Osmanlıdan Cumhuriyete geçerken sosyal düşünce nasıl bir seyir takip etti? Klasik dönemle Tanzimat sonrası sosyal düşünce anlayışlarının karakteristik unsurları ve bunlar arasındaki temel farklılık nedir? Elinizdeki çalışma, şimdiye kadar düşünce tarihi metodu ile incelenen dönemi, düşünce sosyolojisi adını verdiği yeni bir yöntemle tahlil etmek iddiasındadır. Klasik Osmanlı sosyal düşüncesinin temel unsuru olarak Fıkıh ilmini temel alan ve bu büyük ilim ve düşünce sahasının etrafındaki tartışmalara odaklanan çalışma, düşünce tarihi ve bilgi sosyolojisinden farklı ve onları tamamlayıcı bir zaviyeden, düşünce ve sosyal yapı ilişkisine yaklaşmayı öneriyor. Kitabın özel bir amacı da, Tanzimattan Cumhuriyete kadar geçen sancılı geçiş döneminde Türkçe düşünen ve yazan aydınlarımızın, bunalım ve ikilemlerini sosyolojik bir gözle incelemektir.Fıkıhtan sosyal bilimlere geçişte yaşanan bütün bir zihinsel değişim ve süreci özlü ve yetkin bir yaklaşımla ortaya koyan bu eser, Türk düşünce tarihçiliğine yeni perspektifler getiren özgün katkılar sunmaktadır.
Osmanlıdan Cumhuriyete geçerken sosyal düşünce nasıl bir seyir takip etti? Klasik dönemle Tanzimat sonrası sosyal düşünce anlayışlarının karakteristik unsurları ve bunlar arasındaki temel farklılık nedir? Elinizdeki çalışma, şimdiye kadar düşünce tar... tümünü göster
Hangi satırlar için bu "haydaaa"? ona göre açıklama yazacağım :D
Hangi satırlar için bu "haydaaa"? ona göre açıklama yazacağım :D
Türkçü kesimin reaksiyoner tavrının dışa vurumu olan, son yüzyıl içerisinde en "dik" duruşa sahip olan bir dava adamının kitabıdır.
Nihâl Atsız Beğ'in, Bozkurtlar eseri sadece Türk milliyetçileri için önem arz etmemektedir. Bozkurtlar, Türk milleti için büyük bir öneme sahiptir. Bunun sebebini şöyle açıklayabiliriz; Goethe, Alman edebiyâtı içerisinde Almanların arkaik köklerine inen nadir yazarlardan bir tanesidir. Nihâl Atsız Beğ'i Goethe ile bu konuda karşılaştırmak gerekir. Bunun sebebi ise; Nihâl Atsız Beğ'in de Türk milletinin arkaik köklerine inmiş olması ve bu köklerden yeni yetişen nesilleri ve bu nesillerle beraber de geleceği aydınlatıyor olmasıdır.
Nihâl Atsız Beğ, Türk milliyetçiliği konusunda dik duruşunun yanında romantizmin rüzgârı ile birlikte Bozkurtlar romanı içerisinde bir çok konuyu işlemiştir. Bugün, Türk milliyetçilerinin büyük bir kısmına(=ki daha çok 14-19 yaş aralığı) baktığımız zaman roman içerisinde geçen Kür Şad karakterini baz alarak her şeyi yapabileceğine inanmaktadır. Atsız Beğ'in de arkaik köklerimize inerek bizleri, yani Türk milliyetçilerini ve Türk milletinin genç evlâtlarını inandırmak istediği husus budur. Tüm bunların yanında, Atsız Beğ, biz gençlerin benimsemiş, inanmış ve hayatının her sahasında uygulamaya çalıştığı Türkçülüğü Bozkurtlar romanı ile şahlandırmıştır.
Bu şahlanmanın ardından, Atsız Beğ, biz Türk milliyetçilerine büyük bir yük de yüklemiştir.
1000 yıl sonrasına seslenen Atsız Beğ'i, gün geçtikçe daha iyi anlayacak ve yeni yetme "Türkçüler" gibi Bozkurtlar'ı okuyarak sadece "Almıla"ya aşık olmayan, geçmişten beslenen, geleceği düşünen ilmî ve fikrî sahalarda düşündüklerimizi Atsız gibi dik durarak beyan edecek bir nesil yetiştireceğiz.
Vaktiyle bir Atsız varmış, var olsun!
Türkçü kesimin reaksiyoner tavrının dışa vurumu olan, son yüzyıl içerisinde en "dik" duruşa sahip olan bir dava adamının kitabıdır.
Nihâl Atsız Beğ'in, Bozkurtlar eseri sadece Türk milliyetçileri için önem arz etmemektedir. Bozkurtlar, Türk millet... tümünü göster
Eğitimci olmak isteyen ve aydınlık bir gelecek için mücâdele eden herkesin okuması gereken bir kitaptır.
"...bize bataklıklar, kayalıklar düştü; oraları bir kültür ülkesine çevirdik."
