Birinci Dünya Savaşının sonunda yazı hayatına atılan Agatha Christie tüm dünyada polisiye romanlarının kraliçesi olarak bilinir. Özellikle yarattığı ufak tefek bir adam olan Belçikalı dedektif Hercule Poriot polisiye roman literatüründe en çok tanınan ve sevilen kahramanlardan biridir. Tüm dillere çevrilen yetmiş yedi Agatha Christie dedektif romanı ve öyküsünün satışları milyonlarla ifade edilmektedir. Beş Küçük DomuzAmyas Crale genç, yakışıklı ve ünlü bir ressamdır. Çapkınlığıyla tanınan Amyan, nedensiz bir şekilde öldürülür. Olayın gerisinde çözümlenemeyen pek çok şüpheli soru vardır ve bu ölüm yüzünden ressamın karısı suçlanır. Yıllar sonra genç bir bayan, babasını öldürmekle suçlanan annesinin masumiyetini ispatlamak için Poirottan yardım ister. Artık sır perdesinin aralanma vakti gelmiştir ve Poirot bir kez daha iş başındadır.
Birinci Dünya Savaşının sonunda yazı hayatına atılan Agatha Christie tüm dünyada polisiye romanlarının kraliçesi olarak bilinir. Özellikle yarattığı ufak tefek bir adam olan Belçikalı dedektif Hercule Poriot polisiye roman literatüründe en çok tanına... tümünü göster
Çağdaş İsviçre edebiyatının en ünlü oyun, öykü ve roman yazarlarından biri olan Friedrich Dürrenmattın üç uzun öyküsünü bir kitapta sunuyoruz. Hemen hemen bütün yapıtlarında yargı ve adalet düşüncesini işleyen bu usta yazarın yapıtları bugün dünyanın bütün dillerine çevrilmiş, Dürrenmatt adı, evrensel bir üne kavuşmuştur. Duruşma Gecesi adlı öyküde, öykünün başkahramanı, kendisinin de içinde yer aldığı iş dünyasındaki amansız rekabetin, aslında bir cinayet suçuna dönüştüğünü anlar...Yıkılış adlı ikinci öykü, yazarın en yeni öykülerinden biri. Yazar, bu öyküsünde, adı anılmayan totaliter bir devlet içindeki amansız iktidar mücadelesini bütün çıplaklığıyla gözler önüne serer.Yönetmen adlı üçüncü öykü, yazarın Hitler Almanyası yıkıldıktan hemen sonra yazdığı bir öykü. Bir diktatörün, bir despotun, iktidarı ele geçirip tüm ülkeye egemen oluşunun öyküsü.
Çağdaş İsviçre edebiyatının en ünlü oyun, öykü ve roman yazarlarından biri olan Friedrich Dürrenmattın üç uzun öyküsünü bir kitapta sunuyoruz. Hemen hemen bütün yapıtlarında yargı ve adalet düşüncesini işleyen bu usta yazarın yapıtları bugün dünyanın... tümünü göster
Arka Kapak
Tanrı Daima Tebdil-İ Kıyafet Gezer
Mutluluğun kapını çalmasını bekleme, sen ona git
Hayatını değiştirecek roman bu işte!
Bir düşünün. İntihar etmek üzeresiniz. Bir adam hayatınızı kurtarıyor, ama karşılığında sizinle bir anlaşma yapıyor. Bundan sonra o ne söylerse sorgusuz sualsiz yapacaksınız. Kendi iyiliğiniz için... Çaresiz, kabul ediyorsunuz ve hayatınızın iplerini tıpkı bir kukla gibi başkasının ellerine bırakıyorsunuz. Ve hayatınız eskisinden çok daha güzel oluyor. Yine de şüpheleriniz var: Bu adam aslında kim? Çevresindeki gizemli kişilerin sırrı ne? Sizden aslında ne istiyor?
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer, kendi kendimize koyduğumuz engelleri, korkularımızı ve önyargılarımızı nasıl aşacağımızın, kaderimiz sandığımız mutsuz bir yaşamı, bizi mutluluğa götüren bir yolculuğa nasıl dönüştüreceğimizin hikâyesi.
"Laurent Gounelle bir mutluluk fabrikatörü... Eğer mutluluğun bir reçetesi varsa, Gounelle o reçeteyi biliyor olmalı."
Le Figaro
"Yeni Coelho."
L'Express
"İnsanın kendini arayışı ve başkasını anlaması hakkındaki bu benzersiz roman, kendine güven ve özgürlük üzerine işe yarar tavsiyeler veriyor."
