Dostoyevskinin otuzdan daha fazla olan eserlerinin hemen hepsi bütün dillere çevrilmiş, çeşitli ülkelerde milyonlarca okur tarafından beğenilerek okunmuştur.İnsanların yaşamlarını, düşünce yapılarını, acılı hayatlarını en açık ve anlaşılır şekilde işlerken, ahlak, acıma, sevgi, dürüstlük gibi birçok konuda da kendi hayat görüşlerini açıkça ortaya koymuştur.Suç ve Ceza üzerinde en çok konuşulan ve tartışılan başyapıtlarından biridir. Suçun niteliği, vicdan ve kimlerin suç işlemeye hakları olduğu gibi konuları derinlemesine işler. Bugüne kadar çeşitli dillere çevrilmiş ve öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir.
Dostoyevskinin otuzdan daha fazla olan eserlerinin hemen hepsi bütün dillere çevrilmiş, çeşitli ülkelerde milyonlarca okur tarafından beğenilerek okunmuştur.İnsanların yaşamlarını, düşünce yapılarını, acılı hayatlarını en açık ve anlaşılır şekilde iş... tümünü göster
Rus edebiyatının en büyüklerinden biri olan Dostoyevski, 1821de Moskovada doğdu. Aşkları, evlilikleri, Avrupa seyahatleri, kumar tutkusu ve geçim sıkıntıları, Turgenyevle olan çekişmeleriyle geçirdi ömrünü. Atlattığı sayısız badire ve yaşadığı kayıplar onu çökertmiş ama hayattan koparamamıştır.İnsanoğlunun çekebileceği acı ve bunalımların en ağır ve katlanılmaz gibi görünenlerini, en ince ayrıntılarına dek irdeleyip işleyen Dostoyevskinin bakışlarındaki ölçüsüz sevecenlikte insanüstü bir özellik vardır. Çevrenin baskılarından kurtulmak için genç yaşta kitaplara sığınmış, dünya edebiyatından, özellikle Romantiklerden etkilenmiştir. Toplumda önemsiz ve kabul görmeyen kişilerin hayatlarını bile sebep ve sonuçlar arasında incelemiş, kişilerin davranışları altında yatan psikolojik etkilere dikkat çekmiştir. En önemli romanlarından biri olan Suç ve Cezayı 1866dayayımlamıştır. Başkarakteri Raskolnikovu ahlâki bir sorgulama yapmak için cinayete itmiştir. Romanı bir cinayet etrafında kurmuş, ancak öldürme eylemini amaca dönüştürmemiştir. Aynca Hıristiyan inancına dayalı varoluşçuluğun izlerinin de bulunduğu romanda, edebiyat tarihinin en sinsi ve kötü karakterlerinden biri olarak karşımıza çıkan Raskolnikov bile sonunda eline geçirdiği ilk fırsatta gerçek sevginin ne olduğunu öğrenecektir. Romandaki ana düşünce özgürlüktür, daha doğrusu, insanın nasıl özgürleşebileceği. Rusyadaki hayatı, Suç ve Cezada hiçbir meslektaşının yapamadığı kadar canlı aktarmıştır. Yoksul üniversite öğrencileri, ailesi tarafından fuhuşa zorlanan kadınlar, küçük burjuvaların vurdumduymaz ve boş hayatları, polis devletinin yarattığı korkular...
Rus edebiyatının en büyüklerinden biri olan Dostoyevski, 1821de Moskovada doğdu. Aşkları, evlilikleri, Avrupa seyahatleri, kumar tutkusu ve geçim sıkıntıları, Turgenyevle olan çekişmeleriyle geçirdi ömrünü. Atlattığı sayısız badire ve yaşadığı kayıpl... tümünü göster
İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki reel sosyalizmin eleştirisi olan roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biridir. Hayvan Çiftliğinin kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar; kısa sürede önder bir takım oluştururlar, devrimi de onlar yolundan saptırırlar. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romanda önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıkça görülecektir. Öbür kişiler bire bir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı Bir Peri Masalıdır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir; ama roman, bir masal anlatımıyla yazılmıştır.
******
Büyükler bazen, basit şeyleri anlaşılması zormuş, içinden çıkılmazmış gibi anlatabiliyor. Öyle karışık açıklamalar yapıyorlar ki, ne söylediklerini belki kendileri de anlamıyor. Mesela, neden birileri diğerlerini yönetmek ister? İyi giden şeyler, güzel şeyler neden bozulur? Nasıl olur da insanlar birbirlerine bu kadar haksızlık yapabilir?Bu sorulara verilen yalan yanlış cevapları bir yana bırakıp bir de George Orwellin Hayvan Çiftliğine bakalım. Bir çiftlik var ve bu çiftlikte hayvanlar sahiplerini kovup çiftliği ele geçiriyor. Kendi düzenlerini kuruyorlar. Sonra da öyle şeyler oluyor ki, okuyunca yaşadığımız dünyada olan bitenler bir anda açıklığa kavuşuyor. Evet: Hayvan Çiftliğinde yaşananlar, bu dünyada yaşananlara çok benziyor...
