Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insandır. Günlük tutmaya başlamasına neden olan tuhaf bir değişim geçirir. Çevresindeki nesneler karşısında bulantı duymaya başlar. Nesnelerin adları, anlamları, üzerlerindeki çizgiler kaybolmaya başar. Bu, Roquentinin daha önce üzerinde hiç kafa yormadığı bir durumla, varoluşla yüz yüze bırakır. Dünya yüzündeki bütün nesnelerin cilasını yitirdiği, ürkütücü çıplaklıkla kitleler olarak kaldığı duygusu, Roquentini bir özün olup olmadığı sorusuna götürür. Eylemlerinden arındığında, insan, niteliklerinden sıyrıldığında nesne nedir? Jean-Paul Sartreın 1931 ile 1938 yılları arasında yazdığı Bulantı, varoluşçuluğun temel kitaplarından biridir.
Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insan... tümünü göster
Sırça Fanus (The Bell Jar), edebiyat dünyasına şiirleriyle ve öyküleriyle giren Amerikalı kadın yazar Sylvia Plathin yazdığı tek romandır. Kendi özgeçmişine dayalı bu romanında yazar, genç bir üniversite öğrencisinin kişisel sorunlarından, bunalımlarından yola çıkarak, McCarthy dönemi Amerikasının toplumsal sorunlarına uzanır. Plathin bu ilk romanı, şaşırtıcı bir akıcılığı ve yazma rahatlığını sergiler. Plathin keskin gözlem gücü, yerinde eleştirileri, ustalıklı kurgusu, romanın bütün karamsarlığına karşın kasvetli bir bunalım romanı olmasını önler. Üniversitede öğretim üyeliğinin yanısıra şairliği, yazarlığı ve anneliği birarada sürdürmeye çalışan Sylvia Plath, ardarda gelen hastalıklara karşın koşullarını zorlar. Sırça Fanus ocak 1963 yılında yayımlanır. Romanın yayımlanmasından bir ay sonra da bu ünlü kadın yazar daha 31 yaşındayken, kendi eliyle yaşamına son verir.
Sırça Fanus (The Bell Jar), edebiyat dünyasına şiirleriyle ve öyküleriyle giren Amerikalı kadın yazar Sylvia Plathin yazdığı tek romandır. Kendi özgeçmişine dayalı bu romanında yazar, genç bir üniversite öğrencisinin kişisel sorunlarından, bunalımlar... tümünü göster
Ah Muhsin Ünlü, Modern Türk Şiirinin keçiyollarında, uçurumlarında, zirvelerinde hünerli bir samuray, muzip bir derviş, fiyakalı bir çita gibi dolaşıyor. Bu müstesna, janjanlı, kıyak şiirlerin yeni basımını övünçle, kıvançla, sevinçle sunuyoruz!
Ah Muhsin Ünlü, Modern Türk Şiirinin keçiyollarında, uçurumlarında, zirvelerinde hünerli bir samuray, muzip bir derviş, fiyakalı bir çita gibi dolaşıyor. Bu müstesna, janjanlı, kıyak şiirlerin yeni basımını övünçle, kıvançla, sevinçle sunuyoruz!
Bir yolculuk sırasında Beatles'ın Norwegian Wood adlı parçasını duyan kahramanımız 37 yaşındadır ve bu parça onu Tokyo'da geçirdiği üniversite yıllarına götürecektir. En yakın arkadaşının intihar edişi, geçen zamanın ardından onun kız arkadaşıyla yakınlaşması, araya giren zorunlu ayrılık ve yeni bir kız arkadaş. İmkânsızın Şarkısı yalın, çarpıcı ve sıcak bir aşk hikâyesini anlatıyor. Yazarı Haruki Murakami Japon edebiyatının aykırı, ama en çok okunan yazarı. Japon geleneklerinin dışında geliştirdiği üslubuyla adından çok söz ettiren Murakami'yi dünyaya tanıtan roman İmkânsızın Şarkısı. 1968-1970 yılları arasında geçen olaylar, o günün toplumsal gerçeklerini de satırlara taşıyor. Ama romanın odağında bu toplumsal olaylar değil üçlü bir aşk var. Gençliğin rüzgârıyla hareketlenen İmkânsızın Şarkısı'nı ölümle erken karşılaşan gençlerin hayatı yönlendiriyor. Hiçbir şeyin önem taşımadığı, amaçsızlığın ağır bastığı, özgür seksin kol gezdiği bir öğrenci hayatı... Ama diğer yanda da yoğun duygular var... İmkânsız aşklar, imkânsız şarkılar söyleten. Hemen hemen her Japon gencinin okuduğu roman anayurdu dışında da çok kişi tarafından sahipleniliyor. Türk okurlar da Murakami'yle tanışmaktan büyük mutluluk duyacaklar.
