Peru sahilinde bir balıkçı kaybolur. Norveçli petrol arama uzmanları deniz tabanında yüzlerce kilometrekarelik alanın garip organizmalar tarafından işgal edildiğini keşfeder. Bu sırada İngiliz Kolombiyası sahili boyunca balinalar korkutucu bir değişim geçirir. Olayların birbirleriyle hiçbir alakası yok gibi görünmektedir. Ama tesadüflere inanmayan iki bilim adamı, bu durumun kaynağını araştırırken en korkunç kâbuslarıyla yüz yüze gelecektir.
Sürüyü okurken dünya yıkılsa fark etmeyeceksiniz.
D/e Welt
Satış rekorları kıran bir kitap... Tatil güneşi ne kadar sıcak olursa olsun tüyleriniz ürperecek... İyi eğlenceler.
Evening Standard
Bu 800 nefes kesici sayfadan sonra denizlere çok farklı bir gözle bakacaksınız.
Focus
Nefes almak için yüzeye çıkacağınızdan kuşkuluyum. ...bu nihai yaz okuması, Crichton ve Kingin en iyi özelliklerini birleştiriyor.
Contra Costa Times
Peru sahilinde bir balıkçı kaybolur. Norveçli petrol arama uzmanları deniz tabanında yüzlerce kilometrekarelik alanın garip organizmalar tarafından işgal edildiğini keşfeder. Bu sırada İngiliz Kolombiyası sahili boyunca balinalar korkutucu bir değişi... tümünü göster
Canım dedem Kurt Seyit,
Seninle hiç rastlaşmadık!
Ben doğmadan çok önce, sen buralardan göçüp gitmiştin, hayatımın kahramanı olacağını bilmeden, kendi ölümünü kendin seçip isteyerek, geride derin yaralar açıp terk etmiştin her şeyi ve herkesi... Çocukluğumdan beri annemden ve anneannemden dinlediğim bütün masalların kahramanları arasında benim en hayran olduğum sadece sendin. Senin harika bir öykü kahramanı olacağını düşünürdüm, hakkında anlatılan onca şeyi dinlerken... Küçük, camekânlı büfenin üzerinde, çerçeve içinde duran sepya fotoğrafın, başkalarından dinlediklerimin çok ötesinde uzun öyküler anlatırdı bana sessizce.
İskemleyi büfenin önüne çeker, dirseklerimi dayayıp uzun uzun seyrederdim; çarlık üniforman, çizmelerin, kılıcınla çektirdiğin o fotoğrafı. Seni, daha üç yaşındayken ve inan bana o yaşında hiçbir çocuğun dedesini sevemeyeceği kadar çok seviyordum, sadece bana fısıldadıklarından dolayı. Sen benim için, artık ulaşamayacağım, kaybolmuş bir zamanın, sınırları değişmiş, o gün için hiç gidemeyeceğim bir ülkenin, kitabı hiçbir zaman yazılmamış isimsiz bir kahramanıydın. Hem uzak bir masal zamanda kalmış, hem de kendime çok yakın hissettiğim, hüzün veren bir kayıptın...
Erkeklerin kadınlarını baş tâcı ettikleri, kadınların erkeklerinin sevgi dolu yoldaşları oldukları bir aile geçmişimin masalsı kahramanı dedem Kurt Seyitle beraber yaşadığım ruhsal yolculuğun hikâyesi… Benim Matruşka zamanlarım…
(Tanıtım Bülteninden)
Canım dedem Kurt Seyit,
Seninle hiç rastlaşmadık!
Ben doğmadan çok önce, sen buralardan göçüp gitmiştin, hayatımın kahramanı olacağını bilmeden, kendi ölümünü kendin seçip isteyerek, geride derin yaralar açıp terk etmiştin her şeyi ve herkesi..... tümünü göster
Canım dedem Kurt Seyit,
Seninle hiç rastlaşmadık!
