Bizimki perde arkasındadedikodu:Bir indi mi perde,Ne sen kalırsın, ne ben.ÖN KULAKDr. Cüneyt Ülsever, 1951 yılında Ankarada doğdu. Lise öğrenimini Robert Kolejde tamamladı. 1974 yılında Boğaziçi Üniversitesi İktisat bölümünü bitirdi. Ardından The Johns Hopkins Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler ve Columbia Üniversitesinde İktisat dalında yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1978-83 yılları arasında Harvard Üniversitesinde İnsan Kaynakları Ekonomisi üzerine doktora çalışması yaptı. 1983-1997 yılları arasında çeşitli kademlerde yöneticilik görevi yürüttü. Halen Hürriyet Gazetesi ve Turkish Daily News gazetelerinde köşe yazarlığını sürdürüyor, çeşitli televizyon kanallarında program hazırlıyor ve İnsan Kaynakları konusunda danışmanlık yapmaya devam ediyor. Kara Dul (Roman, 1998), Teneke Evin Torunu (Anı, 1999), Kendini Arayan Türkiye-Bir Siyaset modeli tezi (1999), 21.Yüzyılda Küreselleşme ve Türkiye Perspektifi-Siyaset üzerine bir tez (2000), Neden Liberalim?-Liberal teoriye bir bakış (2000), Kendini Arayan Dünya21. yüzyılın paradigmalarını dünya liderleri irdeliyor (2001) ve 21. Yüzyılda İnsan Yönetimi (2003) adlı yayınlanmış yedi kitabı bulunuyor.ARKA KULAK26 Ağustos 1997... saat 02.23... yer Kayseri... tüm Kayserinin kısaca Hacı diye tanıdığı Hayrullah Gesiliye evinde, gecenin kör karanlığında çalan telefondan kardeşinin bir çifte cinayetin sanığı olarak Ankarada tutuklandığı bildiriliyordu. Alel acele yapılan hazırlıktan sonra Ankaraya doğru arabayla yol alırken, Hacı geçmişine doğru bir yolculuğa da başlamıştı. Düşünüyordu ister istemez... Sonun başlangıcı mı, ne?Cinayet Masası Baş komiserlerinden Yağız Balcı, maktullerin Savunma Bakanı ve Türkiyede devlet ihalelerine giren büyük yabancı şirketlerin danışmanlığını yapan, aynı zamanda %10 Sevil diye tanınan Sevil Ötüşken olması nedeniyle bu cinayet işinin daha derinlerde yatan nedenlerle açıklanabileceğini anlamıştı. Diğer yandan Hacı, sanığın sanık kadar şüpheli yakını ve de medyaya kalsa, sadece göğsüne kadar inen gri-beyaz sakalları nedeniyle tutuklanabilecek bir şeriatçıydı. Gazeteler hiç gecikmeden siyasi cinayet, Yeşil sermaye Ankarada hesap veriyor, 28 Şubattan alınan intikam gibi başlıkları manşetlerine taşımışlardı.Yağız Balcı ele geçirdiği bilgiler sayesinde denklemin bilinmeyenlerine adım adım yaklaşırken, olmuş gibi gözükenlerin ardındaki gerçeklerin bile gerektiğinde nasıl değişikliğe uğrayabileceğini görecekti...© Cüneyt Ülsever, 2003© Om Yayınevi, 20031. Baskı: Om Yayınevi, İstanbul, 2003 Yayına hazırlayan: Özgür KalyoncuKapak tasarımı: Halil Ustaoğlu Grafik uygulama: Emre EkinciDüzelti: Sidal TiryakioğluKapak baskısı: Uniprintİç baskı: Kitap MatbaacılıkCilt: Fatih Mücellit
Bizimki perde arkasındadedikodu:Bir indi mi perde,Ne sen kalırsın, ne ben.ÖN KULAKDr. Cüneyt Ülsever, 1951 yılında Ankarada doğdu. Lise öğrenimini Robert Kolejde tamamladı. 1974 yılında Boğaziçi Üniversitesi İktisat bölümünü bitirdi. Ardından The Joh... tümünü göster
