13 yaşındayken "dünya öğretmeni" seçilen Krishnamurti, hayatını dünyayı dolaşarak, insanlarla, yaşama ve dünyaya dair konuşarak geçirdi. Kendisine mesihlik yakıştırılmış olmasına rağmen bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Onun için, karşılaştığı herkes başlı başına bir "birey"di. Bu nedenle öğretmekten çok paylaşmayı ilke edindi. Yine de dünya üzerindeki milyonlarca kişi ondan çok şey öğrendi.
Hiçbir kitap, hiçbir Gita, hiçbir Upanişad size kendinizi öğretemez. Aynı şekilde, hiçbir filozof, hiçbir profesör, hiçbir psikolog da size kendinizi öğretemez. Onların size öğretebileceği tek şey ne olduğunuz veya ne olmanız gerektiği hakkında kendi düşünceleridir. Bu ise onların görüşü, çıkarımı, algısıdır, sizin değil.
Asırlar boyunca başkalarının otoritesini, guruların otoritesini, geleneğinizin otoritesini kabullendiniz. İşte bu yüzden hiç enerjiniz yok; bu yüzden köreldiniz, duyarsızlaştınız; işte bu yüzden ikinci el insanlarsınız… Bu yüzden otorite sizi mahvetti; dinler yıktı sizi. Lütfen bu gerçeği görün. Bütün tapınak zillerine kulak verip tapınaklara gitseniz de aslında tapındığınız şey haz ve paradır.
13 yaşındayken "dünya öğretmeni" seçilen Krishnamurti, hayatını dünyayı dolaşarak, insanlarla, yaşama ve dünyaya dair konuşarak geçirdi. Kendisine mesihlik yakıştırılmış olmasına rağmen bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Onun için, karşılaştığ... tümünü göster
Kendinizi gözlemlediğinizde sabahtan akşama kadar nasıl da mücadele ettiğinizi ve bu mücadele içinde enerjinizi nasıl ziyan ettiğinizi görürsünüz. Eğer sadece neden mücadele ettiğinizi açıklamakla yetinirseniz, açıklamaların içinde kaybolursunuz ve mücadele devam eder; öte yandan eğer açıklamada bulunmadan çok sessiz bir halde zihninizi gözlemlerseniz, sadece zihnin kendi mücadelesinin farkına varmasına izin verirseniz, çok geçmeden içinde hiç mücadele barındırmayan, şaşırtıcı ölçüde uyanıklık taşıyan bir hal ortaya çıkar. Bu farkındalık halinde üstünlük ve aşağılık duygusu yoktur, büyük insan ve küçük insan yoktur, guru yoktur. Bütün bu saçmalıklar silinip gider çünkü zihin tamamen uyanıktır; tamamen uyanık bir zihin ise neşe doludur.
Kendinizi gözlemlediğinizde sabahtan akşama kadar nasıl da mücadele ettiğinizi ve bu mücadele içinde enerjinizi nasıl ziyan ettiğinizi görürsünüz. Eğer sadece neden mücadele ettiğinizi açıklamakla yetinirseniz, açıklamaların içinde kaybolursunuz ve m... tümünü göster
Kendinizi gözlemlediğinizde sabahtan akşama kadar nasıl da mücadele ettiğinizi ve bu mücadele içinde enerjinizi nasıl ziyan ettiğinizi görürsünüz. Eğer sadece neden mücadele ettiğinizi açıklamakla yetinirseniz, açıklamaların içinde kaybolursunuz ve mücadele devam eder; öte yandan eğer açıklamada bulunmadan çok sessiz bir halde zihninizi gözlemlerseniz, sadece zihnin kendi mücadelesinin farkına varmasına izin verirseniz, çok geçmeden içinde hiç mücadele barındırmayan, şaşırtıcı ölçüde uyanıklık taşıyan bir hal ortaya çıkar. Bu farkındalık halinde üstünlük ve aşağılık duygusu yoktur, büyük insan ve küçük insan yoktur, guru yoktur. Bütün bu saçmalıklar silinip gider çünkü zihin tamamen uyanıktır; tamamen uyanık bir zihin ise neşe doludur.
