Küçük bir büyük fikirler kitabı... Her öykü ayrı bir cennet...
Guardian, Chicago Tribune, Scotsman ve Barnes and Noble 2009un en iyi kitapları seçkilerinde
-Bu yıl Eaglemanın Ve...sinden daha baş döndürücü bir kitap okuyamazsınız. Stephen Fry
Küçük bir büyük fikirler kitabı... Her öykü ayrı bir cennet...
Guardian, Chicago Tribune, Scotsman ve Barnes and Noble 2009un en iyi kitapları seçkilerinde
-Bu yıl Eaglemanın Ve...sinden daha baş döndürücü bir kitap okuyamazsınız. Stephen Fry
'Kendimizle aramızdaki fark, bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür.'
Montaigne
Siz daha tehlikeyi algılamadan, ayağınızı fren pedalının üstüne götüren kim? Neden sır saklamakta böylesine başarısız, nedenini bilmeden birini çekici bulmakta bu kadar başarılıyız? Eğer bilinçli zihin, yani sabah uyandığınızda sizinle birlikte uyanan ben, buzdağının yalnızca görünen kısmıysa, zihninizin geri kalanı tüm bir ömür neyle iştigal etmekte?
Ünlü nörobilimci David Eagleman, 20 dilde yayımlanan –ve neredeyse şimdiden klasikleşen– kitabı Incognito ile beynimizin derinlerine dalarak, yaptığımız, düşündüğümüz ya da hissettiklerimizin çok büyük bir kısmının bizden başka bir biz tarafından yönetildiğini ürkütücü bir berraklıkla ortaya koyuyor. Sadakat geninden sizi olmadığınız birine dönüştüren beyin zedelenmelerine; optik yanılsamalardan striptizcilerin neden ayın belirli zamanlarında daha çok para kazandığına; Truva fatihi Odysseus'tan renkleri işitip biçimleri tadabilen sinestezik insanlara kadar geniş bir yelpazeden vakaları ve araştırmaları bir araya getiren Incognito, beynimizin işleyişi ve çelişkileri hakkında olağanüstü bir keşif yolculuğu sunuyor.
“Bir kitap okudum, hayatım değişti.” İsmet Berkan, Hürriyet
“Zihniniz bu kitap için size teşekkür edecek.” Wired
'Kendimizle aramızdaki fark, bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür.'
Montaigne
Siz daha tehlikeyi algılamadan, ayağınızı fren pedalının üstüne götüren kim? Neden sır saklamakta böylesine başarısız, nedenini bilmeden birini çe... tümünü göster
Bu kitapta bilimin ışığı; antik çağ düşünürlerinden Fransız İhtilaline, evrim kuramından C-47 uçaklarına, YÖKten Anadolu-Avrupa ilişkilerine kadar hayatı neredeyse bütünüyle kapsayan bir alana; III. Selimden Mustafa Kemale, Hasan-Âli Yücelden Ömer Hayyama, II. Mahmuttan Cahit Arfa, Kropotkinden Sırrı Erinçe hatta coğrafyanın müzisyeni Barış Mançoya kadar bilim, sanat, kültür ve siyaset alanında var olmuş birçok önemli adın üzerine düşüyor. Bilimin ışığı, hayatı ve tarihi bilimsel düşünce yöntemi ve eleştirel akılla aydınlatıyor. A.B.D. Ulusal Bilimler Akademisi yabancı üyeliğine seçilen ilk Türk bilim adamı ve Academia Europaeaya seçilen ilk Türk üye olan, Londra Jeoloji Cemiyeti Başkanlık Ödülü sahibi, Rusya Doğa Bilimleri Akademisi üyesi A. M. Celâl Şengörün Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde Zümrütten Akisler başlığıyla yayımlanan denemelerini topladığı Zümrüt Ayna adlı kitabı, yine YKY tarafından yayımlanan Zümrütnâme adlı kitabı gibi, bilimin kılavuzluğunda