Fernando Pessoa 1935'te öldüğü zaman, sandığındaki eserlerinin sayısı tahmin bile edilemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Üstelik bu isimler yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü farklı olan kişiliklerdi.
Pessoa'nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığı zaman bitmemiş eserler de bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir XX. yüzyıl insanının gerçekliği yadsıyışının, kendini hayallere hapsedişinin güncesiydi bu. Gündüzleri bir kumaş mağazasında çalışan, geceleri yalnızlığını yağmurun sesinde, ayak seslerinde duyumsayan bir Lizbonluydu Bernardo Soares ya da Fernando Pessoa.
Bugün Portekiz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Huzursuzluğun Kitabı'ndaki her metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtan ve sonsuzca çoğaltan bir parçası...
Fernando Pessoa 1935'te öldüğü zaman, sandığındaki eserlerinin sayısı tahmin bile edilemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Üstelik bu isimler yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yaz... tümünü göster
Öfke, sürgün ve dehayla geçen bir hayat yaşamış olan Dantenin yapıtları İtalyan edebiyatının kaynağını oluşturur. Dantenin kendi adlandırmasıyla Kutsal Bir Manzum olan İlahi Komedya, tarihsel çelişkilerinin arkasındaki gizli düzenin araştırılması ardında koşar.
Cehennem, Araf ve cennet olarak üç bölüme ayırdığı bu yapıtında Dante, öbür dünyaya yaptığı yolculuğunda sadece Tanrının ışığıyla aydınlanmış; bir dünya görüşünün bilançosunu çıkarır. İnsanların hatalarının ve tarihsel çelişkilerinin arka planında kendisini hissettiren Ortaçağa has retoriği tamamlar ve bununla beraber, onu da alegorik bir dizgeyle varılabilecek nihai gerçeği arar.
İlahi Komedya, yazarını yalnızca İtalyada ünlendirmekle kalmamış, bütün dünyaya tanıtmış ve çevirildiği tüm dillerde uluslararası bir önem kazanmıştır.
Klasik yapıtların en yükseği ve en değerlisi olan İlahi Komedya sizi müthiş bir yolculuğa çıkaracak.
(Arka Kapak)
Öfke, sürgün ve dehayla geçen bir hayat yaşamış olan Dantenin yapıtları İtalyan edebiyatının kaynağını oluşturur. Dantenin kendi adlandırmasıyla Kutsal Bir Manzum olan İlahi Komedya, tarihsel çelişkilerinin arkasındaki gizli düzenin araştırılması ard... tümünü göster
Vatandaşlığı evrensel geçerlilik olarak sunan, ancak bazılarını vatandaş sayarken bazılarını adı konmamış biçimde dışlayan teamüller/pratikler, modern devletin olağan faaliyetlerinden sayılır hale geldi. Vatandaşlığın sosyal içeriğini, hak nosyonunu dışlayan bu faaliyetler; dışarıda bırakılanların da kendi varoluşlarını devam ettirebilecek çareler üretmesini gerektirdi. Vaat edilmiş cemaatin parçası oldukları söylenip, böyle muamele görmeyenler için kendilerine ait hakları tespit edip sahip çıkmak da siyasal topluma müdahil olmayı beraberinde getirdi. Bütün bir modern ulus-devlet anlatısına sabitlendiği söylenen, lâkin yalnızca güçsüzce teğellenmiş bir vatandaşlık tanımı, gündelik hayatın içerisinde yarattığı ve sadece maddi imkânsızlıklarıyla tanımlanabilir kıldığı mağdurlarını içermedi. Partha Chatterjee, milliyetçilik literatürüne yaptığı katkıyı bu defa daha geniş bir bağlama oturtup, farklı bir yüzeye taşıyor. Toplum olarak birlikte yaşama pratiklerini, devletin soğuk bir biçimde tanımlayıp içermeye çalıştığı mağdurların siyasal pozisyonları ve müdahale stratejileriyle ele alıyor. Yekpare, birbirine sıkıca sarılmış ulusun vatandaşları söylemine karşı, bazılarının daha fazla sarılıp sarmalandığı, bazılarınınsa dışarıda bırakılarak mağdur edildiği süreçleri tartışıyor. Her zamanki gibi sadece belli bir bölgeye sıkışıp kalmayan, yaşadığımız dönemin tüm toplumlarına şâmil bir perspektifle...
Vatandaşlığı evrensel geçerlilik olarak sunan, ancak bazılarını vatandaş sayarken bazılarını adı konmamış biçimde dışlayan teamüller/pratikler, modern devletin olağan faaliyetlerinden sayılır hale geldi. Vatandaşlığın sosyal içeriğini, hak nosyonunu ... tümünü göster
Fernando Pessoa 1935'te öldüğü zaman, sandığındaki eserlerinin sayısı tahmin bile edilemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Üstelik bu isimler yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü farklı olan kişiliklerdi.
Pessoa'nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığı zaman bitmemiş eserler de bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir XX. yüzyıl insanının gerçekliği yadsıyışının, kendini hayallere hapsedişinin güncesiydi bu. Gündüzleri bir kumaş mağazasında çalışan, geceleri yalnızlığını yağmurun sesinde, ayak seslerinde duyumsayan bir Lizbonluydu Bernardo Soares ya da Fernando Pessoa.
Bugün Portekiz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Huzursuzluğun Kitabı'ndaki her metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtan ve sonsuzca çoğaltan bir parçası...
Fernando Pessoa 1935'te öldüğü zaman, sandığındaki eserlerinin sayısı tahmin bile edilemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Üstelik bu isimler yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yaz... tümünü göster
Serenad fırtınasından sonra Livaneli’den nefes kesen bir roman...
Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalı’nın kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.
Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.
Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadeniz’in lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum.
Serenad fırtınasından sonra Livaneli’den nefes kesen bir roman...
Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın ... tümünü göster