Dostoyevski ilk önemli öykülerini yazdıktan ve az çok tanınır olduktan kısa süre sonra, birtakım siyasi faaliyetlerinden dolayı Çar rejimince yargılanıp kürek cezasına çarptırılmıştı. Bu nedenle yaklaşık on yıl edebiyattan da, edebiyat ortamlarından da uzak kaldı. Ölüler Evinden Notlar, Dostoyevskinin, cezasını çekmek üzere gönderildiği Sibiryadaki kamptan gözlemler içeriyor. Mahkûmların hikâyeleri, kişilikleri, günlük hayatları, korkuları, dostlukları ve düşmanlıkları... Dostoyevski, her zamanki güçlü psikolojik tahlilleri, sıra dışı bakış açısı ve çarpıcı yorumlarıyla ele alıyor mahkûmları; onları adeta birer gözlem odasına koyuyor ve biraz da kaçık bir bilimadamı tavrıyla izliyor. Çarlık Rusyasının gerçek yüzünü, yaşadığı ve tüm yurttaşlarına yaşattığı korkunç adaletsizliği aktarıyor. Suç nedir, suçlu kimdir? Bunu ortaya koyacak evrensel hukuk nerede bulunur? Yazar, gözlemleriyle, kendi savunmasını da yapmış olur.
Ölüler Evinden Notlar, Fyodor Dostoyevski için on yıl aradan sonra edebiyat dünyasına görkemli bir dönüş anlamına geliyordu. Bugünün okurları içinse her şeyden önce vazgeçilmez bir klasiği işaret ediyor.
Dostoyevski ilk önemli öykülerini yazdıktan ve az çok tanınır olduktan kısa süre sonra, birtakım siyasi faaliyetlerinden dolayı Çar rejimince yargılanıp kürek cezasına çarptırılmıştı. Bu nedenle yaklaşık on yıl edebiyattan da, edebiyat ortamlarından ... tümünü göster
Türk Aynştaynı Gizlenen Gerçekleri İfşaa Ediyor!,.Türk Aynştaynı olarak tanınan, değişik ülkelerde iki kez Nobel Ödülüne aday gösterilen Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, ABD Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Kimya Mühendisliğini birincilikle bitirdi (1956). ABDde M.I.T.den birincilikle Yüksek Kimya Mühendisi oldu; Alfred Sloan Ödülünü aldı. Berkeleyde Kuramsal Kimya doktorasını yaptı. ABD Atom Enerjisi Merkezinde araştırmalar yaptı. Harvard ve Yalede kendisine ait yeni kuantum (nicem) kimyası ve fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey dersler verdi. 1962de, 26 yaşında, Batının son 300 yıldaki en genç profesörü oldu. Moleküler Biyoloji konusunda ikinci kürsüsüne atandı. Alexander von Humboldt Bilim Ödülü kazanan ilk bilimci oldu. JaponyanınUluslararası Seçkin Bilimci Ödülünü kazandı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çıkardığı özel bir kanunla Oktay Sinanoğluna ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü Unvanını verdi. Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak Japonyaya gönderildi; Türk-Japon Kültür, Eğitim ve Bilim ilişkilerinin temelini attı. Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk Üyesi olan Sinanoğlu, olay yaratan Bye-Bye Türkçe kitabından sonra, bu kitabında yurt ve dünya sorunlarına ilişkin halktan gizlenen gerçekleri ifşaa ediyor ve diyor ki: Güçleri gizlilikten geliyor!
Türk Aynştaynı Gizlenen Gerçekleri İfşaa Ediyor!,.Türk Aynştaynı olarak tanınan, değişik ülkelerde iki kez Nobel Ödülüne aday gösterilen Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, ABD Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Kimya Mühendisliğini birincilikle bitirdi (1956... tümünü göster
Türkiyenin temel sorunlarını bir bilim adamı gözüyle tespit ederek çözümler üreten dünyaca ünlü memleket âşığı Sayın Sinanoğlu kimya, fizik, metematik, moleküler biyoloji dallarında teorileriyle uğraşırken bir yandan da gidegele 40 yıldır memleket meselelerine kafa yormayı, çözümler üretmeyi bir vatan borcu bildi. Bilimde herkesin çözülemez dediği işi bıraktığı, pes edip vazgeçtiği yerde o devam etti ve başardı.Tarihin bu önemli dönemecinde de bizler için gerekli olan tavır da işte bu: Herkesin Türkiyenin işi bitti, defteri dürüldü dediği zaman bile vazgeçmeden yola devam etmek.
Türkiyenin temel sorunlarını bir bilim adamı gözüyle tespit ederek çözümler üreten dünyaca ünlü memleket âşığı Sayın Sinanoğlu kimya, fizik, metematik, moleküler biyoloji dallarında teorileriyle uğraşırken bir yandan da gidegele 40 yıldır memleket me... tümünü göster
Millet, ülkesinin, dilinin, tarihinin elinden alınmasına, Türk adının tarihten silinmesine müsaade etmeyecektir.Derin bir uykudan uyandım. Rüya kafamda hâlâ taptazeydi; yeni görülmüş renkli bir film gibi. Nasıl derin bir uyku idi ki o öyle. Sanki elli yıldır uyumaktaymışım.Rüyamda, halk Türkiyenin her bir köşesine kadar uyanmış. Herkesin gözünde bir parlaklık; yüzlerinden kendine güven fışkırıyor.Kadıköydeyim, Beyoğlundayim, Ankarada Meşrutiyet Caddesindeyim, Amasyada, Antalyada, Tekirdağda, Vandayım. Sokaklarda insanlar hızlı hızlı işlerinin güçlerinin peşinde koşturuyor, ama yüzlerinde telaştan, endişeden eser yok; mutlu bir tebessüm, birbirleriyle sevecen selamlaşmalar. Gençlerde azimli, zeki bakışlar. Bazıları düşünceli düşünceli yürüyor; sanki kafalarında çetin matematik meseleleri çözüyorlar. Dolaşırken baktım ki, hayret her yerde kahveler, iş saati, nerdeyse boş. Tek tük müşterili masalarda kâğıt ya da tavla oynayan görünmüyor. Bir grup genç oturmuş, ciddi, ağırbaşlı tartışıyorlar; bazıları önlerindeki kâğıtlara fizik formülleri yazıyor. Terbiyeli, saygılı gençler. Düşünüyorum: Atatürkün Türkiye Cumhuriyetini emanet ettiği gençler nihayet yetişmiş.
Millet, ülkesinin, dilinin, tarihinin elinden alınmasına, Türk adının tarihten silinmesine müsaade etmeyecektir.Derin bir uykudan uyandım. Rüya kafamda hâlâ taptazeydi; yeni görülmüş renkli bir film gibi. Nasıl derin bir uyku idi ki o öyle. Sanki ell... tümünü göster
karayelo şu anda kitap okumuyor.