Dilekler, içtenlikle istenince gerçekleşen hayallerdir...
Hayata yeniden tutunmak için önünde yirmi dilek duruyordu... Kâğıda döktüğü yirmi hayal...
Acı çekmektense geleceğe umutla bakmasını sağlayacak yirmi ihtimal...
Artık bir sonraki güne güzel duygularla başlamak için hazırdı, çünkü gerçekleştirmesi gereken hayalleri vardı. Çünkü hayat her şeye rağmen yaşamaya değerdi...
Hayatınızda çok isteyip de gerçekleştiremediğiniz şeyler mi var?
O halde hemen kâğıdınızı kaleminizi alın ve dilek listenizi hazırlamaya başlayın...
"En katı yürekli okuyucular bile kendilerini bu umut dolu romandaki unutulmaz karakterler için gizlice gözyaşlarını silerken ve kendi dilek listelerini hazırlarken bulacaklar."
Booklist
"Konu özel, unutulmaz bir yer ve onurlu, güçlü karakterler yaratmaya geldiğinde kimse Debbie Macomber'dan daha iyi olamaz."
BookPage
"Macomber'ın kullandığı dil ve olumlu anlatımı sizi sevdiğiniz koltuğunuz kadar rahat ağırlıyor."
Publishers Weekly
"Debbie kalbini kâğıda işlemiş. Sonuç ise muhteşem!"
RT Book Rewiews
Dilekler, içtenlikle istenince gerçekleşen hayallerdir...
Hayata yeniden tutunmak için önünde yirmi dilek duruyordu... Kâğıda döktüğü yirmi hayal...
Acı çekmektense geleceğe umutla bakmasını sağlayacak yirmi ihtimal...
Artık bir sonraki güne güze... tümünü göster
NEFES ALDIĞIMIZ SÜRECE HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ KALMIŞ SAYILMAYIZ...
Aradan uzun yıllar geçmişti. Bu süre içinde yaralarım iyileşmiş, mutlu bir evliliğim ve iki çocuğum olmuştu. Tüm bunlara bakıldığında her şey yolunda gibi görünüyordu ama iç dünyamda hissettiklerim bambaşkaydı
Eksik kalan bir şeyler, geçmişime dair cevaplanması gereken sorular vardı. Gidilmemiş yollara, gerçekleşmemiş hayallere duyduğum merak sürekli aklımı kurcalıyor, zamanı geri almak ve yarım kalan anıların kapılarını aralamak istiyordum.
Yaşadığımız dünyanın iyi-kötü, acı-tatlı ne çok sürprizle dolu olduğunu anlatan, şaşırtıcı olduğu kadar etkileyici bir roman. Debbie Macomber, Küçük Mucizeler Dükkânı ve Bir Yumak Mutluluktan sonra yeni kitabı Bahçemde Yeşeren Umutlar ile seriye bambaşka bir lezzet katıyor
NEFES ALDIĞIMIZ SÜRECE HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ KALMIŞ SAYILMAYIZ...
Aradan uzun yıllar geçmişti. Bu süre içinde yaralarım iyileşmiş, mutlu bir evliliğim ve iki çocuğum olmuştu. Tüm bunlara bakıldığında her şey yolunda gibi görünüyordu ama iç dünyamda... tümünü göster
“Macomber, gerçek kaderlerinin peşinden koşmak
için eski hayatlarından vazgeçen insanların
hikâyesini çok samimi bir dille anlatıyor.”
Booklist
“Hayatları birbiriyle kesişen dört kadın aracılığıyla
insan ilişkilerine içten bir bakış.”
Midwest Book Review
“Macomber müthiş bir öykücü… Çizdiği karakterler
son derece derin ve gerçekçi.”
Publishers Weekly
“Debbie Macomber yüreğiyle yazıyor.”
Library Journal
Kitapları bütün dünyada 140 milyondan fazla satan
ve birçok dile çevrilen DEBBIE MACOMBER,
yürek ısıtan romanı
Küçük Mucizeler Dükkânı’ndan
sonra yepyeni bir sayfa açıyor.
* * *
Geçmişte yaşadıklarım bana şunu öğretti:
Hepimiz bu dünyaya, hayatımızı en iyi şekilde
yaşamak için geliyoruz ve inanın bana, hayat saklanarak,
umutsuzluklarla, pişmanlıklarla harcanamayacak
kadar kısa. Dertler ve sıkıntılarla
boğuşurken her gün, bir öncekinin aynısı gibi
görünmeye başlıyor. Oysaki her yeni gün kendi
mucizelerini de beraberinde getiriyor. Hem de en
beklenmedik anlarda...
