Bil bakalım sen kimsin? Japonyada 4 milyon satıldı, Amerikada bestseller oldu. İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada, İspanyanın da aralarında olduğu 15 ülkede yayınlandı. Dünyanın en eğlenceli keşfini yapmaya hazır mısın? Ancak bu şimdiye kadar kimsenin keşfetmediği bir şey olacak kendin. Hepimiz kendimizi bilmeyi ve anlamayı isteriz. Ama bu gizemi çözecek şey nedir? Bunun tam olarak bir cevabı var mıdır? Yüzyıllardır edebiyat, sanat, felsefe, bilim bunun cevabını arıyor. Kokoloji, psikoloji profesörü Isamu Saito ve Tadahiko Nagao tarafından geliştirilen, temel psikolojik gerçeklere dayanarak hazırlanmış bir tür kendini keşfetme oyunu. Aşk, seks, iş, aile, dostluk, ev... Kısacası her şeyle ilgili 53 oyun. Şimdi Türkiyede de ailelerin, ev partilerinin, yalnızlıkların, potansiyel ilişkilerin, seyahatlerin en eğlenceli, en faydalı oyunu olmaya aday.
Bil bakalım sen kimsin? Japonyada 4 milyon satıldı, Amerikada bestseller oldu. İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada, İspanyanın da aralarında olduğu 15 ülkede yayınlandı. Dünyanın en eğlenceli keşfini yapmaya hazır mısın? Ancak bu şimdiye kadar kimseni... tümünü göster
Duygusal rahatsızlıklarımızın temelinde, duyguların ilişkili olduğu olaylar değil, bizim bu olaylar hakkında öğrenmiş ve geliştirmiş olduğumuz inanç ve yorum kalıplarımız ve anlam yakıştırmalarımız yatar.Bireylerin davranışlarından, özelliklerinden ya da performanslarından; yani bireyi oluşturan küçük benlerinden hareketle, onlar hakkında toptancı bir BEN değeri oluşturmak, akılcı ve gerçekçi olmanın ötesinde, neredeyse olanak dışıdır. Kendimizi ve çevremizi, tiryakilik yaratan toptancı BEN değeri ile yargılamak ya da değerlendirmek kolaydır, ama faturası öfke, kaygı ve çöküntü olarak çok ağır ödenir.Dr. A. Kadir Özer, bu kitabında BEN Değeri Tiryakiliğini analiz ederek Duygusal Gerilimle Baş Edebilmenin yollarını sunuyor.
Duygusal rahatsızlıklarımızın temelinde, duyguların ilişkili olduğu olaylar değil, bizim bu olaylar hakkında öğrenmiş ve geliştirmiş olduğumuz inanç ve yorum kalıplarımız ve anlam yakıştırmalarımız yatar.Bireylerin davranışlarından, özelliklerinden y... tümünü göster
Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli'nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.
Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.1930'lu yılla... tümünü göster
Empati, Amerikalı yazar Adam Fawer tarafından kaleme alınan 2008 basım tarihli gnostisizm, empati, sinestezi gibi konuları eksenine oturtmuş bir romandır.
Geçmişte yaşanan bazı olayların akılcı bir biçimde birleştirildiği romanda, Elijah Glass ve Winter Zhi isimli iki karakterin başından geçenleri öğreniyoruz. Elijah ve Winter'ın boyunlarındaki kolyenin gizemi nedir? İkisinin de geçmişlerine dair hatırlayamadıkları ama hissettikleri giz nedir? Geçmişlerini öğrenemeden, başlarına gelen şeyden ve Kader gününden kaçamayacaklardır.
Empati, Amerikalı yazar Adam Fawer tarafından kaleme alınan 2008 basım tarihli gnostisizm, empati, sinestezi gibi konuları eksenine oturtmuş bir romandır.
Geçmişte yaşanan bazı olayların akılcı bir biçimde birleştirildiği romanda, Elijah Glass ve... tümünü göster
Kürk Mantolu Madonna: Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk Mantolu Madonnayı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum. Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor. TADIMLIKÖğle üzeri yemeğe giderken, onun yerinden kımıldanmadığını, masasının gözlerinden birini açarak önüne kâğıda sarılmış bir ekmek ve bir küçük sefertası gözü çıkardığını gördüm. Afiyet olsun! diyerek odayı terk ettim. Günlerce aynı odada karşı karşıya oturduğumuz halde hemen hemen hiçbir şey konuşmadık. Başka servislerdeki memurlardan birçoğuyla tanışmış, hatta akşamüzeri beraber çıkarak bir kahvede tavla oynamaya bile başlamıştık. Bunlardan öğrendiğime göre, Raif efendi müessesenin en eski memurlarındandı. Daha bu şirket kurulmadan evvel, şimdi bizim bağlı olduğumuz bankanın mütercimiymiş, oraya ne zaman geldiğini kimse hatırlamıyordu. Başında oldukça kalabalık bir aile bulunduğu, aldığı ücretle ancak geçinebildiği söyleniyordu. Bu arada kıdemli olduğu halde, şuna buna bol bol para savuran şirketin, onun ücretini neden artırmadığını sorunca, genç memurlar gülerek: Hımbılın biridir de ondan. Doğru dürüst lisan bildiği bile şüpheli! diyorlardı. Halbuki Almancayı gayet iyi bildiğini ve yaptığı tercümelerin pek doğru ve güzel olduğunu sonradan öğrendim. Yugoslavyanın Suşak limanı üzerinden gelecek dişbudak ve köknar kerestelerinin evsafına veya travers delme makinelerinin işleme tarzına ve yedek parçalarına dair bir mektubu kolayca tercüme ediyor, Türkçeden Almancaya çevirdiği şartname ve mukavelenameleri şirket müdürü hiç tereddüt etmeden yerlerine yolluyordu. Boş kaldığı zamanlarda masanın gözünü açıp, oradan dışarıya çıkarmadan, dalgın dalgın kitap okuduğunu görmüş ve bir gün: Nedir o, Raif bey? diye sormuştum. Sanki bir kabahat yaparken yakalamışım gibi kızarmış, kekeleyerek: Hiç... Almanca bir roman! demiş ve hemen çekmeyi kapatmıştı. Buna rağmen şirkette hiç kimse onun bir ecnebi dili bileceğine ihtimal vermiyordu. Belki de hakları vardı...
Kürk Mantolu Madonna: Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önün... tümünü göster
Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı. Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu.
Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı. Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı... tümünü göster