Rahip Santoro'nun öldürülmesi, Mc Donald's'ın bombalanması gibi pek çok olayla gündeme gelen Trabzon'daki "derin" örgütlenmenin arkasında kimler var?
Dink cinayetinde tetiği çekenler ve emir verenler daha önce de pek çok olaya karıştıkları bilindiği halde nasıl bu kadar rahat hareket edebiliyorlar?
Cinayetin göz göre göre gerçekleşmesine kimler duyarsız kaldı?
Cinayette devletin rölü var mı?
Hrant Dink'in öldürülmesi kimlere hizmet ediyor?
Dink cinayetinin arkasında hangi parti var?
Dink'in katillerine, "kahraman" olacaklarını düşündüren dünyaları nasıldı? O dünyanın insanları kimlerdi?
Bu sorulara yüzlercesini daha eklemek mümkün. Elinizdeki kitap, binlerce evrakın incelenmesi, deliller, zanlı ve tanık ifadeleri, telefon konuşma kayıtlarından yola çıkarak Dink cinayeti üzerindeki perdeyi aralamaya çalışıyor.
Hrant Dink, Türkiye'de öldürülen 62. gazeteciydi. Öldürülüp hayattan koparılanlar sadece bedenler değil, fikir üreten zihinlerdi. Aslında hepsinin failleri belliydi. Tetiği çekenler de emri verenler de düşüncenin de düşünenin de toprağın altına gömülmesini istiyordu.
Siyasi cinayetlere yüzlerce aydınını, akedemisyenini ve gazetecisini kurban veren Türkiye'de hep 'derin'lerde seyreden ve yıllar süren yargılamalara Dink cinayetinin de eklenmemesi demokrasi ve hukuk adına son derece önemli...
(Tanıtım Yazısından)
Rahip Santoro'nun öldürülmesi, Mc Donald's'ın bombalanması gibi pek çok olayla gündeme gelen Trabzon'daki "derin" örgütlenmenin arkasında kimler var?
Dink cinayetinde tetiği çekenler ve emir verenler daha önce de pek ço... tümünü göster
Rumeli'den Anadolu'ya yönelik üç yüz yıldır devam eden göç süreci Avrupa Tarihi'ndeki nüfus hareketlerinin en önemlilerindendir. Boyun eğdirme, göç, şiddet kullanma ve savaş silsilesinin en haysiyetsiz merhalesi göçe zorlamadır. Şüphesiz göç hadisesi hangi millet ve din mensubunun başına gelirse gelsin bir insanlık dramıdır.
Bu bağlamda Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne zaman zaman kesilse de Balkanlar'dan sürekli olarak devam eden göç süreci, Balkanlar'daki soydaş ve dindaşlarımızın makûs talihidir. Araştırmamızda 1687'deki ilk göçlerden günümüze kadar olan göçler özet olarak verilmiştir. Balkan Harbi'nden I. Dünya Savaşı'na kadar olan mezalim, göç, iskân politikaları, iskândan sonra ortaya çıkan problemler ve muhacirlere ilgili meselelerin, sosyal projeksiyonu ise arşiv belgeleri ve ayrıntılarıyla aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Ayrıca Cumhuriyet dönemindeki 1923 mübadelesi, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan'dan gerçekleşen göçlerin de fotoğraflar ve detaylı tablolarla genel bir çerçevesi çizilmiştir.
Rumeli'den Anadolu'ya yönelik üç yüz yıldır devam eden göç süreci Avrupa Tarihi'ndeki nüfus hareketlerinin en önemlilerindendir. Boyun eğdirme, göç, şiddet kullanma ve savaş silsilesinin en haysiyetsiz merhalesi göçe zorlamadır. Şüphes... tümünü göster
II. Dünya Savaşının bitimine doğru İsmet İnönü çok partili demokratik düzene geçileceğini bildirdi ve öyle de oldu. Oysa, Atatürkün 1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fıkrasını kurdurarak çok partili düzene geçmesini erken ve yersiz olarak nitelendiren İnönü, onun ölümünden sonra kendisini üstelik Almanyanın Führerine, İtalyanın Duçesine koşut bir biçimde Milli Şef ilan ettirmiş bulunuyordu. Ama şimdi, Führer de, Duçe de, demokratik ülkelerce yenilmiş ve tarihin derinliklerine gömülmüşlerdi. Yoksa sıra şimdi Milli Şefe mi gelmişti? Çünkü kendilerini demokratik olarak tanıtan ABD, İngiltere ve Rusya, savaşın son amacının yeryüzünde, tüm ülkelerde, anti-demokratik rejimleri devirerek yerlerine demokratik olanlarını geçirmek olduğunu açıklayıp duruyorlardı. Türkiyedeki rejim ise, Milli Şefi, tek partisi, parti-devlet anlayışı bakımından, tam anlamıyla anti-demokratik idi. Ve Stali, Türkiyeyi açıkça tehdit etmeye başlamıştı. İnönünün elini çabuk tutarak demokratikleşmesi gerekiyordu!
II. Dünya Savaşının bitimine doğru İsmet İnönü çok partili demokratik düzene geçileceğini bildirdi ve öyle de oldu. Oysa, Atatürkün 1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fıkrasını kurdurarak çok partili düzene geçmesini erken ve yersiz olarak nitelendiren ... tümünü göster
Bu koyduğumuz ilkeler, bugünün gereksinmelerine göre, ulusumuzun uygarlık yolunda gelişmesi için faydalı bulduklarımızda. Ancak toplumsal bünye, sürekli gelişen ve evrime yönelmesi zorunlu olan durumdadır. Bilim ve teknik ise, her an yeniliklere yeni buluşlara açıktır. Bu durum karşısında, insanların istek ve gereksinimleri, hem maddi, hem manevi olarak sürekli gelişir.
Devrimcilik ilkesine bağlı oldukça Türk toplumu uygarlık dünyasında geri kalmama yolunu bulacaktır. Ancak bunda gözönünde tutulacak nokta, ulusal bütünlüğümüzü ve çıkarlarımızı ulusal benlik bilinci içinde en titiz bir özenle korumaktır.
Bu koyduğumuz ilkeler, bugünün gereksinmelerine göre, ulusumuzun uygarlık yolunda gelişmesi için faydalı bulduklarımızda. Ancak toplumsal bünye, sürekli gelişen ve evrime yönelmesi zorunlu olan durumdadır. Bilim ve teknik ise, her an yeniliklere yeni... tümünü göster
artvizyon şu anda kitap okumuyor.