Dil olgusunun insan varoluşunu kuşatması gerçeğini çıkış noktası yapan bu kapsamlı kitap, çeviri edimini de sosyokültürel bir varlık olarak insanın kendisine yabancı bir dili yaratabilme gereksinimiyle açıklmaya çalışıyor. Bir mutlak yabancılaşma üzerine kurulu bu yaşamsal gereksinimin kökenini, Herder, Schiller, Goethe, Benjamin, Derrida, Steiner, Klöpferin dışında birçok yazar ve düşünür simgesel anlamda dillerin birbirinden ayrıldığı Babil Kulesinin yapımıyla ilişkilendirir.Tarihsel ve Kuramsal Açıdan Çeviri Ediminde Faruk Yücel, insanlık tarihi kadar eski olan bu edimin kuramsal gelişimini, Antik dönemden başlayarak yirminci yüzyılda Çeviribilimin doğuşuna dek titiz bir şekilde incelemekle kalmıyor, çeviride çeviride kullanılan kavramları kalıplaşmış anlamlarının dışında eleştirel bir gözle okuyarak Çeviribilimine yeni bakış açıları kazandırmayı amaçlıyor.
Dil olgusunun insan varoluşunu kuşatması gerçeğini çıkış noktası yapan bu kapsamlı kitap, çeviri edimini de sosyokültürel bir varlık olarak insanın kendisine yabancı bir dili yaratabilme gereksinimiyle açıklmaya çalışıyor. Bir mutlak yabancılaşma üze... tümünü göster
Dil olgusunun insan varoluşunu kuşatması gerçeğini çıkış noktası yapan bu kapsamlı kitap, çeviri edimini de sosyokültürel bir varlık olarak insanın kendisine yabancı bir dili yaratabilme gereksinimiyle açıklmaya çalışıyor. Bir mutlak yabancılaşma üzerine kurulu bu yaşamsal gereksinimin kökenini, Herder, Schiller, Goethe, Benjamin, Derrida, Steiner, Klöpferin dışında birçok yazar ve düşünür simgesel anlamda dillerin birbirinden ayrıldığı Babil Kulesinin yapımıyla ilişkilendirir.Tarihsel ve Kuramsal Açıdan Çeviri Ediminde Faruk Yücel, insanlık tarihi kadar eski olan bu edimin kuramsal gelişimini, Antik dönemden başlayarak yirminci yüzyılda Çeviribilimin doğuşuna dek titiz bir şekilde incelemekle kalmıyor, çeviride çeviride kullanılan kavramları kalıplaşmış anlamlarının dışında eleştirel bir gözle okuyarak Çeviribilimine yeni bakış açıları kazandırmayı amaçlıyor.
Dil olgusunun insan varoluşunu kuşatması gerçeğini çıkış noktası yapan bu kapsamlı kitap, çeviri edimini de sosyokültürel bir varlık olarak insanın kendisine yabancı bir dili yaratabilme gereksinimiyle açıklmaya çalışıyor. Bir mutlak yabancılaşma üze... tümünü göster
20li yılların sonu, Hitlerin iktidara gelişinin arifesinde Almanya. Topluma ve özellikle bohem çevrelere tam bir huzursuzluk ve kafa karışıklığı hâkim. Gelecek soru işaretleriyle dolu, bugün karanlık, geçmiş ise çoktan sona ermiş bir rüyadan ibaret. Sonsuzda Buluşma, işte bu umutsuz ve çalkantılı ortamın havasını soluyan kayıp kuşağın aşklarını, acılarını, bocalamalarını ve sapkınlıklarını anlatıyor. Romanın, gerçeklikten kopmak için uyuşturucuya, kariyere ya da bambaşka hayatlara yönelen karakterleri, birbirine paralel ilerleyen hikâyeleriyle, uçlara savrulan bir toplumun panoramasını çiziyor. Thomas Mannın oğlu Klaus Mannın Almanyada, Hitler öncesi dönemde kaleme aldığı en önemli eseri kabul edilen Sonsuzda Buluşma, hem yazarın kendi hayatından ve arkadaş çevresinden belirgin izler taşıyan, hem de kariyer düşkünü dansçı Gregor Gregori karakteriyle yazarın ünlü Mefistosunun kahramanı Hendrik Höfgenin ortaya çıkışına zemin hazırlayan bir roman.
