J. C. Grangé yine işbaşında. 2003 yılında çıkardığı romanı ''Kurtlar İmparatorluğu''yla hem dünyada hem de ülkemizde ününe ün katan Grange yeni kitabıyla Türkçe’de. Yine kanlı, yine delice, yine korkutucu bir roman var karşımızda: ''Siyah Kan''.Yazarın bir yıl gibi kısa bir sürede kaleme aldığı kitap serbest dalış şampiyonu bir katil ile eski paparazzi, kötülük fikrine ve kaynağına takıntılı bir gazeteciyi karşı karşıya getiriyor. Katil hapiste… Ama daha önce Kamboçya, Tayland, Malezya’da kan dökmüş. Kadınların kanı… Gazetecinin onunla temasa geçmek için oynadığı oyun romanın temelini oluşturuyor. Ama katil bu yemi bir süre sonra yutmuyor. İşte gerçek heyecan da orada başlıyor. Kim av, kim avcı, birbirine karışıyor. Grangé hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir roman ''Siyah Kan''. Paris’ten Asya’ya doğru deliliğin sınırında bir yolculuk… Dört yüz küsur sayfalık gerilimli bir kâbus… Çok çekici… Yazarın ustalığı kendini bir kez daha çarpıcı bir şekilde gösteriyor. ''Siyah Kan''ı okurken kötülüğün ve kötülerin dünyasına doğru nefes nefese bir koşu tutturduğunuzu fark ediyorsunuz. Bu çılgınca koşuya karşı koymak imkansız!
J. C. Grangé yine işbaşında. 2003 yılında çıkardığı romanı ''Kurtlar İmparatorluğu''yla hem dünyada hem de ülkemizde ününe ün katan Grange yeni kitabıyla Türkçe’de. Yine kanlı, yine delice, yine korkutucu bir roman var karşımızda:... tümünü göster
Kızıl Nehirler, "Çocukluğumdan beri korkutucu hikâyeleri, korku filmlerini, bilinmeyenin verdiği endişeyi hep sevmişimdir" diyen Jean-Christophe Grangé'nin yazarlık yaşamındaki ikinci romanı. Mathieu Kassovitz tarafından filme çekilen ve başrollerinde Jean Reno ve Vincent Kessel'in oynadığı Kızıl Nehirler, birbirini tamamlayan, iki gözü pek polisin son derece karanlık ve karmaşık bir cinayeti çözme çabasını anlatır. Küçük bir Fransız kasabasında meydana gelen bir cinayet, roman kahramanı iki polisin merakını körükler. Sonuçta kökü eskilere uzanan bir gizli örgüt çıkacaktır ortaya ve hiçbir şeyin tesadüf olmadığı gözler önüne serilir. Kızıl Nehirler, yazarın ustalıkla sağladığı soluk kesici tempo ve usta işi karakter tahlilleri, best-seller türüne dudak büken Avrupalı okuru derinden etkilemiştir.
Kızıl Nehirler, "Çocukluğumdan beri korkutucu hikâyeleri, korku filmlerini, bilinmeyenin verdiği endişeyi hep sevmişimdir" diyen Jean-Christophe Grangé'nin yazarlık yaşamındaki ikinci romanı. Mathieu Kassovitz tarafından filme çekilen ... tümünü göster
Okuyucusuna ilk sayfadan başlayarak yoğun bir gerilim sunan Kötü Ruh bir ilk roman. Üstelik çok çarpıcı bir ilk roman. Yazarı Maxime Chattam suçluların profilini çıkarmada usta bir kahraman yaratmış. Ve onu şiddet dolu bir dünyaya salıvermiş. Joshua Brolin FBIda aradığını bulamamış, doğduğu kentin polis teşkilatında çalışan bir müfettiştir. Kolu, bacakları kesilmiş, alınlarında yara izi olan kadın cesetleri onu acımasız bir seri katille tanıştıracaktır. Olayların çözüldüğünü düşündüğümüz an geldiğinde ise aslında her şey daha da karışır. Chattam, okuyucusuna kolay çözümler sunmaktan yana bir yazar değil. Romanın gizemini son ana kadar başarıyla saklamayı beceriyor. Ve soluksuz okunan bir polisiye örneği sunuyor bu türün meraklılarına.Eleştirmenlerin Jean-Chirstophe Grangénin hızına, Patricia Cornwellin ayrıntı yeteğine, Thomas Harrisin gerilim becerisine sahip olduğunu söylediği Maxime Chattamın kitabında törensel cinayetler, ürpertici adli tıp sahneleri, Dantenin İlahî Komedyasından bölümler, Kara İncilden izler var. Ama hepsinden önemlisi son ana kadar kendini ele vermeyen korkunç bir sır kaplıyor romanın her satırını. Yazar, romanını çok gerçekçi buluyor. Romanı böylesine korkutucu kılan, gerçeğe bu denli yakın olması diyor. Daha fazla söze ne gerek! Okunması gereken bir kitap Kötü Ruh. Ama dikkatli olun: Tehlikeli sulara yelken açıyorsunuz!
Okuyucusuna ilk sayfadan başlayarak yoğun bir gerilim sunan Kötü Ruh bir ilk roman. Üstelik çok çarpıcı bir ilk roman. Yazarı Maxime Chattam suçluların profilini çıkarmada usta bir kahraman yaratmış. Ve onu şiddet dolu bir dünyaya salıvermiş. Joshua ... tümünü göster
Ölmeyi çok istersen, ruhunu yakman gerekir!