Bir yolculuk sırasında Beatles'ın Norwegian Wood adlı parçasını duyan kahramanımız 37 yaşındadır ve bu parça onu Tokyo'da geçirdiği üniversite yıllarına götürecektir. En yakın arkadaşının intihar edişi, geçen zamanın ardından onun kız arkad... tümünü göster
Şeker Portakalının sevimli, küçük kahramanı Zeze, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki küçük Şeker Portakalı yok, ama bu kez de yüreğinde sevgili kurbağası var. Zengin ve aşırı alıngan bir aile tarafından evlât edinilmiş. Ama Zeze, yeni babasının iyi niyetine karşılık vermiyor. Evdeki biricik dostu, aşçı Dadada. Bir de düşlerindeki, yeri doldurulamayan, yüreğine kadar sokulup yerleşen kurbağa ve bir filmde görerek gerçek babasının yerine koyduğu ünlü Fransız şarkıcısı Maurice Chevalier. Çok parlak bir öğrenci olan Zeze, sırılsıklam âşık oluyor. O güne kadar herkesi kızdıran, kimi de tehlikeli şeytanlıklar yapan bir çocuk. Çocukluğunun sonu, yeniyetmeliğin ilk adımları, verilmesi gereken yalnızlık sınavı...Zezenin, dostlarını hayâl kırıklığına uğratması olanaksız. Onun her yaştan pek çok dostu olduğunu da iyi biliyoruz. Şeker Portakalının devamı olan Güneşi Uyandıralımı da çok seveceğinize inanıyoruz. Dizinin üçüncü kitabı olan Delifişekte bu kez, Zezeyi delikanlılık yaşında bulacaksınız.
Şeker Portakalının sevimli, küçük kahramanı Zeze, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki küçük Şeker Portakalı yok, ama bu kez de yüreğinde ... tümünü göster
Sylvia Plath, İngiliz ve Amerikan şiirinin cadı tanrıçası. Lanetli gizdökümcü şair. Yaşantılarını ve dilini kendine karşı şiddete dönüştüren şiir kuyumcusu. Kendine kıyma tutkusunu bu kuyumculuk içinde otuz yaşında gaz soğurarak noktalayan ve geride kalanlara zehir zemberek yapıtlarını armağan bırakmış güzel kadın, anne, sevgili. Sırça fanusu içinde onu bunaltan bütün kimliklerinden, toplumsal rollerinden, sıfat ve eğretilemelerden kurtulmaya çalışırken kendisi bir eğretilemeye dönüşen ve okuyucuyu da içine çekecek bir karabasan. Lowellin dediği gibi, bu şiirleri yazmak da okumak da içinde altı kurşun olan bir silahla rus ruleti oynamaktan farksız. Tüyler ürpertici, dehşet verici bir estetik.
Sylvia Plath, İngiliz ve Amerikan şiirinin cadı tanrıçası. Lanetli gizdökümcü şair. Yaşantılarını ve dilini kendine karşı şiddete dönüştüren şiir kuyumcusu. Kendine kıyma tutkusunu bu kuyumculuk içinde otuz yaşında gaz soğurarak noktalayan ve geride ... tümünü göster