... bîr taşra kasabasındaki toplu yaşayışın bütün geleneksel. dinsel. politik ve çekişmeli atmosferindeki insanlar...
İşte, ünlü Fransız yazarı Marcel Aymé'nin o kendine özgü kara alaylarla dolu ince mizah ustalığının ürünü Yeşil Kısrak'ın başlıca özellikleri.
Honoré ve ailesinin biraz vurdumduymaz ama alabildiğine mutlu; toprakla, tabiatla içiçe yaşayışı. Ferdinand'ın koyu dinselliği içinde kapanmış, baskılı ve sıkıntılı hayatındaki zavallı ve gülünç çabalârı... Saf ve temiz olanla yozlaşmış olanın aşk çatışmasında ortaya cıkıveren o hep bildiğiniz insan gerçeği...
Ve kasaba insanlarının cinsel otopsisini yapan Yeşil Kısrak'ın dost ve sıcak söylevleri. Marcel Aymé bütün bu sayılanların kaynaştığı romanı Yeşil Kısrak'ta cinsel patlamaların en keskin noktasında bile sizi gülümsemekten geri bırakmayacak, romanın sıcak dünyasına hemencecik çekip alacaktır.
... bîr taşra kasabasındaki toplu yaşayışın bütün geleneksel. dinsel. politik ve çekişmeli atmosferindeki insanlar...
İşte, ünlü Fransız yazarı Marcel Aymé'nin o kendine özgü kara alaylarla dolu ince mizah ustalığının ürünü Yeşil Kısrak'ın... tümünü göster
..... o akşam Demirhisardan Cumayıbalaya geç ve yorgun gelmiştim. Gündüz hava pek sıcaktı. Baş ağrısı bana eski, pis otelin aç tahtakurularını bile duyurmadı. Fakat sabahleyin zurna, davul seslerine karışan naralar, türküler beni uyandırdı. Gözlerimi açtım.
******
Ömer Seyfettin, yaşadığı dönemin geleneksel dil ve edebiyat anlayışına bağlı kalmayan yenilikçi kişiliği ile düz yazımızın gelişme aşamasında büyük dönüşümler yarattı. Tabii lisan, konuşulan lisandır. ilkesi üzerinde inatla durarak yalın bir anlatım kurdu. Öykünün akışında sağladığı hızlılık, olay - kişi - çevre bağlantılarındaki doğallık ve en önemlisi ustalıkla yarattığı yergi havasıyla bugün de canlılığını koruyan eserler verdi. Döneminin eski dil beğenisine saplanıp kalan yazarlarını okunmaz duruma düşüren zaman onu haklı çıkardı.
************
Ömer Seyfettinin Bütün Eserleri dizisinin onuncu kitabında yazarın, işkence ve katliamla yurtlarından sürülmeye ve yok edilmeye çalışılan Balkan ülkelerindeki Türklerle ilgili hikâyeleri biraraya toplanmıştır.
******
..... o akşam Demirhisardan Cumayıbalaya geç ve yorgun gelmiştim. Gündüz hava pek sıcaktı. Baş ağrısı bana eski, pis otelin aç tahtakurularını bile duyurmadı. Fakat sabahleyin zurna, davul seslerine karışan naralar, türküler beni uyandırdı. Gözlerimi... tümünü göster
Katran karası bir geceyi Haziran bulutlarının arasından yırtarak, avuçlarında kıpır kıpır yıldızlarla odamın penceresini tıklattı dolunay... Sana Samanyolu getirdim dedi ve bütün gökkubbeyi yeryüzüne indirmiş gibi mağrur gülümsedi koltuğumun başucunda... Ayla yıkanmanın keyfini sürdüm bir müddet... Sonra penceremi açıp onu içeri aldım. Dolunay, Samanyolundan ışıklarla eteklerinde; Haydi diyordu penceremin dibinde; Haydi... ebedi baharın ülkesine... Lakin, dolunaya inat, öylesine bitkin ve naçar ki hayat, kopamadım akşam haberlerinden, dünyevi kederlerden... Açıp penceremi, salıverdim dolunayımı, Cahit Külebiden bir şiir fısıldayarak kulağına: Bir gün geleceğim / alıp şu başımı / bir gün geleceğim / belki de Haziran / bulacak naaşımı / belki de Haziran... Haziran, bir ozanın naaşını kaldırırken dolunay, Samanyolu boyunca efsunlu yıldızlar saçarak uzaklaştı. Bakakaldım peşinden... Ne gözümü alabildim ne göze alabildim.
