Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zeze'nin başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.
Aydın Emeç'in, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker Portakalı'nın başkahramanı Zeze'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz.
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portaka... tümünü göster
Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir boynu sağa doğru bükülmüştür. Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun. Şems Hz. Peygamberin şu hadisini sesi boğuk mırıldanır: Allaha kavuşmayı isteyeni Allah da sever Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur. Yüzüstü taş zemine kapanır, dudağı patlamış, dişleri zemine dökülmüştür Siyah feracesi kanlar içinde bordoya dönmüştür. Saçlarından tutarak kafasını kaldıran dervişin niyeti Şemsin başını gövdesinden ayırmaktır.
Baş derviş engeller. Bırakın son nefesini versin. Sonra da en yakın bir kuyuya atın. Kıyafetine sarp atın.
Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir boynu sağa doğru bükülmüştür. Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun. Şems Hz. Peygamberin şu hadisini sesi boğuk mırıldanır: Allaha kavuşmayı isteyeni Allah da sever Dervişlerden birisi sırtına t... tümünü göster
Eflâtun rengi hayaller kuran bir 'suskun'un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin 'gerçekliği'nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek. Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin 'nefesini üfleyen' ve ona 'can veren' bir adamın hayallerinin ete kemiğe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü... Bağdasar, Kirkor, Dâvut, Kalın Musa, İbrahim Dede Efendi, Rafael, Tağut, Veysel Bey ve diğerleri... Onlar, sessizliğin evreninden İhsan Oktay Anar’ın düş dünyasına duhûl ederek suskunluklarını bozmuşlardır. Bir meczûp aşkı tattı, bir âşıksa aşkına şarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi; diğeri, kaybolduğu dünyada bir sesin peşine düşerek kendini buldu. Nevâ, belki de, herkesin âşık olduğu bir kadının pür hayâliydi. Hayâlet avcısı, kendi ruhunu yakalamaya çalıştı. Zâhir ve Bâtın ise, zıtlıkların muhteşem birliğinde denge bulan iki ayrı gücün cisimleşmiş hâliydi. Suskunlar’ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de 'suskunlar'dan biri olacaksınız…
Eflâtun rengi hayaller kuran bir 'suskun'un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, ... tümünü göster
Jos Mauro de Vasconcelos, 26 Şubat 1920de Rio de Janeiro yakınlarındaki Banguda doğdu. Kızılderili ve Portekizli kırması bir ailenin çocuğuydu. On beş yaşında lise öğrenimini yarıda bıraktı. Çeşitli işlerde çalıştı. Boks antrenörlüğü, tarım işçiliği, balıkçılık yaptı. Kızılderililerin arasında yaşadı. 1942 yılında yazdığı ilk romanı Yaban Muzuyla eşine az rastlanır anlatıcılık yeteneğini ortaya koydu. Ardından, hepsi de Can Yayınları arasında çıkan Şeker Portakalı, Güneşi Uyandıralım, Delifişek, Kayığım Rosinha, Kardeşim Rüzgâr Kardeşim Deniz, Çıplak Sokak,Kırmızı Papağan gibi romanlarıyla ünü Brezilya sınırlarını aştı: Kayığım Rosinha Amazon Ormanının öyküsüdür. Kahramanı Ze Oroco, kayığı Rosinhayla nehirde dolaşır. Ama Rosinha sıradan bir kayık değil, Zenin uzun uzun konuştuğu, dertleştiği bir yol arkadaşıdır. Bu güzel roman, Rose Mauro de Vasconcelosun Brezilya edebiyatında tuttuğu önemli yerin kesin kanıtıdır.
Jos Mauro de Vasconcelos, 26 Şubat 1920de Rio de Janeiro yakınlarındaki Banguda doğdu. Kızılderili ve Portekizli kırması bir ailenin çocuğuydu. On beş yaşında lise öğrenimini yarıda bıraktı. Çeşitli işlerde çalıştı. Boks antrenörlüğü, tarım işçiliği... tümünü göster
Peyami Safa edebiyat - roman Roman, yalnız ve hasta bir çocuğun ızdırabını, çocukça aşkını ve kıskançlığını; mesud olmak isteyen bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir insaın kuruntularını ve çıplak hastahane duvarı gerisindeki hıçkırıklarını anlatır.
Peyami Safa edebiyat - roman Roman, yalnız ve hasta bir çocuğun ızdırabını, çocukça aşkını ve kıskançlığını; mesud olmak isteyen bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir insaın kuruntularını ve çıplak hastahane duvarı ... tümünü göster
Hayatın biricik anlamı olacak kadar derinden duyulan bir aşkın trajediye dönüştüğü bir romanda asıl sorgulanan, erdeme giden yolun zorluğudur. Erdeme giden yolda, insanın içinde hi&ccdil; dinmeyen bir sızı gibi varlığını daima hissettiren yalnızlıklar, bekleyişler, ayrılıklardan doğan ve tahammülü trajediler doğuran çatışmalar yaşanacaktır. Jerome bütün erdemlerini aşkıyla ayakta tutarken, Alissa gerçek erdemin her şeyden arınmış olması geretiğine inanır. Yazar, insanı düşünmeye ve kendi hayatını tartmaya iten bu romanıyla, aşk ve aşk yüzünden çekilen acıyı merkeze alarak insan ruhunun en derinlerine inmeyi bir kez daha başarır. Tercihlerini zor olandan yana kullananların yaşadığı iç fırtınaları gözler önüne seren; yazarın çarpıcı üslubuyla okuru silkeleyen Dar Kapı, unutulmayacak kitaplardan...
Hayatın biricik anlamı olacak kadar derinden duyulan bir aşkın trajediye dönüştüğü bir romanda asıl sorgulanan, erdeme giden yolun zorluğudur. Erdeme giden yolda, insanın içinde hi&ccdil; dinmeyen bir sızı gibi varlığını daima hissettiren yalnızl... tümünü göster