Bizimki perde arkasındadedikodu:Bir indi mi perde,Ne sen kalırsın, ne ben.ÖN KULAKDr. Cüneyt Ülsever, 1951 yılında Ankarada doğdu. Lise öğrenimini Robert Kolejde tamamladı. 1974 yılında Boğaziçi Üniversitesi İktisat bölümünü bitirdi. Ardından The Johns Hopkins Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler ve Columbia Üniversitesinde İktisat dalında yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1978-83 yılları arasında Harvard Üniversitesinde İnsan Kaynakları Ekonomisi üzerine doktora çalışması yaptı. 1983-1997 yılları arasında çeşitli kademlerde yöneticilik görevi yürüttü. Halen Hürriyet Gazetesi ve Turkish Daily News gazetelerinde köşe yazarlığını sürdürüyor, çeşitli televizyon kanallarında program hazırlıyor ve İnsan Kaynakları konusunda danışmanlık yapmaya devam ediyor. Kara Dul (Roman, 1998), Teneke Evin Torunu (Anı, 1999), Kendini Arayan Türkiye-Bir Siyaset modeli tezi (1999), 21.Yüzyılda Küreselleşme ve Türkiye Perspektifi-Siyaset üzerine bir tez (2000), Neden Liberalim?-Liberal teoriye bir bakış (2000), Kendini Arayan Dünya21. yüzyılın paradigmalarını dünya liderleri irdeliyor (2001) ve 21. Yüzyılda İnsan Yönetimi (2003) adlı yayınlanmış yedi kitabı bulunuyor.ARKA KULAK26 Ağustos 1997... saat 02.23... yer Kayseri... tüm Kayserinin kısaca Hacı diye tanıdığı Hayrullah Gesiliye evinde, gecenin kör karanlığında çalan telefondan kardeşinin bir çifte cinayetin sanığı olarak Ankarada tutuklandığı bildiriliyordu. Alel acele yapılan hazırlıktan sonra Ankaraya doğru arabayla yol alırken, Hacı geçmişine doğru bir yolculuğa da başlamıştı. Düşünüyordu ister istemez... Sonun başlangıcı mı, ne?Cinayet Masası Baş komiserlerinden Yağız Balcı, maktullerin Savunma Bakanı ve Türkiyede devlet ihalelerine giren büyük yabancı şirketlerin danışmanlığını yapan, aynı zamanda %10 Sevil diye tanınan Sevil Ötüşken olması nedeniyle bu cinayet işinin daha derinlerde yatan nedenlerle açıklanabileceğini anlamıştı. Diğer yandan Hacı, sanığın sanık kadar şüpheli yakını ve de medyaya kalsa, sadece göğsüne kadar inen gri-beyaz sakalları nedeniyle tutuklanabilecek bir şeriatçıydı. Gazeteler hiç gecikmeden siyasi cinayet, Yeşil sermaye Ankarada hesap veriyor, 28 Şubattan alınan intikam gibi başlıkları manşetlerine taşımışlardı.Yağız Balcı ele geçirdiği bilgiler sayesinde denklemin bilinmeyenlerine adım adım yaklaşırken, olmuş gibi gözükenlerin ardındaki gerçeklerin bile gerektiğinde nasıl değişikliğe uğrayabileceğini görecekti...© Cüneyt Ülsever, 2003© Om Yayınevi, 20031. Baskı: Om Yayınevi, İstanbul, 2003 Yayına hazırlayan: Özgür KalyoncuKapak tasarımı: Halil Ustaoğlu Grafik uygulama: Emre EkinciDüzelti: Sidal TiryakioğluKapak baskısı: Uniprintİç baskı: Kitap MatbaacılıkCilt: Fatih Mücellit
Bizimki perde arkasındadedikodu:Bir indi mi perde,Ne sen kalırsın, ne ben.ÖN KULAKDr. Cüneyt Ülsever, 1951 yılında Ankarada doğdu. Lise öğrenimini Robert Kolejde tamamladı. 1974 yılında Boğaziçi Üniversitesi İktisat bölümünü bitirdi. Ardından The Joh... tümünü göster
10 puanlık mutlaka okunması gereken kitaplardandır
10 puanlık mutlaka okunması gereken kitaplardandır
İşçi mahallesinde sıradan bir gün daha başlıyordu. Fabrikanın düdüğü her sabah olduğu gibi yine mahallenin dumanlı havasını keskin bir çığlıkla yaladı. Kasları ritmini bulamamış, gözlerinden uyku akan yüzler, küçük karanlık evlerden sokağa yayılmaya başladılar...İşçi ve köylülerin Çarlık rejimine karşı yürüttükleri mücadelenin öyküsü.Maksim Gorkinin en önemli eseri olanAnada Çarlık Rusyasında uyanmaya başlayan sosyal hareketliliğin ilk tohumları anlatılır.
