Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Gece ve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.
1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Erzincan valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü. Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Yaşar Nuri, ilköğrenimine Çanakkale'de başladı. Çocukluk yıllarında dinlediği Fatma Aliye Hanım'ın Udi isimli romanı hayatına iz bırakıp sanata heveslendiren eserler arasına girdi. Babasının Çanakkale'deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu. İzmir'deki Frerler okulunda bir süre öğrenim gördükten sonra İstanbul'da Saint Joseph Lisesi'nde öğrenim gördü. Yükseköğrenimini Darülfünun Edebiyat Şubesi'nde 1912'de tamamladı. Böylece öğrenim hayatını yirmi üç yaşında bitirmiş oldu.
1927'ye kadar Bursa ve İstanbul’da çeşitli okullarda Fransızca ve Türkçe öğretmeni ve müdür olarak görev yaptı. Görev aldığı okulların bazıları Bursa Sultanisi, İstanbul Beşiktaş İttihat Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Sultanisi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi ve Erenköy Kız Lisesi'dir. 1927'de Erenköy Lisesi'nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.
Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra edebiyatla uğraşan Reşat Nuri, Halit Ziya'nın eserlerinden aldığı ilhamla hikâye yazma hevesi duymaktaydı. Daha sonra tiyatro edebiyatını benimseyerek bir tiyatro yazarı olmak için uğraştı. Yazı hayatına I. Dünya Savaşı sonlarında başladı. Başlangıçta Eski Ahbap (1917) gibi uzun hikayeler, Hançer(1920) ve Eski Rüya (1922) gibi sahne eserleri, Gizli El (1924) gibi romanlar yazan, tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayınlayan sanatçı Çalıkuşu adlı romanının 1922'de Vakit Gazetesi'nde tefrika edilmesiyle şöhrete kavuştu.
Güntekin, 1931'de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Anadolu'yu baştan başa dolaşmasına neden olan müfettişlik görevi sayesinde ülkenin gerçeklerini yakından görme ve tanıma imkanı buldu.
1939'da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Bu görevini 1946'ya kadar sürdürdü. 1941'de tek çocuğu olan kızı Ela dünyaya geldi.
1947'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950'de Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.
Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyeti üyeliği yaptı. Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orda hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.
Levent’te oturduğu sokağa Çalıkuşu ismi, Kadıköy'de ve İzmir'de bir ilköğretim okuluna ve Fatih'te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.
Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Gece ve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.
1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, anne... tümünü göster
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.
Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Milli Edebiyat Akımının önde gelen yazarlarındandır. Yükseklik, büyüklük, incelik, derinlik gibi ruhu cilalandıracak duyguların halka pek yabancı gelmeyecek sözcüklerle anlatılmasının ve ulus bireylerinin düzeyinin Avrupa halkı seviyesine yükseltilmesine çalışılmasının yazar ve şairler için ulusal bir ödev olduğuna inanan Ahmet Hikmet, Çağlayanlar adlı kitabında topladığı öykülerinde, ulusal duyguları coşkunlukla dile getirir. Kitapta kimi öyküler, türün özelliklerini zorlar, söylev biçimine bürünür.Bu kitapta yazarın, Çağlayanlar adlı yapıtındaki öykülerinin yanı sıra, diğer kitaplarında bulunmayan altı öykü ile bir monolog yer almaktadır.
Ahmet Hikmet Müftüoğlu, hayatı boyunca şiir, mensur şiir, hikaye, monoloğ, makale ve roman türlerinde eserler verdi. Fakat onu üne kavuşturan hikayeleridir. İlk hikayelerinde üslup ve muhteva yönünden Servet-i Fünun özelliği taşır. Süslü terkipler, yabancı söz ve deyimler oldukça dikkat çekicidir. Milli Edebiyat akımına bağlandıktan sonra ise süslü yazmaya devam etmekle birlikte yalın bir Türkçe ile yazmaya başladı. Türk kültürüne ve bu kültürün değerlerinde çok önem verdi. Eserlerinde bunları işledi. Batı taklitçiliğine karşı çıktı...
Bu kitabı sizi düşünerek, sizin için yazdım. Belâ gecelerinde, yaşım sızarak, yüreğim sızlayarak yazdım. Ey Türk! Bu satırlarda mazînin destanlarını, hâlinin hicranlarını söylemek ve inlemek istedim. Bir keman gibi... Bu kemanı anavatanın sinesinden yonttum. Tellerini kalbinin damarlarından çıkardım. İstedim ki bu sazın ahengini yalnız sen duyasın. Bu acıklı iniltiler yalnız sana dokunsun. Cihanın tarihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip olmaya hak kazanamamıştır. Bu vatan ya senindir, ya kimsenin...
A. Hikmet Müftüoğlu edebiyat - hikaye Çağlayanları bir kitap tanıtma yazısının bilinen ölçülerine göre inceleyip, değerlendiremem; elimden gelmez. Sırf aklının sağlamlığına güvenip yazanın noksanını bulmak güç değildir, yalnız öğrendiğini satanın yanlışını yakalamak daha da kolaydır. Ama, aşk ile coşan bir Çağlayanın sürükleyici gücüne karşı kim durabilir! Müftüoğlu Ahmet Hikmet, sanki bir kitap yazmamış da sayfalarının arasına yüreğini yerleştirmiş. Hâlâ diri bir yürek, hâlâ büyük bir yürek! Öyle bir yürek ki, katıksız bir imanın beslediği ölümsüz ve kocaman bir sevgi ile çarptığını hâlâ duyabilirsiniz; azıcık bir kabiliyetiniz kalmışsa, ıstırabı ile hâlâ tutuşabilirsiniz; Böyle bir kitap için ne yazılır, hele bencileyin bir garip ne yazabilir... Hiç!.. Sadece okunmasını isterim. (Galip Erdem)
Ey Türk, Bu satırlarda mazinin destanlarını, halinin hicranlarını söylemek ve inlemek istedim. Bir keman gibi...