* * *
Doğduğumuz andan itibaren hepimize birer yumak
iplik veriliyor; bundan mutluluğun desenlerini
örmek ise bizim elimizde…
* * *
BU KİTAPLA KEYİFLİ BİR MOLA VERİP,
HAYATIN KARMAŞASINDAN
UZAKLAŞACAKSINIZ...
“Macomber, gerçek kaderlerinin peşinden koşmak
için eski hayatlarından vazgeçen insanların
hikâyesini çok samimi bir dille anlatıyor.”
Booklist
“Hayatları birbiriyle kesişen dört kadın aracılığıyla
insan ilişkilerine içten bir bakış.”
Mid... tümünü göster
Roman, müzayededen alınan elyazması bir kitabın hikâyesi olarak başlıyor. Okurlar, bu elyazması kitabın açtığı kapıdan içeri giriyor, bir devre adını veren lalenin izinde İskender Palanın yarattığı etkileyici ve büyüleyici bir atmosferin içinde yol alıyor. İstanbul bu romanda, karmaşası, heyecanı, isyanları, kalabalığı ile lalelere bürünüyor. Öyle ki lale sadece bir çiçek değil, bir yaşayış tarzı, estetik bir tavır, kültürel ve tarihsel bir birikim olarak İstanbulu, hatta tüm Osmanlıyı çevreliyor. İstanbul, doğal tüm güzelliklerinin, mimari şaheserlerinin tarihî debdebesi ile beraber lalezarlara, lale yarışlarına, lale şiirlerine bezeniyor; lalelerin şehri, renklerin şehri, yaprakların şehri haline dönüşüyor. İskender Pala, Katre-i Matemde usta kalemiyle lalelere bezediği İstanbulda kavuşup doyulamayan, kavuşulamayıp yakan aşkların elemli ve Osmanlı hallerini de tüm ıstırap ve coşkularıyla anlatıyor. Sevdiğini, aşklarının ilk gecesinde kaybeden Şahinin macerasını anlatan roman, bu kaybın ardındaki esrarı çözmek için külhanlara, tomruklara, lalezarlara ve hatta Osmanlı sarayına kadar gidiyor. İşte bu yolculuk, okuru hiç ummadığı yerlerde hiç ummadığı maceralarla karşılaştırıyor.Cinayetlerin gölgesiyle giderek gizemli bir hal alan olaylar Lale Devrine nihayet veren Patrona Halil İsyanının yakıcı siyasal çalkantılarıyla birlikte çözülmeye başlıyor. Kalemimi hokkaya bandırdığım şu anda ki Nevşehirli Damat İbrahim Paşayı canından; Sultan III. Ahmeti de tahtından eden cehennemden nişan Eylül İhtilalinin üzerinden henüz iki hafta geçti- şahit olduğum olayları yazıp yazmamakta kararsız sayılırım. Bilemiyorum. Yazmak gerektiğini düşündüğüm şeyler bir bakıma devlete ait sırları ifşa etmek gibi bir ihanetin ağırlığını da vicdanıma yükleyecek. Öte yandan Şarkın kutsal çiçeği laleye dair yorumlarda bulunacak ve belki şükufeciyan esnafını gücendirmiş de olacağım. Ama birisi çıkıp yiğit Şehzade Ahmeti, aşağılık isyancıların yaptıklarını, cennete benzeyen İstanbulu ve Sadabatın laleye kattığı zarafeti anlatmazsa bu dahi tarihe ve şehre haksızlık sayılır.
