nilayoren

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 1 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
nilayoren okumuş.
Madame Bovary

Ünlü İngiliz romancı ve eleştirmen Arnold Bennett, klasiği tanımlarken, Herkesin okuduğu sanılan ve herkesin okuduğunu sandığı kitap demişti. Italo Calvinoya göre de, klasik, ilk okunduğunda verdiği keşif duygusunu her okunuşunda yeniden veren kitaptır. Fransız edebiyatında gerçekçiliğin babası olarak kabul edilen Gustave Flaubertin Madame Bovarysi, bu iki ustanın klasik tanımlarına en uygun düşen yapıtların başında gelir.19. yüzyıl taşra burjuvazisinin yaşamını gerçekçi bir anlatımla sergileyen, ilk yayınlandığında ahlakdışılık suçlamasıyla dava konusu olan Madame Bovary, hem edebiyatta yeni bir çağın açılmasını sağlamış, hem de eskidikçe yenileşen, yaşlandıkça gençleşen pek az romandan biri olarak günümüze kalmıştır. Dünya edebiyatının bu kült kitabını, bir edebiyat ustamızın, Tahsin Yücelin çevirisiyle sunuyoruz.

******

Gustave Flaubert (1821-1880) Fransız edebiyatında gerçekçilik akımının başlatıcısı olarak tanınır. Karısının kendisini aldatması üzerine yıkılan ve kederinden ölen Eugéne Delamartın acıklı yaşamöyküsünden ve Madame Lodavica ‘nın Anıları adlı bir elyazması kitaptan yola çıkarak Madame Bovary adlı romanını yazdı. Roman; karakterlerin ruh halini ve öykünün mantıksal gelişimi içindeki rollerini aydınlatabilecek bütün özellikleri ya da olayları duygulara kapılmadan kaydeden katı nesnelliğiyle edebiyatta yeni bir çağın başlangıcını gösteriyordu. Beş yıllık bir çalışma sonucu ortaya çıkan roman 1856 yılında Revue dergisinde tefrika edildi. Burjuva yaşamını gerçekçi bir anlatımla sergileyen romanı Fransız hükümeti, ahlakdışı olduğu savıyla dava etti. Flaubert bu romanı üzerinde çalışırken şunları yazmıştı: Benim zavallı Bovaryim şu anda Fransa ‘da yirmiden fazla köyde acı çekiyor ve ağlıyor.

************

1821de Fransanın Rouen bölgesinde doğan Gustave Flaubert, gençlik yıllarında ibadet edercesine edebiyatla ilgilenmiştir. Kendinden kısa bir süre sonra yazmaya başlayan Zola tarafından sistematize edilen Natüralizm (Doğalcılık) akımının ilk yazarıdır. Gerçekçiliğe olan tutkusuyla, roman kahramanlarının hiçbirine yakınlık duymadan yazmıştır. Her karakteri ve her olayı titizlikle inceler, kişilerin ve olayların nedenini araştırır ve bunları mükemmel bir dille okuyucuya aktarır.1857 yılında Revue de Paris dergisinde tefrika halinde yayımlattığı ilk eseri Madame Bovary, hükümet tarafından toplumun ahlâki ve dini duygularına hakaret ettiği gerekçesiyle yasaklandıysa da beraat etti ve Flauberte ülke çapında büyük ün kazandırdı. XIX. yüzyıl romanının en başarılı örneklerinden biri olan Madame Bovary, hem ele aldığı konu hem de üslubu ile romanı çarpıcı hale getirmiştir. Anlatılan, Emma Bovarynin trajik hayat hikâyesi ve aşkları gibi görünmekle birlikte, 19. yüzyıl Fransız kadınının kısıtlanmış hayatını, evliliğin insan doğasına aykırılığını, toplumsal değer ve yargıları ile ahlâk ölçülerinin riyakârlığını ele alır. Romandaki her detayı gerçeklerle yoğurmaya önem veren Flaubertin, Emmanın intiharını anlatmak için arseniğin tadına bakacak kadar ileri gittiği ve bu yüzden hastalandığı söylenir. Madame Bovaryde Romantizm hareketinin duygularına kapılan ve onlan ciddiye alan boşkafalı bir kadının nasıl felakete sürüklendiğini gösterir. Bir küçük burjuva kadınının trajedisinin arkasında yatan bayağı, önemsiz ve küçük dünyayı gösterir.

