Sinema ve kitap bilgisini sınayıcı, eğlenceli bir test.
Sinema ve kitap bilgisini sınayıcı, eğlenceli bir test.
200'ün üzerinde üniversite ve işletme fakültesinde ders kitabı olarak okutulan ve yöneticilerin elinden düşmeyen iş ve aşk romanı
Yönetim danışmanı ve imalat yönetimi uzmanı Dr. Eliyahu M. Goldratt'ın Kısıtlar Teorisi'ni ortaya attığı kitap.
"Bu teori, teslimatta gecikme ve düşük gelir problemleriyle mücadele eden işletmeler için ikna edici bir çözüm sağlıyor."
- Harvard Business Review
Amaç kapanmak üzere olan bir fabrikanın üretim müdürü olan Alex Rogo'nun hikâyesini anlatıyor. Karmaşık üretim yönetimi sorunları, art arda ortaya çıkan darboğazlar, iş ortamındaki çekişmeler, iş arkadaşları dayanışması, global rekabet, rakiplerin kurnazlıkları, yönetim kurulu toplantıları, iş ve yaşam dengesini kurma problemleri... İmalat ortamında harikalar yaratan isimsiz kahramanların bu pek yakından tanıdığı kaosu yönetmek mümkün mü? Peki ya Julie? Julie ve Alex ne olacak?
"Fabrika ortamı roman konusu olamazmış sanılabilir; ancak bu kitap çok başarılı."
- Tom Peters
(Tanıtım Bülteninden)
200'ün üzerinde üniversite ve işletme fakültesinde ders kitabı olarak okutulan ve yöneticilerin elinden düşmeyen iş ve aşk romanı
Yönetim danışmanı ve imalat yönetimi uzmanı Dr. Eliyahu M. Goldratt'ın Kısıtlar Teorisi'ni ortaya attı... tümünü göster
Ayfer Tunç 1989da yayınlanan ve aynı yıl Yunus Nadi Öykü Armağanını kazanan ilk kitabı Saklının öykülerindeki temaların ve/veya karakterlerin bir çıkış noktası oluşturduğu yeni öykü kitabı Evvelotel ile yaklaşık üç yıl aradan sonra okurun karşısına çıkıyor. Edebiyatımızda pek örneğine rastlamadığımız türden bir çalışma olan Evvelotelin koyu öyküleri, Saklının öykülerinin devamı değil; ancak, yazarın Kapak Kızı adlı romanının sonunda da vurguladığı gibi, yazarın zihninde karakterlerin yaşamayı, temaların kendini üretmeyi sürdürdüğünü gösteriyor. İlk kitabı Saklıyı da içeren Evvelotel, Ayfer Tunçun yapıtları içerisinde yepyeni bir doruk. Gerek çok katmanlı yapısıyla, gerek öykücülüğümüze getirdiği açılımlarla, gerek yapıtın gerçekte tamamlanmamış bir süreç olduğunu hatırlatışıyla Evvelotel, çok konuşulmaya aday.
Ayfer Tunç 1989da yayınlanan ve aynı yıl Yunus Nadi Öykü Armağanını kazanan ilk kitabı Saklının öykülerindeki temaların ve/veya karakterlerin bir çıkış noktası oluşturduğu yeni öykü kitabı Evvelotel ile yaklaşık üç yıl aradan sonra okurun karşısına ç... tümünü göster
Karlı bir kış günü, Ankara'dan İstanbul'a giden bir trenin yemek vagonu. Birbirini tanımayan üç kişi; bankacı Ersin, radyo programcısı Selda ve yemekli vagonun garsonu Bünyamin. Kapak Kızı, işte bu üç kişinin romanı. Ama aynı zamanda orada olmayan bir başkasının; bir dergide çıplak fotoğrafları yayınlanan Ayın Kızı Şebnem'in. Trenin saatlerce yolda kaldığı, bir yolcunun öldüğü bu uzun yolculukta, roman kahramanları, birbirleriyle, Şebnem'in fotoğrafları aracılığıyla yüzleşirler. Ancak bu zihinsel yüzleşme giderek kimin kimi yargıladığı belli olmayan bir hesaplaşmaya dönüşür. Ayfer Tunç, ilk kez 1992 yılında yayınladığı Kapak Kızı'nı zemin aynı zemin, inşa aynı inşa olmak kaydıyla yeniden yazdı. Roman, bedensel çıplaklığı, kahramanlarını farklı nedenlerle sarsan bir travma olarak ele alıyor. Aile, hayat, aşk, kıskançlık, güzellik ve ahlak kavramlarını, alışılmış yorumların tuzağına düşmeden işliyor. Bunaltıdan ikiyüzlülüğe, anıların masumiyetinden yaşamın gerçeklerine uzanan soruların kuşattığı bu roman, aslında bütün soruları içeren tek bir soru soruyor: Kim daha çıplak?
