Don Kişotu bilirsiniz, hani şu ince-uzun, sakallı, şövalye romanları okuya okuya sonunda şövalye olmaya özenen roman karakteri. Dulcinea del Tobosoya âşıktır, kendi gibi zayıf, çelimsiz Rocinante adlı bir atı vardır. Seyisi-yardımcısı-dostu Sanço Panza ile atışır sık sık. İşte yeldeğirmenlerine savaş açan bu âşık, yaşlı şövalye, Miguel de Cervantes Saavedranın yazdığı bu romanın başkahramanıdır. Edebiyatta roman türünün başlangıcı sayılan ve birinci bölümü 1605 yılında yayımlanan İspanyol edebiyatının bu başyapıtı, yayımlandığı günden beri pek çok dile çevrildi, defalarca basıldı. Elinizdeki bu kitap, Türk edebiyatının önemli yazarlarından Reşat Nuri Güntekin tarafından Don Kişotun kısaltılmış, Fransızca bir versiyonundan çevrildi.
Don Kişotu bilirsiniz, hani şu ince-uzun, sakallı, şövalye romanları okuya okuya sonunda şövalye olmaya özenen roman karakteri. Dulcinea del Tobosoya âşıktır, kendi gibi zayıf, çelimsiz Rocinante adlı bir atı vardır. Seyisi-yardımcısı-dostu Sanço Pan... tümünü göster
ev Tolstoy 1851de Rus ordusuna yazıldı ve Çeçenlerle savaşmak için Kafkasyaya gönderildi. Bu savaş sırasında, büyük Avar komutanı Hacı Murat Çeçen lider Şamille anlaşmazlığa düşmüş, güvenliği için de Rusların tarafına geçmişti. Aylar sonra, ailesini Şamilin hapishanelerinden kurtarmaya çalışırken, Hacı Murat ihanet ettikleri tarafından takip edilmiş ve hayatının en kahramanca mücadelesini verdikten sonra, öldürülmüştü. Hacı Muratın ölümüne kadarki pek çok olaya şahit olan Tolstoy, uzun yıllar sonra asalet, gurur ve dehşetle dolu bu hikâyeyi kaleme aldı. 1912de, Tolstoyun ölümünden bir sene sonra basılan bu son romanı, hem savaş ve siyasetin doğası, hem de iki farklı kültür ve dünya arasına sıkışıp kalmak hakkında bize derin
******
Çarlık Rusyasının Kafkaslar üzerinde tam bir hakimiyet kurabilmek için verdiği yaklaşık 50 yıllık (1817 - 1864) mücadele karşısında direnişin efsaneleştirdiği, Şeyh Şamilden sonraki en ünlü kahramandır Hacı Murat. Fakat Hacı Muratın adını tarih sayfalarına yazdırmasındaki asıl faktör, şüphesiz direnişinden çok Tolstoyun olgunluk dönemi romanları arasında yer alan dev eseridir.1896-1904 yılları arasında yazılıp 1912 lında basılan ∓mp;mp;mp;8220;Hacı Murat, Şeyh Şamille ters düşüp yollarını ayırmış olan efsanevi Kafkas kahramanı Hacı Muratın gerçek ve ibret dolu yaşam öyküsüdür.
************
Bir toprak ağasının oğlu olan Tolstoy (1828-1920), rahat bir hayat sürmesine yetecek bütün olanaklara sahip olduğu halde, tedirgin kişiliği onu her türlü yaşantıya, çelişmeye sürüklemiştir.
Üniversite eğitimini yarım bırakıp, Kafkas Kazaklarına asker olarak katılmış, hayatın, ölümün anlamına ilişkin derin kaygılar yaşamıştır.
Savaş ve Barış, Anna Karenina gibi eserlere de imza atan Tolstoy, bir Kafkas öyküsü olan Hacı Murat adlı eserinde, yazınsal ustalığın, doğalcılığın zirvelerine taşır okurunu.
