Biz kelimelerden, sevişmekten, şöhret tutkusu ve yaşam enerjisinden ibaretiz. Biz inanmanın ve coşmanın yoğunlaşarak cisimleşmiş haliyiz... Biz hayatız damarlarda dolaşan. Biz temiz hava gibiyiz büzülmüş ciğerleri dolduran. İşte bu yüzden biz tüm bu sahip olduklarımızı sadece bir kadının yararlanımına sunacak kadar bencil olamayız. Üstelik unutmayın ki bizim yelkenimizi şişiren rüzgâr, hikâyeleri bizle başlayıp bizle biten kadınların nefesleridir... Ata billur gibi bir neşeyle kıkırdadı.Senin kadar güzel saçmalayan birini daha görmedim Can. Üstelik inanıyorsun da bunlara.Kaotik ve dolambaçlı bir iş yaşamı, hızlı hayat temposu, şöhret ve başarı hırsı, aceleye getirilen aşklar, dostluk, erdem, inanç, bağlılık üzerine modern, epik bir metropol hikâyesi.
Biz kelimelerden, sevişmekten, şöhret tutkusu ve yaşam enerjisinden ibaretiz. Biz inanmanın ve coşmanın yoğunlaşarak cisimleşmiş haliyiz... Biz hayatız damarlarda dolaşan. Biz temiz hava gibiyiz büzülmüş ciğerleri dolduran. İşte bu yüzden biz tüm bu ... tümünü göster
Kitabın sonu otobüste denk geldi.Çok ağlamıştım,insanların o bakışlarınıda unutamıyorum''Neden ağlıyor bu kadar bu kız'' der gibi..
Kitabın sonu otobüste denk geldi.Çok ağlamıştım,insanların o bakışlarınıda unutamıyorum''Neden ağlıyor bu kadar bu kız'' der gibi..
Yıllar geçti üzerinden... Genç adam yıllar boyunca yaşadıklarının bir anını bile unutmadı. Genç bir kızın yalnızca kadınlara özgü derin bir yalnızlıkla, sevgiyi ve mutluluğu arayışını, bunun için yaşadığı masumane çırpınışlarını görememişti.Şimdi ise tüm yaşananlar uzaklarda kalan acı dolu bir hatıra gibi. Geldi, arkasında koskoca bir boşluk bıraktı ve geçip gitti.Öyle garip, bu boşluk hep içerlerde bir yerlerde duruyor ve hiçbir şey dolduramıyor onu.İşyerinde çalışırken, evde veya dışarıda dostlarla birlikteyken, çok derinlerdeki bir parça her şeyden ayrı... Sürekli içinizde çalan, sizden başka kimsenin duymadığı bir müzik gibi...Evdeki herkes gidip yatağına uzandığında ve bütün sesler kesildiğinde ruhunuzda o garip, berrak ama güçlü müzik duyuluyor sadece. Çok iyi tanıdığınız, varlığına iyice alıştığınız ruhunuzu okşayan bir melodi.Vicdanın pırıltılı, ince, yumuşacık fakat o çok güçlü melodisi...
