Bir varmış, bir yokmuş, hâlâ içindeki masala kulak veren küçük bir kadın varmış…
Büyük yeşil bir odada bir telefon, kırmızı bir balon ve aydedenin üzerinden zıplayan bir ineğin resmi varmış… İyi geceler aydede, iyi geceler kırmızı balon, iyi geceler yıldızlar, size de iyi geceler yeryüzündeki tüm sesler.
June Andersen, her akşam yatmadan önce teyzesinin ona ve kız kardeşine okuduğu bu masalla büyümüştür. Ancak zaman acımasızdır ve maalesef hayat, çocukluklarındaki o masumiyeti yok etmiştir. Artık güçlü bir kadın olarak tek başına yol alan June, yıllardır yüzünü görmediği teyzesinin ölüm haberiyle çocukluğunu geçirdiği Mavi Kuş Kitabevi'ne yeniden adımını atacaktır. Hatıralarını süsleyen bu masal diyarı June'un içindeki karanlıklara ışık tutarken, June kendini yeniden keşfedecektir.
Elveda Haziran, bugününüzü sorgulayıp geçmişinize merhaba diyeceğiniz, ne kadar imkânsız gibi görünse de çıkış yollarının çok yakınımızda olduğunu gösteren bir Sarah Jio romanı.
"Elveda Haziran… Aile bağlarına ve bağışlamaya dair son derece ilgi çekici bir hikâye."
-Booklist-
Bir varmış, bir yokmuş, hâlâ içindeki masala kulak veren küçük bir kadın varmış…
Büyük yeşil bir odada bir telefon, kırmızı bir balon ve aydedenin üzerinden zıplayan bir ineğin resmi varmış… İyi geceler aydede, iyi geceler kırmızı balon, iyi gecel... tümünü göster
Yine mi güzeliz, yine mi kitap:)
Yine mi güzeliz, yine mi kitap:)
Eseoğlu adlı bir köy ağasına karşı artık bir şeylerin yapılması gerekiyordu. Bu ağa köydeki herkesin malına saldırıyor, güçsüz insanları topraklarından çıkararak kendi zenginliğini genişletiyordu. Yörük Hoca dışında kimse Eseoğluna karşı çıkmaya cesaret edemiyor; kendinde o gücü görüyordu. Fakat o da ihtiyar biriydi. Bir de kızı vardı. Bir zaman oldu... Köyde güçsüzleri koruyan, ansızın ağanın karşısına çıkıp, eceliyle tehdit eden peçeli bir efe ortaya çıktı. Aynı kitapta TEKE TEK adlı öykü de yer almaktadır.
Yalnız Efe yazarın, İstanbul ve taşra hayatını, gündelik hayat içerisinde rastlanan çeşitli tipleri ele alıp işlediği birçok hikâyesinin yer aldığı bir derlemedir. Derlemeyi oluşturan öykülerde, yazarın gerçekçi anlatımı, zaman zaman ince bir alay, etkili bir taşlama niteliğini kazanır.
Bu kitapta mevcut olan hikayeler, zannımca Ömer Seyfeddinin hikaye dağarcığından önemli sayılabilecek bir demettir.Edebiyatımızda büyük emekleri olan ve edebiyat dünyamızın olumlu yönlerde gelişmesine vesile olan Ömer Seyfeddinin 100 Temel Eser projesi kapsamında yapılan çalışmalarla bir kere daha ölümsüzleştirilmesi, hem Türk insanı, hem de kendi yeri açısından bir onurdur.Çabamızın yerini bulması ve özellikle genç kuşağımıza rehber olması ümidiyle eserimizi okuyucu beğenisine sunuyoruz. ...
