İstanbul'da doğdu. Bisiklet tamiriyle uğraştı, ufak tefek sihirbazlık numaraları öğrendi ve amatör olarak boksla ilgilendi. Yediği yumruklar dayanılmaz bir raddeye gelince, ringlere veda edip şiir yazmaya koyuldu. Dergilerde, yayınevlerinde, gazetelerde çalıştı. Kaosa Mütevazı Bir Katkı'da (2001, Şûle Yayınları) medyanın bozucu ve yıkıcı tesirlerini konu etti; Aynalı Barikatlar'da (2003, Şûle Yayınları) ise terörün gündelik hayatlarımıza sindiğini öne sürdü.
İstanbul'da doğdu. Bisiklet tamiriyle uğraştı, ufak tefek sihirbazlık numaraları öğrendi ve amatör olarak boksla ilgilendi. Yediği yumruklar dayanılmaz bir raddeye gelince, ringlere veda edip şiir yazmaya koyuldu. Dergilerde, yayınevlerinde, gazetele... tümünü göster
İstiklal Harbi’nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET; bir dünya starına nasıl dönüşüyor? Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİ’yi haklayabilecek mi? Mabet filozofu AVNİ VAV'dan daha neler öğrenecek? NAZLI HİLAL’e, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak? Ve son nefesinde kelime-i şahadet getirebilecek mi?
Bir gözü mavi, diğeri kahverengi avare CİVAN KAZANOVA; elden düşme ruhunu, şeytana neden satıyor? Depremde yitirdiği SERPİL SİLAHLIPERİ’yi unutmayıp da ne yapacak? Marifetli afet FUJER FUJİ’den kaçarken neye yakalanacak? Kan kanseri yeğeni OZAN’ı hangi parayla tedavi ettirecek? Alınyazısındaki boşlukları neyle dolduracak? İntiharın eşiğinde tetikte beklerken, kimvurduya mı gidecek? Ziyadesiyle kahkaha ve bir nebze gözyaşı içeren bu serüvende trenler gemilere çarpıyor. İstiklal Savaşı, 85 yıl sonra devam ediyor. Şakaklar matkapla deliniyor. Uçaklar düşüyor. Kaybedenler şampiyon oluyor. Ölüler diriliyor. Serseri kurşunlar uçuşuyor. Ve reklamlar, müşterileri ele geçiriyor!
İstiklal Harbi’nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET; bir dünya starına nasıl dönüşüyor? Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİ’yi haklayabilecek mi? Mabet filozofu AVNİ VAV'dan daha neler öğrenecek? NAZ... tümünü göster
Gerçek miydi? Portre gerçekten değişmiş miydi? Yahut sadece kendi muhayyilesi mi neşeli bir bakışı şeytanca bir bakış olarak görmesine neden olmuştu? Boyanmış bir tablo gerçekten değişebilir miydi? Böyle bir şey saçmaydı. Bu, bir gün Basile anlatılacak bir hikâyeydi.Çok yakışlıklı bir genç olan Dorian Gray, ressam Basil Hallward tarafından çizilen portresinden o kadarnir ki geçen günler taze bedenini yaşlandıracakken tablonun daima genç ve güzel kalacak olmasına esef eder. Acaba gerçekten öyle mi olacaktır?
******
İrlandalı şair ve oyun yazarı Oscar Wilde, 1854te doğdu. Bütün ömrünü Güzelin peşinden koşmaya adadı. Dorian Grayin Portresi adlı eserinde kendi dünyasının olanca estetizmini ortaya koyar: Şiddetli ve az rastlanır duyuları aramak, zevki ve ruhu baskılayan her şeye başkaldırmak, gerçek sanatçının toplum veya ahlak kurallarına üstünlüğü gibi özelliklerin hepsi bu eserinde vardır.
Zevk için yaşadığına hiçbir zaman yazıklanmayan, tanımadığı hiçbir hazzın kalmamasıyla övünen, flüt sesleriyle, ilkbahar çiçeklerinin süslediği, patikalardan indiğini söyleyen Oscar Wildein bu eserinde çok şey bulacaksınız.
