Çeviri : Fahriye Adsay, İbrahim Bingöl
Çeviri : Fahriye Adsay, İbrahim Bingöl
Adamın çaresiz bir şekilde oynattığı kolunun ucundaki korkunç yaranın çürümeye başladığı açıkça belliydi. Fakat bu kanlı et yığını tüm işkencelere rağmen insanlığından bir şey yitirmemişti. Çarmıhın önünde duran bir cellat, işkence gören adamın vücuduna iki çivi daha çakmakla meşguldü. Çekici indirdiği anda adamın vücudundan fışkıran kan sütunu geniş bir kavis çizerek meydanı kaplayan tozların arasına karışıyordu. Fakat kurban kahkahalar atarak öyle bir gülüyordu ki, yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyordu. Bunun sebebi çektiği şiddetli acı olabilir miydi?Rüstem Efendinin sesi duyuldu: Bu adam el-Hallac.
Adamın çaresiz bir şekilde oynattığı kolunun ucundaki korkunç yaranın çürümeye başladığı açıkça belliydi. Fakat bu kanlı et yığını tüm işkencelere rağmen insanlığından bir şey yitirmemişti. Çarmıhın önünde duran bir cellat, işkence gören adamın vücud... tümünü göster
Oğlum, evden çıkmalısın hemen! Arkadaki pencereyi kullan! Acele et! Yonah gürültüyü duyuyordu. Kalabalık bir grup eve doğru yaklaşıyordu. Bazıları sert şekilde ilahiler söylüyordu. Diğerleri bağırıyordu. Uzakta değillerdi.
Nereye gideceğim?.. Kayalıktaki mağaraya git. Seni almak için gelinceye kadar oradan çıkma.
Babası parmaklarıyla itiyordu omuzlarından. Beni iyi dinle. Şimdi çık. Bir an önce uzaklaş buradan. Komşulara kesinlikle görünme.
Oğlum, evden çıkmalısın hemen! Arkadaki pencereyi kullan! Acele et! Yonah gürültüyü duyuyordu. Kalabalık bir grup eve doğru yaklaşıyordu. Bazıları sert şekilde ilahiler söylüyordu. Diğerleri bağırıyordu. Uzakta değillerdi.
Nereye gideceğim?.. Kayalık... tümünü göster
Adamın çaresiz bir şekilde oynattığı kolunun ucundaki korkunç yaranın çürümeye başladığı açıkça belliydi. Fakat bu kanlı et yığını tüm işkencelere rağmen insanlığından bir şey yitirmemişti. Çarmıhın önünde duran bir cellat, işkence gören adamın vücuduna iki çivi daha çakmakla meşguldü. Çekici indirdiği anda adamın vücudundan fışkıran kan sütunu geniş bir kavis çizerek meydanı kaplayan tozların arasına karışıyordu. Fakat kurban kahkahalar atarak öyle bir gülüyordu ki, yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyordu. Bunun sebebi çektiği şiddetli acı olabilir miydi?Rüstem Efendinin sesi duyuldu: Bu adam el-Hallac.
Adamın çaresiz bir şekilde oynattığı kolunun ucundaki korkunç yaranın çürümeye başladığı açıkça belliydi. Fakat bu kanlı et yığını tüm işkencelere rağmen insanlığından bir şey yitirmemişti. Çarmıhın önünde duran bir cellat, işkence gören adamın vücud... tümünü göster
Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi'nin, Cennet Bahçelerinin ve Fedaîlerinin Tarihi Romanı. Hıristiyanların zaman ölçüsü ile 1092 yılının ilk baharında hatırı sayılır büyüklükte bir kervan, Semerkant'tan başlayarak Buhara üzerinden Horasan'ın kuzeyindeki Elbruz platosuna dek uzanan, bir zamanlar muzaffer orduların kullandığı eski yolun üzerinde ağır ağır ilerliyordu. Karların erimeye başlamasıyla birlikte Buhara'dan ayrılan kervan haftalardır yollardaydı... Avni oğlum, Tahir'in torunu! demişti ona. Doğruca Demavend Dağına giden yolu tut. Rey'e ulaşınca Şahrud Irmağına giden yolu sor. Irmağın kaynağı sarp bir vadide bulunmaktadır; oraya çık. Büyük bir kale göreceksin: Bu yerin ismi Alamut Kalesi'dir, yani kartal yuvası.
Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi'nin, Cennet Bahçelerinin ve Fedaîlerinin Tarihi Romanı. Hıristiyanların zaman ölçüsü ile 1092 yılının ilk baharında hatırı sayılır büyüklükte bir kervan, Semerkant'tan başlayarak Buhara üzerinden Horasan... tümünü göster