Karlı bir kış günü, Ankara'dan İstanbul'a giden bir trenin yemek vagonu. Birbirini tanımayan üç kişi; bankacı Ersin, radyo programcısı Selda ve yemekli vagonun garsonu Bünyamin. Kapak Kızı, işte bu üç kişinin romanı. Ama aynı zamanda orada ... tümünü göster
“İnsan gençliğini aşka vermezse, gençlik ne işe yarar?”
“Ama kaybeden sonunda siz olmuşsunuz.”
“Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?”
“Ama bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz.”
“İyi ya boş değildi kucağım.”
“Ama yandınız, kül oldunuz.”
“Ama vardım, kül bunun kanıtı.”
12 Eylül’ün gölgesinde boğulan bir aşk hikâyesi... Yaşamın kıyısında seyirci olmaktan öteye gidememiş bir erkek... Birbirinin ışığıyla kamaşan iki ayna arasında parçalanan bir kadın... Başkasının gözünde nasıl göründüğünü, iki günlük üzerinden anlatan deneysel bir çalışma. Modern zamanların karmaşık insanlık halleri Ayfer Tunç’un usta kaleminden unutulmaz bir edebiyat şölenine dönüşüyor.
Suzan Defter, daha önce öykülerinden biri olduğu Taş-Kâğıt-Makas’tan azat olmuş, tek başınalığı hak etmiş bir eser.
“İnsan gençliğini aşka vermezse, gençlik ne işe yarar?”
“Ama kaybeden sonunda siz olmuşsunuz.”
“Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?”
“Ama bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz.”
“İyi ya boş değildi kucağım.”
“Ama yandınız, kül old... tümünü göster
“Bu kadar çirkinleşen ve kimliğini kendi elleriyle tahrip eden şehirler bende memleket hissi değil, öfke ve öfkeden yorgun düşünce de acıma ve teessüf hissi uyandırıyor. Memleket hissi ile köklere bağlılık arasında bir korelasyon olsa gerek. Bir bütün olarak ülkeme bağlıysam da köklerime bağlı değilim. Çünkü köklerimin nerelere uzandığından habersizim. Köklerinin sızladığını duymayan insan nasıl bir memleket arar ki kendine?” Kendi şehir arşivini açıyor Ayfer Tunç. Biraz, bu memleketin doğal ve toplumsal coğrafyasını hor kullanışımıza diz döverek... Biraz Adapazarı, biraz Karasu, biraz İstanbul… “Memleket nere” sorusunun cevabını veremeden – bütün memlekete merakî… Memleket duygusunda bir gezinti; “memleket insanıyla” yarenlik eden hikâyeler… “Çerkez gelinlerinin hürmetkârlığı, Bulgar muhacirlerin çalışkanlığı, Boşnak kızlarının güzelliği… Arnavutların inatçılığı, Lazların siniri, Abhaz erkeklerinin tembelliği, Gürcü kadınlarının huysuzluğu…” Taşra bandosu, Büyük Çarşı’daki fotoğrafçı, kadınlar hamamı, mesire yeri… Yengeler, gelinler, refakatçiler… Çitlenen ayçekirdeklerinin gürültüsüyle yazlıkçılar… “Sakarya Nehri’nin kıvrılarak genişlediği manzaraya karşı rakı”… Yemekte mutlaka evvela çorba… Piknik tüp, “iyi” çay, sonsuz sohbet… Dere tepe düz giden, kapı kapı gezen, halis muhlis hikâyeler…
Refik Halit Karay’ın 1919’da yayımlanmış Memleket Hikâyeleri’ne selamla.
Ayfer Tunç’un teferruatçı, gören ve dinleyen kaleminden…
“Bu kadar çirkinleşen ve kimliğini kendi elleriyle tahrip eden şehirler bende memleket hissi değil, öfke ve öfkeden yorgun düşünce de acıma ve teessüf hissi uyandırıyor. Memleket hissi ile köklere bağlılık arasında bir korelasyon olsa gerek. Bir bütü... tümünü göster