Roman, müzayededen alınan elyazması bir kitabın hikâyesi olarak başlıyor. Okurlar, bu elyazması kitabın açtığı kapıdan içeri giriyor, bir devre adını veren lalenin izinde İskender Palanın yarattığı etkileyici ve büyüleyici bir atmosferin içinde yol a... tümünü göster
Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yıkıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. Cesaret olmadan tek adım atılamayacak tehlikelerin içine sokar insanı. Acıya beklenmedik faturalar çıkarır. En umulmadık anda, renkler değişir. Küçücük bir yaşamın ardında kalan, insanın kendisinden büyütüp sevdiği, korumaya yazgılı olduğu bağlılıklar vardır. Burçak Çerezcioğlu, 16 yaşında lösemiden öldüğünde, cesareti, sevgiyi ve yaşamı tanıyordu. Bu kitapta, kısa bir yaşamın kederini, güzelliğini, acısını, bir savaşı okuyacaksınız. Ne yazık ki kurmaca olmayan bir hayatın öyküsünü. Bir babaya, bu dizeleri yazdırmış bir hayatın.SabahlarıHasta uyanmanı istiyorumHastaysan eğerYaşıyorsun demektir. TADIMLIKSaat: 19:00 (akşamüstü)18. 12. 1990 SalıYarım saat önce okuldan geldik. Daha doğrusu yaklaşık 40-45 dakika falan oldu geleli. Yandım! Yarın ilk iki ders Türkçe, ve de yazılıyız. Gerçi Türkçe yazılısı pek zor olmaz fakat çok önemli bir yazılı. Önemli olmasının nedeni, eğer kötü bir not alırsam hocanın gözünden düşerim. Zaten bundan önceki yazılım 8di. Korhanla Şölenin çıktığını bütün okul biliyor. Şölen bugün toplantıdaydı. Tiyatro kolu öğretmeni gitar çaldı, Şölenin de ona eşlik etmesini istedi, fakat Şölen Aaa! Hocam saçmalamayın! dedi. Bir havalı, bir havalı aman havasını yesinler. Bugün de Şölen ve Korhan eve birlikte gidiyorlardı. Ben ve arkadaşlarım Korhana bir isim taktık. İsmi Korhan yerine Toni, daha doğrusu önce Koni idi. Fakat daha sonra Toni oldu. Şölenin takma ismi Kare. Kare.
Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yıkıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. Cesaret olmadan tek adım atılamayacak tehlikelerin içine sokar insanı. Acıya beklenmedik faturalar çık... tümünü göster
Canan Tan, bir ilk romanla okurlarının karşısına çıkıyor: Piraye.Genç ve güzel Piraye adını Nazım Hikmetin eşinden almıştır. Genç kızın babasıdır Piraye ismine tutkun olan; diğer kızı da babanın Nazım Hikmet hayranlığından payını alır: Hatice. Babanın açıklaması ilginçtir ki bu açıklama romanın temalarından birini de oluşturacaktır: Piraye, Nazım Hikmetin karısı. Tam adı Hatica Pirayedir. Nazım Hikmetin onun için yazdığı şiirler ve mektuplar, edebiyatımızın gerçek yüz aklarıdır.Pirayenin babasının bu açıklaması karşısında ilk tepkisi şaşkınlıktır: (...) Babam elinden kitap düşmeyen, aydın bir insandı. Ama onun, kızlarına bir şairin -hem de yasaklı bir şairin- karısının adını verecek kadar edebiyat tutkunu olduğunu yeni keşfediyordum.Pirayenin doğduğu günden bu yana içinde taşıdığı edebiyat ve şiir tohumları hayatının bir bölümünde ilişkilerine de yansıyacaktır. Roman, genç bir kızın aile, okul, aşk ve evlilik yaşantısına odaklanan ilginç bir biyografi özelliğine sahip; yazar, yarattığı kadın kahramanın yaşantısına bir kadın duyarlılığı ile yaklaşıyor. Romanın ilk sayfalarında idealleri olan genç bir kız olarak tanıştığımız Piraye, sayfalar ilerledikçe ilişkilerin farklı boyutlarını yaşayacak, aşk duygusunun karşılığını kendi hayatına yerleştirmeye çalışacaktır. Piraye romanını bir dram haline getiren ise genç kızın evlilik ve evlilik sonrası yaşantısı olacaktır; Piraye, üniversite öğreniminin hemen ardından Diyarbakıra gelin gidecektir.Pirayeyi yakın çevrenizde aramayın sakın, diyor Canan Tan. Hem onun, hem de romandaki diğer karakterlerin hayal ürünü olduklarını belirtmeme, bilmem gerek var mı? Ama uzak şehirdeki şarkının nihavent olduğunu söyleyen Nazım Hikmet ve Gözlerin hani? diye soran Ahmed Arif gerçek.Roman, yazarın kendi hayatından da belli belirsiz izler taşıyor okuruna.
Canan Tan, bir ilk romanla okurlarının karşısına çıkıyor: Piraye.Genç ve güzel Piraye adını Nazım Hikmetin eşinden almıştır. Genç kızın babasıdır Piraye ismine tutkun olan; diğer kızı da babanın Nazım Hikmet hayranlığından payını alır: Hatice. Babanı... tümünü göster