Amerikanın kuruluşundan bu yana en çok tartışılan yazarlarından biri olan Henry David Thoreau (1817-1862)nun başyapıtı Doğal Yaşam ve Başkaldırı (Walden), Amerikan Edebiyatının klasiklerindendir, ayrıca Amerikanın en verimli entelektüel akımı olan transendantalizmi (aşkınlığı) en iyi ifade eden eserdir.28 yaşında şair-entelektüel bir Amerikalı, şehirdeki yaşantısını geride bırakıp doğup büyüdüğü kent olan Concord yakınındaki Walden Gölü kenarında bir kulübe yapar ve orada yaşamaya başlar. Doğanın tam ortasında, bütün yaşamsal ihtiyaçlarını bilek gücüyle çalışarak karşıladığı 2 yıl geçirir. Bu süre boyunca toplumsal hayatın dayatması nedeniyle maruz kaldığı birçok anlamsız eylem ve düşünceden arınarak yaşamın aslında ne kadar basit ve güzel olduğunu görür. Gerçekten yaşamak için kendisine kalan bol zamanda gelişmiş ruhunun eğilimlerinin peşinden gider: okur, tefekkür eder, gözlemler ve yazar.Henry David Thoreaunun Amerikada Walden adıyla yayımlanan eseri, bir yazarın en verimli çağında, savunduğu idealleri yaşayarak kanıtlamasının bir ürünüdür. Kaknüs Yayınlarından çıkan Doğal Yaşam ve Başkaldırı, Thoreaunun başyapıtı olan Waldenın yanısıra Sivil İtaatsizlik Üzerine makalesini de Türkçe çevirisiyle okuyucuya sunmaktadır. Thoreauyu bu makaleyi yazmaya iten olan olay, 1846 Temmuzunda Waldenda yaşarken meydana gelmiştir. Ayakkabılarını tamir ettirmek için köye getirdiğinde, vergisini ödemediği için tutuklanıp hapse atılmıştır.Bir gece hapiste kaldıktan sonra, bir akrabasının parayı ödemesiyle serbest kalır. Bu olay ona, savaş ve kölelik karşıtı yazılar arasında bir klasik niteliği taşıyan makalesiyle hükûmeti eleştirme fırsatı vermiştir. Sivil İtaatsizlik, Gandhi, Dr. Martin Luther King ve Vietnam savaşı karşıtı göstericilerin direnişlerinde çıkış noktası olarak kullanılmıştır.
Amerikanın kuruluşundan bu yana en çok tartışılan yazarlarından biri olan Henry David Thoreau (1817-1862)nun başyapıtı Doğal Yaşam ve Başkaldırı (Walden), Amerikan Edebiyatının klasiklerindendir, ayrıca Amerikanın en verimli entelektüel akımı olan tr... tümünü göster
Klasik Rus edebiyatının ünlü isimlerinden Dostoyevski'nin 1846'da yazdığı ilk romanıdır İnsancıklar. Mekân Petersburg'dur; tema dostluk, sevgi, acıma ve fedakârlık üzerine kurulmuştur. Dostoyevski İnsancıklar'da öksüz bir kıza âşık olan fakir ve yaşlı bir kâtibi anlatır. Romanda, kâtibin (Makar Aleksiyeviç) toplumda saygın bir insan olabilmek için verdiği mücadeleler, şefkat perdesi arkasında sevdiği kız için katlndığı zorluklar rşılıklı mektuplaşma yoluyla akıcı bir üslûpla anlatılır. Dostoyevski, ilk romanı İnsancıklar'la daha 25 yaşındayken genç yazarlar arasına girmiş, gelecek vaat eden bir yazar olarak görülmüş ve benimsenmiştir.
******
Yazarın ilk romanı olan İnsancıklar aynı zamanda ilk toplumsal Rus romanı sayılabilir. Dostoyevski bu romanda diğer romanlarında da görülen acıma temasını ağırlıklı olarak işlemektedir. Mektup-roman tarzında olan bu romanda, yaşlı bir katibin öksüz fakir bir genç kıza olan aşkını ve saygınlık kazanma yolunda verdiği umutsuz mücadeleyi anlatılmaktadır. İnsancıklar yazarın en önemli romanları arasında yer almaktadır.
