Cemal Safi deyince durmak lazım... Cemal Safi soyadı gibi saf bir şiir adamı, edebiyat adamı ve insanı büyüleyen gerçek bir söz büyücüsü... Şiirlerini bestelemek çok zor. Çünkü o güçlü ifadeleri bozarım diye korkuyor insan...Sevgili Cemal Safi edebiyatımızdaki gelmiş geçmiş tüm değerler arasında en ön.safta yerini almış, yaşayan bir efsane... Orhan GencebayÜzerinize yüklenen görsel çılgınlık ve gülünçlük içinde kazara şarkının sözlerine kulak verirseniz fena şaşırırsınız, başınız döner. Müthiş etkili, şarkının ağır, gerçekçi ve hüzünlü sözleri arasındaki uçurum sarsar insanı. Hala o şarkıda tutukluyum! Kahkahaların arasından yükselen o ağır hüzün bulutunda asılı kaldım sanki! Ya evde yoksanı evde, arabada dinledim... Şiir Cemal Safinindi... Haşmet BabaoğluOkuyucularımızın oylarıyla, yûm en sevilen şarkısı seçilen Vurgunun söz yazarı Cemal Safi ve bestecisi SelçukTekay, birlikte objektiflere poz verdiler. Muhteşem törenin sonunda renkten renge boyanan sahnede tüm besteci ve söz yazarları bir arada Vurgunu söylediler.
Cemal Safi deyince durmak lazım... Cemal Safi soyadı gibi saf bir şiir adamı, edebiyat adamı ve insanı büyüleyen gerçek bir söz büyücüsü... Şiirlerini bestelemek çok zor. Çünkü o güçlü ifadeleri bozarım diye korkuyor insan...Sevgili Cemal Safi edebiy... tümünü göster
Macera yandığı yerden devam ediyor!
Evet, o ateş hâlâ yanıyor ve kimse söndürmek istemiyor!
Tuna Üstüner’le yaşadığım delidolu, dengesiz, kavgalı, bir o kadar da tutku dolu aşkım bana yepyeni bir hayat bahşetmişti. Öncelik sırasında birinciliği kimseye kaptırmayan bu adamın kollarında, bakışlarının gölgesinde, sahiplenici varlığının esaretinde olmak müthişti. Yeni bir kimliğe sahip olmuş, Deniz Üstüner olmanın lüksüne varmıştım. Kurumsal Kasıntım beni kendi dünyasına almış ve benim dünyama girmişti. Her şey o kadar güzeldi ki, bir hayal gibi…
Ta ki o güne kadar!
Saklanan sırlar çözülüp, gizlenen yalanlar açığa çıkınca, o hayal dünyası da yıkıldı. Ama benim o enkazın altında kalmaya hiç niyetim yoktu. Peki, buz tutan bir kalbi yeniden ısıtabilir miydim? Belki bunu ben yapamazdım, ama kaçınılmaz olarak yeniden bir araya geldiğimizde, Tuna’nın kalbi bu savaşa tek başına girmek zorunda kalacaktı.
Bir yandan yaralı kalplerimizle biz, diğer yandan tatlı ve gizemli bir aşka yelken açan Yasemin ve Mert…
Kazanan aşk mı, ayrılık mı olacak?
Bildiğim tek şey, bu hikâyede herkes yanacak!
Macera yandığı yerden devam ediyor!
Evet, o ateş hâlâ yanıyor ve kimse söndürmek istemiyor!
Tuna Üstüner’le yaşadığım delidolu, dengesiz, kavgalı, bir o kadar da tutku dolu aşkım bana yepyeni bir hayat bahşetmişti. Öncelik sırasında birinciliği... tümünü göster
Macera yandığı yerden devam ediyor!
Evet, o ateş hâlâ yanıyor ve kimse söndürmek istemiyor!
Tuna Üstüner’le yaşadığım delidolu, dengesiz, kavgalı, bir o kadar da tutku dolu aşkım bana yepyeni bir hayat bahşetmişti. Öncelik sırasında birinciliği kimseye kaptırmayan bu adamın kollarında, bakışlarının gölgesinde, sahiplenici varlığının esaretinde olmak müthişti. Yeni bir kimliğe sahip olmuş, Deniz Üstüner olmanın lüksüne varmıştım. Kurumsal Kasıntım beni kendi dünyasına almış ve benim dünyama girmişti. Her şey o kadar güzeldi ki, bir hayal gibi…
Ta ki o güne kadar!
