Harry bara girip oturdu. "Sulu skoç," dedi barmene. Harry'nin barlara dair bazı düşünceleri vardı. İnsanlığın ikinci en aşağılık türünden geçilmezlerdi. Birinci en aşağılık türü hipodromda bulabilirdiniz. Harry hipodromdan az önce çıkmış biri olarak bütünüyle anlamsız bir günü tamamlıyordu. Müzik dolabı suskundu ve kimse bilardo oynamıyordu en azından. Bir bara girip sarhoş oluncaya kadar aynaya bakmanın mümkün olduğu o eski günleri hatırladı. Ya da birini marizlerdin, ya da biri seni marizlerdi. O zamanlar hipodromda kazanmak da mümkündü ve arada sırada klas bir hatunla tanışırdın. Ama sızlanmanın yararı neydi? Herkes aynı dünyada yaşıyordu. Ya da öyle diyorlardı. İlk içkiyi hakladı, bir tane daha söyledi.
Pis Moruğun Notları II'de Charles Bukowski'nin ölümünden sonra bulunmuş, daha önce hiç kitaplaşmamış eserleri yer alıyor. Bu eserlerin çoğu çeşitli yeraltı dergilerinde yayınlanmış.
Harry bara girip oturdu. "Sulu skoç," dedi barmene. Harry'nin barlara dair bazı düşünceleri vardı. İnsanlığın ikinci en aşağılık türünden geçilmezlerdi. Birinci en aşağılık türü hipodromda bulabilirdiniz. Harry hipodromdan az önce çıkm... tümünü göster
İlgi duymuyordum. Hiçbir şeye ilgi duymuyordum. Nasıl kaçabileceğime dair hiç fikrim yoktu. Diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. Benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. Bende bir eksiklik vardı belki de. Mümkündü. Sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. Onlardan uzak olmak istiyordum. Gidecek yerim yoktu ama. İntihar? Tanrım, çaba gerektiriyordu. Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi. Charles BukowskiBukowskiden ailesine, çoculuğuna, lise yıllarına, vesaire dair 58 epizodluk bir anlatı... Henüz Bukowski okumadıysanız, tarzı için kitabın en başındaki ilk beş epizoda bakabilirsiniz.
İlgi duymuyordum. Hiçbir şeye ilgi duymuyordum. Nasıl kaçabileceğime dair hiç fikrim yoktu. Diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. Benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. Bende bir eksiklik vardı belki de. Mümkündü. Sık sık aşağılık d... tümünü göster
Charles Bukowski 1920de Almanyada doğdu. İki yaşındayken ailesi ile birlikte Los Angelesa göç etti. Los Angeles City Collegeda okudu. Okuldan sonra ülkeyi dolaşmaya başladı. Kapıcılık, benzin istasyonunda pompacılık, bekçilik, bulaşıkçılık, fabrikalarda ve mezbahada işçilik gibi işlerde çalıştı. Yüze yakın işe girdi çıktı. 24 yaşındayken ilk kısa öyküleri yayınlanan Bukowski, bir yıllık yazarlık deneyiminden sonra, yazdıklarının çoğunun edebiyat dergilerince yayınlanmaya değer bulunmamasından etkilenmiş olsa gerek hem yazmaya, hem de dünyaya küsmüş. 10 yıl boyunca sürekli içki içmiş, bir barfly olarak yaşamış. Aşırı alkol aldığı bir gün öldü endişesiyle hastaneye kaldırılana kadar bu bar kelebeği hayatını sürdürmüş. Hayata dönüp hastaneden taburcu olduktan sonra bir daktilo satın almış ve tekrar yazmaya başlamış. Bu dönemde ilk yazdığı edebiyat ürünleri şiirleri. Edebiyat dünyasına bu ikinci, belki de gerçek girişi de dergilerde şiirlerinin yayınlanması ile oluyor. Bukowski, o dönemde Los Angelesın yeraltı gazetelerinde yayınlanan yazı ve öyküleriyle tanındı. Daha sonra bu yazı ve öyküleri kitaplaştı. Elli yaşındayken çalışma hayatını terk ederek kendini tamamen yazmaya verdi. İlk romanı Postaneyi yirmi günde yazdı. Daha sonra aynı hızla yazmaya devam etti. Bukowskinin hayattayken yayınlanmış 45 kitabı var. Yazarın ölümünden sonra da geride kalan dosyalar, mektupları ve günlüğü de yayına hazır oldukça kitaplaştırılıyor. Sıradan Delilik Öykülerinde yer alan çalışmaları, Charles Bukowskinin haklı şöhretini kazanmasının en iyi örnekleri sayılıyor. Bukowski bu öykülerde kendi hayatından yola çıkarak, kaybedenlerin dünyasına, ayyaşlar, kaçıklar, düzenbazlar, fahişelerden oluşan bir dünyaya kendine has farklı bir mercekten bakıyor ve her şeyi olabildiğince açık ve net
Charles Bukowski 1920de Almanyada doğdu. İki yaşındayken ailesi ile birlikte Los Angelesa göç etti. Los Angeles City Collegeda okudu. Okuldan sonra ülkeyi dolaşmaya başladı. Kapıcılık, benzin istasyonunda pompacılık, bekçilik, bulaşıkçılık, fabrikala... tümünü göster
bir hafta kalıp içtim, kiranın bitmesini bekleyerek, sonra da Villagein dışında bir oda tuttum. derli toplu büyükçe bir odaydı ve çok ucuzdu, nedenini anlayamamıştım. köşede bir bar buldum, bütün gün oturup bira içtim. param hızla tükeniyordu, ama her zamanki gibi nefret ediyordum iş aramaktan. sarhoş ve aç geçirdiğim her dakikanın benim için özel bir anlamı vardı. o gece iki şişe porto şarabı alıp odama çıktım. soyundum, bir bardak bulup ilk şarabı koydum ve karanlıkta yatağa uzandım. işte o zaman anladım odanın neden bu kadar ucuz olduğunu. L treni pencerenin önünden geçiyordu. durak pencerenin önündeydi. tam önümde. odanın tamamı trenin ışığı ile aydınlanıyordu. ve bir tren dolusu yüz geçiyordu önümden. korkunç yüzler: fahişeler, orangutanlar, deyyuslar, kaçıklar, katiller, efendilerim. sonra tren yavaşça hareket ediyordu ve oda bir kez daha karanlığa gömülüyordu bir sonraki tren dolusu yüzlere kadar, ki her seferinde beklediğimden çabuk geliyordu. iki şişe şarap almakla ne iyi etmiştim.
bir hafta kalıp içtim, kiranın bitmesini bekleyerek, sonra da Villagein dışında bir oda tuttum. derli toplu büyükçe bir odaydı ve çok ucuzdu, nedenini anlayamamıştım. köşede bir bar buldum, bütün gün oturup bira içtim. param hızla tükeniyordu, ama he... tümünü göster
bugunhavabulutlu şu anda kitap okumuyor.