hurinur

0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 1 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

hurinur okumuş bitirmiş.
Buz Sıcağı

Hedeflerine erişmiş, başarılı bir doktordu. Hayattan hiçbir beklentisi kalmamıştı. Büyük evinde tek başına yaşamaktan, soğuk ameliyathanesinden, az dostu olmasından, sevgisiz ilişkilerinden memnundu. Tesadüfen otomobiline aldığı bir kızın sorumluluğunu neden üstlenecekti ki? Katılaşmış kalbini yumuşatan neydi bilmiyordu! Genç kızın boyun eğmeyen cesur ruhu mu? Yeşil gözlerinin sıcacık pırıltıları mı? Buz gibi ruhunu ısıtan neşeli gülüşleri mi?
... ya da yalnız hayatını dolduran kocaman yüreği mi? Sebep ne olursa olsun, kadere karşı koyulamayacağını çok çabuk anladı. Üstelik bilerek kadere yardım etti. Dışlanmış ve çaresiz bir genç kızın, yaşama sevinci olmayan, buz kalpli bir adamın hayatına usul usul sızmasını gülümseyerek izleyeceğiniz bir FMArsal romanı daha!

Hedeflerine erişmiş, başarılı bir doktordu. Hayattan hiçbir beklentisi kalmamıştı. Büyük evinde tek başına yaşamaktan, soğuk ameliyathanesinden, az dostu olmasından, sevgisiz ilişkilerinden memnundu. Tesadüfen otomobiline aldığı bir kızın sorumluluğu... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl
hurinur okumuş bitirmiş.
Kendine Ait Bir Oda

Kadın hareketinin elden düşürmediği önemli kitaplardan biri olan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un belki de en kolay okunan kitabıdır. Kolay okunur, çünkü konu çok somuttur: “Kadın ve edebiyat.”

Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları “ezeli” ve de “ezici” bir soru vardır: “Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?” İşte Virginia Woolf bu “yakıcı” soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve de kısa bir kadın edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra esaslı bir yanıt getiriyor. Ve şöyle sesleniyor kadınlara: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”

Woolf, mantıkla olduğu kadar hayalle, nükteyle olduğu kadar bilgiyle ve gerçek bir romancının hayalgücüyle konuşur.
The New York Times

Kadın hareketinin elden düşürmediği önemli kitaplardan biri olan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un belki de en kolay okunan kitabıdır. Kolay okunur, çünkü konu çok somuttur: “Kadın ve edebiyat.”

Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladı... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl
hurinur okumuş bitirmiş.
Otostopçunun Galaksi Rehberi

Eskiler der ki: Eğer berbat bir perşembe sabahı geçirmemişseniz, bu kavramın anlamını bütün boyutlarıyla henüz bilmiyorsunuz demektir. Bazıları da bu cümlenin fazla iddialı olduğunu düşünür ve kahramanımız Arhurt Dent de bu kişilerden biridir; ta ki o perşembe sabahına kadar. Aslında o perşembe sabahı Yerküre'de yaşayan herkes için berbat geçmişti; değil mi ama, yaşadığınız gezegenin aniden yok edilmesinden daha berbat ne olabilir ve hikâyemiz de işte o perşembe sabahı başlar. Aslında Yerküre'deki canlıların tek bir kurtuluş yolu vardı: Gezegenin havaya uçmasından saniyeler önce Arthur Dent ve son on dört yıldır bu gezegende tıkılıp kalmış arkadaşı Ford Prefect bir uzay gemisine otostop çekmeyi başarmışlardı. Bu ikilinin yolları evrenin o ana dek gördüğü en güzel gemi olan Altın Kalp ile, iki kafalı ve üç kollu eski bir hippi olan Galaktik İmparatorluk Hükümeti'nin Başkanı Zaphod Beeblebrox, paranoyak, zeki, ama kronik depresif robot Marvin ve yıllar öncesinden kısa bir anlığına gelen güzel bir kızla kesişecektir. İyi de bizler neden doğduk? Neden ölüyoruz? Neden bileklerimize bu kadar uzun süre dijital saatler taktık? Bütün soruların cevabı yıldızlara doğru başparmağınızı kaldırmanızda yatıyor. Ve yanınızda bir havlu bulundurmayı asla unutmayın. İyi eğlenceler Restoran'a buyrun. Asla pişman olmayacaksınız...