düşünen deneme tadını taşıyor. TADIMLIKXVIIÇocuklar ve Tanrılar23 Nisan! Modern devletimizin doğduğu gerçek an! Gerçi o gün açılan Meclis, padişah ve halifeye sadakat yeminleri ederek işe başlamıştı. O yeminleri edenler arasında sadakatları başka kişilere yönelik olanlar da vardı. Mesela Meclisteki eski İttihatçıların pek çoğu hâlâ Enverciydiler. O akıl fakiri, kayzer bıyıklı süslü bebek gelip de başlarına tekrar geçmezse, başarılı olunamayacağı gibi inanılması güç bir tutkuları vardı. Mecliste bir sürü hızlı gerici de vardı. Bunların kafaları hatta Tanzimattan bile gerilerdeydi. İşte 23 Nisan 1920de Ankarada faaliyete geçen ilk Meclisimiz böyle karmakarışık kafalardan ve kişilerden oluşuyordu. Ama bir önemli özelliği mevcuttu: Hürdü. Kimsenin zoruyla toplanmamıştı, kimsenin de vesâyeti altında çalışmayacaktı. Kendisine başkan seçtiği Mustafa Kemal Paşa, Meclisi milletinin beyni olarak görüyordu. Gerçi beyin hamdı, pek çok eğitime ihtiyaç gösteriyordu. Ama hür olduğundan bu eğitimi alabilirdi. Mustafa Kemal derhal kollarını sıvayarak bu eğitim işine girişti: Meclis iş üzerinde eğitilecekti zira başka türlüsüne zaman ve zemin müsait değildi. Milletin beyni olan Meclis, millete bir kurtuluş yaratmak zorundaydı!Eski Yunan tanrıları ile eski Ortadoğu tanrıları arasında önemli bir fark vardır. Yunan tanrıları kâinatı yaratmamışlardır, ama mevcut bir kâinat içinde daha önceden var olan şekilsiz, yersiz malzeme ile ve ilelebet geçerli yasalar çerçevesinde herşeyi yaratmışlardır. Ortadoğu tanrıları ise kâinatın yaratıcısıdırlar. Tâ kartal kafalı Mısır ilâhı Ptahdan beri onlar ol derler ve kâinat olur (tüm sonraki dinler sözle yoktan yaratma motifini Mısırdan almışlardır). Bu, doğada bazı değişmeyen düzenlerin olduğunun henüz tam farkedilmediği dönemlerden kaldığı belli, pek ilkel bir tanrı kavramıdır. Daha sonra Ortadoğu tanrılarının bazıları da kâinatı hiç yoktan değil, daha önceki mevcut bir kargaşaya düzen getirmek suretiyle yaratacaklardır. Tevratın Tekvin adlı ilk kitabı böyle bir tasvirle açılır, fakat yaratılışın detaylarını vermez. Ancak Yunan mitolojisinde tanrılar çok detaylı bir şekilde tasvir olunur. Her doğa olayının kanunları mitolojide ya tanımlanır veya herkesçe biliniyor varsayılır; onlarla ilgili tanrının faaliyeti bu kanunlar çerçevesinde anlatılır. Tanrı tüm yaratıcılığını kullanarak mevcut malzeme ve yasadan faydalanmak zorundadır. Yunan mitolojisindeki bu gerçekçi yaklaşım, zamanla mitolojiden doğa bilimlerinin doğmasına neden olmuştur. İnsan, tanrılara atfettiği yaratıcılığa kendisinin de sahip olabileceğini ancak Yunan mitolojisi çerçevesinden görebilmiştir. Ortadoğu tanrıları ise yoktan var edebilen, mucizevî işlerin tanrılarıdır. İnsanın onlarla rekâbeti düşünülemez. Batı uygarlığı Yunan modelini, Doğu kültürleri ise Ortadoğu modelini izlemişlerdir.Mustafa Kemal 23 Nisan 1920de toplanan Meclise, insanın ne halifeye, ne padişaha, ne hacıya ne de hocaya, ne de herhangi bir başka yardım merciine ihtiyacı bulunduğunu, kendi yaratıcılığının kendisinin en büyük sermayesi