Kitabın özeti niteliğinde olan bu söz bir çok şeyi anlatmaya yetiyor. Rusya ve Ukrayna'nın sömürgesi altında ezilen ve büyük acılara tanıklık eden Finlandiya'nın, Snellman'ın büyük katkıları sonucunda nasıl bir kültür ülkesine dönüştüğü ve bu kültürün de getirisi olarak günümüzde hâlâ dünyanın "eğitim" konusunda başı çeken ülkelerinden biri olduğunun mükemmel bir hikâyesidir.
Snellman, şöyle soruyordu; "...hayatın ve bizim emeğimizin sırrı burada gizlidir. Ülkemizde ne ile meşgulüz? Ulusumuzun kaderinde nasıl bir rol oynamaktayız?" Bugün, geleceğin Türkiye'sini hayal eden gençler için teşvik edici bir kitaptır.
Eğitimci olmak isteyen ve aydınlık bir gelecek için mücâdele eden herkesin okuması gereken bir kitaptır.
"...bize bataklıklar, kayalıklar düştü; oraları bir kültür ülkesine çevirdik."
Kitabın özeti niteliğinde olan bu söz bir çok şeyi anlatmaya... tümünü göster
Lise sıralarında bir arkadaşım vasıtasıyla karıştırmak amaçlı aldığım fakat sayfaları arasında kaybolduğum kitaptır.
Özgürlük ancak böylesine sade ve akıcı bir dille anlatılabilir, Jonathon'ın "özgürlük" için vermiş olduğu mücâdele, insanın zihinsel olarak gelişmesine ve fikir bazında da özgürlüğün ne derecede önemli olduğuna ışık tutmaktadır. Bir martının özgürlük mücâdelesi böylesine sürükleyici ve etkileyici anlatılıyor ise bunu insanın kendi hayatı ve yaşadıkları çerçevesinde düşünerek okuması, okuma sonucunda da sağlıklı bir uygulama ile hayata geçirmesi bir çok olayın üstesinden gelmesine yardımcı olacaktır.
Lise sıralarında bir arkadaşım vasıtasıyla karıştırmak amaçlı aldığım fakat sayfaları arasında kaybolduğum kitaptır.
Özgürlük ancak böylesine sade ve akıcı bir dille anlatılabilir, Jonathon'ın "özgürlük" için vermiş olduğu mücâdele, insanın zihins... tümünü göster
Bugün içinde yaşadığımız dünya bir uluslar sistemidir. Çok değil, yalnızca 150 yıl önce, bugün varolan ulusal devletlerin yarısı bile henüz ortada yoktu. Son iki yüzyıldır milyonlarca insan, kendi uluslarına olan bağlılıkları nedeniyle başkalarına kin ve düşmanlık besledi, farklı ulustan insanları katletti. Bu bir yana, insanları bile bile ölüme gidecek kadar fedakâr kılan bu bağlılığı, bir ulusa ait olma duygusunu nasıl anlayabiliriz?Benedict Anderson, milliyetçi siyasal hareketler üzerine yapılmış çoğu çalışmanın sormadığı bir soruya yanıt arıyor: Ulusların doğuşunu ve gelişimini, dinsel cemaatlerle, hanedanlıkların çöküşüyle, kapitalizm ve yayıncılığın gelişmesi, resmi devlet dillerinin oluşumu ve zaman kavrayışımızın değişmesiyle ilişkilendiriyor. Ulusu, kan bağı ve din gibi eski tip cemaatlerin yerini alan hayal edilmiş bir topluluk olarak ele alan yazar, milliyetçiliğin, ilk kez Amerikada ortaya çıktıktan sonra, önce Avrupadaki halk hareketleri, sonra emperyalist güçler ve nihayet Üçüncü Dünyanın anti-emperyalist mücadeleleri tarafından kopyalanıp çoğaltılabilir bir model oluşturduğunu savunuyor.İnsanlığı ve coğrafyayı ulusal sınırlara bölerek, herbiri kendinin en eski ve en köklü olduğunu iddia eden ve sürekli dış düşmanlara karşı bir biz kimliğiyle kendilerini meşrulaştıran ulus-devletlerden kurtulmak mümkün mü? Anderson, ulus ve milliyetçilik üzerine, resmi-tarihten gelen önyargılarımızı ve inançlarımızı sarsacak ve yeniden düşünmemizi sağlayacak tezleriyle, ilgiyle okunacak bir tarih sunuyor bize...Hayali Cemaatler, ilk kez yayımlandığı 1983ten günümüze, bütün dünyada olduğu gibi Türkiyede de sosyal bilimler literatürünü derinden etkiledi, birçok çalışma alanına esin kaynağı oldu ve açılım yarattı.
Bugün içinde yaşadığımız dünya bir uluslar sistemidir. Çok değil, yalnızca 150 yıl önce, bugün varolan ulusal devletlerin yarısı bile henüz ortada yoktu. Son iki yüzyıldır milyonlarca insan, kendi uluslarına olan bağlılıkları nedeniyle başkalarına ki... tümünü göster
busesbitermilan şu anda kitap okumuyor.