************
Dostoyevski'nin otuzdan daha fazla olan eserlerinin hemen hepsi bütün dillere çevrilmiş, çeşitli ülkelerde milyonlarca okur tarafından beğenilerek okunmuştur. Kendi deyimiyle İnsancıklar başyapıtıdır. İnsancıklar'ı okumadan Dostoyevski'yi anlamak mümkün değildir. İnsanların yaşamlarını, düşünce yapılarını, acılı hayatlarını en açık ve anlaşılır şekilde işlerken, ahlak, acıma, sevgi, dürüstlük gibi birçok konuda da kendi hayat görüşlerini açıkça ortaya koymuştur.
************
Dostoyevski'nin 24 yaşındayken yazdığı ilk romanı İnsancıklar yayımlandığında Şair Nekrasov, Yeni bir Gogol doğdu! diye haykırmış, dönemin ünlü eleştirmeni Biyelinski ise onu övgüye boğmuştu.
Dostoyevski gerçekten de sonraki romanlarında ince bir duyarlılıkla daha da derinlemesine işleyeceği insan sevgisi, acıma ve suçluluk duygularının ilk ve çarpıcı örneğini İnsancıklarda vermiş; acı çeken sıradan insanın fırtınalarla dolu iç yaşantısını anlatırken, psikolojik ayrıntıları tüm boyutlarıyla yansıtmayı başarmış, böylelikle de dünya edebiyatına küçük ama dev bir yapıt armağan etmiştir.
************
Değerli Varvara Alekseyevna, Geçen akşam inanılmaz ölçüde, hayal edilemeyecek kadar mutluydum! Demek hayatınız boyunca bir kerecik olsun sözümü dinlediniz sonunda. Uyandığım zaman saat akşamın sekiziydi galiba (bilirsiniz cancağızım, işten döndükten sonra bir iki saat şekerleme yapmayı severim). Uyandığımda mumu yaktım, kağıtları hazırladım, kalemimi yonttum. Sonra bilmem nedendir, birdenbire aklım başıma geliverdi. Kalbim o anda küt küt atmaya başladı inan olsun! Demek, benim şu zavallı kalbimin isteğini anladınız.
************
1845 yılının bir geceyarısı ünlü şair Nekrassova el yazısıyla yazılmış bir roman getirmişlerdi. Nekrassov uykudan uyandırılmasına çok kızdı. Ama okumaya başlayınca, sabaha kadar gözlerini kırpmadı. Gün ışığında Nekrassov, müsveddelerin üzerine şu notu yazarak onları ünlü eleştirmen Belinskiye göndermişti: Yeni bir Gogol doğuyor. İşte Rus romanında dönüm noktası olan İnsancıklar böyle ortaya çıktı. Nikolay Andreyev 1846'da yayımlanan İnsancıklar, Gerçekçi Hümanizmanın en önmeli romanıdır. Bu eser Dostoyevski'ye büyük bir para getirmedi ama yayınevlerinin kapılarını ardına kadar açtırdı, aralarında Turgenyev'in de bulunduğu ünlü yazarlar onu övdüler. Marc Slonim
************
Rusça ismi: Bednye Ljudi... Dostoyevski'nin ilk romanı... Dostoyevski, 24 yaşında iken yazdığı bu çok değerli romanında, öksüz bir kıza aşık olan yoksul ve yaşlı bir katibi anlatır. Katibin (Makar Aleksiyeviç) toplumda saygınlık kazanma uğruna yaptığı umutsuz mücadelelerini, Varvara Aleksiyevna (Varinka) ile mektuplaşma şeklinde gelişen olayları, sanat dolu akıcı bir üslup içinde okuyacaksınız... (Arka Kapak)
************
Klasik Rus edebiyatının en ünlü ismi Dostoyevski'nin ilk romanı olma özelliğini taşıyan bu eseri, başlıca konusu acıma olan büyük yapıtının temelini de oluşturuyor. Yazar; insanları sevme ve onlara acıma temasını son romanına kadar işlemiştir.