Eskiler der ki: Eğer berbat bir perşembe sabahı geçirmemişseniz, bu kavramın anlamını bütün boyutlarıyla henüz bilmiyorsunuz demektir. Bazıları da bu cümlenin fazla iddialı olduğunu düşünür ve kahramanımız Arhurt Dent de bu kişilerden biridir; ta ki ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl
hurinur okumuş bitirmiş.
Tuncay Terzihanesi

Trabzonun en ünlü terzilerindendi Tuncay Bey... Dükkânının rafları aldığı siparişlerin kumaşlarıyla doluydu. Genç adam modayı takip eden, yenilikçi biri olduğu için onun diktiği bir elbiseye sahip olmak isteyenler, araya hatırı sayılan insanları koyarlardı: Şu bizim komşunun mantosunu bir zahmet sıkıştırıver!..
Kedilerinin pençelerinin balık koktuğu bu kentte, bir gün, on yedi yaşında bir genç kız girer Terzi Tuncayın dükkânından içeri. Yanında annesi, elinde ise bordo renkli bir kumaş vardır. Kendisine bir ceket dikmesini ister genç terziden. Aşk tanrısı Erosun attığı ok Tuncay Beyin kalbini delmeden önce, içeri giren genç kızın güzelliği karşısında, tuttuğu iğne eline batmıştır çoktan!
Terzi Tuncay genç kızı provaya çağırmaya başlar. Hem de yalan yere ve kaç kere!.. Hatta bir seferinde şu türküyü bile mırıldanır, hafiften:

Trabzonun en ünlü terzilerindendi Tuncay Bey... Dükkânının rafları aldığı siparişlerin kumaşlarıyla doluydu. Genç adam modayı takip eden, yenilikçi biri olduğu için onun diktiği bir elbiseye sahip olmak isteyenler, araya hatırı sayılan insanları koya... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl, 1 ay
hurinur okumuş bitirmiş.
Boğulmamak İçin

“Orwell’in ironik mizah anlayışı tazeliğini hiç yitirmiyor. Bu, kaçırılmaması gereken bir Orwell yapıtı.”
-The Observer-

Göbeğinin çapı giderek genişleyen ve evinin taksitlerini ödemekle uğraşan George Bowling kırk beş yaşında, evli ve çocuklu ve yeni aldığı takma dişleriyle kasvetli hayatından çaresizce kurtulmak isteyen bir sigorta pazarlamacısıdır.1939′da patlak verecek olan savaşın gelişini; yemek kuyruklarını, askerleri, gizli polisi ve zorbalığı görerek modern zamanlardan korkmaktadır.Böylece çocukluğunun dünyasına, huzur ve sükûn dolu bir yer olarak hatırladığı köyüne sığınmaya karar verir.Fakat köyünde aradığını bulabilecek mi, orası şüphelidir.

“Çok komik olmanın yanında hayranlık uyandıracak kadar gerçekçi… Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü burada nüve haliyle görebiliyoruz. Hayvan Çiftliği’ni de… Hem zengin bir okuma keyfi sunan hem de iki klasiğin tohumlarını birden barındıran romanlara kolay rastlanmaz.”
-John Carey, The Sunday Times-

“Orwell’in ironik mizah anlayışı tazeliğini hiç yitirmiyor. Bu, kaçırılmaması gereken bir Orwell yapıtı.”
-The Observer-