Yıllar geçti üzerinden... Genç adam yıllar boyunca yaşadıklarının bir anını bile unutmadı. Genç bir kızın yalnızca kadınlara özgü derin bir yalnızlıkla, sevgiyi ve mutluluğu arayışını, bunun için yaşadığı masumane çırpınışlarını görememişti.Şimdi ise... tümünü göster
Kitabı okuduktan sonra ilk defa bir markaya karşı hayranlık duydum.Sonra o markada çalışmaya başladım.Bana neden biz dediklerinde ise;Hakan Günday'ın Piç kitabını okudum,içeriğini anlattım ve siznle çalışma istiyorum demiştim:)
Kitabı okuduktan sonra ilk defa bir markaya karşı hayranlık duydum.Sonra o markada çalışmaya başladım.Bana neden biz dediklerinde ise;Hakan Günday'ın Piç kitabını okudum,içeriğini anlattım ve siznle çalışma istiyorum demiştim:)
Bu çağın zor ve acımasız şartlarından kendi şartlarını yaratan dört genç... Onların farklı, heyecanlı, düzensiz dünyası. Düzenin dışında, karşısında kurmuşlar hayatlarını. Onlar, yazarın deyimiyle, birer piç. Babaları belli olmadığı için değil, babalarının yaşam şartlarını reddettikleri, babalarına ihanet ettikleri için. Hakan Günday, Türk edebiyatının genç ve Batılı sesi olduğunu bu yeni romanında da bir kez daha gözler önüne seriyor. Piç, onun XXI. yüzyıl gençlerinin dünyasına içerden ve zaman zaman dışardan bakışının romanı. Gerçekçi ve akıcı diyaloglarla güçlendirdiği anlatımında kişilikleri de detaylı ve özenli bir biçimde ortaya koyuyor Günday. Romanı okurken, piçlerle dost oluyorsunuz, tabiî kimi zaman da düşman. Değişik ve çarpıcı bir ritmi var bu romanın. Bazen bu dört gencin macerasına kaptırıyorsunuz kendinizi, bazen de aniden olayların dışında buluyorsunuz. Çünkü Hakan Günday olay örgüsünü zaman zaman piçlerin tanımlamalarıyla kesmeyi tercih etmiş. Onların neyi neden yaptığını açıklıyor bize. Kahramanlarını ait oldukları topluluğun özellikleriyle ortaya koyuyor.Piç, genç ve güçlü bir roman. Türk edebiyatına Batılı bir ses getiren bu yazarı ve onun son kitabını göz ardı etmemenizi öneririz.
Bu çağın zor ve acımasız şartlarından kendi şartlarını yaratan dört genç... Onların farklı, heyecanlı, düzensiz dünyası. Düzenin dışında, karşısında kurmuşlar hayatlarını. Onlar, yazarın deyimiyle, birer piç. Babaları belli olmadığı için değil, babal... tümünü göster
Bir kuyumcu dükkânının kapısından giriyorsunuz. Gösterişli, albenili bir dükkân burası. Pahalı mücevherlere ulaşıyorsunuz. Ama önce tezgâhtarlar... Yani tezgâh. Önce tezgâhtan geçiyorsunuz. Ya da hep tezgâhta kalıyorsunuz. Hayatta da olduğu gibi...Hakan Günday yeni romanı Malafada aldatmaca üzerine kurulu bir dünyadan söz ediyor. Bu dünyayı turizm yönetiyor, tezgâhtarlar büyük roller kapıyor, mekân hep tezgâh oluyor. Bir kuyumcu dükkânına kocaman bir dünyayı sığdırıyor. Kozan, ana karakaterimiz de, tezgâhtardır. Eline ne geçerse satabilecek kadar başarılı... Ağzı laf yapan, herkesi ikna edebilecek kadar laf yapan bir tezgâhtar. Onun kullandığı dili kullanıyor Günday da. O jargonla konuşuyor. Satmak dışında dünyada olup biten hiçbir şeyi umursamayan Kozan da bugünün insanını yeniden tanımlıyor. Yüzeysellik ve satmak... Her şeyden ve hepsinden önemlisi satmak, yani başarı. Kocaman bir yalanın hüküm sürdüğü bu büyük kuyumcu, ona göre, büyük bir kuyu. Turizm ise zengin ülkelerin fakirlerin ağzına çaldığı bir parmak bal. Bir hayaller ve yalanlar diyarı burası. Alan memnun satan memnunlar diyarı. Hakan Günday Malafada eğlenceli bir düzen eleştirisine imza atıyor.
Bir kuyumcu dükkânının kapısından giriyorsunuz. Gösterişli, albenili bir dükkân burası. Pahalı mücevherlere ulaşıyorsunuz. Ama önce tezgâhtarlar... Yani tezgâh. Önce tezgâhtan geçiyorsunuz. Ya da hep tezgâhta kalıyorsunuz. Hayatta da olduğu gibi...Ha... tümünü göster
esrapak şu anda kitap okumuyor.