Kabuslar geleceğin habercisi midir?Büyükannesinden miras aldığı büyüler ve mistik güçlerle yaşayan genç bir kızın kabusları ona kendi sonunu mu hazırlamaktadır yoksa geleceği kulağına fısıldayıp ondan kurtarıcı olmasını mı istemektedir?Kabusun Rengi Mavi bir solukta okunacak, geleceğin bilinmezliğini ve kabusların soğuk nefesini ensenizde hissettirecek bir roman.Gelecekle yüzleşmeye hazır olun.
Kabuslar geleceğin habercisi midir?Büyükannesinden miras aldığı büyüler ve mistik güçlerle yaşayan genç bir kızın kabusları ona kendi sonunu mu hazırlamaktadır yoksa geleceği kulağına fısıldayıp ondan kurtarıcı olmasını mı istemektedir?Kabusun Rengi ... tümünü göster
Kabuslar geleceğin habercisi midir?Büyükannesinden miras aldığı büyüler ve mistik güçlerle yaşayan genç bir kızın kabusları ona kendi sonunu mu hazırlamaktadır yoksa geleceği kulağına fısıldayıp ondan kurtarıcı olmasını mı istemektedir?Kabusun Rengi Mavi bir solukta okunacak, geleceğin bilinmezliğini ve kabusların soğuk nefesini ensenizde hissettirecek bir roman.Gelecekle yüzleşmeye hazır olun.
Kabuslar geleceğin habercisi midir?Büyükannesinden miras aldığı büyüler ve mistik güçlerle yaşayan genç bir kızın kabusları ona kendi sonunu mu hazırlamaktadır yoksa geleceği kulağına fısıldayıp ondan kurtarıcı olmasını mı istemektedir?Kabusun Rengi ... tümünü göster
Jane Austen, gündelik yaşamdaki sıradan insanı, gerçekçi bir bakış açısıyla ele alarak romanı 'modern' bir türe dönüştüren ilk yazar olarak kabul edilir. Austen, romanlarında İngiliz orta sınıf yaşamının detayları, evlilik, aile, miras gibi konuları, yarattığı olağanüstü kadın karakterlerle toplumsal çevreleri arasındaki gerilimi ustalıkla yansıtır. Jane Austen'ın 1797-98 yıllarında yazdığı ancak ölümünden bir yıl sonra 1818'de yayımlanan romanı Northanger Manastırı, iddiasız ve pek de büyük bir servet sahibi olmayan genç Catherine Morland'ın ailesinden uzakta geçirdiği Bath tatilinde sosyal yaşamın girift ilişkileri ve aşkla tanışmasının hikâyesi. Austen'ın her zamanki sivri dilli mizah anlayışı ve zeki ve ironik kurgusuyla kaleme aldığı Northanger Manastırı, aynı zamanda evliliğin aşktan ziyade servetle ilişkilendirilmesinin ve zamanında hafifsenen roman türünün kadınla özdeşleştirilmesinin de bir eleştirisi.
Jane Austen, gündelik yaşamdaki sıradan insanı, gerçekçi bir bakış açısıyla ele alarak romanı 'modern' bir türe dönüştüren ilk yazar olarak kabul edilir. Austen, romanlarında İngiliz orta sınıf yaşamının detayları, evlilik, aile, miras gibi... tümünü göster
Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı. Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu.
Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı. Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı... tümünü göster
Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı. Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu.
Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı. Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı... tümünü göster
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o, sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra.
Çölde uçağı düşen pilotun başına dikilip "Bana bir kuzu resmi çiz." diye tutturan, gezegeninde tek başına bıraktığı gül için de acı çeken, büyük insanları anlamakta zorlanan Küçük Prens... Buğday saçlı, gizemli küçük çocuk... Yaratıcı pilot-yazar Antoine de Saint Exupery ile arasındaki benzerlikler çarpıcı. Küçük Prens'in gün batımlarında hüzünlenip düşündüğü dört dikenli gülü varsa, Saint-Exupery'nin de Arjantin Postaları için çalışırken tanıştığı, Salvadorlu Consuelo adında bir sevgilisi var. Ve onunla evlenmiş. 1944 yılı Temmuz ayında Korsika'dan havalanan uçağı, Akdeniz'de kayıplara karışmadan dört gün önce Consuelo'ya: Sizi seviyorum, sizi hep koruyacağım. diye yazmış. Ama Küçük Prens'in gülünü fanus ile kapatıp korurken, o deli dolu, başına buyruk Consuelo'ya esasında pek söz geçirememiş, onu kanatları altına alamamış. Uçağın kalıntıları, 60 yıl sonra Nisan 2004'ün başlarında Marsilya açıklarında bulundu. Kaza mı, intihar mı bilinmiyor. "Gerçeği sadece yüreğinle görebilirsin." diyen yazar, bu dünyaya veda edip giden Küçük Prens gibi yok olup gitmiş. Sırlarını bilen yok. Cevdet Yalçın
Küçük Prens'i tanıyan-tanımayan, yeniden keşfetmek isteyen, ya da çizgi roman meraklısı olan her yaştaki çocuklar için, Joann Sfar'ın muhteşem çizgileriyle.
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkad... tümünü göster