20li yılların sonu, Hitlerin iktidara gelişinin arifesinde Almanya. Topluma ve özellikle bohem çevrelere tam bir huzursuzluk ve kafa karışıklığı hâkim. Gelecek soru işaretleriyle dolu, bugün karanlık, geçmiş ise çoktan sona ermiş bir rüyadan ibaret. ... tümünü göster
20li yılların sonu, Hitlerin iktidara gelişinin arifesinde Almanya. Topluma ve özellikle bohem çevrelere tam bir huzursuzluk ve kafa karışıklığı hâkim. Gelecek soru işaretleriyle dolu, bugün karanlık, geçmiş ise çoktan sona ermiş bir rüyadan ibaret. Sonsuzda Buluşma, işte bu umutsuz ve çalkantılı ortamın havasını soluyan kayıp kuşağın aşklarını, acılarını, bocalamalarını ve sapkınlıklarını anlatıyor. Romanın, gerçeklikten kopmak için uyuşturucuya, kariyere ya da bambaşka hayatlara yönelen karakterleri, birbirine paralel ilerleyen hikâyeleriyle, uçlara savrulan bir toplumun panoramasını çiziyor. Thomas Mannın oğlu Klaus Mannın Almanyada, Hitler öncesi dönemde kaleme aldığı en önemli eseri kabul edilen Sonsuzda Buluşma, hem yazarın kendi hayatından ve arkadaş çevresinden belirgin izler taşıyan, hem de kariyer düşkünü dansçı Gregor Gregori karakteriyle yazarın ünlü Mefistosunun kahramanı Hendrik Höfgenin ortaya çıkışına zemin hazırlayan bir roman.
20li yılların sonu, Hitlerin iktidara gelişinin arifesinde Almanya. Topluma ve özellikle bohem çevrelere tam bir huzursuzluk ve kafa karışıklığı hâkim. Gelecek soru işaretleriyle dolu, bugün karanlık, geçmiş ise çoktan sona ermiş bir rüyadan ibaret. ... tümünü göster
20li yılların sonu, Hitlerin iktidara gelişinin arifesinde Almanya. Topluma ve özellikle bohem çevrelere tam bir huzursuzluk ve kafa karışıklığı hâkim. Gelecek soru işaretleriyle dolu, bugün karanlık, geçmiş ise çoktan sona ermiş bir rüyadan ibaret. Sonsuzda Buluşma, işte bu umutsuz ve çalkantılı ortamın havasını soluyan kayıp kuşağın aşklarını, acılarını, bocalamalarını ve sapkınlıklarını anlatıyor. Romanın, gerçeklikten kopmak için uyuşturucuya, kariyere ya da bambaşka hayatlara yönelen karakterleri, birbirine paralel ilerleyen hikâyeleriyle, uçlara savrulan bir toplumun panoramasını çiziyor. Thomas Mannın oğlu Klaus Mannın Almanyada, Hitler öncesi dönemde kaleme aldığı en önemli eseri kabul edilen Sonsuzda Buluşma, hem yazarın kendi hayatından ve arkadaş çevresinden belirgin izler taşıyan, hem de kariyer düşkünü dansçı Gregor Gregori karakteriyle yazarın ünlü Mefistosunun kahramanı Hendrik Höfgenin ortaya çıkışına zemin hazırlayan bir roman.
20li yılların sonu, Hitlerin iktidara gelişinin arifesinde Almanya. Topluma ve özellikle bohem çevrelere tam bir huzursuzluk ve kafa karışıklığı hâkim. Gelecek soru işaretleriyle dolu, bugün karanlık, geçmiş ise çoktan sona ermiş bir rüyadan ibaret. ... tümünü göster
Sinemamızın başlıca kadın oyuncularından Hülya Koçyiğiti birçok farklı açıdan ele alan bu derleme, sanatçının oyunculuk serüvenindeki dönemeçleri Türk sinemasının geçirdiği evrimin bütünlüğü içinde irdeliyor. Koçyiğitin oyunculuğunu sinematografik bir çerçevede değerlendiren katkıların yanı sıra, sanatçının yaşamındaki belli başlı kesitleri de aktaran çalışma, Erdal Doğanın Koçyiğitle yaptığı söyleşi sayesinde sanatçının sinema dünyasına kendi bakış açısından ışık tutuyor. Koçyiğitin Türk sineması içindeki rolüyle sınırlı kalmayıp sanatçının bilhassa seksenli yıllardan itibaren geliştirdiği toplumsal duyarlılığın anahatarlarını da bütün açıklığıyla gözler önüne sererken Koçyiğit hakkında şimdiye dek kaleme alınan en bütünlüklü dökümlerden biri olma özelliğiyle öne çıkıyor.
Sinemamızın başlıca kadın oyuncularından Hülya Koçyiğiti birçok farklı açıdan ele alan bu derleme, sanatçının oyunculuk serüvenindeki dönemeçleri Türk sinemasının geçirdiği evrimin bütünlüğü içinde irdeliyor. Koçyiğitin oyunculuğunu sinematografik bi... tümünü göster
muratozd şu anda kitap okumuyor.