oxiganem

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
oxiganem şu an okuyor.
Kötü Saatte

ALDIĞI ÖDÜLLER: 1982 Nobel Ödülü Adı belirsiz bir Güney Amerika Cumhuriyetinin, yine adı belirsiz küçük bir kasabasının halkı, alışılmış, sıcak ve yağmurlu bir güz dönemini geçirmektedir. Sıcaklık bunaltıcıdır; yağmur bardaktan boşanırcasına yağmakta, fareler kilisenin temellerini kemirip tüketmekte, insanlarsa uzayıp giden bir diktatörlüğün baskısı altında inlemektedir. Bu yoksulluk dolu ülkede hükümetler dışında hiçbir şey değişmemektedir. Hükümetler sık sık, kanlı bir biçimde değişmektedir. Sonra, dul Bayan Monteilin de önceden belirttiği gibi (ama deli bir kadının gelecekten haber vermesine kim inanır) bir trajedi gerçekleşir. Biri, gecenin ortasında, evlerin kapılarına aşağılayıcı yazılar yapıştırmaya başlar. Bu arada bir adam vurulur. Belediye Başkanı (ve Emniyet Müdürü) hemen harekete geçer. Bu ise daha da trajik bir olaydır... Gabriel Garcia Marquezi tanıtmaya gerek var mı? Kötü Saatteyi beğenerek okuyacağınıza inanıyoruz.

ALDIĞI ÖDÜLLER: 1982 Nobel Ödülü Adı belirsiz bir Güney Amerika Cumhuriyetinin, yine adı belirsiz küçük bir kasabasının halkı, alışılmış, sıcak ve yağmurlu bir güz dönemini geçirmektedir. Sıcaklık bunaltıcıdır; yağmur bardaktan boşanırcasına yağmakta... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 8 ay
Profil Resmi
oxiganem kütüphanesine ekledi.
Kötü Saatte

ALDIĞI ÖDÜLLER: 1982 Nobel Ödülü Adı belirsiz bir Güney Amerika Cumhuriyetinin, yine adı belirsiz küçük bir kasabasının halkı, alışılmış, sıcak ve yağmurlu bir güz dönemini geçirmektedir. Sıcaklık bunaltıcıdır; yağmur bardaktan boşanırcasına yağmakta, fareler kilisenin temellerini kemirip tüketmekte, insanlarsa uzayıp giden bir diktatörlüğün baskısı altında inlemektedir. Bu yoksulluk dolu ülkede hükümetler dışında hiçbir şey değişmemektedir. Hükümetler sık sık, kanlı bir biçimde değişmektedir. Sonra, dul Bayan Monteilin de önceden belirttiği gibi (ama deli bir kadının gelecekten haber vermesine kim inanır) bir trajedi gerçekleşir. Biri, gecenin ortasında, evlerin kapılarına aşağılayıcı yazılar yapıştırmaya başlar. Bu arada bir adam vurulur. Belediye Başkanı (ve Emniyet Müdürü) hemen harekete geçer. Bu ise daha da trajik bir olaydır... Gabriel Garcia Marquezi tanıtmaya gerek var mı? Kötü Saatteyi beğenerek okuyacağınıza inanıyoruz.

ALDIĞI ÖDÜLLER: 1982 Nobel Ödülü Adı belirsiz bir Güney Amerika Cumhuriyetinin, yine adı belirsiz küçük bir kasabasının halkı, alışılmış, sıcak ve yağmurlu bir güz dönemini geçirmektedir. Sıcaklık bunaltıcıdır; yağmur bardaktan boşanırcasına yağmakta... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 8 ay
Profil Resmi
oxiganem okumuş.
Toza Sor (Arthur Bandini, #3)

John Fante, Türkiye'de olduğu kadar dünyada da geç keşfedilmiş, tanınmış bir yazar. Bu tekrar tanınmasında, yeniden keşfinde de kuşkusuz Charles Bukowski'nin büyük katkısı olmuş.