Katran karası bir geceyi Haziran bulutlarının arasından yırtarak, avuçlarında kıpır kıpır yıldızlarla odamın penceresini tıklattı dolunay... Sana Samanyolu getirdim dedi ve bütün gökkubbeyi yeryüzüne indirmiş gibi mağrur gülümsedi koltuğumun başucund... tümünü göster
31 Martta gericilerin üzerine Hareket Ordusuyla birlikte yürüyen genç yüzbaşı, siyah cilt beziyle kaplı küçük not defterinin kareli sayfalarına sabit kalemle şunları yazdı:Faziletli din âlimleri başımızın tacıdır. Fakat şahsi çıkarları ve adli menfaatleri için yalandan âlim kılığına bürünen birtakım çıkarcılar elbette kanun pençesinden kurtulamayacaklardır. 16 Kasım 1916 gecesi Bitliste öksürük nöbetinden uyuyamadığı bir gece Paris Âdetleri adlı bir aşk romanı okudu. Romanın kahramanı Sappho iki aşk arasında sıkışmış özgür bir kadındı. Romanı bitirdikten sonra günlüğüne şu notu düştü: Kadınlarla bir arada bulunma, erkeklerin ahlakı, düşünceleri, duyguları üzerinde etki yapar. Karlsbadda böbrek tedavisi gördüğü günlerde bir yandan da günlük tutuyor ve gelecekte uygulamaya koyacağı fikirleri kağıda döküyordu:Elime büyük kudret geçerse, ben sosyal hayatımızda istenilen devrimi, bir anda bir darbeyle uygulayabileceğimi sanıyorum. Halkın anlayışının, yavaş yavaş alıştırılarak değiştirilebileceğini kabul etmiyorum. Buna ruhum isyan ediyor. Ben bu kadar yıl eğitim gördükten, özgürlüğümü elde etmek için hayatımı, yıllarımı harcadıktan sonra neden cahiller derecesine ineyim? Onları kendi düzeyime çıkarırım. Ben onlar gibi olmam. Onlar benim gibi olsun. Yükselen Bir Deniz, farklı bir Cumhuriyet kitabı...Sizi Atatürkün düşünce serüveniyle tanıştırıyor.
31 Martta gericilerin üzerine Hareket Ordusuyla birlikte yürüyen genç yüzbaşı, siyah cilt beziyle kaplı küçük not defterinin kareli sayfalarına sabit kalemle şunları yazdı:Faziletli din âlimleri başımızın tacıdır. Fakat şahsi çıkarları ve adli menfaa... tümünü göster
Sessiz bir kasabada monoton yaşamını sürdüren David, bir trafik kazası ile her şeyin değişeceğini bilemezdi. Esrarengiz bir kadının yaşamına girmesi ile başlayan olaylar, aşk, suç, ihanet üçgeninde devam ederken, David şimdiye kadar hiç sormadığı bir sorunun cevabını bulacaktı: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Sessiz bir kasabada monoton yaşamını sürdüren David, bir trafik kazası ile her şeyin değişeceğini bilemezdi. Esrarengiz bir kadının yaşamına girmesi ile başlayan olaylar, aşk, suç, ihanet üçgeninde devam ederken, David şimdiye kadar hiç sormadığı bir... tümünü göster