Maxime Chattam, polisiyeyi gerilimle birleştiren yeni romanında, okurları 20’nci yüzyılın başındaki Paris’e götürüyor...
Uluslararası Paris Fuarı’nın açılışı yapılmak üzeredir. Yazar Guy de Timée, yeni arayışlar içindeyken rahat bir yaşamın yaratıcılığına köstek vurduğunu, daha gerçekçi yazabilmesi için lüks hayatını terk etmesi gerektiğini düşünür. Bir sabah, karısını ve kızını bırakıp gider. Önceleri bir otelde kalır ve sefih bir hayatın içine dalarak bir randevuevine gidip gelmeye başlar. Bir süre sonra, bu randevuevinde yaşamaya başlar.
Bir gece, randevuevinde çalışan kızlardan biri öldürülmüş halde bulunur. Polisi bir fahişenin öldürülmesine pek aldırmaz ve olayın peşini bırakır. Guy, randevuevinde çalışan genç ve güzel Faustine ve Müfettis Perotti’le birlikte olayı araştırmaya başlar. Ekibin araştırmaları, aynı şekilde öldürülen başka fahişeler olduğunu da gösterir. Bütün cinayetlerin fuar alanında işlendiği, fuarın imajı bozulmasın diye cinayetlerin örtbas edildiği anlaşılır. Cinayetlerin işleniş biçimleri ise, Şeytan’a tapan bir grubun varlığını akıllara getirmektedir.
Ölmeyi çok istersen, ruhunu yakman gerekir!
Maxime Chattam, polisiyeyi gerilimle birleştiren yeni romanında, okurları 20’nci yüzyılın başındaki Paris’e götürüyor...
Uluslararası Paris Fuarı’nın açılışı yapılmak üzeredir. Yazar Guy de Timée, ye... tümünü göster
Ölmeyi çok istersen, ruhunu yakman gerekir!
Maxime Chattam, polisiyeyi gerilimle birleştiren yeni romanında, okurları 20’nci yüzyılın başındaki Paris’e götürüyor...
Uluslararası Paris Fuarı’nın açılışı yapılmak üzeredir. Yazar Guy de Timée, yeni arayışlar içindeyken rahat bir yaşamın yaratıcılığına köstek vurduğunu, daha gerçekçi yazabilmesi için lüks hayatını terk etmesi gerektiğini düşünür. Bir sabah, karısını ve kızını bırakıp gider. Önceleri bir otelde kalır ve sefih bir hayatın içine dalarak bir randevuevine gidip gelmeye başlar. Bir süre sonra, bu randevuevinde yaşamaya başlar.
Bir gece, randevuevinde çalışan kızlardan biri öldürülmüş halde bulunur. Polisi bir fahişenin öldürülmesine pek aldırmaz ve olayın peşini bırakır. Guy, randevuevinde çalışan genç ve güzel Faustine ve Müfettis Perotti’le birlikte olayı araştırmaya başlar. Ekibin araştırmaları, aynı şekilde öldürülen başka fahişeler olduğunu da gösterir. Bütün cinayetlerin fuar alanında işlendiği, fuarın imajı bozulmasın diye cinayetlerin örtbas edildiği anlaşılır. Cinayetlerin işleniş biçimleri ise, Şeytan’a tapan bir grubun varlığını akıllara getirmektedir.
Ölmeyi çok istersen, ruhunu yakman gerekir!
Maxime Chattam, polisiyeyi gerilimle birleştiren yeni romanında, okurları 20’nci yüzyılın başındaki Paris’e götürüyor...
Uluslararası Paris Fuarı’nın açılışı yapılmak üzeredir. Yazar Guy de Timée, ye... tümünü göster
Akıl Labirenti Okuyucuları Çözümü Zor Ama Heyecan Dolu Bir Mantık Oyununa Davet Ediyor.
Kim olduğunuzu unutsaydınız kim olurdunuz?
Adam gözlerini açar, çıplak ve üşümüş ve boğulmak üzeredir. O ıssız okyanus kıyısında ondan başka kimse yoktur.
Tek hayat belirtisi az ilerideki içi boş bir Bmw'dir. Bu pahalı arabada üstüne tam oturan bir kıyafet, hırpalanmış haldeki ayaklarına uyan bir çift ayakkabı, Rolex saat ve Daniel Hayes adına kayıtlı bir araba ruhsatı bulur.
Ancak bir sorun vardı. Kim olduğunu, orada ne yaptığını hatırlamıyordu. Geçmişi, anıları, pişmanlıkları silinip gitmişti. Hatırlayabildiği tek şey bir kadın yüzüydü. Onun kim olduğunu bulmaktan başka çaresi yoktu. Birden bu kadının hayali onun evi, dünyası, umudu olmuştu. Ve belki de kendine geri dönüşünün tek yolu. Ancak bu yol onu soğuk bir gerçeğe götürecekti: Oraya gittiğinde karşılaşacağı bu gerçek karşısında, akıl labirentinden çıkmak hiç de kolay olmayacaktı.
Farkında olmadığı şey ise; o geçmişinin peşindeyken, tüm ülke de onun peşindeydi.
(Tanıtım Bülteninden)
Akıl Labirenti Okuyucuları Çözümü Zor Ama Heyecan Dolu Bir Mantık Oyununa Davet Ediyor.
Kim olduğunuzu unutsaydınız kim olurdunuz?
Adam gözlerini açar, çıplak ve üşümüş ve boğulmak üzeredir. O ıssız okyanus kıyısında ondan başka kimse yoktur.
... tümünü göster