Rehber, Hindistanın derinliklerinde geçen bir yanlışlıklar örgüsüdür. Sevimli bir sahtekar, turist rehberliğinden dansöz menejerliğine, oradan da mucizevi güçlere sahip bir aziz rolünü yükselir. Narayanın keyifli anlatımı, bir bakıma, Latin Amerikanın büyülü gerçekçiliğinin Hindistan yarımadasındaki karşılığıdır.
Rehber, Hindistanın derinliklerinde geçen bir yanlışlıklar örgüsüdür. Sevimli bir sahtekar, turist rehberliğinden dansöz menejerliğine, oradan da mucizevi güçlere sahip bir aziz rolünü yükselir. Narayanın keyifli anlatımı, bir bakıma, Latin Amerikanı... tümünü göster
Arthur Rimbaud vahşi tabiatlı bir mistiktir. Suya doymuş bir topraktan yeniden fışkıran yitik bir sudur. Yaşamı bir yanlış anlaşılmadır. Marsilyada, o hastane yatağında, bacağı kesik, güçsüz bir durumda, sonunda yaşamın ne olduğunu bilinceye kadar yaşamı, kendisini sürükleyen ve yakasını bırakmayan o sesten yakasını kurtarmak için kaçmaya çalıştığı ve tanımak istemediği boşuna bir girişimdir. Paul Claudel Rimbaud ölümüne yakın birçok manevî haller yaşamıştır. Ölürken, son nefesinde Arapça Allah Kerim demiştir. Rimbaudnun bu son sözü, onun İslâma bakışı hakkında bize bir fikir vermektedir, çünkü kimilerinin ileri sürdüğü gibi, dinsiz birinin ya da Hıristiyan birinin durup dururken ve hayatının en son anında İslâma ait bir cümleyi söylemesi kuşkusuz bir rastlantı olamaz. Rimbaudnun hayatının son dönemi İslâmla kaynaşmış bir şekilde geçmiştir. Bu bilinen bir gerçektir. Bu husus hem Batıda hem de ülkemizde açıkça yazılmıştır. (Arka Kapak)
Arthur Rimbaud vahşi tabiatlı bir mistiktir. Suya doymuş bir topraktan yeniden fışkıran yitik bir sudur. Yaşamı bir yanlış anlaşılmadır. Marsilyada, o hastane yatağında, bacağı kesik, güçsüz bir durumda, sonunda yaşamın ne olduğunu bilinceye kadar ya... tümünü göster
... Biz yetimler intikam iştiyakıyla doluyuzdur. Dehşeti dengelemeye yatkınızdır. Başkalarının öçlerini de almaya hevesleniriz. Yetimlik bize kanlı doğaçlamalar yapma cüreti verir. Suçlamakla ya da suç işlemekle kaybolmayan bir masumiyet imtiyazına sahibizdir.
İtiraf etmeliyim ki, aziz okur, benim ömrüm, her birini gebertmek istediğim insanlarla aramdaki buzdağlarını eritmeye çalışmakla geçiyor. Mesela zenginlerden nefret ediyorum, ne yapayım, elimde değil. O restoran sürüngenleri, fiyaka kumkumaları, yapmacık kasvetin mıymıntı bekçileri, ticari bir şiveyle konuşan zehirli papağanlar, hileli bir neşe içinde geviş getiren bunak vampirler, modanın ipiyle kuyuya inen kibirli cambazlar, tatile gebe fırlamalar, alaturka bir sadizmle zıvanadan çıkanlar, alafranga bir mazoşizmle yılışıklaşanlar... Hepsine teker teker Kolombiya kravatı takmak istiyorum! [Kolombiya kravatı: Meksika mafyasının uyguladığı bir cezalandırma biçimi: Kurbanın gırtlağına bir delik açılır ve dili bu delikten sarkıtılır.]
Gerçi zamanla esnekleştim. Ulaşılması ve vazgeçilmesi en zor nimetin sükunet olduğunu anladım galiba. Tamam, zenginlere merhamet duyacak kadar güçlü değilim hâlâ, fakat sayıların artışındaki boşunalığın eşiğini görebiliyorum. İbrahim Kurban'dan öğrendiğim kadarıyla, yeşil banknotlar kamuflajdan başka bir şeye yaramıyor: Aptallığı, beceriksizliği, acizliği, yalnızlığı kamufle ediyorlar... Ayrıca, yetimlik zaman aşımına uğramaz, haddizatında yetim olmayanlar da yetimliğe doğru seyreder. Yani kimsesizlik, kimsenin tekelinde değildir: Kainat ve tarihin bekleme salonunda biraz soluklanıyoruz, çoğunlukla da adımız anonslanmadan kainata ve tarihe gömülüyoruz...
... Biz yetimler intikam iştiyakıyla doluyuzdur. Dehşeti dengelemeye yatkınızdır. Başkalarının öçlerini de almaya hevesleniriz. Yetimlik bize kanlı doğaçlamalar yapma cüreti verir. Suçlamakla ya da suç işlemekle kaybolmayan bir masumiyet imtiyazına s... tümünü göster
Varlık ve Hiçlik, hiç şüphesiz Jean-Paul Sartreın başyapıtıdır. Sadece Fransız felsefesi açısından değil genel olarak felsefe tarihi açısından da son büyük ontoloji denemesini temsil eder. Dolayısıyla önemini ve güncelliğini hâlâ korumaktadır ve hiç şüphesiz daha uzun yıllar korumaya devam edecektir. Çünkü, insan, ilk defa bu yapıtta, özgür olmaya mahkum edilmiştir...İyi okumalar!
Varlık ve Hiçlik, hiç şüphesiz Jean-Paul Sartreın başyapıtıdır. Sadece Fransız felsefesi açısından değil genel olarak felsefe tarihi açısından da son büyük ontoloji denemesini temsil eder. Dolayısıyla önemini ve güncelliğini hâlâ korumaktadır ve hiç ... tümünü göster
Genç yaşlı, kadın erkek, binlerce emekçinin verimli topraklara yolculuğunu ve bir ulusun yaşadığı dönüşümü işleyen Gazap Üzümleri, 1930´larda ABD´de yaşanan Büyük Göç´ün destanı...
************
Pulitzer armağanını da kazanan bu dev romanda, topraklarından koparılan ve iş bulma umuduyla yollara dökülen tarım emekçilerinin, kendilerine bir lokma ekmeği bile çok gören bir sistemin kanlı sömürüsüne başkaldırışları anlatılır.
Gazap Üzümleri, yerlerinden yurtlarından edilmiş Joad ailesinin milyonlarca benzerleri gibi sömürüye, zulme, baskıya ve açlığa karşı umutla direnişlerinin buruk öyküsüdür.
Steinbeck, şiirsellikle gerçekçiliğin uyumlu estetik bileşimi sayesinde kapitalizmin bu tipik sosyal olgusunu hiç kuruluğa düşmeden verir. Onun ustalığı da buradadır zaten. Ölmekle yaşamak, açlıkla öfke, umutla umutsuzluk, boyun eğme ile başkaldırma arasında sürüklenen kişileri her yönüyle sıcak ve canlıdır.
******
Genç yaşlı, kadın erkek, binlerce emekçinin verimli topraklara yolculuğunu ve bir ulusun yaşadığı dönüşümü işleyen Gazap Üzümleri, 1930´larda ABD´de yaşanan Büyük Göç´ün destanı...
************
Pulitzer armağanını da kazanan bu dev romand... tümünü göster
denizsu şu anda kitap okumuyor.