John Fante, 1909 Colorado doğumlu. Üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra 1929'da yazmaya başlamış. 1932'de ilk kısa öyküsü The American Mercury'de yayınlanmış. Daha sonra The Atlantic Montly, Esquire, Harpers Bazaar gibi dergilerde öyküleri yayınlanmış. İlk romanı Wait Until Spring, Bandini 1938'de yayınlanmış. 1940'da da öyküleri Dago Red adıyla basılmış. Kitaplarının yayınlanmasından sonra sinemacılar tarafından keşfedilen John Fante bir çok senaryoya da imza atmış. Full of Life, Something for a Lonely Man, Walk on the Wild Side filme çekilen senaryolarından bazıları. 1955'de şeker hastalığına yakalanan John Fante, 1978'de hastalığın etkisiyle kör olmuş ama eşi Joyce'un yardımıyla yazarlığa devam etmiş. Bu birlikte çalışmanın sonucunda Dreams From Bunker Hill (1982) adlı romanı yayınlanmış. Fante 74 yaşındayken, 8 Mayıs 1983'de hayata gözlerini kapamış.

Charles Bukowski gençlik yıllarında kütüphanede tesadüfen kitaplarını keşfettiği Fante'yi hiç unutmamış. Tanınmış bir yazar olunca, Fante'yi keşfinden 39 yıl sonra, 80'li yıllarda, kitaplarını basan yayınevine önermiş. Fante hayattayken kitaplarının yeniden basıldığını görmüş. Şimdi Fante'nin tüm eserlerini kitapçılarda bulmak mümkün. Charles Bukowski, Fante benim Tanrımdı diyor Toza Sor'un önsözünde.

John Fante gerçekten de iyi bir yazar. Kendi yaşamından yola çıkarak yazıyor eserlerini. Toza Sor'da yazarlık yaşamının, gençliğinin ilk yıllarını anlattığı dörtlemesinin en tanınmış romanı. Toza Sor'u okuduğunuzda gerçekçi anlatımı sizleri de etkileyecek ve Bukowski'ye hak vereceksiniz.

John Fante, Türkiye'de olduğu kadar dünyada da geç keşfedilmiş, tanınmış bir yazar. Bu tekrar tanınmasında, yeniden keşfinde de kuşkusuz Charles Bukowski'nin büyük katkısı olmuş.

John Fante, 1909 Colorado doğumlu. Üniversite öğrenimini ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 8 ay
Profil Resmi
oxiganem kütüphanesine ekledi.
Toza Sor (Arthur Bandini, #3)

John Fante, Türkiye'de olduğu kadar dünyada da geç keşfedilmiş, tanınmış bir yazar. Bu tekrar tanınmasında, yeniden keşfinde de kuşkusuz Charles Bukowski'nin büyük katkısı olmuş.

John Fante, 1909 Colorado doğumlu. Üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra 1929'da yazmaya başlamış. 1932'de ilk kısa öyküsü The American Mercury'de yayınlanmış. Daha sonra The Atlantic Montly, Esquire, Harpers Bazaar gibi dergilerde öyküleri yayınlanmış. İlk romanı Wait Until Spring, Bandini 1938'de yayınlanmış. 1940'da da öyküleri Dago Red adıyla basılmış. Kitaplarının yayınlanmasından sonra sinemacılar tarafından keşfedilen John Fante bir çok senaryoya da imza atmış. Full of Life, Something for a Lonely Man, Walk on the Wild Side filme çekilen senaryolarından bazıları. 1955'de şeker hastalığına yakalanan John Fante, 1978'de hastalığın etkisiyle kör olmuş ama eşi Joyce'un yardımıyla yazarlığa devam etmiş. Bu birlikte çalışmanın sonucunda Dreams From Bunker Hill (1982) adlı romanı yayınlanmış. Fante 74 yaşındayken, 8 Mayıs 1983'de hayata gözlerini kapamış.

Charles Bukowski gençlik yıllarında kütüphanede tesadüfen kitaplarını keşfettiği Fante'yi hiç unutmamış. Tanınmış bir yazar olunca, Fante'yi keşfinden 39 yıl sonra, 80'li yıllarda, kitaplarını basan yayınevine önermiş. Fante hayattayken kitaplarının yeniden basıldığını görmüş. Şimdi Fante'nin tüm eserlerini kitapçılarda bulmak mümkün. Charles Bukowski, Fante benim Tanrımdı diyor Toza Sor'un önsözünde.

John Fante gerçekten de iyi bir yazar. Kendi yaşamından yola çıkarak yazıyor eserlerini. Toza Sor'da yazarlık yaşamının, gençliğinin ilk yıllarını anlattığı dörtlemesinin en tanınmış romanı. Toza Sor'u okuduğunuzda gerçekçi anlatımı sizleri de etkileyecek ve Bukowski'ye hak vereceksiniz.

