Melissa: Genç bir kız... ve günlüğü:Sevgi, aşk, kendine güven, arkadaşlık, cinselliğin keşfi, gelgitler, arayışlar ve kayboluşlar... Dürüst, açık, çekici, düşündürücü, insanın içine işleyen ve her şeyden öte cesur itiraflar...İtalyada, Susanna Tamaronun kitabı kadar satan bu kitap ailelerin çocuklarıyla konuşamadıkları, öğretmedikleri tek konudan bahsediyor: Cinsellik.Gözalıcı bir şekilde kendinden emin olan bu lise öğrencisinin itiraflarının yarattığı şok dalgaları hâlâ gündemde.The TimesÇaresizliği açığa vuran, aslında acı dolu bir kitap bu; Melissanın neden kendini böylesine bıraktığını anlamak, derinliğini çözmek benim için kolay olmadı ancak beni yüreğimden yakaladı.Il NuovoÇok büyük bir etkisi olan küçük bir kitapNew York Times
Melissa: Genç bir kız... ve günlüğü:Sevgi, aşk, kendine güven, arkadaşlık, cinselliğin keşfi, gelgitler, arayışlar ve kayboluşlar... Dürüst, açık, çekici, düşündürücü, insanın içine işleyen ve her şeyden öte cesur itiraflar...İtalyada, Susanna Tamaro... tümünü göster
Günümüz Türkiyesinin sorunlarını ve dinamiklerini kavramak, ülkenin dünya konjonktüründeki yerini olanca açıklığıyla görebilmek için başvurulabilecek en vazgeçilmaz kaynak, 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun yaşadığı serüvendir.İlber Ortaylı, bu çalkantılı çağı olağanüstü bir hâkimiyetle enine boyuna katetmekle kalmıyor, bunu yaparken, pek az uzmanda rastlanabilcek güçlü bir üslup, akıcı bir anlatım kullanılarak okurunu sürüklemeyi de başarıyor. İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, tek kelimeyle bir başyapıt.
Günümüz Türkiyesinin sorunlarını ve dinamiklerini kavramak, ülkenin dünya konjonktüründeki yerini olanca açıklığıyla görebilmek için başvurulabilecek en vazgeçilmaz kaynak, 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun yaşadığı serüvendir.İlber Ortaylı, bu ç... tümünü göster
Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi'nin, Cennet Bahçelerinin ve Fedaîlerinin Tarihi Romanı. Hıristiyanların zaman ölçüsü ile 1092 yılının ilk baharında hatırı sayılır büyüklükte bir kervan, Semerkant'tan başlayarak Buhara üzerinden Horasan'ın kuzeyindeki Elbruz platosuna dek uzanan, bir zamanlar muzaffer orduların kullandığı eski yolun üzerinde ağır ağır ilerliyordu. Karların erimeye başlamasıyla birlikte Buhara'dan ayrılan kervan haftalardır yollardaydı... Avni oğlum, Tahir'in torunu! demişti ona. Doğruca Demavend Dağına giden yolu tut. Rey'e ulaşınca Şahrud Irmağına giden yolu sor. Irmağın kaynağı sarp bir vadide bulunmaktadır; oraya çık. Büyük bir kale göreceksin: Bu yerin ismi Alamut Kalesi'dir, yani kartal yuvası.
Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi'nin, Cennet Bahçelerinin ve Fedaîlerinin Tarihi Romanı. Hıristiyanların zaman ölçüsü ile 1092 yılının ilk baharında hatırı sayılır büyüklükte bir kervan, Semerkant'tan başlayarak Buhara üzerinden Horasan... tümünü göster
Tarih disiplininin duayeni Kemal H. Karpattan Türk demokrasisinin kuruluş öyküsü...
Tek parti yönetiminden çok partili sisteme geçiş denildiğinde, gözler hemen takvimlerin 1945-46lı yıllarına döner.
Tarih disiplininin duayeni Kemal H. Karpattan Türk demokrasisinin kuruluş öyküsü...
Tek parti yönetiminden çok partili sisteme geçiş denildiğinde, gözler hemen takvimlerin 1945-46lı yıllarına döner.
Tarih disiplininin duayeni Kemal H. Karpattan Türk demokrasisinin kuruluş öyküsü...
Tek parti yönetiminden çok partili sisteme geçiş denildiğinde, gözler hemen takvimlerin 1945-46lı yıllarına döner.
Tarih disiplininin duayeni Kemal H. Karpattan Türk demokrasisinin kuruluş öyküsü...
Tek parti yönetiminden çok partili sisteme geçiş denildiğinde, gözler hemen takvimlerin 1945-46lı yıllarına döner.
Kemal Tahir ile Sabahattin Selek aracılığıyla tanıştık. Bir gün Sabahattin Selek benim yazıhaneme geldi. Yanında tanımadığım bir adam vardı. Bu Kemal dedi, sonra Tahir dedi. Kemal Tahir bana yabancı gelmedi de kılığına kıyafetine baktım pek kılıksız bir hali vardı. Orta halli biri... Neyse oturduk... Romancı dedi. Ben Kemal Tahir diye bir romancı biliyorum ama o romancıyla bu adamı denk düşünmek istemiyorum. Bir müddet sonra çıkardı son kitabını, bu benim dedi. Rahmet Yolları Kesti çıkmıştı o zaman. Kitabını bana imzaladı. Ben o akşam Rahmet Yolları Kestiyi okudum. Baktım kötü bir eşkıya; hain, adi, aşağılık, bayağı, pis bir herif. İsyan ettim... Ben isyan edince... İnce Memed gibi, böyle aslanlar gibi, doğrunun yanında, kötünün karşısında gibi falan filan... Bir hafta sonra biz karşılaştık Kemal Tahirle. Sordu bana Kitabı nasıl buldun? diye. Bulmadım dedim. Bulmuşundur da ne buldun dedi. Pislik yahu dedim o senin... Gülmeye başladı, Haklısın dedi. Eşkıya denince İnce Memedi düşünürsün... dedi. İnce Memed gibi eşkıya olur mu? dedi. Eşkıya dediğin dağlarda gezen bir adam. Nasıl olacak da kışın karda, yazın cehennemi sıcakta tek başına yaşayacak. Mümkün mü, mutlaka onun arkasında çıkar bekleyen birtakım insanlar vardır dedi. Eşkıya denilen adam adi bir uşaktan başka bir şey değildir dedi. Düşündüm, haklı... Böylece başladı ahbaplığımız
Kemal Tahir ile Sabahattin Selek aracılığıyla tanıştık. Bir gün Sabahattin Selek benim yazıhaneme geldi. Yanında tanımadığım bir adam vardı. Bu Kemal dedi, sonra Tahir dedi. Kemal Tahir bana yabancı gelmedi de kılığına kıyafetine baktım pek kılıksız ... tümünü göster