Bayan Irene, âşığının dairesinden çıkmış, apartmanın merdivenlerini iniyordu ki, birden yine o mânâsız korkuya kapıldı. Gözlerinin önünde kara bir topaç vınlıyarak dönmeye başlamış, dizleri donup kaskatı kesilmişti. Ansızın yere kapaklanmamak için hemen parmaklığa tutunmak zorunda kaldı. Bu tehlikeli ziyareti ilk defa yapmıyor; bu âni ürpertiye alışmış bulunuyor, ama içindeki olanca mukavemete rağmen evine dönerken her seferinde o saçma ve gülünç korkunun beyhude buhranlarından kendini koruyamıyordu. Randevuya gelişi daha kolaydı şüphesiz. Arabayı sokağın köşesinde durduruyor, sağa sola bakmadan, hızlı hızlı birkaç adımda apartman kapısına geliyor, sonra birkoşu basamakları çıkıyor, içinde sabırsızlığın da tutuştuğu o ilk korku, hoşgeldin diyen bir kucaklayışta sıcak sıcak eriyip gidiyordu. Ama sonra, evine döneceği zaman korku, bir üşümeyle geliyor, Irene o esrarengiz dehşeti duyuyor, bu dehşete bir suç ürpertisiyle....
(Kitabın Girişinden Alıntı)
Bayan Irene, âşığının dairesinden çıkmış, apartmanın merdivenlerini iniyordu ki, birden yine o mânâsız korkuya kapıldı. Gözlerinin önünde kara bir topaç vınlıyarak dönmeye başlamış, dizleri donup kaskatı kesilmişti. Ansızın yere kapaklanmamak için he... tümünü göster
İnsan ister. Tanımak, güvenmek, sevmek ister. Büyümek, yaşamak, güçlenmek ister. Bazen sadece ısınmak ister. Bir evin bir odasında, özgür olmak ister. Kapının dışında başka nefesler de olsun ister. Gerçekler arzularıyla örtüşmediğinde gözlerini kapatır belki. Kulaklarına büyük gelen fısıltıları duymamak için başka sesler hayal eder. Omuzlarına ağır gelen yükün altından kurtulmak için başka diyarlar düşler. Belki bir an yorulur ve yapmak için güç bulabileceği tek şey ‘gitmek’ olur. Gitmek, sonsuzluğa…İnsan, var oluşuna son vermeyi tercih edebilir. Bunu anlaşılması en güç kılan şeyse, bir çocuk tarafından tercih edilmesidir. “Mutlaka okunmalı.” Chicago Tribune“Bir insanı iyileştirmenin nasıl da mümkün olduğunu anlamanızı sağlayacak müthiş bir hikâye.” People Magazine“Roman içindeki kahramanların kendilerine özgü hikâyeleri ve zengin kurgusuyla, elinizden bırakamayacağınız bir kitap.” Publishers Weekly“Sıradan insanların karşılaşmayı hiç ummadıkları derecede hüzünlü bir hikâyeyle, affetmenin ve yola devam etmenin iyileştirici gücünü görmemizi sağlayacak inanılmaz bir roman.” Booklist
İnsan ister. Tanımak, güvenmek, sevmek ister. Büyümek, yaşamak, güçlenmek ister. Bazen sadece ısınmak ister. Bir evin bir odasında, özgür olmak ister. Kapının dışında başka nefesler de olsun ister. Gerçekler arzularıyla örtüşmediğinde gözlerini kapat... tümünü göster
Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Briefeiner Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun “gönderen”inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: “Sana, beni asla tanımamış olan sana”. Kadın büyük tutkusunu hep bir “bilinmeyen” olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde “taraflar” değil, sadece tek bir “taraf” vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda “mutlak aşk” kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!
Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Briefeiner Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayat... tümünü göster