Ne zaman polisiye tavsiyesi istesem karşıma çıkıyordu Grange. Mutlaka okunması gerektiğinden bahsediliyordu. Leyleklerin Uçuşu da zevkine güvendiğim bi ablam tarafından “okuduğum en iyi Grange romanı” diye etiketlenince başlamaktan başka çarem kalmadı. İyi ki de başlamışım.
İlk 30 sayfası “bu ne ya? nasıl sıradan bir polisiye bu” dedikten sonra, tam da bırakmak üzereyken 30. sayfada başlayan sır perdesiyle kendinizden geçiyorsunuz. Antioche‘nin bulduğu bazı detaylar sizi bir anda kitaba çekiyor ve kalan sayfaları okumamak için zor tutuyorsunuz kendinizi.
Grange bence müthiş bir iş çıkarmış. Hem iyi bir coğrafya bilgisi hem de leyleklerle ilgili verdiği detaylarla, üstüne de kurduğu güzel bir kurguyla sürükleyiciliği son sayfasına kadar bitmeyen bir roman Leyleklerin Uçuşu. Şu zamana kadar okuduğum polisiye romanlar içinde de en iyilerden belki de.
Acayip hoşuma gitti benim. Okunması için de bol bol tavsiye ederim sağda solda. Hâlâ tanışmayanlar varsa, Grane okuyorum ben diyip de Leyleklerin Uçuşu’nu eline almayan varsa çok şey kaybediyor. Polisiye, gizem ve gerilim çok iyi harmanlanmış. Hikaye hep ayakta ve gereksiz yan hikayelerle desteklenmeden yerinde olaylarla okuyucuyu sıkmıyor, aksine, kan ve vahşeti bir nebze (sağlam bir nebze) kullanıp seyirciyi yerine çeviliyor. Anlattığı olayla da son darbeyi indiriyor finalde. Mutlaka okuyun. 10/10
Dipnot: Tess’den iyisini tanımam diyenler henüz Grange ile tanışmamışlardır. Tess okuduktan sonra Grange’ın romanları çok kaliteli geliyor insanın gözüne. Hiç Grange okumadıysanız bir şans verin derim…
Ne zaman polisiye tavsiyesi istesem karşıma çıkıyordu Grange. Mutlaka okunması gerektiğinden bahsediliyordu. Leyleklerin Uçuşu da zevkine güvendiğim bi ablam tarafından “okuduğum en iyi Grange romanı” diye etiketlenince başlamaktan başka çarem kalmad... tümünü göster
Tokyonun varlıklı bir mahallesinde, sıradan ve sorunsuz gibi gözüken bir hayat süren Hajime, orta yaşlara geldiğinde yaşamını sorgulamaya başlar. Hayatı boyunca sahip olduklarından daha fazlasını istememiştir. Savaş sonrası yıllarda şansı yüzüne gülmüş, iyi bir evlilik yapmış ve iki kız çocuk sahibi olmuştur. Şehirde iki caz kulübünün sahibi olarak kıskanılacak bir kariyeri vardır. Yine de, hayatı ve kariyeriyle ilgili, rahatsız edici, sinsi bir yetersizlik duygusuna kapılmaktan kendini alamaz. İlk gençliğinde âşık olduğu, akıllı, ancak tuhaf bir yalnızlık duygusu uyandıran güzel Şimamotonun anısı, kalbini gölgelemektedir.Yağmurlu bir gecede, eskisinden çok daha güzel ve etkileyici görünen Şimamotonun tekrar karşısına çıkmasıyla, hayatı çok daha karmaşık bir hale gelir.İnsanın, kaderi ve maddi dünya arasındaki gelgitlerini anlatan ve okuru kıskıvrak yakalayan bir eser. Akıllardan çıkmayacak.The New York Observer
Tokyonun varlıklı bir mahallesinde, sıradan ve sorunsuz gibi gözüken bir hayat süren Hajime, orta yaşlara geldiğinde yaşamını sorgulamaya başlar. Hayatı boyunca sahip olduklarından daha fazlasını istememiştir. Savaş sonrası yıllarda şansı yüzüne gülm... tümünü göster
Tokyonun varlıklı bir mahallesinde, sıradan ve sorunsuz gibi gözüken bir hayat süren Hajime, orta yaşlara geldiğinde yaşamını sorgulamaya başlar. Hayatı boyunca sahip olduklarından daha fazlasını istememiştir. Savaş sonrası yıllarda şansı yüzüne gülmüş, iyi bir evlilik yapmış ve iki kız çocuk sahibi olmuştur. Şehirde iki caz kulübünün sahibi olarak kıskanılacak bir kariyeri vardır. Yine de, hayatı ve kariyeriyle ilgili, rahatsız edici, sinsi bir yetersizlik duygusuna kapılmaktan kendini alamaz. İlk gençliğinde âşık olduğu, akıllı, ancak tuhaf bir yalnızlık duygusu uyandıran güzel Şimamotonun anısı, kalbini gölgelemektedir.Yağmurlu bir gecede, eskisinden çok daha güzel ve etkileyici görünen Şimamotonun tekrar karşısına çıkmasıyla, hayatı çok daha karmaşık bir hale gelir.İnsanın, kaderi ve maddi dünya arasındaki gelgitlerini anlatan ve okuru kıskıvrak yakalayan bir eser. Akıllardan çıkmayacak.The New York Observer
Tokyonun varlıklı bir mahallesinde, sıradan ve sorunsuz gibi gözüken bir hayat süren Hajime, orta yaşlara geldiğinde yaşamını sorgulamaya başlar. Hayatı boyunca sahip olduklarından daha fazlasını istememiştir. Savaş sonrası yıllarda şansı yüzüne gülm... tümünü göster
Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.
Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anlad... tümünü göster
ALDIĞI ÖDÜLLER: 1957 Nobel Ödülü Albert Camusnün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş kitabı olan ve hâlâ en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camusyle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.
ALDIĞI ÖDÜLLER: 1957 Nobel Ödülü Albert Camusnün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş kitabı olan ve hâlâ en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen old... tümünü göster
Huzur ve Sahnenin Dışındakiler'de önemli bir motif olan Mahur Beste bu romanın adı olmuştur. Mahur Beste romanına acı bir aşk hikâyesinin klâsik musıkî kalıplarıyla soyutlanması vücut vermiştir. Tanpınar'a göre klâsik Türk musıkîsi medeniyetimizin özlü bir yansıması olarak tecelli etmiştir.
Huzur ve Sahnenin Dışındakiler'de önemli bir motif olan Mahur Beste bu romanın adı olmuştur. Mahur Beste romanına acı bir aşk hikâyesinin klâsik musıkî kalıplarıyla soyutlanması vücut vermiştir. Tanpınar'a göre klâsik Türk musıkîsi medeniye... tümünü göster