Garip bir talihsizlik sonucu, yeryüzünün unutulmuş bir köşesine, molozlar ve yabani otlarla kaplı çorak bir bölgeye düşerek dünyadan soyutlansak... Issız adamızda kendimize Robinson Crusovari yeni bir düzen kurup bütün gereksinimlerimizi karşılayarak hayatımızı idame ettirebilir miyiz?Genç bir mimar, Londranın merkezindeki ofisinden evine giderken, yolda lastiği patlayan arabası üç otoyolun çakıştığı bir kavşaktaki trafik adasına yuvarlanır. Mimar yardım istemek için yoldan geçen araçlardan birini durdurmaya çalışsa da, çabaları boşa çıkar. Adada sıkışıp kaldığını ve kimsenin kendisiyle ilgilenmeyeceğini anlamakta gecikmeyecektir. Ballardın gerçekte olmayacak bir olay örgüsüne bizi düpedüz inandırdığı Beton Adada anlatmak istediği çok net: Beton ormanlarımızdaki çatlaklar kayıtsız kalınmış insanlarla doludur ve günün birinde biz de onlardan biri olabiliriz.Yazar hiç beklemediği bir anda konforlu hayatından mahrum kalan bireyin acizliğini gözlerimizin önüne sererken, bir yandan da toplumdan tecrit edilmenin insanı iç dünyasıyla yüzleşmeye zorlayacağını vurguluyor. Nitekim mimar, mahsur kaldığı bu berbat yerin kendi zihninin aynası olduğunu fark edecektir giderek...Ballarda göre, toplumsal yaşamın dayattığı davranış kalıpları, gerçek benliğimizi bastırıp bizleri genelgeçer değer yargılarıyla uzlaşmaya zorluyor. Oysa, kenardaki değil asıl merkezde yaşanan hayat, örneğin kendimizi işyerlerine hapsettiğimiz bir hayat benliğimize aykırı belki de. Beton Adanın sakinleri, kalabalıkların arasında dolaşan bireyin ta kendisi olmasın?Kendi kaynaklarıyla baş başa kalan bir insanın meydan okuması her zaman sağlam bir temadır. Ballard da Beton Adada bu konuyu zekiceişliyor. Modern yaşamın bir alegorisi. Hem zorlayıcı hem de derinlikli.Daily Telegraph.
Garip bir talihsizlik sonucu, yeryüzünün unutulmuş bir köşesine, molozlar ve yabani otlarla kaplı çorak bir bölgeye düşerek dünyadan soyutlansak... Issız adamızda kendimize Robinson Crusovari yeni bir düzen kurup bütün gereksinimlerimizi karşılayarak... tümünü göster
2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
İsviçreli yazar Lukas Bärfuss, 1994te Ruandada sekiz yüz bin kişinin ölümüne yol açan ve Batılı ülkelerin seyirci kaldığı katliamı anlatıyor Yüz Günde. Her türlü ırkçılık ve adaletsizliğe tepki göstermeye çalışan David, bu hislerle, Ruandada otuz yıldır faaliyet gösteren İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatına katılarak ülkenin başkenti Kigaliye gelir.
Ülkede konuşulan dili bilen kimsenin olmadığı Teşkilat mensuplarının mevcut iktidarla aralarını iyi tutmaya çalışarak, etliye sütlüye bulaşmadan sürdürdükleri faaliyetlerin rutinliğinden kısa zamanda hayal kırıklığına uğrar, Teşkilatı ve kendi işlevini sorgulamaya başlar.
Katliam başladığında, gerilimli bir ilişki sürdürdüğü Hutu sevgilisi Agathea ulaşma umuduyla ülkedeki son yabancıların tahliye edildiği uçağa binmeyi reddeder. Ve yaşanan vahşetin hem tanığı hem de bilfiil suç ortağı olur.
İsviçreli yazar Lukas Bärfuss, 1994te Ruandada sekiz yüz bin kişinin ölümüne yol açan ve Batılı ülkelerin seyirci kaldığı katliamı anlatıyor Yüz Günde. Her türlü ırkçılık ve adaletsizliğe tepki göstermeye çalışan David, bu hislerle, Ruandada otuz yıl... tümünü göster