Ömer Seyfeddin 36 yıllık ömründe çok şey yaşamış ve bugün bile önemini koruyan pek çok eser ortaya koymuştur. Onu önemli kılan, ufkunun genişli-ğiyle gözlem ve hayat tecrübesinden yola çıkarak eserlerini yazması ve doğru görüşler üzerinde ısrarla durmasıdır. Gerek hikâyeleri ve gerekse makaleleriyle hep bu milletin gençliği için gerekli olanları anlatmış ve 40 yaşından sonra yazmayı düşündüğü büyük bir esere kendini hazırlamıştır.Milli edebiyat anlayışıyla eser veren yazarımız, yanlış teşhis yüzünden şeker komasına girerek öldüğünde, 150den fazla hikâye, pek çok mensur şiir, bir kitaplık şiir, bazıları oynanmış tiyatro eserleri ve pek çok makale ile her biri yarım kalmış pek çok roman denemesi bırakmış bir ustaydı. Ömer Seyfeddinin 15 yıl süren yazı hayatında bazen arkadaşlarıyla birlikte hareket ettiği görülse de hep bir yalnız efe tavrını sürdürdüğü görülmüştür. Son hikayeleriyle Şehir Tiyatrosunda sahnelenen Mahcupluk İmtihanı adlı tek perdelik oyununu bir araya getirdiğimiz bu kitaba Yalnız Efe adını vererek, ona yakışan bir tavrı vurgulamaya çalıştık.
Ömer Seyfeddin in devrine göre oldukça sade bir Türkçe ile kaleme aldığı Yalnız Efe si yiğit bir kızın destansı öyküsüdür.Gaddar bir köy ağasının, köylülere yaptığı işkence ve haksızlıklara karşı bir genç kızın karamanca onları savunarak, güçsüzün ve ezilenin yardımına koşuşu ve çevrede bu kahramanlık öyküsünün kulaktan kulağa, ağızdan ağıza dolaşarak destanlaşması üzerine gelişen olaylar anlatılır. Büyük bir zevkle ve heyacanla okuyacağınıza inandığımız bu destansı hikayede, Türk insanının geleneklerini, kahramanlık duygularını, yardım severliğini, özünü bulacaksınız. ...
Ertesi sene annem yazın gene İstanbula gitti. Biz yalnız kaldık. Hasana ahır hâlâ yasaktı. Geceleri yatakta atların ne yaptıklarını,
tayların büyüyüp büyümediğini bana sorardı.
Bir gün birdenbire hastalandı. Kasabaya at gönderildi. Doktor geldi.
Yalnız Efe, Türk kısa hikayeciliğinin kurucularından olan ve en fazla okunan yazar unvanını taşıyan Ömer Seyfettinin Cumhuriyet döneminde yazdığı hikâyesidir. Kitapta, babasının haksız bir şekilde öldürülmesine dayanamayarak, intikam almak için dağlara çıkan ve hep yalnız gezen Kezbanın hikâyesi anlatılmaktadır. Kezban, kendisi ve mağdur duruma düşen halk için, zalimlere ve halkı soyan kişilere karşı amansız ve büyük bir mücadeleye girer.
Ömer Seyfettinnin unutulmaz eserlerinden seçme hikayeler. İlköğretim için seviyelendirilmiştir.Bu eser, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edilen 100 Temel Eser listesinde yer alır. -Resimli-
Değerli yazarımız Ömer Seyfettin, hikâyelerini o devirde sade bir Türkçe ile kaleme almış, Türk karakterine uygun düşen kahramanları seçkin bir uslûpla destanlaştırmıştır. Türk insanı bu hikâyelerde kendisini, tarihini, geleneklerini, üstün ahlâk ve karakterini bulduğu için Ömer Seyfettini istekle, zevkle ve heyecanla okumaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca 15 Ocak 1997 tarih ve 498 sayılı yazısıyla İlköğretim öğrencileri için tavsiyeleri uygun bulunmuştur.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, okuyan toplum olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eser in bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.
Yalnız Efe, babası eşkıya tarafından öldürülmüş bir kızdır. Devlete babasının katilini haber verir ancak devlet katili yakalamak istemez. Oda tek başına dağlara çıkar ve teker teker eşkıyaları öldürür. Askerler onu kuşatmaya giderler ancak o teslim olmayıp askerlere de ateş açmaz ve bir uçurumun başında sırrolup kaybolur. ...