Ahmet Hikmet Müftüoğlu nun meşhur hikaye kitabı Çağlayanlar edebiyat tarihimizde önemli bir yere sahiptir.Yazarın konularını bazen şanlı Türk tarihinden, bazen de devrinin gündelik hayatından esinlenerek kaleme aldığı ve bugün heyecanından hiçbir şey kaybetmemiş olan bu kıymetli eseri asıl şekli ile sadeleştirme yapmadan, sonuna bir lügatçe de ekleyerek sizlere sunmuş bulunmaktayız.
Servet-i Fünun yazarı Ahmet Hikmetin ikinci hikâye kitabı olan Çağlayanlar (1922) onun ikinci dönemine aittir. Bazı yerleri Servet-i Fünunu andırsa da, dil malzemesi bakımından çok sade olan Çağlayanlar bu açıdan dikkati çekmiştir. Servet-i Fünundan sonra Türkçü yazarlara katılan Ahmet Hikmetin bu kitabının özel bir yeri vardır. Kitabın önsözünde yer alan tarih, henüz zafere ulaşılmadığı tarihte onun milletine inancını da ortaya koymaktadır.
Tanınmış fikir adamı İkdamcı Ahmet Cevdet, gazetesinde Viyanadan gönderdiği iki mektupta Çağlayanlar hakkında şunları söyler:... Bence bu eser, kendi nevi içinde hemen birincidir. Ben isterim ki bu eseri analar, babalar evlatlarına muallimler şakirtlerine; zâbitler neferlerine okuyup şerh etsinler ve müellifin nameleriyle şakısınlar. Bu kitap yanlız bu gün için değil gelecek için de lâzımdır. Vatan sevgisini en ince damarlarını Çağlayanlar bize gösteriyor. Bunda açılmaya muhtaç bir nokta kalmamıştır. Bu sevginin tarifleri nüktelidir, rumuzludur. Müellif onu vatanın kalplerinde, çiçeklerinde, aşkında, kederinde, sularında, yerinde, göğünde arıyor, buluyor...
Çağlayanlar da yer alan hikâyeler tamamen vatanî ve millî duygularla yazılmış nesirlerdir. Trablusgarp Savaşı dolayısıyla kaleme aldığı Padişahım Alınız Menekşelerimi, Veriniz Gülümü adlı hikâyesi, Anadolu insanının mert ve heybetli yapısının dile getirildiği Üzümcü hikâyesi, Göç destanından alınan bir konu etrafında oluşturulmuş Altın Ordu hikâyesi gibi konusunu Türk destanlarından, Türk tarihinden ve şahit olduğu Trablusgarp, Balkan, I. Dünya ve Kurtuluş Savaşlarının uyandırdığı derin duygu ve acılardan alan ve toplam 18 hikâyeden oluşan Çağlayanlar halka millî ve vatanî bir şuur kazandırmak amacıyla da kaleme alınmıştır. ...
Ey Yavuz!Milletimin selamatini yalvaracaktım.Ayaklarına kapanmak için, sana yükselmek istedim. Yarı yolda gözlerim karardı. Sendeledim ve düştüm. Allah günahımı affetsin!
Yazar; Çağlayanlar adlı yapıtında Türk tarihinin çeşitli dönemlerini, bu dönemlerdeki acı olayları, halk bağlamında ele aldı. Çoğu zaman süse, yapaylığa ve söz kalabalığına kaçan biçemiyle genç yazarları etkiledi. Dilin arıtılması, yazım kurallarının saptanması gibi konularla yakından ilgilendi.
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi... tümünü göster
Reşat Nuri Güntekin 1928 yılında yayınlanan bu eserinde; çalışkan başarılı fakat zaaf gösterenlere karşı acımasız olan Zehra Öğretmen ile babası Mürşit’in bakış açılarından dramatik yaşam öykülerini anlatıyor.
Yazar, cumhuriyet öncesinde yeni mezun, idealist genç bir mülkiyelinin iş ve sosyal yaşamdaki çatışmalarını ve uyumsuz ilişkilerini anlatırken, dönemin memuriyet yaşamına, köhne yapısına ait önemli ipuçları da veriyor. Şehirden kasabalara sürüklenirken, ardında birer birer ilkelerini de bırakan genç adam hatalı bir evlilikle korkunç bir sona doğru sürükleniyor.
Acı ve sefaletle dolu ortamdan tesadüfle sadece kızı Zehra’yı kurtarabiliyor. Acımak; aile içi ilişkileri ve sorumluluklarını, adeta ders verir gibi gözler önüne seriyor.
Reşat Nuri Güntekin 1928 yılında yayınlanan bu eserinde; çalışkan başarılı fakat zaaf gösterenlere karşı acımasız olan Zehra Öğretmen ile babası Mürşit’in bakış açılarından dramatik yaşam öykülerini anlatıyor.
Yazar, cumhuriyet öncesinde yeni mezu... tümünü göster
İnsan Ne ile Yaşar kitabının sorularını burada bulabilirsiniz.
İnsan Ne ile Yaşar kitabının sorularını burada bulabilirsiniz.
Hepimizin dizi sayesinde tanıdığı muhtşem roman Aşk-ı Memnu'ya fazla detaya girmeden eğlenceli bir quiz hazırladım. Umarım beğenirsiniz.
Hepimizin dizi sayesinde tanıdığı muhtşem roman Aşk-ı Memnu'ya fazla detaya girmeden eğlenceli bir quiz hazırladım. Umarım beğenirsiniz.