Gülüşün ve Unutuşun Kitabı, ünlü Çek yazarı Milan Kundera'nın Fransa'ya göçtükten sonra orada yazdığı ilk roman. Bir kahvede servis yapan güzel göçmen kızı Tamina, hiçbir şeyin, hiç kimsenin yerini tutamayacağı ölmüş kocasının anısının giderek bulanıklaşmasına karşı umutsuz bir savaş veriyor. Onun öyküsü, bu kitabın iki temel gerçeğini yansıtıyor: Çekoslovakya'da yaşanan trajik deney (yani ünlü Prag Baharı, ardından Sovyet işgali) ve Batıdaki yaşam. Kundera, kuşkulu bir bakışla dolaşıyor bu gerçekler üzerinde. Kitabın, birbirinden bağımsız görünen yedi bölümü, bir yolculuğun aşamaları gibi birbirini izliyor. Aynı durumlar, aynı sorular, müzikteki kreşendo gibi bir tek görüntüde birleşiyorlar. Mizah, yoğun bir hüzünle birlikte gelişiyor. Her an gülünç bir pandomime dönüşebilecek erotizmin incinebilirliği ve bunun getirdiği şaşkınlık. Ve sonuna doğru bir koşuya dönüşen tarih; unutuşun tanrılarına adanmış, yazarın ve ülkesinin kaderi konusunda düşünceler, düşünceler.
Gülüşün ve Unutuşun Kitabı, ünlü Çek yazarı Milan Kundera'nın Fransa'ya göçtükten sonra orada yazdığı ilk roman. Bir kahvede servis yapan güzel göçmen kızı Tamina, hiçbir şeyin, hiç kimsenin yerini tutamayacağı ölmüş kocasının anısının giderek bulanıklaşmasına karşı umutsuz bir savaş veriyor. Onun öyküsü, bu kitabın iki temel gerçeğini yansıtıyor: Çekoslovakya'da yaşanan trajik deney (yani ünlü Prag Baharı, ardından Sovyet işgali) ve Batıdaki yaşam. Kundera, kuşkulu bir bakışla dolaşıyor bu gerçekler üzerinde. Kitabın, birbirinden bağımsız görünen yedi bölümü, bir yolculuğun aşamaları gibi birbirini izliyor. Aynı durumlar, aynı sorular, müzikteki kreşendo gibi bir tek görüntüde birleşiyorlar. Mizah, yoğun bir hüzünle birlikte gelişiyor. Her an gülünç bir pandomime dönüşebilecek erotizmin incinebilirliği ve bunun getirdiği şaşkınlık. Ve sonuna doğru bir koşuya dönüşen tarih; unutuşun tanrılarına adanmış, yazarın ve ülkesinin kaderi konusunda düşünceler, düşünceler.
Bambaşka bir yazım ve anlatım tekniği, bambaşka bir tad. Okunmalı.
7 hikayeden oluşan romanda ; bazı hikayelerdeki aynı kişilerden ve genel olarak romanın mesajını içeren sistem,yönetim ve unutan halk eleştirisi dışında hikayeler arasında bir bağlantı göremedim. Yoğun olarak, unutturan yönetim ve kolaylıkla unutmayı seçen, geçmişini büyük bir hevesle silen bir toplum eleştirisi var. Sürekli aynı şeylerden söz ettiği ve dağınık hikayelerden oluştuğu için romanın içine girmem pek mümkün olmadı. Siyasi bir roman ve Çek cumhuriyeti'nin geçmişi okunursa daha iyi anlaşılabilir. Genel olarak yine de bir ülkenin tarihini anlamak açısından okunması gerektiğini düşünüyorum. Goethe'nin kadınla ilgili söyledikleri ve yazar olmakla ilgili yazılanlar ilgi çekiciydi.
"litost, içimizdeki zavallılığın birden ortaya çıkmasından doğan bir acılı durumdur." der Kundera bu kitabının en can alıcı bölümünde...
Roman yayımlandıktan sonra Çek vatandaşlığından çıkarılan Milan Kundera yine bellek üzerinden giderek Çek tarihinde bir dönüm noktası olarak bellediği 1968 Rusya'nın Çekoslavakya'yı işgalinin toplumsal yansımalarını kahramanı Tamina üzerinden kurmuş ve çeşitli öyküler yazmış. Prag ve meleklerini sayfalarda görebilirsiniz. Kendisinin de kitabında söylediği gibi "... bütün ötekiler onun (Tamina'nın) öyküsünün birer çeşitlemesidir..." bu nedenle ayrı gibi görünseler de bir bütün olarak kabul edilmelidir. Yazarın uslubu da oldukça iyi. kendinizi bir kere kelimelerin söylenişine bıraktığınızda bölümü bitirmeden bölmek istemiyorsunuz. Özellikle 'Litost' başlıklı bölüm ruh doyurucuydu.
Adı üstünde gülüş ve unutuş adına çok kapsamlı bir kitap. Hem deneme türünde siyasi ve bireysel konulara değinmiş hem de roman oluşturulmuş. Deneme ile roman iç içe geçmiş, değişik bir tür ancak anlattıkları bakımından kesinlikle okumaya değer.
"Öyle bir insanlık ki, hiçbir şey bilmemekte, hiçbir şey anımsamamakta, adları olmayan kentlerde oturmaktadır. O kentlerin sokakların adları yoktur ya da bir gün öncekinden başka bir ad taşımaktadır, çünkü ad geçmişin bir sürekliliğidir ve geçmişi olmayan insanlar da adsız insanlardır."
syf.186
264 sayfa