olduğunu anlattı. Bu yaratıcılığı kontrol edecek eleştirel akıldı. Yaratıcı olan ve kendi yarattığını doğayı gözleyerek en acımasız bir gerçekçilikle gene kendisi eleştirebilene başarı kapıları her zaman açık olacaktı. Dersini iyi öğrenen Meclisin muzaffer orduları o kapılardan akarak Sakaryada ve Dumlupınarda düşmanı kahrettiler. Batı uygarlığı Türkiyede ilk defa tam anlamıyla uygulanıyordu!Mustafa Kemal, tüm arkadaşlarının hayretten faltaşı gibi açılan gözleri önünde bu dev başarıların gerçek başarı olmadığını haykırdı! Gerçek başarı, hep böyle muzaffer olabilecek, yaratıcı, kendine güvenen, akıllı uygar nesiller yetiştirmekti. Yeni Türk nesilleri doğanın yasalarını bilerek, keşfederek, eldeki malzemeden kâinatlar yaratacaklar, mucize rüyaları görüp masalla miskinleşen insan enkazı olmayacaklardı. Platonun bile kıskanacağı çaptaki filozof lider, İzmirden yükselen zalim alevleri Bornovadan seyrederken acı tarihiyle birlikte kül olan eski İzmirin yerine yükselecek modern İzmiri kurması mukadder nesiller gözünün önüne geliyor, bu ateşle arınma ayininin kenarındaki öksüz, yetim, fakir ve aç, ama artık hayal güçleri hür, ellerine ne geçerse onunla oyun kuran neşeli çocuklarda müstakbel İzmirin, gelecekteki modern Türkiyenin, tanrısal mimarlarını görüyordu. Bu yüzden milletinin hayal gücünün özgürlüğünü kazandığı 23 Nisan günü; çocuğun, bu kendi küçük ama marifeti pek büyük tanrının, önemini dünyaya ilelebet haykıracak çok özel bir gün olmalıydı.
Bu kitapta bilimin ışığı; antik çağ düşünürlerinden Fransız İhtilaline, evrim kuramından C-47 uçaklarına, YÖKten Anadolu-Avrupa ilişkilerine kadar hayatı neredeyse bütünüyle kapsayan bir alana; III. Selimden Mustafa Kemale, Hasan-Âli Yücelden Ömer ... tümünü göster
Türk Edebiyatı'nın kült halini almış eserlerinden biri olan Kürk Mantolu Madonna ile ilgili eğlenceli bir quiz.
Türk Edebiyatı'nın kült halini almış eserlerinden biri olan Kürk Mantolu Madonna ile ilgili eğlenceli bir quiz.
veri madenciliği ile karıştırmayalım casusluğu.
sıradan insanların özeliyle kimse uğraşmaz, istatistik toplanır sadece.
veri madenciliği ile karıştırmayalım casusluğu.
sıradan insanların özeliyle kimse uğraşmaz, istatistik toplanır sadece.
Franz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğa ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Romanın kahramanı Gregor Samsanın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum teki olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşenin yazgısı, elbet toplumca dışlanmaktadır. Kafkanın en kalıcı yapıtları arasında yer alan ve Nobel ödülü sahibi Elias Canettinin En yüksek düzeydeki anlatım sanatının tipik örneği olarak nitelediği Dönüşümü Ahmet Cemalin çevirisiyle sunuyoruz.\n\n-Kitap ruhumuzun buz kesmiş sularını kıracak bir balta olmalıdır.
-İnanç, giyotine benzer; onun kadar ağırdır, onun kadar hafiftir.
-Yaşarken yaşamıyla uzlaşamayan birinin, bir eliyle, yazgısının tepesine çöken umutsuzluğu biraz uzaklaştırması gerekir.. Ama bir eliyle de, yıkıntılar arasında gördüklerini not alabilir.