John Fante, Türkiye'de olduğu kadar dünyada da geç keşfedilmiş, tanınmış bir yazar. Bu tekrar tanınmasında, yeniden keşfinde de kuşkusuz Charles Bukowski'nin büyük katkısı olmuş.

John Fante, 1909 Colorado doğumlu. Üniversite öğrenimini ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 8 ay
Profil Resmi
oxiganem okumak istiyor.
Franny ve Zooey

Glasslar; öncesi, savaş ve sonrası ile 2. Dünya Savaşının yaralanmış kuşağının yedi tuhaf kardeşli tipik bir ailesi... Ölümler, intiharlar, güvence aranan mistik savruluşlar ve aşklar arasında, hayatla yaşanan yüksek voltajlı ve suskun uyumsuzluklar, sessiz çıldırma eşikleri... Biz dördümüz, birbirimize yakın kan bağıyla bağlıyız ve bir tür deruni aile diliyle, iki nokta arasındaki en kısa mesafenin neredeyse tam bir daire olduğu bir çeşit romantik geometri ile konuşuruz. Son bir uyarı sözü: Aile soyadımız Glass. Bir dakika sonra, Glass erkeklerinden en genci, yaşayan büyük ağabeyi Buddy Glassın kendisine gönderdiği aşırı derecede uzun mektubu okurken görülecek (...) Bana söylediğine göre, mektubun üslubu, bu anlatıcının üslubuna ya da yazılı üslupçuluğuna, rastgeleliğin adamakıllı ötesinde bir benzerlik gösteriyormuş; genel okur da hiç şüphesiz, mektubun yazarı ile bendenizin aynı kişi olduğu sonucuna balıklama atlayacaktır. Atlayacaktır ve maalesef atlamalıdır da... Nicedir, bir 20. yüzyıl modern-klasiki olarak anılan kırk yıllık suskun J. D. Salingerdan, hayat üstüne, sanki kendi geleceğini de okuduğu tedirgin, derin, acı iki uzun hikaye. TADIMLIKGaliba SalıÇok Sevgili Lane, Hiç bilmiyorum bunu çözebilecek misin, çünkü yatakhanede bu gece öyle gürültü patırtı var ki gerçekten inanılmaz ve ne düşündüğümü bile zarzor duyuyorum. Onun için herhangi bir imla yanlışı yaparsam nazikçe bunu görmezden gelme nezaketini göster olur mu. Bu arada senin tavsiyelerini tutup son zamanlarda sözlüğe sık sık başvurdum, bu yüzden yazıp çizdiklerim kabızlaşıyorsa bunda seninde suçun var. Herneyse o güzelim mektubunu şimdi aldım ve seni parçalanasıya, dağıtasıya vesaire seviyorum ve haftasonunun gelmesini dörtgözle bekliyorum. Benim Croft Houseta kalışımın ayarlanamayışı kötü olmuş tabii ama nerde kalacağım umrumda bile değil, yeter ki sıcak olsun, böcek möcek olmasın ve seni de arada sırada görebileyim, demek ki her saniye. Son zamanlarda demek kiye takmış durumdayım. Mektubuna resmen tapıyorum, özellikle de Eliotla ilgili bölümüne. Galiba, Sappho dışındaki bütün şairlere burun kıvırmaya başladım. Onu deliler gibi okuyup duruyorum ve bu konuda adice yorumlar istemiyorum, lütfen. Hatta, iftihar listesine oynamaya karar verirsem ve başıma danışman diye getirdikleri salağı da buna razı edebilirsem, sömestr ödev şeyini bile Sappho üzerine yapabilirim. Narin Adonis ölüyor Cytherea, ne yapacağız? Memelerinizi dövün bakireler, parçalayın entarilerinizi. Muhteşem değil mi? Ve bunu hep yapıyor. Beni seviyor musun? O korkunç mektubunda bir kere olsun söylemiyorsun. Ölesiye süper-erkek ve kettum (imlâ?) olduğun da senden nefret ediyorum. Aslında nefret etmiyorum tabii de, güçlü ve suskun erkeklere yapı olarak karşıyım ben. Yani güçlü olmadığından filan değil de, ne demek istediğimi anlıyorsun işte. Burada gürültü öylesine arttı ki ne düşündüğümü bile zarzor duyuyorum. Herneyse seni seviyorum ve bu tımarhanede bir pul bulabilirsem eğer bu mektubu özel ulakla göndermek istiyorum ki eline geçecek zamanı rahat rahat bulasın. Seni seviyorum seni seviyorum seni seviyorum. Onbir ayda sadece iki kere dansettiğimizin farkında mısın acaba? Vanguardda senin o kadar sarhoş olduğun seferi saymıyorum tabii. Herhalde deli gibi kendi kendimin farkında olacağım orada. Bu arada, orda karşılama töreni filan gibi birşey olursa seni öldürürüm. Cumartesiye, gülüm.Tüm aşkımla, Franny