************
İrlanda asıllı İngiliz yazar Oscar Wilde 19. yüzyıl sonunda en çok ilgi çeken sanatçılardan biridir. Wilde, sanatıyla yaşamını bütünleştiren bir yazardır. İlk yapıtları pek ilgi görmese de 1891de yayımlanan The Picture of Dorian Gray adlı eseriyle başarısının doruğuna çıkmış, ününe ün katmış, ustalığını kanıtlamıştır. Eserlerinde döneminin çok hassas bir konusu olan farklı cinsel eğilimlere yasakçı bir gözle bakan, dönemin bu toplumsal yargısını uca vardırılmış bir eleştirellikle işleyen Oscar Wilde, bu romanının kurgusunu da böyle bir konuyla temellendirmiştir. Katı ve gelenekçi Victoria dönemi anlayışına başkaldıran bir estetiğin savunuculuğunu yapan Wildeın, yaşamın toplumsal görevlerin toplamı değil, güzelliklerin yaşanmasının bir toplamı olduğunu gösterebilmek için sürdürdüğü çabası ona pahalıya da patlamış olsa, yaşamı boyunca bu çabadan vazgeçmemiş, yıllar süren hapislik hayatı mücadelesini ancak daha fazla bilemiştir. Güzelliğin en yücesini sanatta bulan Wildeın, hayatın estetize edilebilmesi için yasaklardan arındırılması gerektiği tezini bu romanında rahatlıkla bulabileceksiniz...
************
İrlanda asıllı İngiliz yazar Oscar Wilde (1854-1900), çeşitli deneme ve öykülerinin ardından 1891de yayınlanan tek romanı Dorian Grayle büyük yankılar uyandırdı. Esas olarak özel yaşamına ilişkin itirafları kapsayan romanda, en çok üzerinde durulan konu roman kahramanı genç ve yakışıklı Dorian Grayin düalist felsefeye sahip olması ve yaşadığı çifte yaşamdır. Wildeın daha önceki çeşitli çalışmalarında da görülen bu biçim Dorian Grayin Portresinde doruk noktasına ulaşmıştır. Victoria Çağı ahlakının ikiyüzlülüğüne karşı sert bir tepki sayılan ünlü romanı, İbrahim Şenerin Türkçesiyle okurlarımıza sunuyoruz.
************
Yetenekli ressam Basil Hallward, kanavanın üzerine her vurduğu fırça darbesiyle kalbini, ruhunu kattığı nefes kesici güzellikteki resmin nelere yol açacağını bilemezdi...B bir portreydi, Dorian Grayin portresi... Dorian Gray, gençliğinin baharında, henüz hayatı tanımamış, bir Adonis, bir Paris kadar yakışıklı, erkeklerin bile güzel bulup, gözlerini ayıramadıkları bir delikanlı...Bu güzelliğiniz, gençliğiniz kısa sürecek, bir gün siz yaşlana-caksınız, ancak bu resim sonsuza kadar hep genç, yakışıklı kalacak...Belki de bu sözlerdi, geri dönülmesi mümkün olmayan, dehşet verici olaylar dizisini başlatan...Oscar Wildenin ilk ve son romanı olan bu inanılmaz eser, yazıldığı dönemde büyük fırtınalar koparmıştı. Kimileri bu romanı ahlakdışı buldular, kimileri de dehanın bir eseri olarak kabul ettiler. Gerçek güzellik nedir? Hep güzel ve genç kalmak uğruna nelerden vazgeçilebilir?
******
Gerçek miydi? Portre gerçekten değişmiş miydi? Yahut sadece kendi muhayyilesi mi neşeli bir bakışı şeytanca bir bakış olarak görmesine neden olmuştu? Boyanmış bir tablo gerçekten değişebilir miydi? Böyle bir şey saçmaydı. Bu, bir gün Basile anlatılac... tümünü göster
Gülüşün ve Unutuşun Kitabı, ünlü Çek yazarı Milan Kundera'nın Fransa'ya göçtükten sonra orada yazdığı ilk roman. Bir kahvede servis yapan güzel göçmen kızı Tamina, hiçbir şeyin, hiç kimsenin yerini tutamayacağı ölmüş kocasının anısının giderek bulanıklaşmasına karşı umutsuz bir savaş veriyor. Onun öyküsü, bu kitabın iki temel gerçeğini yansıtıyor: Çekoslovakya'da yaşanan trajik deney (yani ünlü Prag Baharı, ardından Sovyet işgali) ve Batıdaki yaşam. Kundera, kuşkulu bir bakışla dolaşıyor bu gerçekler üzerinde. Kitabın, birbirinden bağımsız görünen yedi bölümü, bir yolculuğun aşamaları gibi birbirini izliyor. Aynı durumlar, aynı sorular, müzikteki kreşendo gibi bir tek görüntüde birleşiyorlar. Mizah, yoğun bir hüzünle birlikte gelişiyor. Her an gülünç bir pandomime dönüşebilecek erotizmin incinebilirliği ve bunun getirdiği şaşkınlık. Ve sonuna doğru bir koşuya dönüşen tarih; unutuşun tanrılarına adanmış, yazarın ve ülkesinin kaderi konusunda düşünceler, düşünceler.
