Dorothy ilk defa öldüğünde on iki yaşındaydı.
En azından bana söylediği buydu.
Delirdiğini düşünmüştüm ama şimdi
ona inandığım için esas deli ben miyim diye merak ediyorum.
Öyleysem bunların hiçbirinin önemi yok demektir.
Ama değilsem…
Eh, o zaman dünya benim düşündüğüm gibi bir şey değil demektir.
Üstelik tek bir dünya yok.
Kafanız karıştıysa canınız sıkılmasın. Benimki de karışmıştı.
Okuyun, anlayacaksınız. Sonra karar verirsiniz:
Ben mi delirdim yoksa siz mi?
Hortum seni sürükledi.
Şimdi hikayeye baştan başlayacaksın.
Aklını, kalbini, duyularını karıştıracak bir dünyayla karşı karşıyasın.
Bu diyarda gündüzler karanlık turuncu, güneş siyah, geceler bembeyaz.
Büyünün yerini bilim aldı.
Hatırladığın herkes, her şey artık çok daha güzel, korkunç, acımasız.
Yeniden keşfetmeye hazırlan: Oz'u ya da kendini!
Dorothy ilk defa öldüğünde on iki yaşındaydı.
En azından bana söylediği buydu.
Delirdiğini düşünmüştüm ama şimdi
ona inandığım için esas deli ben miyim diye merak ediyorum.
Öyleysem bunların hiçbirinin önemi yok demektir.
Ama değilsem…
Eh... tümünü göster
Dünyada 1.800.000'in üzerinde satan roman şimdi Türkçede…
Son sepet takılmış gibiydi, sert bir hamleyle çekmek için ayağını teknenin küpeştesine dayadı. İpin yavaş yavaş gevşediğini hissetti ve sepetin zarar görmemiş olmasını diledi. Eski ahşap teknesinin küpeştesinden eğilip ne durumda olduğuna baktı. Ama yukarı gelen sepet değildi. Kabaran deniz, bir an için gökyüzünü işaret ediyormuş gibi görünen beyaz bir el tarafından yarıldı.
Fjällbacka'da denizde boğulmuş küçük bir kızın cesedi bulunur. Önce bunun bir kaza olduğu sanılsa da, adli tıp sonuçları küçük kızın cinayete kurban gittiğini göstermektedir. Savunmasız bir çocuğun öldürülmesi kasaba halkının olduğu kadar, Fjällbacka polisinin de kanını dondurur. Polisin araştırması, bu sakin kasabada akla hayale gelmeyecek karanlık sırları açığa çıkarırken, komşular arası kan davalarının da iyice şiddetlenmesine yol açacaktır.
"Müthiş bir tempo… İnsan psikolojisinin karanlık bölgelerine nüfuz ediyor."
- Sunday Times-
"Läckberg kan dondurucu sahneler ile sıcacık aile ortamını harmanlamakta çok usta."
Dünyada 1.800.000'in üzerinde satan roman şimdi Türkçede…
Son sepet takılmış gibiydi, sert bir hamleyle çekmek için ayağını teknenin küpeştesine dayadı. İpin yavaş yavaş gevşediğini hissetti ve sepetin zarar görmemiş olmasını diledi. Eski ahş... tümünü göster
''Neden ben?'' diye sordum Tanrı'ya. Bir şey söylemedi.
Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi...
Hiç Kimse Sıradan Değildir
Markus Zusak
''19 yaşındayım, taksi şoförüyüm. Sadece bu işe yarıyorum, bir de arkadaşlarımla kâğıt oynamaya. Başka hiçbir uğraşım, isteğim, hedefim yok. Bir ev arkadaşım var, adı Kapıcı. Kendisi aynı zamanda köpeğim olur ve karşılıklı kahve içmekten büyük keyif alırız. Kısacası sıradanlığın mihenk taşıyım ve bundan şikâyetçi değilim. Ama bir gün posta kutumda bulduğum iskambil kartının, çerçevedeki bu resmi değiştireceğini nereden bilebilirdim ki? ''Hiç'' oluşum, kimliği belirsiz birini rahatsız etmişe benziyor ve belli ki benimle oyun oynamak istiyor. Neden sorusunun cevabı aslında çok basit: umursamak için.
Peki o halde, oyuna hazırım!''
Dilde sadeliği kullanma yeteneğini başarılı bir şekilde ortaya koyan Markus Zusak, Hiç Kimse Sıradan Değildir adlı eğlenceli olduğu kadar düşündüren romanıyla, herkesin yapabileceklerinin ötesine geçebileceğini en sıradan insanlar üzerinden göstererek zekâsını gözler önüne seriyor.
''Zusak dilde abartıdan uzak duran, sadeliği kullanarak hayal dünyanıza girmeyi ustalıkla başaran bir yazar. Hiç Kimse Sıradan Değildir de bu yeteneğini ortaya koyan iyi bir örnek.''
Time Magazine
''Yalın ve akıcı bir dille anlatılan, güzel olduğu kadar etkileyici bir roman.''
Kirkus Reviews
''Olağanüstü bir kitap. Mutlaka okunmalı.''
School Library Journal
''Neden ben?'' diye sordum Tanrı'ya. Bir şey söylemedi.
Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi...
Hiç Kimse Sıradan Değildir
Markus Zusak
''19 yaşındayım, taksi şoförüyüm. Sadece bu işe yarıyorum, bir... tümünü göster
''Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?''
Ahmet Ümit'in Sultanı Öldürmek romanı bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri 'Ulu Hakan'ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?
''...Ve Sultan Mehmed Han. Mehmed Han oğlu Murad Han oğlu Fatih Sultan Mehmed Han. İki karanın ve iki denizin hâkimi. Allah'ın yeryüzündeki gölgesi. Kostantiniyye'yi zapt eden padişah. Roma İmparatorluğu'nun doğal varisi, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı ırklardan yepyeni bir millet yaratma aşkıyla yanıp tutuşan kudretli hükümdar. Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed'in şüpheli ölümü. Ve onun iki şehzadesi. İkiye bölünen saray, ikiye bölünen devlet, hiçbir şeyden haberi olmayan bir halk. Ve iki şehzadenin kanlı boğazlaşması sürerken saray odasında unutulan Fatih Sultan Mehmed Han'ın cansız bedeni...''
Ahmet Ümit, kusursuz bir kurguyla ele aldığı bu cinayet-aşk-tarih örgüsünde edebiyat okurlarının gözündeki ayrıcalıklı yerini bir kez daha sağlamlaştırıyor.
''Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?''
Ahmet Ümit'in Sultanı Öldür... tümünü göster