******

Ünlü İngiliz romancı ve eleştirmen Arnold Bennett, klasiği tanımlarken, Herkesin okuduğu sanılan ve herkesin okuduğunu sandığı kitap demişti. Italo Calvinoya göre de, klasik, ilk okunduğunda verdiği keşif duygusunu her okunuşunda yeniden veren kitapt... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 11 ay
Profil Resmi
nilayoren okumuş.
İki Şehrin Hikayesi

İki Şehrin Hikâyesi, Charles Dickensın Fransız ihtilali yıllarında kaleme aldığı, ilk satırlarından itibaren merak ve korku dolu sahnelerle okuyucuyu kitaba bağlayan en önemli eserlerinden biri.Dickens, bu eserinde Londra ve Parisin yaşadığı açlık, sefalet, hüzün ve kederi tüm açıklığı ve acımasızlığı ile ortaya koyuyor. Eser, mutlaka okunması gereken bir Dickens romanı.

******

Hiçbir erkek bir kadını sevip kaybettikten sonra, duygularında değişiklik olmadan onu birinin eşi, bir anne olarak pek görememiştir. Ne var ki Lucienin çocukları Sydneye garip bîr yakınlık gösteriyorlardı; içlerinden gelme bir acıma duygusu vardı onlarda. Bu da gizli duygulara kimbilir nasıl dokunuyor! Bunu hiçbir yankı anlatmıyorsa da bu bir gerçektir, burada da öyleydi. Sydney Carton Küçük Lucienin o yumuk ( kollarını açtığı ilk yabancıydı, kız büyüdükçe de Sydney Carton yerini elde tuttu. Küçük oğlanda hemen son dakikasına kadar ondan söz etmişti. Zavallı Carton! Benim yerime öpün onu...

************

Dickens, bu eserle Fransız Devriminden yaklaşık yetmiş beş yıl sonra, daha önce bir kez denediği tarihsel romana dönüş yapar. İngiltere adasının karşısındaki Fransada, 19. yüzyılın hemen öncesinde cehennem bir süreliğine yeryüzünde kurulmuş gibidir. Dickensa göre devrimi Fransaya davet edenler, özellikle imtiyazlarını bencilce değerlendiren, üretimden kopuk, suça batmış, insafsız, asalak Fransız aristokratlarıdır. Tarihe ve devrime bu bakışıyla, İngilteredeki aristokratların ve muhafazakâr sınıfların büyük tepkisini çeken Dickens, romanın sadece eylemsel çatısını değil, mekânsal dağılımını da zıtlıklar üzerine kuruyor. Ancak roman, iki şehrin hikâyesini, Londra ve Parisi canlı bir organizma olarak anlatmak ve Devrimin büyük simalarını sunmak yerine aristokrasiden, orta sınıflardan ve halktan temsili tipleri bir aşk öyküsü ekseninde topluyor.İki Şehrin Hikâyesi: Tarihle dehşetin buluştuğu an...

************

Kasım ayının sonlarıydı; bir cuma gecesi oldukça geç saatlerde Dover Postası zorlukla Shooter Yokuşunu çıkıyordu. Vadide sis vardı ve ağır ağır yukarılara doğru yükseliyordu. Denize benzeyen ıslak, yapışkan bu sis koca koca dalgalar gibi yayılıyordu. Sisin yoğunluğundan, arabanın lambaları ancak bir ifei adım uzağı aydınlatabiliyordu. Üç yolcu arabanın yanında çamura bata bata tepeye çıkıyordu. Bu havada yürümek hoşlarına gitmiyordu ama buna mecburdular. Yokuş dikti, yerler kayıyordu, atlar bile arabayı zor çekiyordu, üç defa durmuşlardı. Hatta bir kez artık güçleri kalmadığı için geri dönmek istermiş gibi arabayı yolun kenarına doğru çektiler; ama muhafızlar dizginlerini ve kırbaçlarını kullanarak onları tekrar yola sokmuştu.

************

19. yüzyıl Fransa sının toplumsal ve ekonomik sefaletini anlatan ve seçkin sınıfın eleştirisinin yapıldığı roman.

******

İki Şehrin Hikâyesi, Charles Dickensın Fransız ihtilali yıllarında kaleme aldığı, ilk satırlarından itibaren merak ve korku dolu sahnelerle okuyucuyu kitaba bağlayan en önemli eserlerinden biri.Dickens, bu eserinde Londra ve Parisin yaşadığı açlık, s... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 11 ay
Profil Resmi
nilayoren şu an okuyor.
Hayvan Çiftliği

İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki reel sosyalizmin eleştirisi olan roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biridir. Hayvan Çiftliğinin kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar; kısa sürede önder bir takım oluştururlar, devrimi de onlar yolundan saptırırlar. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romanda önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıkça görülecektir. Öbür kişiler bire bir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı Bir Peri Masalıdır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir; ama roman, bir masal anlatımıyla yazılmıştır.

