Goethe'nin dünya çapındaki klasikleşmiş eseri Faust'un kahramanı Doktor Faust (Faustus) bir hayal ürünü değildir. Kayıtlara göre Johann Faustus 1480'li yıllarda Almanya'da Knittlingen'de doğmuştur ve 1540 yılına doğru da Staufen-Brisgau'da ölmüştür.
Faust'un hikayesi şöyle rivayet edilir: Faust, şeytanla arasında bir anlaşma imzalamıştır. Anlaşmaya göre, Şeytan, Faus'ta yaşadığı sürece bilgi, zenginlik, gençlik ve büyü yapma gücü verecektir. Buna karşın, Faust da öldüğü zaman, ruhunu Şeytan'a teslim edecektir. Faust'un Almanya'nın taşrasını dolaşırken yanından ayırmadığı köpeğin de şeytan olduğuna yaygın olarak inanılmaktadır.
Doktor Faust bir gece Würtemberg'te bir handa ölü bulunmuş. Yüzündeki izler dehşet verici bir biçimde öldüğünü gösteriyormuş; bu nedenle halk arasında onu şeytanın öldürdüğü yargısı yerleşmiş ve halk onun ruhunu şeytana sattığına ve gerçek bir büyücü olduğuna kuvvetle inanmıştır. Faust'un hikayesi başta Almanya olmak üzere çeitli ülkelerde bir çok yazar tarafından ele alınmıştır. Ancak Faust efsanesini bütün genişliği ile ele alan ve onu zenginleştiren Goethe'dir. Bu eseriyle tam 62 yıl uğraşmıştır Goethe! Yaşamının sonuna dek Faust üzerinde çalışarak yaşar ve onu tamamladıktan kısa bir süre sonra da ölür.
******
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.
************
Goethe'nin hayatını, düşüncesini ve bütün kişiliğini ortaya koyarak meydana getirdiği bir başyapıttır.
************
Faust, yaşadığı çağın bütün bilimlerini öğrenmeye çalışan, bilgi haritası içinde kıvranan karamsar bir kişidir. Nefsiyle onca uğraşmasına rağmen mutluluğu bulamamış olmanın ıstırabıyla kavrulmaktadır. Mephisto, bu durumdaki Faust'u kolayca baştan çıkarabileceğini, sapıklığa sürükleyebileceğini düşünür. Tanrı ise insanın yaradılış itibarı ile iyi olduğunu ve kendi ruhunun iyiliği sayesinde doğru yolu bulabileceğini bildiği için Mephisto'yu Faust üzerinde istediğini yapmakta serbest bırakır.
************
Zavallı şeytan, bana ne verebilirsin ki? Yükseklere göz dikmiş insan bilincini, Senin gibiler kavrayabilir mi hiç? Sendeki gıda doyurmaz insanı, Elindeki kızıl altın, cıva gibi, Avcunun içinden akıp gider, Senin kumar masalarında, Kimse kazanmaz, Daha sarılırken başkalarına bakar, Göndereceğin kızlar, Vereceğin itibarın Tanrısal gururu, Kuyruklu bir yıldız gibi, Kayar gider; Bunları mı sunacaksın? Göster bana, bakalım, Kaparılmadan çürüyen meyveyi, Her gün yeniden yeşillenen ağacı,!
************
...Bana sevinçli günlerin görüntülerini getiriyorsunuz. Bazı yüce gölgeler belirgin hale geliyor: Ayrıca ilk aşkın ve ilk dostluğun izleri de sanki eski ve kısmen unutulmuş bir masal gibi gözümde canlanıyor. Hayatın tıpkı dehliz gibi olan kıvrımlı akışından dolayı sızlanışlar tekrarlanıyor ve güzel saatlerin mutlu hayalleriyle avunarak benden önce ölmüş o iyi insanların adları anılıyor.
İlk şarkılarımı dinlemiş olan ruhlar artık sonrakileri işitmiyorlar. O eski dost kafilesi şimdi toz toprak olmuştur ve ne yazık ki ilk yakının sesi de sönmüştür!
Artık ıstırabım hiç tanımadığım bir kalabalığa sesleniyor. Onların beni övmeleri ile içimi burkuyor. Şiirlerimizden zevk almış olan bazıları da, eğer yaşıyorlarsa, dünyada darmadağın olmuş halde dolaşıp duruyorlar ve içimi, o sakin ve aziz ruhlar dünyasına ait bir özlem kaplıyor. Bir arp gibi uğuldayan türküm, belirsiz seslerle havada yayılıyor. İçim ürperiyor, göz yaşlarına boğuluyorum, o acımasız kalbimin yumuşadığını hissediyorum. Önceden sahip olduğum şeyleri kendimden uzaklaşmış görüyorum ve kaybolmuş şeyler benin için artık birer gerçek oluyor...