************
Aslında, bu kitap bir peri masalı olarak yazılmıştı... Orwell öyle diyordu eserine; büyükler için yazılmış bir masal... Eserde, hayvanları aç bırakan, öldüresiye çalıştıran, yavrularını mezbahaya satan zalim bir çiftçiye karşı hayvanların isyanı anlatılır. Hayvanlar ateşli bir idealizm ve coşkulu sloganlarla, adaletin ve eşitliğin hüküm sürdüğü bir cennet yaratmak için yola çıkarlar. Fakat, macera, büyük bir hüsranla neticelenir. Ve, Orwell, hayvanlar aleminde aktardığı bu öykü ile, aslında, Devrimin tanıdık yüzünü; liderlerin sahiplere, rejimin diktatörlüğe dönüşümünü resmeder... Hayvan Çiftliğindeki karakterler Rus Devriminden esinlenilerek resmedilir; domuz Napoleon tam bir Stalin portresidir. Fakat Hayvan Çiftliği sıradan bir Rus Devrimi hicvi değildir. Orwell'in mesajı çok daha derindir.
************
Beylik Çiftliği sahibi Mr. Jones, gece için kümesleri kilitledi, fakat o kadar içmişti ki, pencereleri kapamak aklına gelmedi. Fenerinden etrafa halkalı, titrek bir ışık yayılıyordu; yalpalayarak avluyu geçti, kapının arkasında çizmelerini tekmeleyip çıkardı, kilerdeki fıçıdan son bir bardak daha bira aldı ve Mrs. Jones'in çoktandır horlamakta olduğu yatağa doğru sendeledi.
******
İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki reel sosyalizmin eleştirisi olan roman, dünya edeb... tümünü göster
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum kurmasının öyküsü anlatılıyordu. Ama zamanla hayvanların zeki ve iktidar düşkünü önderleri olan domuzlar, devrimi yolundan saptırarak insanlardan daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kuruyorlardı. Bir siyasal yergi başyapıtı sayılan “Hayvan Çiftliği”ni 1949'da “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı roman izledi. Orwell'in bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkiledi.
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanla... tümünü göster
Hayat, zorluklardan örülmüş çetin bir imtihan alanı; bir yarış pisti veya. Ayrılığa, çileye ve zorlukların her türlüsünü omuzlamaya hazır olmayanların bu alanda tutunması ise oldukça güç. Bu güçlüklerin üstesinden gelmeye azmedenlerin elinden bırakamayacakları bir duygu çağlayanı Aynada Batan Güneş. Caddelerin yürünmez olduğu, sokakların kan gölüne döndüğü bir dönemde, gençlerin kararmış ruhlarına aydınlığın tükenmez kaynağından bir demet pırıltı aksettirmeye çalışanların hikayesi...
Hayat, zorluklardan örülmüş çetin bir imtihan alanı; bir yarış pisti veya. Ayrılığa, çileye ve zorlukların her türlüsünü omuzlamaya hazır olmayanların bu alanda tutunması ise oldukça güç. Bu güçlüklerin üstesinden gelmeye azmedenlerin elinden bırakam... tümünü göster
Anadolunun erken tarihli İslâm mimarisinin günümüze ulaşmış en önemli sivil yapı grubunu oluşturan kervansaraylar salt mimari özellikleriyle değil, aynı zamanda dönemin toplumsal ve ekonomik yaşamına ilişkin sundukları verilerle de tarihi birer belge olarak önem taşıyor. Cengiz Bektaş, 26 kervansarayı incelediği kitabında yapıların bu özelliklerinin yanısıra mimari yapılarını da değerlendiriyor. Ayrıca bu yapıların çevreleriyle birlikte turizme kazandırılması için öneriler de sunuyor.250ye yakın renkli fotoğraf ve çizim.
Anadolunun erken tarihli İslâm mimarisinin günümüze ulaşmış en önemli sivil yapı grubunu oluşturan kervansaraylar salt mimari özellikleriyle değil, aynı zamanda dönemin toplumsal ve ekonomik yaşamına ilişkin sundukları verilerle de tarihi birer belge... tümünü göster
reiz04 şu anda kitap okumuyor.