Ben kimim?.. Nereye aitim?.. Doğulu muyum yoksa Batılı mı? Nereye aitim?.. Kültürel özellikler beni ne kadar ben yapıyor?.. Toplumsal yapı beni ne kadar belirliyor? Toplumsal ve kültürel koşullanmalardan ne kadar bağımsız düşünebiliyorum ve ne kadar özgür hareket edebiliyorum? Baktığım aynalar sürekli çatlayıp kırılıyor... Gerçekten ben, düşündüğüm ben miyim yoksa bir yanılsamanın içinde debelenip duruyor muyum?.. Son deneme kitabı Ölümcül Kimliklerde bu can alıcı sorunları irdeleyen Amin Maalouf, böylece romanlarının teorik arka planını da açmış oluyor. Yirmi altı yaşında ülkesinden ayrılıp Parise yerleşen Amin Maalouf, ekonomi ve toplumbilim okudu. Gazetecilik yaptı... İlk kitabını 1983te yayımladı. Bugün bir klasik kabul edilen ilk romanı Afrikalı Leo (1986) Fransız-Arap Dostluk Ödülünü, Tanios Kayası (1993) Goncourt Ödülünü kazandı. 1988de yayımlanan ikinci romanı Semerkant ise pek çok dile çevrildi ve yazarı dünya çapında bir ilginin odağına yerleştirdi.Yazınsal sorunlarını kültür arkeolojisi temeli üstüne oturtan Lübnanlı yazar Amin Maaloufu daha önce yine yayınlarımız arasında çıkan Afrikalı Leo, Doğunun Limanları, Semerkant, Tanios Kayası romanlarıyla Türkiyeli okurlar da çok sevdi ve benimsedi. Şimdi Maalouf, yeni kitabıyla yine önümüzde yeni ufuklar açıyor, kitaplığımızda yerini alıyor. TADIMLIKBu kitabın başından beri ölümcül kimliklerden söz ediyorum - bu tanım benim kınadığım, yani kimliği tek bir aidiyete indirgeyen kavramın insanları taraf tutucu, katı, hoşgörüsüz, baskıcı, kimi zaman kendini yok edici bir tavra yerleştirmesi ve onları çoğu zaman katillere ya da katillerin yandaşlarına dönüştürmesi oranında bana yanlış gibi gelmiyor. Bunların dünya görüşleri çarpık ve terstir. Aynı topluluğa ait olanlar bizimkiler olur, yazgılarına arka çıkmak istenir, ama onlara karşı zalimce davranmaktan da kaçınılmaz; ılımlı görülürlerse kınanır, yıldırılır, hain ya da döneklikle suçlanırlar. Ötekilere gelince, karşı kıyıdakilere gelince, kendimizi asla onların yerine koymaya çalışmayız, şu ya da bu sorunla ilgili olarak tamamen haksız olamayacaklarını kendimize sormaya hiç gelemeyiz, onların şikayetleri, çektikleri acılar, kurbanı oldukları haksızlıklar karşısında yumuşamaktan kaçınırız. Sadece, çoğu zaman topluluğun en militan, en laf ebesi, en aşırı kesiminin bakış açısı olan bizimkilerin bakış açısı önemlidir.
Ben kimim?.. Nereye aitim?.. Doğulu muyum yoksa Batılı mı? Nereye aitim?.. Kültürel özellikler beni ne kadar ben yapıyor?.. Toplumsal yapı beni ne kadar belirliyor? Toplumsal ve kültürel koşullanmalardan ne kadar bağımsız düşünebiliyorum ve ne kadar ... tümünü göster