******

Büyükler bazen, basit şeyleri anlaşılması zormuş, içinden çıkılmazmış gibi anlatabiliyor. Öyle karışık açıklamalar yapıyorlar ki, ne söylediklerini belki kendileri de anlamıyor. Mesela, neden birileri diğerlerini yönetmek ister? İyi giden şeyler, güzel şeyler neden bozulur? Nasıl olur da insanlar birbirlerine bu kadar haksızlık yapabilir?Bu sorulara verilen yalan yanlış cevapları bir yana bırakıp bir de George Orwellin Hayvan Çiftliğine bakalım. Bir çiftlik var ve bu çiftlikte hayvanlar sahiplerini kovup çiftliği ele geçiriyor. Kendi düzenlerini kuruyorlar. Sonra da öyle şeyler oluyor ki, okuyunca yaşadığımız dünyada olan bitenler bir anda açıklığa kavuşuyor. Evet: Hayvan Çiftliğinde yaşananlar, bu dünyada yaşananlara çok benziyor...

************

Aslında, bu kitap bir peri masalı olarak yazılmıştı... Orwell öyle diyordu eserine; büyükler için yazılmış bir masal... Eserde, hayvanları aç bırakan, öldüresiye çalıştıran, yavrularını mezbahaya satan zalim bir çiftçiye karşı hayvanların isyanı anlatılır. Hayvanlar ateşli bir idealizm ve coşkulu sloganlarla, adaletin ve eşitliğin hüküm sürdüğü bir cennet yaratmak için yola çıkarlar. Fakat, macera, büyük bir hüsranla neticelenir. Ve, Orwell, hayvanlar aleminde aktardığı bu öykü ile, aslında, Devrimin tanıdık yüzünü; liderlerin sahiplere, rejimin diktatörlüğe dönüşümünü resmeder... Hayvan Çiftliğindeki karakterler Rus Devriminden esinlenilerek resmedilir; domuz Napoleon tam bir Stalin portresidir. Fakat Hayvan Çiftliği sıradan bir Rus Devrimi hicvi değildir. Orwell'in mesajı çok daha derindir.

************

Beylik Çiftliği sahibi Mr. Jones, gece için kümesleri kilitledi, fakat o kadar içmişti ki, pencereleri kapamak aklına gelmedi. Fenerinden etrafa halkalı, titrek bir ışık yayılıyordu; yalpalayarak avluyu geçti, kapının arkasında çizmelerini tekmeleyip çıkardı, kilerdeki fıçıdan son bir bardak daha bira aldı ve Mrs. Jones'in çoktandır horlamakta olduğu yatağa doğru sendeledi.

******

İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki reel sosyalizmin eleştirisi olan roman, dünya edeb... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 11 ay
Profil Resmi
nilayoren okumuş.
Olasılıksız

Olasılıksız, Adam Fawer tarafından yazılmış ve 2005 yılında yayımlanmış bilim kurgu romanıdır. En iyi roman kategorisinin de aralarında olduğu çok sayıda ödül kazanmıştır.

Kitap, David Caine'in bir takım deneysel tedaviler sonucunda kazandığı gelişmiş hesaplama yeteneği sayesinde, tahminlerinin geleceği görmek haline geldiğini anlamasıyla başından geçenleri konu almaktadır. Özet olarak kitabın kahramanı, Pierre-Simon Laplace'in yarattığı bir teori olan Laplace'in Şeytanı haline dönüşmüştür.

******

Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi?Siz hiç Lotoda büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz?Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, ‘OlasılıkSız tam size göre bir roman..

******

Olasılıksız, Adam Fawer tarafından yazılmış ve 2005 yılında yayımlanmış bilim kurgu romanıdır. En iyi roman kategorisinin de aralarında olduğu çok sayıda ödül kazanmıştır.

Kitap, David Caine'in bir takım deneysel tedaviler sonucunda kazandığı... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 11 ay
Profil Resmi
nilayoren okumuş.
Günler ve Geceler

Simonov, Günler ve Gecelerde, kentin 2. Dünya Savaşı tarihine Kahraman Şehir adıyla geçmesine neden olan Stalingrad Savunmasını (1942) anlatır.Stalingradın ev ev, sokak sokak savunulmasına tanık olan Simonov; orada yaşanan olayları, savaşanların bazen acı bazen sevinç yüklü upuzun gündüz ve gecelerini, gazeteciliğin verdiği keskin bir gözlemcilik ve gerçekçilikle romanında yeniden yaşatmıştır.

Simonov, Günler ve Gecelerde, kentin 2. Dünya Savaşı tarihine Kahraman Şehir adıyla geçmesine neden olan Stalingrad Savunmasını (1942) anlatır.Stalingradın ev ev, sokak sokak savunulmasına tanık olan Simonov; orada yaşanan olayları, savaşanların baze... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 11 ay
Profil Resmi
nilayoren bir değerlendirme yaptı.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 11 ay
Daha Fazla Göster

nilayoren şu an ne okuyor?

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.