Kendinizi gözlemlediğinizde sabahtan akşama kadar nasıl da mücadele ettiğinizi ve bu mücadele içinde enerjinizi nasıl ziyan ettiğinizi görürsünüz. Eğer sadece neden mücadele ettiğinizi açıklamakla yetinirseniz, açıklamaların içinde kaybolursunuz ve m... tümünü göster
... Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım, yazarın Türkçedeki ikinci kitabı. Bu kitap, bir tutkunun, bir aşkın öyküsü. Öyle bir aşk ki, bir kadınla bir erkek arasındaki tutkunun, giderek bir sonsuzluk tutkusuna dönüştüğünü görüyoruz. Paulo Coelho, gerçekle gerçeküstünü, ülkesinin mitolojisinden yararlanarak bütünleştirebilen ilginç bir yazar; bu romanında, dünyanın gizlerini içinde taşıyan bir aşkın öyküsünü dile getiriyor. Yirmi üç dile çevrilen ve dünyada 2,5 milyon okurla buluşan bu romanın da Simyacı gibi sevilerek okunacağını umuyoruz.
... Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım, yazarın Türkçedeki ikinci kitabı. Bu kitap, bir tutkunun, bir aşkın öyküsü. Öyle bir aşk ki, bir kadınla bir erkek arasındaki tutkunun, giderek bir sonsuzluk tutkusuna dönüştüğünü görüyoruz. Paulo Coel... tümünü göster
... Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım, yazarın Türkçedeki ikinci kitabı. Bu kitap, bir tutkunun, bir aşkın öyküsü. Öyle bir aşk ki, bir kadınla bir erkek arasındaki tutkunun, giderek bir sonsuzluk tutkusuna dönüştüğünü görüyoruz. Paulo Coelho, gerçekle gerçeküstünü, ülkesinin mitolojisinden yararlanarak bütünleştirebilen ilginç bir yazar; bu romanında, dünyanın gizlerini içinde taşıyan bir aşkın öyküsünü dile getiriyor. Yirmi üç dile çevrilen ve dünyada 2,5 milyon okurla buluşan bu romanın da Simyacı gibi sevilerek okunacağını umuyoruz.
... Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım, yazarın Türkçedeki ikinci kitabı. Bu kitap, bir tutkunun, bir aşkın öyküsü. Öyle bir aşk ki, bir kadınla bir erkek arasındaki tutkunun, giderek bir sonsuzluk tutkusuna dönüştüğünü görüyoruz. Paulo Coel... tümünü göster
Düşman onlardan çok daha üstün, ertesi sabah saldırıya geçecekti.
Halkın çoğunluğu, yenileceklerini bildiği halde, şehirde kalmayı seçti.
O akşam, her yaştan kadınlı erkekli bir grup, Kıpti dedikleri Yunanlıyı dinlemek için meydanda toplandı.
Kıpti, hiçbir dine mensup değildi; sadece bütün duyduklarını, yarına aktarabilmek için aklında tutmuştu.
Kıpti, yalnızca içinde bulunduğu âna ve Moira denen varlığa inanırdı.
Yarından itibaren şu anda ahenk olarak gördüğümüz şey ahenksizliğe dönüşecek. Mutluluğun yerini matem alacak, dedi Kıpti.
Şehrimizi talan edebilirler, ama burada öğrendiklerimizi silemezler. İşte bu yüzden ilmimizin surlarımız, evlerimiz ve sokaklarımızla aynı kaderi paylaşmasına izin veremeyiz Peki ilim derken neyi kastediyorum?
İlimle, gündelik yaşamın karşımıza çıkardığı zorlukların üstesinden gelerek hayatta kalmamızı sağlayan şeyi kastediyorum.
Yarın bize neler olacağını kimse bilemez Çünkü her günün iyisi ve kötüsü aynı gün içinde olup biter. Öyleyse dışarıdaki askerleri ve içinizdeki korkuyu unutun...
Bizler şimdi, gündelik yaşamımızdan, yüzleşmek zorunda kaldığımız güçlüklerden bahsedeceğiz, dedi Kıpti.
Ve sevgiyi, kaybı, yenilgiyi, yalnızlığı sordular ona. Korkuyu, sadakati, cinselliği, geleceği ve kaderi; ona kendilerini nasıl bulacaklarını sordular. Hayatın içinden gelen, cevapları binyıllar boyu değişmeden kalan soruları sordular ona.
Düşmanları beklerken, halk bir meydanda toplandı ve sordu.
Ve Kıpti, onlara cevap verdi.
Düşman onlardan çok daha üstün, ertesi sabah saldırıya geçecekti.
Halkın çoğunluğu, yenileceklerini bildiği halde, şehirde kalmayı seçti.
O akşam, her yaştan kadınlı erkekli bir grup, Kıpti dedikleri Yunanlıyı dinlemek için meydanda toplandı.
Kıpt... tümünü göster