONRA adlı öyküler de yer almaktadır.
************
Yaşama bakışındaki gerçekçiliği, yalın ve akıcı anlatımıyla canlılığını hâlâ kaybetmeyen Ömer Seyfettinin, Tahir Alangu tarafından 1970de hazırlanan iki ciltlik Ömer Seyfettin / En Güzel Hikayelerden derlediğimiz öykülerini sizlerle buluşturuyoruz. Seçme Öykülerin kapısını Ömer Seyfettinle araladık. Ardından gelecek birikimin, öykücülüğümüzün geçmişten geleceğe uzanan bir külliyatını oluşturacağını da şimdiden söylemek isteriz.
************
Sermed Bey döndü, arkasındaki bekçiye:-İşte bir boş köşk daha, dedi.Küçük bir çam ormanının önünde beyaz, şık bir bina. Mermerdenmiş gibi göz kamaştıracak derecede parlıyordu. Çiçekliklerini yabani otlar bürümüş olan bahçenin demir kapısında büyük bir Kiralıktır levhası asılıydı. ...
******
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi... tümünü göster
Nazlı Şahin şu anda kitap okumuyor.