\n\nİlk kez 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm, üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.Yabancı ve alışılmadık bir olayın öyküye girmesiyle birlikte tamamıyla alışılmış, hatta basit diyebileceğimiz bir çevre birdenbire yeni bir ışık altında gerçek yapısıyla ortaya çıkar. Bir pazarlamacı ve ailesinin hiç de çekici olmayan monoton yaşamı bilinen yöntemlerle anlatılsa farklı ve ilginç bir şey ortaya çıkmaz. Ancak bu pazarlamacı bir sabah uykudan uyandığında kendisini bir böceğe dönüşmüş bulduğunda o ve ailesinin varlıklarının sorunsalı üzerindeki perde birdenbire kalkar.Burada normal yaşamın üzerindeki maskenin normal olmayan bir biçimde düşmesi anlatılmaktadır. İnsan kılığında bir canavar değildir karşımıza çıkan, aksine hayvan kılığında bir insandır.\n\nSıradan bir pazarlamacı olan Gregor Samsa, bir sabah sıkıntılı rüyalardan uyandığında kendini tuhaf, devasa bir böcek olarak bulur. İnce titrek bacakları, çirkin, boğum boğum karnının iki yanında, denetimden çıkmış gibi sağa sola sallanmaktadır. Batı edebiyatının ve modernizmin kilometre taşlarından biri olan Dönüşüm, asıl şimdi, yirmi birinci yüzyılın başında, modern insanın derinden yaşadığı yabancılaşmadan kaçmanın imkânsızlığını, yaklaşık seksen yıl önce haber vermiş gibidir. Koruyucu bir böcek kabuğunun içine sığınmak, kendini her türlü iletişime, saçma olanın bu ete kemiğe bürünmüş biçimi karşısında bile hâlâ rutin hayatı, görevleri hatırlatan dış seslere kapamak, kısacası oyundan çıkmak, bir kurtuluş olduğu kadar, hayatın anlamına uzak düşmenin cezasıdır da. Dönüşüm: Yabancılaşmanın ağırlığı.\n\n\n\nBir sabah tedirgin, düşlerinden uyanan Gregor Samsa, dev bir böceğe dönüşmüş halde buldu kendini. Bir zırh gibi sertleşmiş sırtının üzerinde yatıyor, başını biraz kaldırdığında yay şeklinde katı bölmelere ayrılmış, bir kümbet yapmış kahverengi karnını görüyordu. Karnının üstündeki yorgan, her an kayıp yere düşmeye hazır halde güçlükle tutunabilmekteydi. Vücudunun diğer kısımlarına göre acınacak kadar cılız, bir sürü bacakçık, ne yapacaklarını şaşırmış, gözlerinin önünde sürekli çakıp sönüyordu.
\n\nBabasının iflasından sonra ailesinin geçimini üstlenen Gregor Samsa, bir sabah yatağında böceğe dönüşmüş olarak uyanır. Bir böceğin gövdesine sahip olmasına rağmen düşünceleriyle bir insan olan Samsa, umutsuzlukla ailesinden ilgi bekler. Kafkanın olağandışı ile olağanı ustalıkla kaynaştırdığı bu romanında, küçük burjuva yaşantısına bir eleştiri de getiriyor.\n\nFranz Kafka : ( 3 Temmuz 1883, Prag - 3 Haziran 1924, Kierling) Taşralı Çek proletaryasından gelip zengin bir tüccar konumuna yükselmiş bir baba ile zengin ve aydın bir Alman Yahudisi annenin çocuğu olan Franz Kafka, içedönük ve huzursuz kişiliğini büyük ölçüde annesine borçluydu. Çeşitli ailevi ve toplumsal sebepler yüzünden çevresine yabancılaşarak büyüdü. Ailesinin Pragdaki Alman toplumuyla kaynaşma çabaları sonucunda Alman okullarında okudu. Çek kökenli bir aileden geldiği halde Almancayı anadili olarak kullandığı için tam bir Çek sayılmayan Franzı, Almanlar da tam anlamıyla kendilerinden görmediler.Babasının zoruyla 1906da tamamlayacağı hukuk eğitimine başladı. Eğitimi tamamladıktan sonra bir sigorta şirketine girdi. Max Brod ile tanışıp, Prag edebiyat çevresine katıldı. Sigorta şirketinde çalışmasıyla yabancılaşma duygusu iyice gelişen Kafka, 1912de Felice Bauer ile tanıştı. 