************
Faust, Goethe'nin neredeyse tüm yaşamı boyunca çalışarak tamamladığı bir yapıttır. On sekiz yaşında başladığı oyunu, 1806'da Faust I ve 1832'de Faust II adıyla iki büyük bölüm hâlinde yazarak ölümünden kısa bir süre önce yani seksen üç yaşında bitirebilmiştir.
Goethe, Faust'un konusunu çok eski bir öyküden almıştır. Şeytan'la bahse giren insanoğlu teması önceki yüzyıllarda da birçok öyküye ve oyuna konu olmuştur. Goethe, Faust karakterini Şeytan
Mefistofeles'e yenilmeyen bir insan olarak incelemiştir.
************
Goethe Faust konusuyla 1770-71 yıllarında ilgilenmeye başlamış, 1808'de 1. kitabın ardından, tam 24 yıl sonra 2. kitabı tamamlamış, bu metin ölümünden sonra basılmıştır. Faust'un konusu, 16. yüzyılda Almanya'da yaşamış, büyüye, simyaya düşkün, şarlatanlıklardan geri kalmayan Doktor Faustus'a ve onun Alman efsanelerindeki izdüşümlerine kadar geri gider. 16. yüzyılda ünlü İngiliz ozanı Marlowe'un ele aldığı konu, Goethe'de, aydınlanma hareketinin ve bu hareketin Alman burjuva-aristokrat aydını üzerindeki etkisinin bütün yansımalarını kapsar. Almanya'da Fransa'daki gibi, beklenen hızlı dönüşümler yaşanamamış, reform umutlarını aristokrasiye bağlayan aydınlar, dünyadan kopup uzaklaşarak içlerine ya da Goethe/Faust gibi saraylara kapanmışlardır: Faust, bir aydın, evrenin nihai nedenlerini öğrenmek isteyen bir bilgi âşığı ve dâhi olarak, hem bu sosyal yenilginin, hem de aydınlanma insanının aklın sınırlarına (Kant) boyun eğişinin klasik tragedyasıdır. Faust: İhlal edilemez sınırlar.
************
Faust, Goethe'nin yazarlık yaşamının elli yıllık emeğini alarak, haklı bir üne kavuşmuş en önemli yapıtıdır. Ruhsal özgürlüğe ulaşmanın maddi arzulardan sıyrılmak ve bencil olmamakla mümkün olabileceği fikrini işlediği bu yapıt, yazarın sanatının da doruk noktasıdır.
************
Homer'in İlyada'sı ve Oysesseus'u, Dante'nin İlahi Komedyası, Shakespeare'in dramları ve Brecht'in oyunları gibi dünya edebiyatının içerdiği büyük konular, edebiyatın yüzyıllar boyu süregelen gelenekleri etkisiyle şekillenmişlerdir. Bütün bu büyük eserlerin içerdiği konular, insana özgü çatışmalar ve kaderler, çeşitli karakterler aracılığıyla yansıtılmış ve aynı zamanda toplumsal norm ve değer yargılarıyla aktarılmaya çalışılmıştır. Ancak, tüm bu norm ve yargıların karşısında duran, akıntıya karşı yüzen, var olan yasalara ve toplumsal tabulara karşı gelen, soran ve sorgulayan, cevaplar arayan bireysel başkaldırılar da dile getirilmiştir. Goethe'nin Faust'u da bu karakterlerden biridir ve her ne kadar evrenin sırlarına ulaşmak adına ruhunu şeytana satmış, dünyevi zevklerle büyülenmiş görünse de, şeytan karşısında kazanmış biri olarak çıkar okurun karşısına...
******
Goethe'nin dünya çapındaki klasikleşmiş eseri Faust'un kahramanı Doktor Faust (Faustus) bir hayal ürünü değildir. Kayıtlara göre Johann Faustus 1480'li yıllarda Almanya'da Knittlingen'de doğmuştur ve 1540 yılına doğru da Stau... tümünü göster
Terketmedi sevdan beni,Aç kaldım, susuz kaldım,(..)Tütünsüz uykusuz kaldım,Terketmedi sevdan beni.Aşk ve Sevda, Anadolu insanının yaşam tarzı yazılı/sözlü edebiyatında aşk ve sevda her an daha gelişen, çoğalan ve sonsuzlaşan bir ırmaktır. Bu ırmağın yeşerttiği topraklarda aşk ve sevda şiirlerinin bu kadar çok ve sonsuz güzellikte dile gelmelerinin de bir açıklamasıdır bu... İşte böyle bir ülkede bugüne kadar yayına hazırlanmış antolojiler kervanına, Aşk ve Sevda ana imgesiyle katılan bu yapıtımızda, söz konusu şiirlerden seçkin bir toplamı içeriyor. Sevda içinde söylenen bir türküyü dünden bugüne, bugünden yarına taşımada gönüllü bir kanal olabilmeyi amaçlayan bu antolojimizde, bestelenmiş kimi, aşk ve sevda şiirlerine de özel olarak yer verildi. Kişi gönlünü yitirdi mi ne yüzle çıkar sokağa yaşamda ne varsa aşk işte onun adı..Bu aşk burada biter ve ben çekip giderimYüreğimde bir çocuk cebimde bir revolverBu aşk burada biter iyi günler sevgilimVe ben çekip giderim bir nehir akıp gider.