Ömer Seyfettin, en önemli hikayecilerimizden biridir. Hikayelerinde, çocukluk anılarını, bizzat yaşadığı Balkan Savaşı´nın üzücü olaylarını, bu olayların sebep olduğu acıları gerçekçi bir şekilde işlemiştir. Bazı hikayelerinde de Osmanlı kahramanlığını ve faziletini anlatır. Hikayelerinde, kişileri idealize ederek ama sadece bir üslupla verir...
Ömer Seyfeddin, Yalnız Efe adındaki bu uzun hikâyesini İzmir-Kuşadası yöresindeki hizmet yıllarında derlediği malzemeye dayanarak yazmıştır. Yazar, bir kısa hikâyesiyle aynı adı taşıyan bu yapıtı genişleterek romana dönüştürmek istemiş, ne var ki, 1919da İzmirin işgalinin protesto edildiği günlerde Büyük Mecmuada tefrika edilmeye başlanmasına karşın, bu genişlettiği metni tamamlayamamıştır. Kitapta yer alan öykü, Yalnız Efenin hikâye biçiminden yararlanılarak bütünleştirilmiş metnidir.
Milli Eğitim Bakanlığının ilköğretim öğrencileri için tavsiye ettiği 100 Temel Eser arasında yer alan Yalnız Efe ve Eski Kahramanlar hikâyelerinden meydana gelen bu eser, sadece okul öğrencilerine değil, geniş okur kitlesine de sesleniyor. Kitapta kolay kolay unutulmayacak en seçkin hikâyeler yer alıyor. Ayrıca eski kelimelerin anlamları parantez içinde verildiği için hem okuma kolaylığı, hem de dili geliştirip zenginleştirme imkânı sağlıyor.
Ömer Seyfettin, öykücülüğümüzün büyük ustası ve sade dilcilik akımının öncüsüdür. Rumelide bulunduğu yıllarda Yunan, Sırp, Bulgar ayrılıkçı komitelerinin gizli çalışmalarını sezmiş, ileride yazacağı yapıtlar için gözlemler yapıp malzemeler toplamıştı. Ulusçu ve idealist bir yaklaşımla, birçok öykülerinde bunları işledi. Doğru bulduğu tarihsel ve toplumsal değerleri savundu, yanlış bulduklarını eleştirdi, yerdi. Çökmekte olan bir devletin bireylerini yurt ve ulus sevgisi aşılayarak moral vermeye, bölücü, ayrılıkçı akımlara karşı, ulusal bütünlüğü savunmaya çalıştı.
Ömer Seyfettin çocuk hikayeleri dizisi.
Ömer Seyfettin, küçük hikayeyi bizlere sevdiren yazar. Duru bir Türkçe ile yazdığı hikayeleri onca yıl geçmesine rağmen hala çok okunuyor. Ülkemizde en çok baskı yapan ve okunan kitapların başında Ömer Seyfettin in eserleri gelir.Yazarın çeşitli konularda hikayeleri var. Çocukluk anıları, tarihi, menkıbe ve toplumsal konulardan oluşan hikayeler. Yalnız Efe, Ömer Seyfettinin iki uzun hikayesinden bir demettir. Kitapta yer alan Yalnız Efe ile Çocuk Aleko, yazarın en çok bilinen ve en çok okunan kahramanlık hikayelerindendir. Yalnız Efenin daha çok kısa hikayesi bilinir. Bu eserde yer alan Yalnız Efe, yazarın roman olarak tasarladığı uzun hikaye çalışmasıdır.Kahramanlarımızın olağanüstü dünyasında dolaşmaya ne dersiniz?..
Bilmem eski bir derebeyinin torunu olduğum için mi? Bulgaristanda gezerken hep kendimi öz babamın çiftliğinde sanırım. Yeşil sazlı arklar, sık gül bahçeleri, alçak tarla çitleri, geniş taraçalı abus evler, arpa ambarlarını andıran üslupsuz kiliseler, başları düşük zayıf semerli beygirler, mütefekkir eşekler, semiz beyaz kazlar, hatta çamurlu pis domuzlar bile ruhuma aşinadır.
