* Dashiell Hammett Ödülü, 2009 * William L. Crawford Ödülü, 2010
Rüyalar ve gerçekler İkisini ayırt edebildiğinizden emin misiniz?
Hatırladığınız bir şeyi kaç kere rüyanızda gördüğünüzü, ama aslında yaşamadığınızı fark ettiniz?
Rüyanızda gördüklerinizin gündelik yaşantınızda karşınıza çıktığı oldu mu hiç?
Kaç kere belki bir gün öncesinde çözülmez görünen bir uyanınca çözüverdiniz?
Yağmurun hiç durmadan yağdığı bir kent. Masa başında çalışan, hayat yoksunu bir adam. Kentin orta yerinde, paslanmış, küflenmiş, çürümüş bir panayır. Düşleri bile belgeleyen, herkesi izleyen amansız bir takip sistemi. Ve tüm bunların ortasında, olanca şaşkınlığıyla, durmaksızın düşlere uyanan bir adam. Hafiyenin El Kitabı, cinayetler, filler ve düşler ekseninde dönen amansız bir macera. Algının tüm kapılarını zorlayan, yakanıza yapışan, ısrarlı bir rüya gibi.
1977 yılında, Amerikanın New York eyaletinde dünyaya geldi. Dashiell Hammett Ödülü ve William L. Crawford Ödülüne layık görülen ilk romanı Hafiyenin El Kitabı ile adım attığı edebiyat sahnesinde kitabında yarattığı atmosfer, Terry Gilliam ve David Lynch gibi dev yönetmenlerin filmleriyle kıyaslandı. Jorge Luis Borges, Franz Kafka, Italo Calvino ve Angela Carter gibi yazarlardan ilham aldığını belirten Berry, polisiye kurgulu ilk romanı Hafiyenin El Kitabında eşi benzeri olmayan bir şehri karanlıkları ve kabusları ile birlikte inşa ediyor.
Hafiyenin El Kitabı, adını ileride daha sık duyacağımız parlak yazardan etkileyici ve eğlenceli bir ilk roman.
Wes Anderson bir Kafka uyarlaması çekecek olsaydı ortaya böyle bir fantezi çıkardı. New Yorker
Berrynin iddialı çıkış romanı Kafka ve Paul Auster yankılarıyla çınlıyor. Publishers Weekly
* Dashiell Hammett Ödülü, 2009 * William L. Crawford Ödülü, 2010
Rüyalar ve gerçekler İkisini ayırt edebildiğinizden emin misiniz?
Hatırladığınız bir şeyi kaç kere rüyanızda gördüğünüzü, ama aslında yaşamadığınızı fark ettiniz?
Rüyanızda gördükler... tümünü göster
Umut Sarıkaya, çizerliğiyle olduğu kadar yazarlığıyla da anlatıyor kendini. Öykü ya da anı, ne derseniz deyin, bu kitaptaki metinler genç ve sıcak. Benim de Söyleyeceklerim Var! yazarın dergideki ve evdeki hayatından ya da çizer arkadaşları Ersin Karabulut, Metin Üstündağ, Bahadır Baruter arasında geçen olaylardan kesitler sunuyor okuyucuya. Sıradan ve bir o kadar da komik olan hikâyeler bunlar. Hayatın alışılagelmiş ayrıntıları, günlük diyalogları Sarıkayanın kaleminde başka bir anlam ve şekil kazanıyor. Espriler birbirini kovalıyor, kahkahalar yüksek sesle atılıyor. İçten ve doğal bir dil kitabın tamamına hâkim oluyor. Benim de Söyleyeceklerim Var! günümüz yaşantısının bir uzantısı sanki. Monotonluktan uzak bir uzantı... Eğlenceli, neşeli ve farklı... Gelin onların hayatına katılalım, renklerin tadını çıkaralım!..