France Soir
"Sürükleyici ve kolay okunan bir kitap. Hem iyi bir kişisel gelişim kitabı hem de güzel bir roman. Bayıldım!"
Critiques Libres
"Sonuna kadar gizemini koruyan, mizahi ve şiirsel bir roman."
L'est-éclair
Yazar:Laurent Gounelle
Çevirmen:Işık Ergüden
Arka Kapak
Tanrı Daima Tebdil-İ Kıyafet Gezer
Mutluluğun kapını çalmasını bekleme, sen ona git
Hayatını değiştirecek roman bu işte!
Bir düşünün. İntihar etmek üzeresiniz. Bir adam hayatınızı kurtarıyor, ama karşılığında sizinle bir anlaşma yap... tümünü göster
Mahrem, Elif Şafakın üçüncü romanı. Şafak, Pinhan ve Şehrin Aynalarında kendine özgü dil kullanımı ve ötekiyi romanın merkezine yerleştirme yaklaşımıyla, yeni bir tavrın da habercisi olmuştu. Mahrem, bu özellikleri bir adım öteye götürmesinin yanı sıra, kurgusal olgunluğuyla da ülkemiz edebiyatına kalıcı bir iz bırakacağını kanıtlıyor.Mahremin alt başlığı Görmeye ve Görülmeye Dair Bir Roman. Adına uygun olarak bir gözle başlayıp, dört yüzyıla yayılan seyretme ve seyredilme, bakma ve görme, görme ve görülme öykülerini, ikisi de farklı nedenlerle öteki olan iki kahramanın hayatlarında birleştiriyor. Görme ve görülme takıntısını bir sözlükle (Nazar Sözlüğü) kurumlaştırıp, romanında yer alan tüm figürleri karşımıza birer seyirlik olarak çıkarıyor. Mahremde göz daima dışlanmayla içerilmenin, ben ile ötekinin, aşk ile karanlığın orta yerinde, bir geçiş noktasında duruyor; tıpkı Nazar Sözlüğündeki Gözbebeği maddesinde olduğu gibi: gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka gözbebeğim! diye hitap edilir.
Mahrem, Elif Şafakın üçüncü romanı. Şafak, Pinhan ve Şehrin Aynalarında kendine özgü dil kullanımı ve ötekiyi romanın merkezine yerleştirme yaklaşımıyla, yeni bir tavrın da habercisi olmuştu. Mahrem, bu özellikleri bir adım öteye götürmesinin yanı sı... tümünü göster
'Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.' Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıldır çalıştığı harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor... Masumiyet Müzesi’ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz. 1975’te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun’un hikâyesi; hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak. Ülkemizde ve dünyada milyonlarca okurun sevgi ve hayranlığını kazanmış olan, kitapları elli sekiz dile çevrilen ve her yeni romanı büyük bir merakla bütün dünyada beklenen Pamuk, okurlarına unutulmaz rüyalar gibi, akıllardan hiç çıkmayacak sarsıcı bir hikâye anlatıyor.
'Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.' Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıldır çalıştığı harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor... Masumiyet Müzesi’ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, ... tümünü göster
''Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?''
Ahmet Ümit'in Sultanı Öldürmek romanı bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri 'Ulu Hakan'ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?
''...Ve Sultan Mehmed Han. Mehmed Han oğlu Murad Han oğlu Fatih Sultan Mehmed Han. İki karanın ve iki denizin hâkimi. Allah'ın yeryüzündeki gölgesi. Kostantiniyye'yi zapt eden padişah. Roma İmparatorluğu'nun doğal varisi, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı ırklardan yepyeni bir millet yaratma aşkıyla yanıp tutuşan kudretli hükümdar. Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed'in şüpheli ölümü. Ve onun iki şehzadesi. İkiye bölünen saray, ikiye bölünen devlet, hiçbir şeyden haberi olmayan bir halk. Ve iki şehzadenin kanlı boğazlaşması sürerken saray odasında unutulan Fatih Sultan Mehmed Han'ın cansız bedeni...''
Ahmet Ümit, kusursuz bir kurguyla ele aldığı bu cinayet-aşk-tarih örgüsünde edebiyat okurlarının gözündeki ayrıcalıklı yerini bir kez daha sağlamlaştırıyor.
''Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?''
Ahmet Ümit'in Sultanı Öldür... tümünü göster
betül buket şu anda kitap okumuyor.