************
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910) Hacı Murat adlı eserinde, Rus Çarlığının Kafkasya halklarına karşı yürüttüğü, etkileri bugün bile hissedilen XIX. yüzyıl savaşlanndan bir öykü anlatır. Tolstoya göre Rus Çan I. Nikolay ile dağlı halkların önderi Şeyh Şamil arasında bir fark yoktur. Önemli olan savaşa karar verenler değil, savaşanlardır. Her iki cephede savaşan, hayatın ve ölümün gereklerini ellerinden geldiğince, çoğunlukla sorgusuz-sualsiz, çocukça, acemice yerine getiren insanları önemser büyük yazar. Bu insanlardan biri olan, dağların namlı, gözü pek savaşçısı Hacı Muratı ele alır bu romanında. Kafkasya halkları için Hacı Murat; bir umut, yerinden sökülemeyen, sökülürse solup gidecek inatçı bir dulavratotu olagelmiştir... Ne var ki o da her insan gibi kendi talihinin peşine düşecek, yine de kederli hayat hikâyesinin son ânına kadar dürüst, çocuk ve özgür kalacaktır.
Tarihî bir şeyler yazıyorsam gerçeğe en ince ayrıntısına kadar sadık kalmayı severim, diyen Lev Nikolayeviç Tolstoy, kendisine derin sanatsal sancılar yaşatan Hacı Murat üzerinde aralıklarla altı yıl çalışmış, yaklaşık 5 000 sayfayı bulan tarihî belge incelemiştir. Aslında yabancısı olduğu dağlı kültürünü, geleneklerini, düşün-1 ce ve davranış şekillerini böylesine ustalıkla aktarabilmiş, hayranlık uyandıran bir yapıt ortaya koymuştur.
************
1896-1904 yılları arasında yazılan Hacı Murat, büyük Rus yazarı Tolstoyun olgunluk dönemi romanları arasında yer alıyor. Hacı Murat, on dokuzuncu yüzyıl Kafkas halkları arasında efsaneleşen, Şeyh Şamille davalıdır. Yurt edinme, hayata tutunma, bağımsızlık, tutsaklık, ihanet ve iktidar sarmalında biçimlenen bir davanın kahramanıdır. Zayıflıklarının ve gücünün farkında bir kahraman. Acımasız bir coğrafyanın geniş yürekli insanları arasındaki iktidar mücadelesinde taraf olmak zorunda kalmıştır; Rusları da sevmez, Şeyh Şamili de. Seçeneksiz kalmak, bütün duygulardan arınmanın başlangıcı ve sonucu belki de. Savaş bazı insanların kaderidir. Tıpkı inanmasa da taraf olmak zorunda kalmak gibi. Aslolansa direnmek. Her koşulda direnmek ve ayakta kalmak. Tolstoy, ölümüne direnen bir kahramanı yazarak sonsuza taşıyor.
************
1854de Kırım Savaşına subay olarak katılan Tolstoy, bu döneme dair izlenimlerini Hacı Muratda bütün canlılığıyla romana aktardı. Savaşan taraflar kadar, egemenler ve uyrukları arasındaki ilişkilerin sergilenişi, kişilerin ve coğrafyanın kusursuz tasviri bu esere güçlü bir gerçeklik duygusu kazandırmaktadır. Tolstoyun 1896-1904 yılları arasında yazdığı Hacı Murat, ölümünden sonra 1912de yayımlandı.
************
Hacı Murat, gökyüzünde artık yarıya kadar yükselmiş yıldızlara ve Samanyoluna bakınca, gece yarınının çoktan geçtiğini, sabah namazını kılma vaktinin geldiğini düşündü.Hanefiden heybesinden eksik etmediği ibriğini istedi ve kepeneğini alarak suya gitti.Ayakkabılarını çıkartıp abdestini aldı, kepeneğinin üstünde yalın ayak namaza durdu.Doğuya döndü; önce ellerini kulaklarına götürdü, sonra gözlerini kapadı ve bir dua okudu.Diz üstü oturdu ve ibadetine başladı.Namazı bitince eski yerine dönerek kepeneğinin üstüne oturdu.Ellerini dizlerine koydu, başını öne eğerek düşünmeye başladı.Hacı Murat her zmaan şansına inanırdı.Bir şey planlarken onu kesinlikle başaracağını düşünürdü.Bugüne kadar sürekli başarmıştı.Bazı ufak terslikler dışında, bütün fırtınalı çetecilik hayatı boyunca bu böyle olmuştur.