******
(1868-1936) Rus öykü, oyun ve roman yazarı. Serserileri ve toplumdışı insanları anlattığı öyküleriyle tanındı; ardından, Rus toplumunun sosyalist düzene geçiş sürecini yansıtan eserler verdi. 1905 Devrimine büyük etkileri oldu. 1906-1913 arasında sürgüne gönderildi. Lenin ve Stalin dönemlerine tanıklık etti. Önemli eserlerinden bazıları, ilk romanı Foma Gordeyev, otobiyografik üçlemesini oluşturan Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim ile Ana, Taşralı Oblomov Matvey Kojemyakin, Artamonovlar ve Klim Sanginin Hayatıdır.
************
Maksim Gorkinin en önemli eseri olan Ana romanında 1905 Çarlık Rusyasında başlayan sosyal uyanışın mücadelesi anlatılmaktadır. Eser, yeni doğmakta olan bir toplumun düşüncesini, görüş ve anlayışını yansıtır bizlere.Gorkinin insanla sosyal şartlar arasındaki çelişkiyi ve anlaşmazlığı belirtmek için en çok başvurduğu yol, doğrudan doğruya olayların gerçekçi bir metodla hikayesidir; Ana romanında da bunu göreceksiniz. Gorki romanın birinde şöyle der: İnsanı, yeryüzünün en güzel surette yaratılmış ve hizmet edilmeeye layık bir yaratığı olarak görmeye alışmadıkça, hayatımızın sahteliğini, ikiyüzlülüğünü ve alçaklığını üstümüzden atamayacağız.
************
İnsan ruhunun derinliklerine seslenen bu eserde, tek bir isim geçmez. Nine, Ana, Oğul, Koca. Bir köy ve birkaç köylü. Bu bir Çin köyüdür. Ama onu okurken, ÇinI unutacaksınız. Çinli Anayı değil, bizim Anadolumuzdan bir Anayı görür gibi olacaksınız. Eserin başından sonuna kadar ismini bile söylemeyen bu Adsız Anaya, zaten sadece analığın canlı bir heykeli diye bakmak gerekir.
************
Kitabın ana karakteri olan Pelageya veya bir başka deyişle Ana, kendisini sürekli döven işçi kocasının ölümünden sonra oğlu Pavel ile başbaşa kalır. Bir süre sonra oğlunu, o kasabadaki kavgacı, geçimsiz gençlikten farklı olarak olgun bir kişiliğe bürünürken bulur. Evleri kitaplarla dolmaya başlayınca Ana, oğlunun gizli yaşantısını merak eder. Pavel, anasını sosyalizm ile ve ezilen işçi, köylü sınıfının burjuvalarla olan çatışmasıyla tanıştırır. Başta ürkek davranan Ana, bir süre sonra oğlunun yaşantısıyla içli dışlı olmaya başlar. 1905 devrimi patlak verir. Ana, toplulukta etkin bir üye olur. Oğlu ve onun bazı arkadaşları defalarca hapislere düşer. Ana da kentteki başka bir sosyalist genç olan Nikolayın evine yerleşir.
************
Kocasının ölümünden sonra Ana, oğlu Pavel ile birlikte büyük bir yalnızlık ve yoksulluk içinde kalır. Fabrikada çalışmaya başlayan Pavel, zeki, kitaplara meraklı ve devrimci düşünceye eğilimli arkadaşları olan bir gençtir. Evine getirdiği arkadaşlarına verdiği söylevlerde Ana ilkin bir şey anlamasa da daha sonraları kendisinde özgürlük ve yaşama hakkı düşüncelerinin uyanışına tanık olur. Ve gün geçtikçe oğlu ile arkadaşlarının devrimci umutlarını paylaşır.Ana, roman kahramanının içinde bulunduğu sosyal koşulları yansıtması bakımından Gorkinin eserleri arasında olduğu kadar Rus edebiyatında da bir ilkörnektir. Rus eleştirmenlerce döneminin anıtsal kitabı olarak değerlendirilen Ana, Rus proleteryasının devrimci mücadelesini sergileyen en önemli eserdir.İlk olarak Znanie dergisinde 1907-1908 yılları arasında tefrika edilen Ana, devrimci niteliği bakımından da Maksim Gorkinin en önemli eserlerinden birisidir.