******
Klasik Rus edebiyatının ünlü isimlerinden Dostoyevski'nin 1846'da yazdığı ilk romanıdır İnsancıklar. Mekân Petersburg'dur; tema dostluk, sevgi, acıma ve fedakârlık üzerine kurulmuştur. Dostoyevski İnsancıklar'da öksüz bir kıza âşı... tümünü göster
Klasik Rus edebiyatının ünlü isimlerinden Dostoyevski'nin 1846'da yazdığı ilk romanıdır İnsancıklar. Mekân Petersburg'dur; tema dostluk, sevgi, acıma ve fedakârlık üzerine kurulmuştur. Dostoyevski İnsancıklar'da öksüz bir kıza âşık olan fakir ve yaşlı bir kâtibi anlatır. Romanda, kâtibin (Makar Aleksiyeviç) toplumda saygın bir insan olabilmek için verdiği mücadeleler, şefkat perdesi arkasında sevdiği kız için katlndığı zorluklar rşılıklı mektuplaşma yoluyla akıcı bir üslûpla anlatılır. Dostoyevski, ilk romanı İnsancıklar'la daha 25 yaşındayken genç yazarlar arasına girmiş, gelecek vaat eden bir yazar olarak görülmüş ve benimsenmiştir.
******
Yazarın ilk romanı olan İnsancıklar aynı zamanda ilk toplumsal Rus romanı sayılabilir. Dostoyevski bu romanda diğer romanlarında da görülen acıma temasını ağırlıklı olarak işlemektedir. Mektup-roman tarzında olan bu romanda, yaşlı bir katibin öksüz fakir bir genç kıza olan aşkını ve saygınlık kazanma yolunda verdiği umutsuz mücadeleyi anlatılmaktadır. İnsancıklar yazarın en önemli romanları arasında yer almaktadır.
************
Dostoyevski'nin otuzdan daha fazla olan eserlerinin hemen hepsi bütün dillere çevrilmiş, çeşitli ülkelerde milyonlarca okur tarafından beğenilerek okunmuştur. Kendi deyimiyle İnsancıklar başyapıtıdır. İnsancıklar'ı okumadan Dostoyevski'yi anlamak mümkün değildir. İnsanların yaşamlarını, düşünce yapılarını, acılı hayatlarını en açık ve anlaşılır şekilde işlerken, ahlak, acıma, sevgi, dürüstlük gibi birçok konuda da kendi hayat görüşlerini açıkça ortaya koymuştur.
************
Dostoyevski'nin 24 yaşındayken yazdığı ilk romanı İnsancıklar yayımlandığında Şair Nekrasov, Yeni bir Gogol doğdu! diye haykırmış, dönemin ünlü eleştirmeni Biyelinski ise onu övgüye boğmuştu.
Dostoyevski gerçekten de sonraki romanlarında ince bir duyarlılıkla daha da derinlemesine işleyeceği insan sevgisi, acıma ve suçluluk duygularının ilk ve çarpıcı örneğini İnsancıklarda vermiş; acı çeken sıradan insanın fırtınalarla dolu iç yaşantısını anlatırken, psikolojik ayrıntıları tüm boyutlarıyla yansıtmayı başarmış, böylelikle de dünya edebiyatına küçük ama dev bir yapıt armağan etmiştir.
************
Değerli Varvara Alekseyevna, Geçen akşam inanılmaz ölçüde, hayal edilemeyecek kadar mutluydum! Demek hayatınız boyunca bir kerecik olsun sözümü dinlediniz sonunda. Uyandığım zaman saat akşamın sekiziydi galiba (bilirsiniz cancağızım, işten döndükten sonra bir iki saat şekerleme yapmayı severim). Uyandığımda mumu yaktım, kağıtları hazırladım, kalemimi yonttum. Sonra bilmem nedendir, birdenbire aklım başıma geliverdi. Kalbim o anda küt küt atmaya başladı inan olsun! Demek, benim şu zavallı kalbimin isteğini anladınız.
