Oscar Wilde, döneminde özellikle ülkesinde yaygın olan spritüalizm akımından, falcılara, kâhinlere, ruh çağırıcılara gösterilen ilgiden esinlenip özellikle burjuva ve aristokrat sınıf içindeki bu saçma merakı bir eleştirinin aracına dönüştürüyor. Akıldışı olanın gündelik, gerçek hayatın içine girmesi, bu hayatın çıkardığı davet ile daha da kolaylaşıyor. Ailenin arasına karışıp, ortalıkta cirit atan hortlak, korkutucu olmaktan çok, bütün insani özellikleri de taşıyan bir garip varlık. Lord Arthurun suçluluk duygusunu bir engele dönüştüren kehanet ise, modern dilde, onun bilinç altından başka bir şey değil. İroninin, saçmanın desteğiyle iyice güçlenmiş, üst sınıflara yönelik bir eleştiri.Lord Arthur Savilein Suçu: Akıldışının oyunu.
Oscar Wilde, döneminde özellikle ülkesinde yaygın olan spritüalizm akımından, falcılara, kâhinlere, ruh çağırıcılara gösterilen ilgiden esinlenip özellikle burjuva ve aristokrat sınıf içindeki bu saçma merakı bir eleştirinin aracına dönüştürüyor. Akı... tümünü göster
Çinli filozof Sun-Tzu, günümüzden 2500 yıl önce yazdığı Savaş Sanatı adlı eser 13 albüm, 384 savaş teorisinden oluşmaktadır. Bu teorilere temel olan ilkeler savaş alanında olduğu kadar ekonomi ve politika alanında da bilenlere yol göstermektedir.En önemli ilkeler ise zaferin ve başarının mümkün olduğu takdirde savaşsız kazanılması ile savaş ve rekabette üstünlük kazanma yollarını bulmak için fiziki unsurları, psikolojik faktörleri ve politikayı doğru bir şekilde analiz etmektir.Savaş Sanatı, Strateji konusundaki en önemli kitapların başında gelir. 20. yüzyılın büyük liderlerinin çoğunun yararlandığı bu kitabın önemi rekabette üstünlük evrensel prensipleri keşfetmiş olmasından kaynaklanmaktadır.Bu kitapta Savaş Sanatını TAM METİN olarak okuya-bilecek ve her bölüm ile açıklamalı yorumlar bulabileceksiniz.
Çinli filozof Sun-Tzu, günümüzden 2500 yıl önce yazdığı Savaş Sanatı adlı eser 13 albüm, 384 savaş teorisinden oluşmaktadır. Bu teorilere temel olan ilkeler savaş alanında olduğu kadar ekonomi ve politika alanında da bilenlere yol göstermektedir.En ö... tümünü göster
“Cemil’in bütün gün evde ruhsal söküklerle uğraştığını da biliyordu Nazlı. Ev, iplik parçalarıyla, kırpıklarla dolu oluyordu, iki ucu bir araya getirilememiş hatıralarla ve partal fikirlerle. Yaşamak bu küçük evde de eksik kalıyordu; elli dört metrekare içinde Cemil’in yetişemediği, tamamlayamadığı şeyler vardı. Sessizlikler vardı. Hissettiği şeyi tam o anda kimseye söyleyememiş Cemil’in kuytuya köşeye bıraktığı sessizlikler, yutkunmalar ve toz.”
Aşk üzerine küçük bir roman.
Toplu konutta aşk ama...
Edebiyat üzerine küçük bir roman.
Edebiyatla hayatın birbirine karıştığı ama...
Arkadaşlıklar üzerine bir roman.
Hepsi üç kişi ama...
Barış Bıçakçı’dan yeni bir kitap. Aması yok.
