Like the one-time bestseller Jonathan Livingston Seagull, The Alchemist presents a simple fable, based on simple truths and places it in a highly unique situation. And though we may sniff a bestselling formula, it is certainly not a new one: even the ancient tribal storytellers knew that this is the most successful method of entertaining an audience while slipping in a lesson or two. Brazilian storyteller Paulo Coehlo introduces Santiago, an Andalusian shepherd boy who one night dreams of a distant treasure in the Egyptian pyramids. And so he's off: leaving Spain to literally follow his dream.
Along the way he meets many spiritual messengers, who come in unassuming forms such as a camel driver and a well-read Englishman. In one of the Englishman's books, Santiago first learns about the alchemists--men who believed that if a metal were heated for many years, it would free itself of all its individual properties, and what was left would be the "Soul of the World." Of course he does eventually meet an alchemist, and the ensuing student-teacher relationship clarifies much of the boy's misguided agenda, while also emboldening him to stay true to his dreams. "My heart is afraid that it will have to suffer," the boy confides to the alchemist one night as they look up at a moonless night.
"Tell your heart that the fear of suffering is worse than the suffering itself," the alchemist replies. "And that no heart has ever suffered when it goes in search of its dreams, because every second of the search is a second's encounter with God and with eternity." --Gail Hudson --This text refers to the Hardcover edition.
----
Simyacı, Brezilya'lı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir `fenomen' olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir `klasik' kimliği kazanan Simyacı'yı Saint-Exup‚ry'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var (Publishers Weekly). Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir `nasihatnâme': `Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın?' sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.
Like the one-time bestseller Jonathan Livingston Seagull, The Alchemist presents a simple fable, based on simple truths and places it in a highly unique situation. And though we may sniff a bestselling formula, it is certainly not a new one: even the ancient tribal storytellers knew that this is the most successful method of entertaining an audience while slipping in a lesson or two. Brazilian storyteller Paulo Coehlo introduces Santiago, an Andalusian shepherd boy who one night dreams of a distant treasure in the Egyptian pyramids. And so he's off: leaving Spain to literally follow his dream.
Along the way he meets many spiritual messengers, who come in unassuming forms such as a camel driver and a well-read Englishman. In one of the Englishman's books, Santiago first learns about the alchemists--men who believed that if a metal were heated for many years, it would free itself of all its individual properties, and what was left would be the "Soul of the World." Of course he does eventually meet an alchemist, and the ensuing student-teacher relationship clarifies much of the boy's misguided agenda, while also emboldening him to stay true to his dreams. "My heart is afraid that it will have to suffer," the boy confides to the alchemist one night as they look up at a moonless night.
"Tell your heart that the fear of suffering is worse than the suffering itself," the alchemist replies. "And that no heart has ever suffered w... tümünü göster
Felsefi yönü ağır basan, kısmen masalsı bir anlatıma da sahip olan bir kitap.
Bir batılı için olağanüstü bir kitap olabilir ama bizler için değil. Kitabın odak noktasını teşkil eden "Hazine" olgusu İslam yazınında defalarca işlenmiş bir konu zaten. Mevlana'nın Mesnevisinden alınmış bir ilham kırıntısı üzerine kurgulanmış bir eser. Kitabın odak noktasını içeren olgular Mesnevi'de var. Bu kitabı bir müslüman yazsaydı ve içine de Kur'an'dan birkaç ayet ve çeşitli dini menkıbeler yerleştirseydi yazar dinci yaftası yer ve kitap evrensel olmamakla suçlanırdı. Ama kitabı bir batılı yazınca ve içine de İncilden bolca ayetler yerleştirince -müslümanlar için- mükemmel bir kitap oluverip çıkıyor işte!
Sonuç olarak, bu roman bir klasik oldu artık. Okumadığınızda bir şey kaybetmeyeceğiniz, okuduğunuzda ise bir şeyler kazanabileceğiniz bir kitap.
""Kule değil, Minare; Şarkı değil, Ezan""
Tek kelimeyle özetlemek gerekirse bu kitap çok zottirik.
"Gerçekte kendi kişisel menkıbesini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir"
Gerçek aşk insanın kendi kişisel menkıbesini oluşturmasına engel değildir.
Birçok altı çizilecek ve klavuz niteliğinde cümlelere rastlarız bu kitapta.Herkesin okurken aslında tanıdık olduğu felsefi yönü ağır basan bir Paulo Coelho klasiği..
Hikayesiyle olsun karakterleriyle olsun felsefesiyle olsun çok etkileyici bir kitap.
Bu kitabı okuduktan sonra hayata bakış açınız değişiyor -en azından benim için öyle oldu-.
Henüz kitabı okurken dahi, hayatın içinde detaylara dikkat etmeye, onları önemsemeye başladığınızı hissedeceksiniz.
Çevirisi dışında her yönüyle çok güzel bir kitap. Can yayınlarının çevirisi beni hiç tatmin etmedi, hiç beğenmedim bunu da belirteyim. Kitaba puanım aslında 10 fakat, değerlendirirken çevirisini de göz önünde bulundurarak 9 verdim.
Bir daha asla eleştrimenler tarafından göklere çıkarılan kitapları almama dersini aldığım kitaptır kendisi. İnsanlar bu kitabın nesi için bu kadar deli oluyorlar hala anlamıyorum.
paulo coelho'nun tarzı hep aynı..artık yeni birşeyler denemesi gerekiyor..
Okumadan önce hakkında bir çok olumsuz eleştiri duydum ama pek kulak asmamıştım. Kendim de okuyunca anladım ki gerçekten biraz abartılmış bir kitap. Verdiği mesaj çok sıradan geldi. Daha sağlam kurguya sahip kitaplar varken öncelik verilmesi tavsiye edilmez. Örneğin, Bir İdam Mahkumunun Son Günü gibi.
abartılacak hic bir yanı yok masal kitabı gibi birsey sadece bir kac anlamli durum guncellemesi cikar icinden o kadar