Gülüşün ve Unutuşun Kitabı, ünlü Çek yazarı Milan Kundera'nın Fransa'ya göçtükten sonra orada yazdığı ilk roman. Bir kahvede servis yapan güzel göçmen kızı Tamina, hiçbir şeyin, hiç kimsenin yerini tutamayacağı ölmüş kocasının anısının gide... tümünü göster
Hitlercilerin milyonlarca insanı öldürmelerinden sonra, kalkmış onları asıyorsun. Milyonları öldürmelerinden önce nerdeydin peki, o zaman ne düşünüyordun? Düzinelerle ceset oturup düşünmen için yeterli neden değil miydi? İnsanlığının kıpırdanması için milyonlarca ceset mi gerekliydi?
---
Ne kurşun sıkma ne de darağacına çekme seni içinde bulunduğun bataklıktan çekip çıkaramaz. Şöyle bir kendine bak, Küçük Adam. Kurtuluşunun tek yolu, tek umudun budur, kendine bak!
******
Wilhelm Reichın, deyimleşmiş küçük adama seslenişi, bilimsel değil, insanca bir belgedir. 1946 yazında, yayımlanma amacı olmadan, Orgon Enstitüsünün arşivi için yazılmıştır. Uzun yaşam ve acı deneyimlerinden damıtılan, kendi gerçek gereksinimlerinden bilincine varmaları ve artık zalimce kendi kendilerini mahvetmekten vazgeçmeleri için, insanlara yöneltilmiş sarsıcı bir çağrıdır.
************
Binlerce yılın bakış açısından görebiliyorum seni, binlerce yıl geçmişten ve binlerce yıl gelecekten bakıyorum sana. Kendinden korkma duygundan kurtulmanı istiyorum. Daha mutlu ve daha insana yaraşır bir yaşam sürmeni istiyorum. Kasılmış bir beden yerine. Canlı, yaşayan bir bedenin olsun istiyorum: çocuklarından nefret etmek yerine onları sevmeni, karına, evlilik gereği işkence yapmak yerine onu mutlu etmeni istiyorum.
************
Freudun dostu ve yardımcısı Wilhelm Reichin olağanüstü manifestosu. Tüm insanlığa, hepimize, tüm küçük adamlara yöneltilmiş tehditkâr bir söylev. Ama bütünüyle bizim, insanın, halkın yanında. Dinle Küçük Adam, tarihsel sorumluluğuınun bilincinde Avrupalı bir aydının kaleminden çıkmış, küçük, parlak, ufuk açıcı bir uyarı. Çoktan klasikleşmiş bir vicdanî başkaldırı. Her okurun kitaplığında bulunması gerekiyor.
Açıkça görülüyor ki, insanın içindeki yaşamgücü zayıftır; tehlikelere karşı dayanıksız durumdadır. Vebalı bireye elini uzatsa, kolunu kaptıracak, varı-yoğu alınacak, sonra da kendisiyle alay edilecek ya da ihanete uğrayacaktır; güvendiği herkes onu aldatacaktır. Bu böyle gelmiştir; ancak böyle gitmemelidir. İnsanın içindeki yaşamgücünün korunma ve gelişmesi savaşımında, katılık gerektiği durumlarda katı olunmasının zamanı gelmiştir; insan, hakikatlere korkmadan tutunduğu sürece katı davranışlarla doğallığını yitirecek değildir.
******
Hitlercilerin milyonlarca insanı öldürmelerinden sonra, kalkmış onları asıyorsun. Milyonları öldürmelerinden önce nerdeydin peki, o zaman ne düşünüyordun? Düzinelerle ceset oturup düşünmen için yeterli neden değil miydi? İnsanlığının kıpırdanması içi... tümünü göster
eistinpoli şu anda kitap okumuyor.