“Ben Barış Bıçakçı’nın metninde... kendine has bir üslup görüyorum. Kısa cümlelerle, fazla derine inmiyormuş gibi gözükerek ince ayrıntılarda kahramanlarını var ediyor. Yalın bir anlatımı var, parlatmıyor, gereksiz cümlelerle şişirmiyor... Kısa, çok kısa bölümler ilk bakışta birbirleriyle ilgisiz gibi görünseler de bir bütünü oluşturuyorlar. Son zamanlarda tek tipleşen, olaya dayalı roman anlayışına karşı kendine has dili, anlatımı, kurgusuyla seçkinleşiyor Barış Bıçakçı.”
Metin Celâl
“Cemil’in bütün gün evde ruhsal söküklerle uğraştığını da biliyordu Nazlı. Ev, iplik parçalarıyla, kırpıklarla dolu oluyordu, iki ucu bir araya getirilememiş hatıralarla ve partal fikirlerle. Yaşamak bu küçük evde de eksik kalıyordu; elli dört metrek... tümünü göster
... Biz yetimler intikam iştiyakıyla doluyuzdur. Dehşeti dengelemeye yatkınızdır. Başkalarının öçlerini de almaya hevesleniriz. Yetimlik bize kanlı doğaçlamalar yapma cüreti verir. Suçlamakla ya da suç işlemekle kaybolmayan bir masumiyet imtiyazına sahibizdir.
İtiraf etmeliyim ki, aziz okur, benim ömrüm, her birini gebertmek istediğim insanlarla aramdaki buzdağlarını eritmeye çalışmakla geçiyor. Mesela zenginlerden nefret ediyorum, ne yapayım, elimde değil. O restoran sürüngenleri, fiyaka kumkumaları, yapmacık kasvetin mıymıntı bekçileri, ticari bir şiveyle konuşan zehirli papağanlar, hileli bir neşe içinde geviş getiren bunak vampirler, modanın ipiyle kuyuya inen kibirli cambazlar, tatile gebe fırlamalar, alaturka bir sadizmle zıvanadan çıkanlar, alafranga bir mazoşizmle yılışıklaşanlar... Hepsine teker teker Kolombiya kravatı takmak istiyorum! [Kolombiya kravatı: Meksika mafyasının uyguladığı bir cezalandırma biçimi: Kurbanın gırtlağına bir delik açılır ve dili bu delikten sarkıtılır.]
Gerçi zamanla esnekleştim. Ulaşılması ve vazgeçilmesi en zor nimetin sükunet olduğunu anladım galiba. Tamam, zenginlere merhamet duyacak kadar güçlü değilim hâlâ, fakat sayıların artışındaki boşunalığın eşiğini görebiliyorum. İbrahim Kurban'dan öğrendiğim kadarıyla, yeşil banknotlar kamuflajdan başka bir şeye yaramıyor: Aptallığı, beceriksizliği, acizliği, yalnızlığı kamufle ediyorlar... Ayrıca, yetimlik zaman aşımına uğramaz, haddizatında yetim olmayanlar da yetimliğe doğru seyreder. Yani kimsesizlik, kimsenin tekelinde değildir: Kainat ve tarihin bekleme salonunda biraz soluklanıyoruz, çoğunlukla da adımız anonslanmadan kainata ve tarihe gömülüyoruz...
... Biz yetimler intikam iştiyakıyla doluyuzdur. Dehşeti dengelemeye yatkınızdır. Başkalarının öçlerini de almaya hevesleniriz. Yetimlik bize kanlı doğaçlamalar yapma cüreti verir. Suçlamakla ya da suç işlemekle kaybolmayan bir masumiyet imtiyazına s... tümünü göster
Somut zamanda ''kayıp'' olan bir insanın varlığını oturtabileceği, kendini var kılabileceği bir yer var mıdır? Varlığının farkında bile olmadan kullandığımız duyularımızın küçük bir kısmını kaybettiğimizde neler olabilir? Profesör Sacks'tan romantik tavırlı, geniş ve açık uçlu yaklaşımlarla örülmüş ''ciddi'' bir kitap. Sıradan her insan için ''zihinsel'' bir yolculuk, nöroloji ile ilgilenenler içinse kaçınılmaz bir kitap.