Ben doğmadan çok önce, sen buralardan göçüp gitmiştin, hayatımın kahramanı olacağını bilmeden, kendi ölümünü kendin seçip isteyerek, geride derin yaralar açıp terk etmiştin her şeyi ve herkesi... Çocukluğumdan beri annemden ve anneannemden dinlediğim bütün masalların kahramanları arasında benim en hayran olduğum sadece sendin. Senin harika bir öykü kahramanı olacağını düşünürdüm, hakkında anlatılan onca şeyi dinlerken... Küçük, camekânlı büfenin üzerinde, çerçeve içinde duran sepya fotoğrafın, başkalarından dinlediklerimin çok ötesinde uzun öyküler anlatırdı bana sessizce.
İskemleyi büfenin önüne çeker, dirseklerimi dayayıp uzun uzun seyrederdim; çarlık üniforman, çizmelerin, kılıcınla çektirdiğin o fotoğrafı. Seni, daha üç yaşındayken ve inan bana o yaşında hiçbir çocuğun dedesini sevemeyeceği kadar çok seviyordum, sadece bana fısıldadıklarından dolayı. Sen benim için, artık ulaşamayacağım, kaybolmuş bir zamanın, sınırları değişmiş, o gün için hiç gidemeyeceğim bir ülkenin, kitabı hiçbir zaman yazılmamış isimsiz bir kahramanıydın. Hem uzak bir masal zamanda kalmış, hem de kendime çok yakın hissettiğim, hüzün veren bir kayıptın...
Erkeklerin kadınlarını baş tâcı ettikleri, kadınların erkeklerinin sevgi dolu yoldaşları oldukları bir aile geçmişimin masalsı kahramanı dedem Kurt Seyitle beraber yaşadığım ruhsal yolculuğun hikâyesi… Benim Matruşka zamanlarım…
(Tanıtım Bülteninden)
Canım dedem Kurt Seyit,
Seninle hiç rastlaşmadık!
Ben doğmadan çok önce, sen buralardan göçüp gitmiştin, hayatımın kahramanı olacağını bilmeden, kendi ölümünü kendin seçip isteyerek, geride derin yaralar açıp terk etmiştin her şeyi ve herkesi..... tümünü göster
Byzantion'dan İstanbul'a uzanan, heyecan yüklü bir serüven...
Sarayburnu'nda, Atatürk heykelinin ayaklarının dibinde bir ceset, Avuçlarında antik bir pere.... Ama ne bu ceset son kurban, ne de bu antik para son sikke... Yedi kurban, yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekân. Ve tek bir gerçek: Bu şehrin gizemli tarihi.
"Şehre bakıyorduk denizden. Sisler içindeydi İstanbul... Sisler içinde deniz... Sisler içinde teknemiz. Sultanahmet'in minareleriydi görülen, Ayasofya'nın kubbesi, Topkapı Sarayı'nın kuleleri. Hiç yağmalanmamış, yıkılmamış, kirletilmemiş gibiydi şehir. Bembeyaz bir sisle örtmüştü doğa, ne varsa görüntüyü çirkinleştiren. Güneş doğmadan bir anlığına beliren bir hayal gibi... Büyülü bir bulut gibi... Bir masal imgesi gibi... Yeni kurulmuş bir kent gibi... Taze bir başlangıç gibi... Genç, umutlu, güzel...
İstanbul'a bakıyorduk denizden. Ölülerimizin yüzlerine bakıyorduk... Onların gözlerindeki kendi kederimize. Çaresizliğimize bakıyorduk, avuçlarımızda büyüyen zavallılığa, kanımızda filizlenen korkaklığa... Elimizden alman hayata bakıyorduk... Güneşli günlerimize, umut dolu sabahlara, eğlenceli bahar akşamlarına... Sönen anılarımıza bakıyorduk, ölen hayallerimize, yıkılan düşlerimize... Sönen anılarımızı, ölen hayallerimizi, yıkılan düşlerimizi yüklenip yorgun bir şilep gibi bizden uzaklaşan şehrimize... Şehrimizle birlikte yitirdiğimiz kendimize bakıyorduk..."
(Tanıtım Bülteninden)
Türkçe
590 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm
İstanbul, 2010
ISBN : 9789752897458
Byzantion'dan İstanbul'a uzanan, heyecan yüklü bir serüven...
Sarayburnu'nda, Atatürk heykelinin ayaklarının dibinde bir ceset, Avuçlarında antik bir pere.... Ama ne bu ceset son kurban, ne de bu antik para son sikke... Yedi kurban,... tümünü göster