Göbeğinin çapı giderek genişleyen ve evinin taksitlerini ödemekle uğraşan George Bowling kırk beş yaşında, evli ve çocuklu ve... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl, 1 ay
hurinur okumuş bitirmiş.
Ölümcül Kimlikler

Ben kimim?.. Nereye aitim?.. Doğulu muyum yoksa Batılı mı? Nereye aitim?.. Kültürel özellikler beni ne kadar ben yapıyor?.. Toplumsal yapı beni ne kadar belirliyor? Toplumsal ve kültürel koşullanmalardan ne kadar bağımsız düşünebiliyorum ve ne kadar özgür hareket edebiliyorum? Baktığım aynalar sürekli çatlayıp kırılıyor... Gerçekten ben, düşündüğüm ben miyim yoksa bir yanılsamanın içinde debelenip duruyor muyum?.. Son deneme kitabı Ölümcül Kimliklerde bu can alıcı sorunları irdeleyen Amin Maalouf, böylece romanlarının teorik arka planını da açmış oluyor. Yirmi altı yaşında ülkesinden ayrılıp Parise yerleşen Amin Maalouf, ekonomi ve toplumbilim okudu. Gazetecilik yaptı... İlk kitabını 1983te yayımladı. Bugün bir klasik kabul edilen ilk romanı Afrikalı Leo (1986) Fransız-Arap Dostluk Ödülünü, Tanios Kayası (1993) Goncourt Ödülünü kazandı. 1988de yayımlanan ikinci romanı Semerkant ise pek çok dile çevrildi ve yazarı dünya çapında bir ilginin odağına yerleştirdi.Yazınsal sorunlarını kültür arkeolojisi temeli üstüne oturtan Lübnanlı yazar Amin Maaloufu daha önce yine yayınlarımız arasında çıkan Afrikalı Leo, Doğunun Limanları, Semerkant, Tanios Kayası romanlarıyla Türkiyeli okurlar da çok sevdi ve benimsedi. Şimdi Maalouf, yeni kitabıyla yine önümüzde yeni ufuklar açıyor, kitaplığımızda yerini alıyor. TADIMLIKBu kitabın başından beri ölümcül kimliklerden söz ediyorum - bu tanım benim kınadığım, yani kimliği tek bir aidiyete indirgeyen kavramın insanları taraf tutucu, katı, hoşgörüsüz, baskıcı, kimi zaman kendini yok edici bir tavra yerleştirmesi ve onları çoğu zaman katillere ya da katillerin yandaşlarına dönüştürmesi oranında bana yanlış gibi gelmiyor. Bunların dünya görüşleri çarpık ve terstir. Aynı topluluğa ait olanlar bizimkiler olur, yazgılarına arka çıkmak istenir, ama onlara karşı zalimce davranmaktan da kaçınılmaz; ılımlı görülürlerse kınanır, yıldırılır, hain ya da döneklikle suçlanırlar. Ötekilere gelince, karşı kıyıdakilere gelince, kendimizi asla onların yerine koymaya çalışmayız, şu ya da bu sorunla ilgili olarak tamamen haksız olamayacaklarını kendimize sormaya hiç gelemeyiz, onların şikayetleri, çektikleri acılar, kurbanı oldukları haksızlıklar karşısında yumuşamaktan kaçınırız. Sadece, çoğu zaman topluluğun en militan, en laf ebesi, en aşırı kesiminin bakış açısı olan bizimkilerin bakış açısı önemlidir.

Ben kimim?.. Nereye aitim?.. Doğulu muyum yoksa Batılı mı? Nereye aitim?.. Kültürel özellikler beni ne kadar ben yapıyor?.. Toplumsal yapı beni ne kadar belirliyor? Toplumsal ve kültürel koşullanmalardan ne kadar bağımsız düşünebiliyorum ve ne kadar ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl, 1 ay
Daha Fazla Göster

hurinur şu an ne okuyor?

Da Vinci Şifresi (Robert Langdon, #2)

%0

Favori Yazarları (5 yazar)

Favori yazarı yok.