Terketmedi sevdan beni,Aç kaldım, susuz kaldım,(..)Tütünsüz uykusuz kaldım,Terketmedi sevdan beni.Aşk ve Sevda, Anadolu insanının yaşam tarzı yazılı/sözlü edebiyatında aşk ve sevda her an daha gelişen, çoğalan ve sonsuzlaşan bir ırmaktır. Bu ırmağın ... tümünü göster
Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyidim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.
Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu. ''Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.'' Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni... Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim... O, yedek sevgili!...
Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizc... tümünü göster
Eddie Little, Cennette Bir Gün Dahada uyuşturucu batağına gömülüp sürekli suç işleyen yeniyetme kahramanı Bobbienin hikâyesini, tüyler ürpertici bir gerçeklikle anlatıyor. Sonuç olarak, Amerikan rüyası kadar geniş kapsamlı, size buz gibi terler döktüren kendi kâbuslarınız kadar gerçek nitelemesini hak eden bir roman çıkıyor ortaya.Şiddet dolu bir ortamda, babası tarafından öldüresiye dövülerek büyüyen, üstelik bunun kendi kabahati olduğuna, babasının kendisini dövmekte yüzde yüz haklı olduğuna inanan Bobbie, küçük yaşta sokakları mesken tutmuştur. Henüz on dört yaşında olmasına karşın hırsızlık yaparak, eline geçirdiği her türlü uyuşturucuyu kullanarak hayatta yolunu bulmaya çalışır. Suç dünyasında kendisinden çok daha deneyimli büyüklerinden hayata dair önemli dersler alacaktır. Sıradan hırsızlar ve uyuşturucu satıcıları değildir bu insanlar. Bobbie, sakinlerini Yahudilerin, Hispaniklerin, yetişkin yaşamlarında imana gelmiş Hıristiyan silah satıcılarının, fahişelerin, beyaz köylülerin ve neonazilerin oluşturduğu, bin bir türlü tehlikeyle dolu bir dünyada bulur kendini. Kendisine ve suç ortaklarına sahip çıkan, sonradan imana gelmiş Hıristiyanlar, ABD hükümetinin yürüttüğü ölümcül bir operasyonun hedefidir.Littleın duygusallığa düşmeksizin, son derece gerçek bir hikâye anlatmasına şaşmamalı. Kendisi de on bir yaşından beri kahramanı Bobbieninkinden farksız bir yaşam süren yazar, uzun yıllar hapiste kalmış. Little Cennette Bir Gün Dahada, bu türdeki romanların çoğunun altmetninde yer alan ahlâk meselesine hiç yer vermiyor. Jean Genetnin başyapıtı Hırsızın Günlüğünden bu yana yazılmış, suç dünyasının dehlizlerine dalan en sahici yapıt olarak dikkat çeken bu romanı okumanın cam kırıkları üzerinde yalınayak yürümekten farkı yok.
Eddie Little, Cennette Bir Gün Dahada uyuşturucu batağına gömülüp sürekli suç işleyen yeniyetme kahramanı Bobbienin hikâyesini, tüyler ürpertici bir gerçeklikle anlatıyor. Sonuç olarak, Amerikan rüyası kadar geniş kapsamlı, size buz gibi terler döktü... tümünü göster
Köstebek casusluk romanları içerisinde bir klasiktir ve soğuk savaş döneminin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Tam ortaya yerleştirilmiş kimsenin fark etmediği ama herkesin gördüğü bir tuzaktır; casusluk literatürüne girmiş, yerleşmiş bir olgudur. Örgüt içindeki köstebek avı sırasında İngiliz istihbarat örgütü nam-ı diğer Sirkin iç çatışmalarını, hesaplaşmalarını, müthiş entrikaları, devletler arası değiş-tokuşları, üstte ve altta var olan ilişkileri, stratejileri anlatır. Birbiri ardına gelişen ve birbirini saran kurgusuyla farklı farklı hayatların içine giren-çıkan, hem istihbarat içine bir yolculuk hem de insan psikolojisi üzerine derinlemesine bir analizdir. İşte John Le Carrénin sırrını oluşturan şey: Olağanüstü bir dünyanın çevresindeki gerçek hayatlar... Ne gözünden ateş çıkaran adamlar ne de kayaları yerinden oynatan ajanlar, hepsi gerçek, bire bir, duygularıyla var olan kanlı canlı insanlar...
Köstebek casusluk romanları içerisinde bir klasiktir ve soğuk savaş döneminin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Tam ortaya yerleştirilmiş kimsenin fark etmediği ama herkesin gördüğü bir tuzaktır; casusluk literatürüne girmiş, yerleşmiş... tümünü göster