Umut Sarıkaya, çizerliğiyle olduğu kadar yazarlığıyla da anlatıyor kendini. Öykü ya da anı, ne derseniz deyin, bu kitaptaki metinler genç ve sıcak. Benim de Söyleyeceklerim Var! yazarın dergideki ve evdeki hayatından ya da çizer arkadaşları Ersin Kar... tümünü göster
Bir ömür ailemle yaşamak... Düşüncesi bile korkunç geliyordu. Her gün bu evde bir ızdırap gibiyken, bir ömür geçirmek, yavaş yavaş onlara benzemek. Ben akşam "televizyon karşısında koltukta uyuyacak adam değilim" diyordum kendi kendime. Kimse inanmazsa inanmasın ben şehir dışındaki bir üniversiteyi kazanacak, bu evden de bu mahalleden de bu şehirden de kurtulacaktım. Her gece yatarken hayaller kuruyordum. İlk yıl yurtta kalırdım, sonra bi eve çıkardım. Arkadaşlarım gelirdi eve. Çıkıp sabaha kadar sokaklarda gezerdik... Daha önce söylediğim gibi o yıllarda aklım az çalıştığı için sadece bu iki şeyi hayal edebildim eve çıkınca; "arkadaşlarım gelir, gece sokakta gezeriz." Ama bu kadarını hayal edebilmek bile güzeldi be. Bu düşünceler içerisinde benden beklenmeyecek üstün bir çalışma disipliniyle kendimi derslere verdim. Sürekli test çözüyor, bu büyük maratonda diğer öğrencilerle aramdaki farkı kapatmaya çalışıyordum. Annem babam gibi kanepede televizyon karşısında uyumamak için, onlara benzememek için çalışıyordum. Artık nasıl gaza geldiysem öyle hazırlanmışım ki sınava bütün şehir dışı tercihlerimi geçip çok az sayıda yazdığım İstanbul içi tercihlerimden birini kazandım. Hem de eve çok yakın bir üniversiteyi... Üniversiteyi kazandığım gün yıkılmıştım.
Bir ömür ailemle yaşamak... Düşüncesi bile korkunç geliyordu. Her gün bu evde bir ızdırap gibiyken, bir ömür geçirmek, yavaş yavaş onlara benzemek. Ben akşam "televizyon karşısında koltukta uyuyacak adam değilim" diyordum kendi kendime. Kim... tümünü göster
19. yüzyılın en büyük romancılarından Stendhalin başyapıtı sayılan Kızıl ile Kara, yoksul, yakışıklı ve yetenekli bir taşralı gencin Paris sosyetesine yükselişi ve düşüşünün öyküsünü anlatır. Toplumda yükselmenin aracı olarak ordu ile kilise arasında kararsız kalan Julien Sorel, çok geçmeden başarıya ve güce ancak Fransız toplumunu saran ikiyüzlülük ve çıkarcılıkla ulaşılabileceğini görür. Önce evli bir kadın olan Madame de Rênali, sonra da kibirli aristokrat Mathildei baştan çıkarır ve Paris sosyetesinde saygın bir yer edinir. Ne var ki, Julienin beklenmedik cinayet girişimi mahvına yol açacaktır.Stendhalin bu romanda yarattığı çelişkiler ve tutarsızlıklarla dolu Julien Sorel karakteri, 19. yüzyıl romanının en etkileyici karakterlerinden biri olmuştur. Kızıl ile Kara, aynı zamanda, Napoléon sonrası Fransız toplumundaki yozlaşmayı son derece çarpıcı bir dille anlatır. Klasiklerin klasiği diyebileceğimiz bu benzersiz romanı Ataçın eşsiz Türkçesiyle ve Tahsin Yücelin kapsamlı bir önsözüyle sunuyoruz.
19. yüzyılın en büyük romancılarından Stendhalin başyapıtı sayılan Kızıl ile Kara, yoksul, yakışıklı ve yetenekli bir taşralı gencin Paris sosyetesine yükselişi ve düşüşünün öyküsünü anlatır. Toplumda yükselmenin aracı olarak ordu ile kilise arasında... tümünü göster