1914 ve 1917de iki kez Felice ile nişanlanmasına rağmen yazmaktan alıkoyacağı düşüncesiyle bir türlü evlenemedi. Bu ilişkiden geriye 500ü aşkın mektup kalmıştır.I. Dünya Savaşı sırasında fiziksel yetersizlik nedeniyle askere alınmadı.1917 yılında vereme yakalandığı anlaşıldı.1920de yapıtlarını Çekçeye çevirmek isteyen Milena Jesenka ile tanıştı. Kendisinden 12 yaş küçük ve evli olan Milenayla -birleşmelerinin umutsuz olduğunu bildiği halde - yıllarca mektuplaştı.Sağlık sorunlarının artması üzerine emekliliğini istedi, son yıllarında 20 yaşındaki Dora Diamant ile mutluluğa takıldı.1924de Viyana yakınlarında Kierling Senatoryumuna kaldırıldı ve oradan çıkamadı. Praga gömüldü.Nazilerin Çekoslavakyayı işgali sırasında üç kız kardeşi de toplama kamplarında öldürüldü, Kafka ile ilgili bir çok belge yok edildi.20 yıl süren dostluklarının sonunda Kafka bütün yazdıklarını ölümünden sonra yakması için Max Broda vermişti. Ama Brod, dostuna ihanet ederek bu yapıtları bastırdı.1935de başlayan ilk toplu basım önce engellendi sonra da yasaklandı ama zaman içinde üne ve sıkı bir satış garantisine kavuştu.\n\nGregor Samsa bir sabah tedirgin düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş buldu.Dönüşüm edebiyat tarihinin belki de en müthiş bu cümlesiyle başlar. Ama bunun, anlatının en dokunaksız cümlelerinden biri olduğunu satırlar ilerledikçe anlarız. Samsa beklendiği gibi panik içindedir. Ama yaşadığı panik, sanıldığı gibi böceğe dönüşmüş olmasından değil, geç kalmasındandır. Çünkü işe geç kalması, işini riske atması demektir ve o, bu riski göze alamaz. Ailesi borç yükü altında ezilmekte ve bütün aile Samsanın eline bakmaktadır. İşte Kafkanın derin sezgisiyle önceden haber verdiği asıl korkunç gerçeklik... Birey kendi bedeninden, varoluşundan kopmuş, olağanüstü durumunu bile göz ardı edebilecek kadar sosyal yaşama batmış ve kendine yabancılaşmıştır. Ancak, devasa bir böceğe dönüşünce topluma da yabancılaşır. Acı süreç, toplumun giderek onu kendi dışına itmeye çalışması, onun da var gücüyle toplumun bir yerine bağlanmak için verdiği mücadeleyle geçer.Bu, belki de hepimizin trajedisidir.Franz Kafka, Dönüşümle modern temaları klasik alegorik anlatımla eriterek dünya edebiyatında beklenmedik ufuklar ve anlatım olanakları açmıştır.\n\nYazınsal yaşamını iktidarla çalışma üzerine kuran Franz Kafkanın eserlerin de, rüyalarından alıan ve kabusa yaklaşan yerinellerle (alegori), insanın anlamadığı yasalarla yönetilen bir dünyayla ulaşma girişimindeki birey ruhunun yalnızlığı vardır.Yaşarken çok az eseri basılan Kafkanın romanlarını özellikle psikanaliz kuramına oturttuğu, bilinçaltının çalışmalarından örnek aldığı düşünülmüştür.Dönüşüm yazarın tanınmış eserlerinden biridir.\n\nKafkanın ölümsüz başyapıtıGregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu... Sayfalar ilerledikçe Gregorun hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz. Hayatın normal akışı içerisinde ortaya çıkan bu değişiklik, aslında Franz Kafkanın toplumda varolan kalıplaşmış düzene bir başkaldırısıdır. Toplumdan farklı olan insanların dışlanışını da bu yolla oldukça başarılı bir yöntemle eleştirir. Kafkanın bu başyapıtı, çok geçmeden klasikler arasında yerini almış ve Kafkanın ününü de günümüze kadar taşımıştır.\n\nFranz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı anlatısı, yazarın anlatım sanatının gerçek anlamda doruklarına varmış olduğu bir yapıttır... Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen anlatı, aynı zamanda genelde toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Gregor Samsanın başkalaşma, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum tepki olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşenin yazgısı elbet toplumcu dışlanmaktır\n\n
Franz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğa ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun ka... tümünü göster