************
Dönemin Kafkasyasının ve yöresel kahramanlarının, Tolstoyun geniş hayal gücü ve şiirsel diliyle anlatıldığı Hacı Murat adlı yapıt, Rusça aslından ve tam olarak Nedim Önal tarafından Türkçeleştirilmiştir.
******
ev Tolstoy 1851de Rus ordusuna yazıldı ve Çeçenlerle savaşmak için Kafkasyaya gönderildi. Bu savaş sırasında, büyük Avar komutanı Hacı Murat Çeçen lider Şamille anlaşmazlığa düşmüş, güvenliği için de Rusların tarafına geçmişti. Aylar sonra, ailesini ... tümünü göster
Meşa Selimoviç, Derviş ve Ölüm'de mutlak dinî doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Mevlevî şeyhi Ahmed Nureddin'in, erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesinden sonra düştüğü derin karmaşayı resmediyor. Suç, ceza, adalet, din ve otorite kavramları çerçevesinde insanın ruh dünyasındaki çelişkileri, gelgitleri incelikle işliyor.
1967'de yayımlanan Derviş ve Ölüm, değişik dönemlerde birçok eleştirmenin övgüsünü kazanan, sinemaya uyarlanan, MEB'in tavsiye ettiği 100 Temel Eser listesinde yer alan, otuz dile çevrilmiş ve birçok önemli edebiyat ödülüne layık görülmüş bir başyapıt.
“Modern(ist) edebiyatçıların benmerkezci hayalciliğin pençesinde kıvrandığı bir dönemde Selimoviç, dervişliğe, ölüme ve adalet(sizlik)e ilişkin bu ölümsüz eseri yazmıştır. […] Mahmut Kıratlı’nın enfes çevirisinden okuyacağınız eser, bu yönüyle, yani ahlaki olanla politik olan arasındaki çatışmayı eksene alması, geleneksel bilgeliğin modern zamanlarla karşılaşması, ‘öteki’nin ölümü üzerinden adaleti sorgulaması bakımından son derece değerli bir hikâyedir; çok önemli bir meseleyi önümüze getirir.”
Sadık Yalsızuçanlar
Meşa Selimoviç, Derviş ve Ölüm'de mutlak dinî doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Mevlevî şeyhi Ahmed Nureddin'in, erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesinden sonra düştüğü derin karmaşayı resmediyor. Suç, ceza, adalet,... tümünü göster
Meşa Selimoviç, Derviş ve Ölüm'de mutlak dinî doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Mevlevî şeyhi Ahmed Nureddin'in, erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesinden sonra düştüğü derin karmaşayı resmediyor. Suç, ceza, adalet, din ve otorite kavramları çerçevesinde insanın ruh dünyasındaki çelişkileri, gelgitleri incelikle işliyor.
1967'de yayımlanan Derviş ve Ölüm, değişik dönemlerde birçok eleştirmenin övgüsünü kazanan, sinemaya uyarlanan, MEB'in tavsiye ettiği 100 Temel Eser listesinde yer alan, otuz dile çevrilmiş ve birçok önemli edebiyat ödülüne layık görülmüş bir başyapıt.
“Modern(ist) edebiyatçıların benmerkezci hayalciliğin pençesinde kıvrandığı bir dönemde Selimoviç, dervişliğe, ölüme ve adalet(sizlik)e ilişkin bu ölümsüz eseri yazmıştır. […] Mahmut Kıratlı’nın enfes çevirisinden okuyacağınız eser, bu yönüyle, yani ahlaki olanla politik olan arasındaki çatışmayı eksene alması, geleneksel bilgeliğin modern zamanlarla karşılaşması, ‘öteki’nin ölümü üzerinden adaleti sorgulaması bakımından son derece değerli bir hikâyedir; çok önemli bir meseleyi önümüze getirir.”
Sadık Yalsızuçanlar
Meşa Selimoviç, Derviş ve Ölüm'de mutlak dinî doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Mevlevî şeyhi Ahmed Nureddin'in, erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesinden sonra düştüğü derin karmaşayı resmediyor. Suç, ceza, adalet,... tümünü göster
Sırf o dinlemiyor diye onunla konuşmaktan vazgeçecek değilim. Ben kendi konuşmamı dinlemekten hoşlanırım. En büyük zevklerimden biridir. Çoğu kez kendi kendimle uzun uzun sohbet ederim; o kadar akıllıyımdır ki, bazen kendi söylediklerimin tek kelimesini bile anlamam dedi Havalı Fişek.