Tadımlık:
Pek de anlayamadığı bu gariplik ve tezatlıkların baskısı ve bunların yol açtığı korkutucu durumlar karşısında yorgun düşmüştü. Aynı zamanda sıkıntılı ve endişeliydi. O ana kadar, hiç düşünmeden onu paniğe sürüklemiştim ve görüşmemizin bitmesinin zamanı geldiğini hissettim. Yeniden pencereye yaklaştık ve aşağıda, güneş ışığıyla parlayan beyzbol topuna baktık; yüzündeki ifade yavaş yavaş gevşedi, Nimitz'i uydu fotoğrafını ve diğer kâbusları unutarak aşağıda oynanan beyzbol oyununa daldı. Ardından yemekhaneden kurtarıcı bir koku geldi, ağzını şapırdatarak ''öğlen yemeği'' dedi ve gülerek uzaklaştı. Bense karmakarışık duygular içindeydim; hayatının böyle bir karmaşa içinde çözüldüğünü görmek çok hazin, saçma ve anlaşılmazdı. Notlarıma, ''sanki etrafı unutma hendeği ile çevrilmiş ve tek bir varolma anına hapsolmuş biri gibi; soyutlanmış, geçmişi ve geleceği olmayan, sürekli değişen anlamsız bir âna sıkışmış!'' diye yazmışım ve ''diğer tüm nörolojik testleri tamamıyla normal'' gibi Korsakov sendromuna sebep olmuş sıradan alkolün yol açtığı dejenerasyon diye büyük bir olasılıkla bir değerlendirmeyi not etmişim. Notlarım, olayların ve gözlemlerin garip bir karışımı gibiydi. Bu adamcağızın içinde bulunduğu yer açısından kim, ne ve neresi gibi soruların ona ne anlam ifade ettiğini düşünmeden edemediğimi gösteren dikkatli ve madde madde tutulan notlar. Aslında süreklilikten ve hafızadan tamamıyla yoksun olduğu düşünülürse bir 'varoluş'tan bahsetmek mümkün olur muydu bilemiyordum. Bu ve daha sonraki - bilim dışı - notlarımda 'kaybolmuş bir ruh'a ve kişiye nasıl yeniden köklerinin kazandırılabileceğini hep merak ettim. Çünkü bu adamın kökleri yoktu, varolan kökleriyse uzak geçmişine aitti.
Somut zamanda ''kayıp'' olan bir insanın varlığını oturtabileceği, kendini var kılabileceği bir yer var mıdır? Varlığının farkında bile olmadan kullandığımız duyularımızın küçük bir kısmını kaybettiğimizde neler olabilir? Profesör... tümünü göster
Tahir Sami Bey, bir karakter olarak Mustafa Kutlunun bugüne kadar verdiği toplumsal yanı ağır basan eserlere nazaran, bireyi öne çıkaran, neredeyse tek kahramanlı bir hikâye. Yazar, kırk yıllık basın-yayın hayatında muhtemelen pek çoğuyla tanışmış, konuşmuş, oturup kalkmış Tahir Sami Beylerin tümünden yeni bir karakter inşa ediyor.
Tahir Sami Beyin Özel Hayatı, kendini kitaba, dergiye, bilgiye karşılıksız adayan, ancak toplumdan hiçbir kabul ve iltifat görmeyen, bir bakıma harcanmış bir ömrün hikâyesidir. Bu hikâye bizi, aramızda hâlâ dolaşan Tahir Sami Beylere daha bir şefkat ve saygıyla yaklaşmamızı sağlayabilir.
Tahir Sami Bey, bir karakter olarak Mustafa Kutlunun bugüne kadar verdiği toplumsal yanı ağır basan eserlere nazaran, bireyi öne çıkaran, neredeyse tek kahramanlı bir hikâye. Yazar, kırk yıllık basın-yayın hayatında muhtemelen pek çoğuyla tanışmış, k... tümünü göster
bustunien şu anda kitap okumuyor.