************
Maksim Gorki, 1868-1936. Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov. Küçük yaşta yetim kaldı; okuyamadı. Uzun süre başıboş, yoksul bir hayat sürdü. Acı anlamına gelen Gorki takma adını da bu yüzden aldı. Romantik öykülerle başladığı yazarlığa, öykülerinde gururlu, özgürlüğü seçmiş kahramanların başkaldırışlarını anlattı. Çar yönetimi ile uyuşmazlığıa düştüğü için hapsedildi; hapisten çıkınca da en büyük devrimci yapıtı olan Anayı yazdı. 1918 Devrimi arifesinde Çarlık despotizmine karşı emekçi yığınların mücadelelerini konu alan bu yapıt sosyalist gerçekçi sanatın ilk güzel örneklerinden biridir. Yeryüzündeki bütün gerici kuvvetlerin, bakış ve milli bağımsızlık düşmanlarının, her çeşit yalancı, düzmece demokratların en korktukları yazarlardan biri de Gorkidir. Neden? Çünkü Maksim Gorki yalnız kendi halkına değil, bütün halklara yurtlarını, hürriyeti, barışı ve birbirlerini sevmeyi öğretir. Çünkü o, insanın geleceğinden, güzel günler göreceğinden emindir. Çünkü o, emekçi insanı, koluyla, kafasıyla çalışan insan, yeryüzünün gerçek, biricik efendisi sayar. Gorki, insanlar yaşadıkça yaşayacaktır. Çünkü yeryüzünün en büyük şairidir.
******
İşçi mahallesinde sıradan bir gün daha başlıyordu. Fabrikanın düdüğü her sabah olduğu gibi yine mahallenin dumanlı havasını keskin bir çığlıkla yaladı. Kasları ritmini bulamamış, gözlerinden uyku akan yüzler, küçük karanlık evlerden sokağa yayılmaya ... tümünü göster
İşçi mahallesinde sıradan bir gün daha başlıyordu. Fabrikanın düdüğü her sabah olduğu gibi yine mahallenin dumanlı havasını keskin bir çığlıkla yaladı. Kasları ritmini bulamamış, gözlerinden uyku akan yüzler, küçük karanlık evlerden sokağa yayılmaya başladılar...İşçi ve köylülerin Çarlık rejimine karşı yürüttükleri mücadelenin öyküsü.Maksim Gorkinin en önemli eseri olanAnada Çarlık Rusyasında uyanmaya başlayan sosyal hareketliliğin ilk tohumları anlatılır.
******
(1868-1936) Rus öykü, oyun ve roman yazarı. Serserileri ve toplumdışı insanları anlattığı öyküleriyle tanındı; ardından, Rus toplumunun sosyalist düzene geçiş sürecini yansıtan eserler verdi. 1905 Devrimine büyük etkileri oldu. 1906-1913 arasında sürgüne gönderildi. Lenin ve Stalin dönemlerine tanıklık etti. Önemli eserlerinden bazıları, ilk romanı Foma Gordeyev, otobiyografik üçlemesini oluşturan Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim ile Ana, Taşralı Oblomov Matvey Kojemyakin, Artamonovlar ve Klim Sanginin Hayatıdır.
************
Maksim Gorkinin en önemli eseri olan Ana romanında 1905 Çarlık Rusyasında başlayan sosyal uyanışın mücadelesi anlatılmaktadır. Eser, yeni doğmakta olan bir toplumun düşüncesini, görüş ve anlayışını yansıtır bizlere.Gorkinin insanla sosyal şartlar arasındaki çelişkiyi ve anlaşmazlığı belirtmek için en çok başvurduğu yol, doğrudan doğruya olayların gerçekçi bir metodla hikayesidir; Ana romanında da bunu göreceksiniz. Gorki romanın birinde şöyle der: İnsanı, yeryüzünün en güzel surette yaratılmış ve hizmet edilmeeye layık bir yaratığı olarak görmeye alışmadıkça, hayatımızın sahteliğini, ikiyüzlülüğünü ve alçaklığını üstümüzden atamayacağız.
************
İnsan ruhunun derinliklerine seslenen bu eserde, tek bir isim geçmez. Nine, Ana, Oğul, Koca. Bir köy ve birkaç köylü. Bu bir Çin köyüdür. Ama onu okurken, ÇinI unutacaksınız. Çinli Anayı değil, bizim Anadolumuzdan bir Anayı görür gibi olacaksınız. Eserin başından sonuna kadar ismini bile söylemeyen bu Adsız Anaya, zaten sadece analığın canlı bir heykeli diye bakmak gerekir.