Saklanan sırlar çözülüp, gizlenen yalanlar açığa çıkınca, o hayal dünyası da yıkıldı. Ama benim o enkazın altında kalmaya hiç niyetim yoktu. Peki, buz tutan bir kalbi yeniden ısıtabilir miydim? Belki bunu ben yapamazdım, ama kaçınılmaz olarak yeniden bir araya geldiğimizde, Tuna’nın kalbi bu savaşa tek başına girmek zorunda kalacaktı.
Bir yandan yaralı kalplerimizle biz, diğer yandan tatlı ve gizemli bir aşka yelken açan Yasemin ve Mert…
Kazanan aşk mı, ayrılık mı olacak?
Bildiğim tek şey, bu hikâyede herkes yanacak!
Macera yandığı yerden devam ediyor!
Evet, o ateş hâlâ yanıyor ve kimse söndürmek istemiyor!
Tuna Üstüner’le yaşadığım delidolu, dengesiz, kavgalı, bir o kadar da tutku dolu aşkım bana yepyeni bir hayat bahşetmişti. Öncelik sırasında birinciliği... tümünü göster
Macera yandığı yerden devam ediyor!
Evet, o ateş hâlâ yanıyor ve kimse söndürmek istemiyor!
Tuna Üstüner’le yaşadığım delidolu, dengesiz, kavgalı, bir o kadar da tutku dolu aşkım bana yepyeni bir hayat bahşetmişti. Öncelik sırasında birinciliği kimseye kaptırmayan bu adamın kollarında, bakışlarının gölgesinde, sahiplenici varlığının esaretinde olmak müthişti. Yeni bir kimliğe sahip olmuş, Deniz Üstüner olmanın lüksüne varmıştım. Kurumsal Kasıntım beni kendi dünyasına almış ve benim dünyama girmişti. Her şey o kadar güzeldi ki, bir hayal gibi…
Ta ki o güne kadar!
Saklanan sırlar çözülüp, gizlenen yalanlar açığa çıkınca, o hayal dünyası da yıkıldı. Ama benim o enkazın altında kalmaya hiç niyetim yoktu. Peki, buz tutan bir kalbi yeniden ısıtabilir miydim? Belki bunu ben yapamazdım, ama kaçınılmaz olarak yeniden bir araya geldiğimizde, Tuna’nın kalbi bu savaşa tek başına girmek zorunda kalacaktı.
Bir yandan yaralı kalplerimizle biz, diğer yandan tatlı ve gizemli bir aşka yelken açan Yasemin ve Mert…
Kazanan aşk mı, ayrılık mı olacak?
Bildiğim tek şey, bu hikâyede herkes yanacak!
Macera yandığı yerden devam ediyor!
Evet, o ateş hâlâ yanıyor ve kimse söndürmek istemiyor!
Tuna Üstüner’le yaşadığım delidolu, dengesiz, kavgalı, bir o kadar da tutku dolu aşkım bana yepyeni bir hayat bahşetmişti. Öncelik sırasında birinciliği... tümünü göster
Türkçede iki kitabı (Kızıl Nehirler ve Taş Meclisi) yayımlanan ve Doğan Kitapın davetlisi olarak TÜYAP 2001de İstanbulu ziyaret eden Grangé, Leyleklerin Uçuşuyla, ustalığını bir kez daha kanıtlıyor.Leyleklerin Uçuşunda yazar, Avrupadan Orta Afrikaya kadar, her yıl düzenli olarak göç eden leyleklerin bu özelliğinden yararlanan uluslararası bir şebekenin faaliyetlerini anlatıyor. Grangénin korku labirentinin bir yanında dünyanın en sıkı denetlenen elmas madenlerinden yapılan kaçakçılık, diğer yanında da kalpleri çalınmış cesetler duruyor. Leyleklerin Uçuşunda okuyucu, adrenalin hapı yutmuş gibi, kitabın ilk sayfalarda tutulduğu heyecan fırtınasından, sonuna kadar kurtulamıyor.
Türkçede iki kitabı (Kızıl Nehirler ve Taş Meclisi) yayımlanan ve Doğan Kitapın davetlisi olarak TÜYAP 2001de İstanbulu ziyaret eden Grangé, Leyleklerin Uçuşuyla, ustalığını bir kez daha kanıtlıyor.Leyleklerin Uçuşunda yazar, Avrupadan Orta Afrikaya ... tümünü göster