Glasslar; öncesi, savaş ve sonrası ile 2. Dünya Savaşının yaralanmış kuşağının yedi tuhaf kardeşli tipik bir ailesi... Ölümler, intiharlar, güvence aranan mistik savruluşlar ve aşklar arasında, hayatla yaşanan yüksek voltajlı ve suskun uyumsuzluklar,... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 8 ay
Profil Resmi
oxiganem okumak istiyor.
2666

Roberto Bolaño'nun tüm dünyada büyük bir ilgiyle karşılanan ve Türk okurları tarafından da heyecanla beklenen romanı
Kuzey Meksika'dan Nazi Almanyası'na, Stalin'in Moskovası'na, Drakula'nın kalesine ve denizlerin derinliklerine uzanan çarpıcı bir edebi labirent... Bolaño, ölümle yarışarak yazdığı 2666'da, kötülüğün en yalın halinin günümüz Meksika'sından bir gazete haberiyle başlayan hikâyesini anlatıyor. Hikâyenin geçtiği Santa Teresa sadece Cehennem olmakla kalmıyor, aynı zamanda da bir ayna; "sürekli işe yaramaz bir değişim içinde olan zengin ve yoksul Amerika'nın" hüzünlü bir aynası.
"Kitaplar pek çok işe yarar, sizi bazen çalışmaya bazen eğlenmeye ve bazen de yazmaya teşvik eder. Bolaño'yu okumak bana yazma konusunda ilham veriyor. Tam bir dâhi."
- Patti Smith
"Bu yılki okumalarıma çoğunlukla Roberto Bolaño hâkimdi. Bolaño, 2666'da Güney Amerika, ABD ve Avrupa geleneklerini; modernizmin vahşi gerçekçiliği ile suç romanlarını pürüzsüz bir şekilde bir araya getiriyor. Bolaño'nun romanları, yazarı modern edebiyat tarihinde önemli bir yere oturtuyor."
-Kazuo Ishiguro
"Bu doğaüstü roman tasvir edilemez; bütün ihtişamıyla yaşanması gerekir. Gelmiş geçmiş en korkunç gerçek cinayet furyasıyla, Juarez (Meksika) ve çevresinde öldürülen 400'den fazla kadınla ilgili olduğunu söylemek belki de yeterli." -Stephen King
"Garcia Marquez'in Yüz Yıllık Yalnızlık'la yarattığı depremden kırk yıl sonra, Bolaño yeri göğü yerinden oynattı. 2666, en yalın ifadeyle, yirmi birinci yüzyılın ilk gerçek başyapıtıdır." -The Complete Review
"Tıpkı Cervantes, Melville, Proust, Musil ve Pynchon gibi Bolaño da totaliter dünyayı romanda yeniden kuruyor."
-Neue Zürcher Zeitung
"Bolaño'nun mirası olağanüstü. Kafka, Borges ve Cortázar'ın izinden giderek anlatıların sınırlarını muğlaklaştırıyor. 2666 bunun en güzel örneği.Bir roman bundan daha heyecanlı olamaz."
-Frankfurter Rundschau

Roberto Bolaño'nun tüm dünyada büyük bir ilgiyle karşılanan ve Türk okurları tarafından da heyecanla beklenen romanı
Kuzey Meksika'dan Nazi Almanyası'na, Stalin'in Moskovası'na, Drakula'nın kalesine ve denizlerin derinl... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 8 ay
Daha Fazla Göster

oxiganem şu an ne okuyor?

Kötü Saatte

%0

Favori Yazarları (2 yazar)

Favori yazarı yok.