Bilge Karasu'nun yapıtı toplam 11 kitaplık bir külliyat oluşturuyor. 1991'de ilk olarak Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nı yayımlamıştık Bilge Karasu'dan. Yazılış olarak yazarın ikinci kitabı olan Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Bilge Karasu'ya başlamak için ilk sıradaki önerimizdir. Kitabın 1971'de Sait Faik Hikaye Armağanı'nı aldığını da söylemeliyiz.
"Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nda baskı, bir dış etken, insan eliyle oluşturulduğunda ne denli bilinse de bir tür kıran gibi ortaya çıkar. Bizans'ta 'resimkırıcılık' diye adlandırılan baskı dönemi başlatılırken genç keşiş Andronikos'un kendi kendine sorduğu soru şudur: Birey olarak bu baskı karşısında, benimsemediğim, ama bana zorla benimsetilmek istenen bu yeni inanç karşısında ne yapmalıyım? İnsan içerikleri, toplumdan topluma, dönemden döneme, çağdan çağa değişebiliyor. Bunların taşıdığı değerin saltık değil göreli olduğu, 'Ada' ve 'Tepe' öykülerinden oluşan Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nda sürekli olarak altı çizilen bir düşünce.
'Dutlar' ise Bizans'taki baskı ortamının çağdaş zaman dilimi içinde, iki ayrı zaman noktasında yeniden öykülenişi. 'Ada' ve 'Tepe'nin yazarı olarak Bilge Karasu'nun, dolaylı-dolaysız yoldan tanıklık ettiği bu yeni baskı dönemi sonunda, inanç konusunda bir karara varması, kendi öykülerini de karara bağlayışının öyküsü..."
– Ülker Gökberk
Bilge Karasu'nun yapıtı toplam 11 kitaplık bir külliyat oluşturuyor. 1991'de ilk olarak Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nı yayımlamıştık Bilge Karasu'dan. Yazılış olarak yazarın ikinci kitabı olan Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Bilge ... tümünü göster
Sürekli Devrim kadar tartışmalı bir tarihi olan kavram azdır. İlk kez Marx tarafından formüle edilen, Troçki tarafından, 1917 Ekim proleter devriminin temel öngörüsü olan sürekli devrim, 1905 Rus Devrimi sırasında yeniden ele alınmıştır. Troçki, 1928den itibaren, sürekli devrimi, dünya çapında, sömürge, yarı-sömürge ve bağımlı kapitalist ülkelerde toplumsal devrimin dinamiklerini açıklamayı amaçlayan bir teori olarak kurdu. Elinizdeki kitap (lar) sürekli devrim kuramının iki evresini damgalayan eserleri kapsamaktadır. 1928de, Sürekli devrim kitabının yayınlanmasıyla Troçki ilk kez, sömürge ve yarı-sömürge ülkelerde devrime dair görüşünü, toplam tarihsel gelimelere uygulanabilir bir teori olarak, evrensel bir geçerliliği ve anlamı olduğunu ileri sürerek, sistematik, tutarlı ve kesin bir biçimde açıkladı. Sürekli devrim yirminci yüzyıl marksist siyasal düşüncesinin en önemli ve en özgün eserlerinden biridir. Michael Löwy
Sürekli Devrim kadar tartışmalı bir tarihi olan kavram azdır. İlk kez Marx tarafından formüle edilen, Troçki tarafından, 1917 Ekim proleter devriminin temel öngörüsü olan sürekli devrim, 1905 Rus Devrimi sırasında yeniden ele alınmıştır. Troçki, 1928... tümünü göster
Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insandır. Günlük tutmaya başlamasına neden olan tuhaf bir değişim geçirir. Çevresindeki nesneler karşısında bulantı duymaya başlar. Nesnelerin adları, anlamları, üzerlerindeki çizgiler kaybolmaya başar. Bu, Roquentinin daha önce üzerinde hiç kafa yormadığı bir durumla, varoluşla yüz yüze bırakır. Dünya yüzündeki bütün nesnelerin cilasını yitirdiği, ürkütücü çıplaklıkla kitleler olarak kaldığı duygusu, Roquentini bir özün olup olmadığı sorusuna götürür. Eylemlerinden arındığında, insan, niteliklerinden sıyrıldığında nesne nedir? Jean-Paul Sartreın 1931 ile 1938 yılları arasında yazdığı Bulantı, varoluşçuluğun temel kitaplarından biridir.
Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insan... tümünü göster
Oğuz Atay'ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okurunu alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmıyor. Kitaba adını veren hikayenin "Korkuyu Beklerken" kendini evine hapseden kahramanı, Atay'ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından. Yazarın bu kitaptaki ilk hikayeyle var ettiği "beyaz mantolu adam" da öyle. Tavanaralarına saklanan eşyadan, gazetelerin dert köşelerine gönderilen mektuplara kadar "Türkiye'nin ruhu"nu hep aynı maharetle kavrıyor Oğuz Atay.
Oğuz Atay'ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okurunu alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmıyor. Kitaba adını veren hikayenin "Korkuyu Beklerken" kendini evine hapseden kahr... tümünü göster
İstanbuldan Çizgiler, Orhan Kemalin bibliyografyasında yer almayan tek kitabı ve de basıldığını göremediği ilk kitabı; ayrıca ünlü yazarın yazdığı son kitabı. Bu kadar ilginç istatistiklere sahip bu şirin kitabı daha ilginç kılan başka bir özellik de, 1964 kışında yazılmaya başlanıp tam 5 yıl sonra, 1969da bitmiş olması. İlk kez 1971de, Orhan Kemalin ardından bir anı kitabı olarak basılmış; basılmış basılmasına ama ünlü yazarın bibliyografyasında her nedense yerini alamamış. Oysa, tam bir Orhan Kemal kitabı, İstanbuldan Çizgiler,... Usta çizer Ferit Öngörenin güzel desenleriyle süslü kitapta, ezilen insanların İstanbulunu anlatır Orhan Kemal. O zamanların varoşları, gecekondu mahallerini dolaşır dururlar, ellerinde kâğıt kalemleri. Hem insanları resmederler hem de İstanbulu. İstanbuldan Çizgiler, sazlı, sözlü ve de çizgili bir İstanbul kitabı.
İstanbuldan Çizgiler, Orhan Kemalin bibliyografyasında yer almayan tek kitabı ve de basıldığını göremediği ilk kitabı; ayrıca ünlü yazarın yazdığı son kitabı. Bu kadar ilginç istatistiklere sahip bu şirin kitabı daha ilginç kılan başka bir özellik de... tümünü göster
Kemalizmin günümüz Türkiyesine devrettiği resmî tarih, bugün hem burjuva dünyasında hem de solda yaygın biçimde sorgulanıyor. Türkiye tarihinin, resmî ideolojinin taşlaşmış kalıplarının kırılması temelinde yeniden ve özgürce değerlendirilmesi tartışma gündeminin yakıcı maddelerinden birini oluşturuyor. Sorun, bu yeniden değerlendirmenin hangi temellerde yapılacağı.
Resmî ideolojinin bugün solda yaygın kabul gören eleştirisi liberal burjuva teorisinin kategorilerini temel alıyor. Sungur Savran, bu eleştirinin 20. yüzyıl boyunca yaşanan toplumsal ve politik mücadelelerin gerçek doğasının kavranması bakımından, resmî ideoloji kadar yanıltıcı olduğunu ileri sürüyor. Türkiyede Sınıf Mücadeleleri, gerek Kemalizmin ve onun bugünkü mirasçısı ulusalcılığın, gerekse sol liberalizmin 20. yüzyıl Türkiye tarihinin bütün dönüm noktalarını (Milli Mücadele ve Cumhuriyetin kuruluşu, çok partili yapıya geçiş, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül vb.) yanlış yorumladığını ileri sürüyor.
Kemalizmin günümüz Türkiyesine devrettiği resmî tarih, bugün hem burjuva dünyasında hem de solda yaygın biçimde sorgulanıyor. Türkiye tarihinin, resmî ideolojinin taşlaşmış kalıplarının kırılması temelinde yeniden ve özgürce değerlendirilmesi tartışm... tümünü göster
ilkay yurdal şu anda kitap okumuyor.