************
Kitabın ana karakteri olan Pelageya veya bir başka deyişle Ana, kendisini sürekli döven işçi kocasının ölümünden sonra oğlu Pavel ile başbaşa kalır. Bir süre sonra oğlunu, o kasabadaki kavgacı, geçimsiz gençlikten farklı olarak olgun bir kişiliğe bürünürken bulur. Evleri kitaplarla dolmaya başlayınca Ana, oğlunun gizli yaşantısını merak eder. Pavel, anasını sosyalizm ile ve ezilen işçi, köylü sınıfının burjuvalarla olan çatışmasıyla tanıştırır. Başta ürkek davranan Ana, bir süre sonra oğlunun yaşantısıyla içli dışlı olmaya başlar. 1905 devrimi patlak verir. Ana, toplulukta etkin bir üye olur. Oğlu ve onun bazı arkadaşları defalarca hapislere düşer. Ana da kentteki başka bir sosyalist genç olan Nikolayın evine yerleşir.
************
Kocasının ölümünden sonra Ana, oğlu Pavel ile birlikte büyük bir yalnızlık ve yoksulluk içinde kalır. Fabrikada çalışmaya başlayan Pavel, zeki, kitaplara meraklı ve devrimci düşünceye eğilimli arkadaşları olan bir gençtir. Evine getirdiği arkadaşlarına verdiği söylevlerde Ana ilkin bir şey anlamasa da daha sonraları kendisinde özgürlük ve yaşama hakkı düşüncelerinin uyanışına tanık olur. Ve gün geçtikçe oğlu ile arkadaşlarının devrimci umutlarını paylaşır.Ana, roman kahramanının içinde bulunduğu sosyal koşulları yansıtması bakımından Gorkinin eserleri arasında olduğu kadar Rus edebiyatında da bir ilkörnektir. Rus eleştirmenlerce döneminin anıtsal kitabı olarak değerlendirilen Ana, Rus proleteryasının devrimci mücadelesini sergileyen en önemli eserdir.İlk olarak Znanie dergisinde 1907-1908 yılları arasında tefrika edilen Ana, devrimci niteliği bakımından da Maksim Gorkinin en önemli eserlerinden birisidir.
************
Maksim Gorki, 1868-1936. Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov. Küçük yaşta yetim kaldı; okuyamadı. Uzun süre başıboş, yoksul bir hayat sürdü. Acı anlamına gelen Gorki takma adını da bu yüzden aldı. Romantik öykülerle başladığı yazarlığa, öykülerinde gururlu, özgürlüğü seçmiş kahramanların başkaldırışlarını anlattı. Çar yönetimi ile uyuşmazlığıa düştüğü için hapsedildi; hapisten çıkınca da en büyük devrimci yapıtı olan Anayı yazdı. 1918 Devrimi arifesinde Çarlık despotizmine karşı emekçi yığınların mücadelelerini konu alan bu yapıt sosyalist gerçekçi sanatın ilk güzel örneklerinden biridir. Yeryüzündeki bütün gerici kuvvetlerin, bakış ve milli bağımsızlık düşmanlarının, her çeşit yalancı, düzmece demokratların en korktukları yazarlardan biri de Gorkidir. Neden? Çünkü Maksim Gorki yalnız kendi halkına değil, bütün halklara yurtlarını, hürriyeti, barışı ve birbirlerini sevmeyi öğretir. Çünkü o, insanın geleceğinden, güzel günler göreceğinden emindir. Çünkü o, emekçi insanı, koluyla, kafasıyla çalışan insan, yeryüzünün gerçek, biricik efendisi sayar. Gorki, insanlar yaşadıkça yaşayacaktır. Çünkü yeryüzünün en büyük şairidir.
******
İşçi mahallesinde sıradan bir gün daha başlıyordu. Fabrikanın düdüğü her sabah olduğu gibi yine mahallenin dumanlı havasını keskin bir çığlıkla yaladı. Kasları ritmini bulamamış, gözlerinden uyku akan yüzler, küçük karanlık evlerden sokağa yayılmaya ... tümünü göster
bu kitap benim hayatımda çok şey değiştirdi.. kendimi ve yaşamı sorgulamaya o zaman başladım.. öylesine boş geldiki yaşam ve yaşamın verdiği olgular..
bu kitap benim hayatımda çok şey değiştirdi.. kendimi ve yaşamı sorgulamaya o zaman başladım.. öylesine boş geldiki yaşam ve yaşamın verdiği olgular..