************
1845 yılının bir geceyarısı ünlü şair Nekrassova el yazısıyla yazılmış bir roman getirmişlerdi. Nekrassov uykudan uyandırılmasına çok kızdı. Ama okumaya başlayınca, sabaha kadar gözlerini kırpmadı. Gün ışığında Nekrassov, müsveddelerin üzerine şu notu yazarak onları ünlü eleştirmen Belinskiye göndermişti: Yeni bir Gogol doğuyor. İşte Rus romanında dönüm noktası olan İnsancıklar böyle ortaya çıktı. Nikolay Andreyev 1846'da yayımlanan İnsancıklar, Gerçekçi Hümanizmanın en önmeli romanıdır. Bu eser Dostoyevski'ye büyük bir para getirmedi ama yayınevlerinin kapılarını ardına kadar açtırdı, aralarında Turgenyev'in de bulunduğu ünlü yazarlar onu övdüler. Marc Slonim
************
Rusça ismi: Bednye Ljudi... Dostoyevski'nin ilk romanı... Dostoyevski, 24 yaşında iken yazdığı bu çok değerli romanında, öksüz bir kıza aşık olan yoksul ve yaşlı bir katibi anlatır. Katibin (Makar Aleksiyeviç) toplumda saygınlık kazanma uğruna yaptığı umutsuz mücadelelerini, Varvara Aleksiyevna (Varinka) ile mektuplaşma şeklinde gelişen olayları, sanat dolu akıcı bir üslup içinde okuyacaksınız... (Arka Kapak)
************
Klasik Rus edebiyatının en ünlü ismi Dostoyevski'nin ilk romanı olma özelliğini taşıyan bu eseri, başlıca konusu acıma olan büyük yapıtının temelini de oluşturuyor. Yazar; insanları sevme ve onlara acıma temasını son romanına kadar işlemiştir.
******
Klasik Rus edebiyatının ünlü isimlerinden Dostoyevski'nin 1846'da yazdığı ilk romanıdır İnsancıklar. Mekân Petersburg'dur; tema dostluk, sevgi, acıma ve fedakârlık üzerine kurulmuştur. Dostoyevski İnsancıklar'da öksüz bir kıza âşı... tümünü göster
Like the one-time bestseller Jonathan Livingston Seagull, The Alchemist presents a simple fable, based on simple truths and places it in a highly unique situation. And though we may sniff a bestselling formula, it is certainly not a new one: even the ancient tribal storytellers knew that this is the most successful method of entertaining an audience while slipping in a lesson or two. Brazilian storyteller Paulo Coehlo introduces Santiago, an Andalusian shepherd boy who one night dreams of a distant treasure in the Egyptian pyramids. And so he's off: leaving Spain to literally follow his dream.
Along the way he meets many spiritual messengers, who come in unassuming forms such as a camel driver and a well-read Englishman. In one of the Englishman's books, Santiago first learns about the alchemists--men who believed that if a metal were heated for many years, it would free itself of all its individual properties, and what was left would be the "Soul of the World." Of course he does eventually meet an alchemist, and the ensuing student-teacher relationship clarifies much of the boy's misguided agenda, while also emboldening him to stay true to his dreams. "My heart is afraid that it will have to suffer," the boy confides to the alchemist one night as they look up at a moonless night.
"Tell your heart that the fear of suffering is worse than the suffering itself," the alchemist replies. "And that no heart has ever suffered when it goes in search of its dreams, because every second of the search is a second's encounter with God and with eternity." --Gail Hudson --This text refers to the Hardcover edition.
----
Simyacı, Brezilya'lı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir `fenomen' olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir `klasik' kimliği kazanan Simyacı'yı Saint-Exup‚ry'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var (Publishers Weekly). Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir `nasihatnâme': `Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın?' sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.
Like the one-time bestseller Jonathan Livingston Seagull, The Alchemist presents a simple fable, based on simple truths and places it in a highly unique situation. And though we may sniff a bestselling formula, it is certainly not a new one: even the... tümünü göster
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.
Simyacı, Brezilyalı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir fenomen olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir klasik kimliği kazanan Simyacıyı Saint-Exupéry'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var.
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorula... tümünü göster
Milâdî dördüncü asrın başlarında, Batı Romada, Vesta Kilisesinin ateşiyle ruhunu aydınlatan genç rahibenin dramı...
Milâdî dördüncü asrın başlarında, Batı Romada, Vesta Kilisesinin ateşiyle ruhunu aydınlatan genç rahibenin dramı...
duenessa şu anda kitap okumuyor.