Ömer Seyfettin en çok okunan yazarlarımızdan biridir. Çocukluğunun geçtiği Göneni anlattığı hikayeler ile millî tarihimizi yansıtan hikayeleri en başarılı olanlarıdır. Eserlerini sade bir Türkçe ile yazdığı için her dönemde okunacak yazarlar arasındadır.Ömer Seyfettinin hikayelerinin her yaştan okuru vardır. Çocukluk ve ilk gençlik çağlarının duyarlılıkları doğrultusunda yazdığı hikayelerini sekizkitap halinde okurlarımıza sunuyoruz: İlk Namaz.. Üç Öğüt.. Müjde.. Keramet.. Diyet.. Pembe İncili Kaftan.. Topuz.. Yalnız Efe..Sabahtan beri yürüyorduk. Düşe kalka geçtiğimiz dik keçi yolları, bazen sel yarıntıları içinde kayboluyor, bazen sık kovanlıklardan ayrılarak, dibinde sivri çam tepeleri görünen karanlık çukurlara sapıyordu. Ayı avına gidiyordum. Kılavuzum Kumdere köyünün en namlı nişançılarındandı. Beraber tırmanacağımız yüksek ormanlı dağların daha çok uzağındaydık. Zaman zaman ince bir yağmur serpeliyordu. Güneş yoktu. Uçsuz bucaksız, mor bir kubbeyi andıran dumanlı gökte hayatın geçmiş saatlerini hatırlatan, gamlı guguk sesleri aksediyordu. Artık iyice yorulmuştum. Omuzumdaki martin gittikçe ağırlaşıyordu.
Eseoğlu adlı bir köy ağasına karşı artık bir şeylerin yapılması gerekiyordu. Bu ağa köydeki herkesin malına saldırıyor, güçsüz insanları topraklarından çıkararak kendi zenginliğini genişletiyordu. Yörük Hoca dışında kimse Eseoğluna karşı çıkmaya cesa... tümünü göster
Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yıkıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. Cesaret olmadan tek adım atılamayacak tehlikelerin içine sokar insanı. Acıya beklenmedik faturalar çıkarır. En umulmadık anda, renkler değişir. Küçücük bir yaşamın ardında kalan, insanın kendisinden büyütüp sevdiği, korumaya yazgılı olduğu bağlılıklar vardır. Burçak Çerezcioğlu, 16 yaşında lösemiden öldüğünde, cesareti, sevgiyi ve yaşamı tanıyordu. Bu kitapta, kısa bir yaşamın kederini, güzelliğini, acısını, bir savaşı okuyacaksınız. Ne yazık ki kurmaca olmayan bir hayatın öyküsünü. Bir babaya, bu dizeleri yazdırmış bir hayatın.SabahlarıHasta uyanmanı istiyorumHastaysan eğerYaşıyorsun demektir. TADIMLIKSaat: 19:00 (akşamüstü)18. 12. 1990 SalıYarım saat önce okuldan geldik. Daha doğrusu yaklaşık 40-45 dakika falan oldu geleli. Yandım! Yarın ilk iki ders Türkçe, ve de yazılıyız. Gerçi Türkçe yazılısı pek zor olmaz fakat çok önemli bir yazılı. Önemli olmasının nedeni, eğer kötü bir not alırsam hocanın gözünden düşerim. Zaten bundan önceki yazılım 8di. Korhanla Şölenin çıktığını bütün okul biliyor. Şölen bugün toplantıdaydı. Tiyatro kolu öğretmeni gitar çaldı, Şölenin de ona eşlik etmesini istedi, fakat Şölen Aaa! Hocam saçmalamayın! dedi. Bir havalı, bir havalı aman havasını yesinler. Bugün de Şölen ve Korhan eve birlikte gidiyorlardı. Ben ve arkadaşlarım Korhana bir isim taktık. İsmi Korhan yerine Toni, daha doğrusu önce Koni idi. Fakat daha sonra Toni oldu. Şölenin takma ismi Kare. Kare.
Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yıkıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. Cesaret olmadan tek adım atılamayacak tehlikelerin içine sokar insanı. Acıya beklenmedik faturalar çık... tümünü göster
Zülfü Livaneli, üçüncü romanı olan Mutluluk'ta, hem kadim hem güncel olan bir konuyu ustalıkla ve nefes kesici bir sürükleyicilikle işliyor. Livaneli'nin cesaretle ve derinlemesine ele aldığı bu roman, bir Shakespeare trajedisi yoğunluğunda.
-Yaşar Kemal-
Amerikalı, Avrupalı ve Latin Amerikalı büyük ustaların yazmış olmaktan gurur duyacakları bir mistik şiir örneği.
-Talat Halman-
Günümüz Türkiyesinin içinden bıçak gibi geçen bu romanda üç kişiyle tanışıyoruz. Van gölü kıyısındaki kasabada, tecavüze uğramış olan on yedi yaşındaki Meryem, evlerinin izbe denilen ambarına kilitlenmiş durumda yazgısını düşünmektedir. İstanbul'un tanınmış profesörlerinden Harvard mezunu ve varlıklı İrfan Kurudal, Boğaz'a bakan evinde yaşamını kökten değiştirme planları yapmaktadır. Cemal ise Gabar dağlarında PKK takibinde, ateş altındadır. Yaşam bu üç kişinin yolunu garip bir rastlantıyla birleştirir ve birbirlerinin ruh fırtınalarını daha yakından tanırlar. Mutluluk hem bir dönem romanı; hem kentiyle kasabasıyla, İstanbulu ve Egesiyle bugünkü Türkiye'nin tanığı, hem de anlattığı kişilerin psikolojik derinliklerine ulaşan bir başyapıt. Meryem'i, İrfan'ı ve Cemal'i hiçbir zaman unutamayacaksınız.
Zülfü Livaneli, üçüncü romanı olan Mutluluk'ta, hem kadim hem güncel olan bir konuyu ustalıkla ve nefes kesici bir sürükleyicilikle işliyor. Livaneli'nin cesaretle ve derinlemesine ele aldığı bu roman, bir Shakespeare trajedisi yoğunluğunda... tümünü göster
1968ler. Yazılı tarihin en barbar asrının en umutlu, en ışıklı, en cesur günleriydi. Coşkun bir devrimci dalganın bütün dünyayı sarstığı, onlarca ülkede milyonlarca insanın ayağa kalkarak, Gerçekçi ol, imkânsızı iste, diye haykırdığı günlerdi...Böyle bir dünyada, Denizler de özgürlük bayrağını Türkiyede yükseklere taşıdılar. ABDye, NATOya, yurtlarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmek isteyenlere en iyi cevabı eylemleriyle, yürüyüşleriyle, cesaretleriyle verdiler.Ve egemenler, bu özgürlük kabarışının intikamını 12 Mart karanlığında üç gençten çıkarmak istediler. Somut hiçbir yasal dayanak olmadan Denizi, Yusufu, Hüseyini ve nice arkadaşlarını idamla yargılayıp, Asalım, asalım! çığlıklarıyla darağacına göndererek özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini boğmaya çalıştılar...Baskı altında geçen yirmi iki yılın ardından, bu yeni basımıyla Darağacında Üç Fidanı sunarken, bugün koyu bir karanlığın ve ahlâksızlığın içine itilmek istenen yurdumuzda, gözlerimizde hâlâ bir umut ışığı, darağaçlarında solmayan üç fidanın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...
1968ler. Yazılı tarihin en barbar asrının en umutlu, en ışıklı, en cesur günleriydi. Coşkun bir devrimci dalganın bütün dünyayı sarstığı, onlarca ülkede milyonlarca insanın ayağa kalkarak, Gerçekçi ol, imkânsızı iste, diye haykırdığı günlerdi...Böyle... tümünü göster
fethiyemetin şu anda kitap okumuyor.