Havai fişeklerin böyle çokbilmiştik yaptığı, bülbüllerin, güllerin dile geldiği, devlerin çocuklarla oyun oynadığı, sevgi uğruna inanılmaz fedakarlıkların yapıldığı büyülü bir dünyada heyecanlı bir maceraya hazır olun.
Oscar Wilde'ın masalsı hikâyelerinde, diğer masallarda olduğu gibi, insanlarla hayvanlar, canlılarla cansızlar bir arada yaşıyor. Bir bülbül gül ağacı ile konuşuyor, su sıçanı yavrularına yüzme öğreten bir ördeğe sesleniyor, yeşil keten kuşu bir hikâye anlatıyor orman sakinlerine... Bir çatapat, bir yıldızlı donanma fişeği, bir çarkıfelek, bir roket ve bir maytap, hep birlikte bir hikâyenin kahramanları haline geliyor. Ya da bencil de olsa bir dev, insanların arasında, ama kimseler tarafından yadırganmaksızın sürdürüyor hayatını... Mutlu Prens: Hayatın hüzünlü yüzü.
Büyük yazar Oscar Wilde'in zengin düş gücünün ürünü olan masallar her ne kadar masal aleminde geçse de temellerini gerçek dünyadan alırlar. Toplumsal çarpıklıklar ve adaletsizlikleri çok güzel bir dille anlatan Ocsar Wilde, insanın yaşamını iyilik ve kötülüğün, bencillik ve paylaşımcılığın bir savaşı olarak görmüştür.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eserin önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, okuyan toplum olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eserin bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.
Oscar Wilde'ın en çok tanınan bu hikâyeleri, anlatım bakımından, çocuklar için yazıldığını düşündürüyor insana. Halbuki konu örgüsü, anlatım derinliği, hikâye kahramanlarının sıradışılığı, hiç beklenmedik ve çarpıcı sonları gözönüne alındığında, bu hikâyelerde, büyüklerin dahi kavramakta güçlük çektiği gizli noktaların olduğu görülüyor. Bu hikâyeler, ilk bakışta, yaşamın hiç de farkedilemeyen yüzünü, bazen güldürerek bazen ağlatarak bazen de hayretler içinde bırakarak gösteriyor.
Mutlu Prens 19. yüzyılın yenilikçi, dahi yazarı Oscar Wilde'ın çocuklar için yazdığı sarsıcı bir sevgi öyküsüdür. Yazar bu öyküyle büyüklere seslenmektedir. Ülkesinin ahlak örneği Prens ile bir kırlangıç aralarındaki büyük sevgi kalplerimizi ısıtacak. Ahlak, sevgi ve fedakarlık örneği bu öyküleri okuyalım....
Bu çok bencilce bir neden. dedi Roket öfkeyle. Mutlu olmaya ne hakkın var? Diğerlerini de düşünmelisin. Aslında beni düşünmelisin. Ben her zaman kendimi düşünürüm ve başkalarından da aynı şeyi yapmalarını beklerim. Sempati denen şey budur.
Oscar Wilde, hemşerisi ve dostu Yeats gibi, parlak bir hikâye anlatıcısı, zamanın eşsiz şairlerindendi. Sanat sanat içindirin temsilcisi sayıldı. Eşcinsellikle suçlandı. İki yıl cezaevinde yattı. Fransa'ya sürgün gitti. Öldüğünde 44 yaşındaydı. Wilde, aristokrasi ile burjuvaziyi alaya aldığı salon komedyalarıyla üne kavuştu. Lady Windermere'in Yelpazesi adlı oyunu, Dorian Gray'in Portresi adlı romanı en beğenilen eserleri arasında yer aldı. Ancak Mutlu Prens, daima diğerlerinden hep bir basamak üstte kaldı. Mutlu Prens... Aykırı bir yazarın dünyasını ele veren öyküler...
Sırf o dinlemiyor diye onunla konuşmaktan vazgeçecek değilim. Ben kendi konuşmamı dinlemekten hoşlanırım. En büyük zevklerimden biridir. Çoğu kez kendi kendimle uzun uzun sohbet ederim; o kadar akıllıyımdır ki, bazen kendi söylediklerimin tek kelimes... tümünü göster